Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - MHP NASIL İKTİDAR OLUR?
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Cmt Ağu 18, 2007 7:55 am    ileti konusu: MHP NASIL İKTİDAR OLUR? Alıntıyla Cevap Gönder

Aşağıda epey uzun sayılabilecek bir yazı var.Yazıyı okuduğunuzda yazarın MHP ve ülkücü camiayı az da olsa tanıdığı belli oluyor.Bazı bölümleri hem nalına hem mıhına diyerek kaleme alınmış olsa da yine de dikkate alınması gereken hususlara dikkat çekmiş.
Zaman zaman bu sitede de ülküdaşlarımız tarafından dile getirilen hususlarıda içinde barındırıyor.
Ülkücü hareketin, MHP'nin iktidar olması için neler yapılmalı?
Yerel seçimlere 2, genel zeçimlere daha 5 yıl var.Fakat zamanın su gibi akıp gittiği malumunuz.
Yine sandıklar önümüze konulduğunda çevremizde suçlayacak birilerini aramamak için, ne yapmalıyız sorusunun cevabına bugünden çalışmak zorundayız.
Bizler başkaları gibi 40 kapı dolaşabilecek tıynette insanlar değiliz.Bu yüzden bu kapının (MHP) sağlam olması için elimizden geleni yapması gerekenlerde bizleriz.
Koskoca camianın ve Türkiye'nin hüsrana uğramaması için acı ilaç neyse bugünden bu ilaç hazırlanıp içilmeli.
Yarın çok geç olabilir...


www.haber10.com sitesinden alıntı.
Alıntı:

MHP nasıl iktidar olur?
Bu yazı MHP karşıtı veya taraftarı, AKP karşıtı veya taraftarı bir yazı değildir. Bu yazı, bir tutam bilgiyle günlerce futbol konuşan beyinler gibi birkaç kısır fikirle siyaset konuşanlar için yazılmamıştır.

--------------------------------------------------------------------------------


Bu yazı MHP karşıtı veya taraftarı, AKP karşıtı veya taraftarı bir yazı değildir. Bu yazı, bir tutam bilgiyle günlerce futbol konuşan beyinler gibi birkaç kısır fikirle veya at gözlüğüyle aynı şeyleri tekrarlayarak siyaset konuşanlar için yazılmamıştır. Onların bu yazıdan alabileceği bir şey yoktur. Bu yazı, 30 yılı aşkın gözlemlerin, bazen sert eleştirel üslupta, bazen espri tarzında okuyucuyla paylaşılması ve ciddi siyaset erbabının dikkatine sunulması amacıyla kaleme alınmıştır. Cumhur’un temennisi, okuyucunun bu satırlarda kendi fikirlerine onay aramak yerine buradaki düşünceleri anlamaya çalışmasıdır.


Konu enine boyuna incelenmeye değer; çünkü MHP Türk siyasetinde gerçekten bir “fenomen”dir. Bu da analizimizin hacmini birazcık genişletmeyi gerektiriyor. Takdir edilmelidir ki, geniş kapsamlı bir hadise kısa bir yazıyla değerlendirilemez. Bir çözümleme amacı taşıdığı için, yazımız maalesef biraz uzun olacak. Bilgilenmek isteyene sabır dileyelim… Şunu da unutmayalım; geniş perspektiften bakmak istiyorsak, hap gibi fikirlerle bunu başaramayız.

***

Sorumuz “MHP nasıl iktidar olur?”

İyi de, seçimler yeni yapılmışken, parlamentoda büyük çoğunluğa sahip bir parti iş başına getirilmişken, bu da nerden çıktı? Efendim gerekçesi şu: AKP dünya durdukça başımızda hükümet etmeyeceğine göre, yeni bir iktidar arayışına şimdiden girmek gerekir. Daha doğrusu, iktidar olmak isteyen partiler, kendilerini iktidara taşıyacak projeleri şimdiden yapmalıdır. Zaman akıp gidecek ve 2011 de gelip çatacak. Önümüzde, biz seçmenlerin oy vereceği, partilerin de kazanmak isteyeceği seçimler var.


Bazıları daha çok vakit olduğunu düşünebilir; gelgelelim partilerin gözden kaçırdıkları bir nokta var. Halkın bir partiyi iktidara getirmesi, sanıldığı gibi öyle seçim propagandasıyla filan olmuyor. Aslında seçim propagandalarının tamamen iptal edilmesini teklif edeceğim de, siyasal hayatımızın bir nevi ritüeli haline geldiği için, bir çeşni olarak sürmesinde fayda var diye düşünüyorum. Bir tür renklilik, değişiklik… Yoksa bu propagandalar ve gövde gösterileri seçmenin oyunu kazanmak için yeterli değil. Halk artık eski halk değil. Öyle maaş zammıyla, yüksek taban fiyatlarıyla oy toplama çağı çoktan geçti. Halk bir partiye nasıl teveccüh gösteriyor? Halk uzun soluklu bir gözlemci… Bu gözlem süresi zarfında olumlu imajların birikmesiyle iktidar yolunu açılıyor. Son seçimlerde bunu sadece AKP gözden kaçırmadı… Sonuç biraz da bu yüzden AKP için büyük başarı oldu.


İtirazları duyar gibiyim…. “Ya AKP’nin 2002 iktidarı?” Unutmayalım ki, Tayip Erdoğan’ın belediye başkanlığı icraatlarından şiir cezası yatmasına kadar toplumu etkileyen olaylar dizisi var; buna bir de reklam/pazarlama tekniklerinin eşlik ettiği düşünülünce, AKP’nin 2002’deki iktidarının da bu açıklamamızı doğruladığı ortaya çıkıyor. Dememiz odur ki, artık yeni tarz-ı siyasette seçim süreci son seçimlerin hemen ertesinde başlamaktadır. Bu bakımdan partilerimiz halk ile ilişkilerinde uzun soluklu bir yarışa girmelidir. Tabloyu doğru okuyan parti için maraton başlamış olmalıdır.

***

Bu ülkeye bağlı herhangi bir partinin halkın iradesini iktidara taşıyacak şekilde yapılanması ve icraatlarında bu iradeyi esas alması bu toplum için bir kazançtır. Bu parti herhangi bir parti olabilir… Ama biz, bu yazıda MHP’yi ele alacağız.


Niye MHP?


Çeşitli sebepler sıralayalım… İlki, siyasal hayatımızda AKP’den başka bir CHP, bir de MHP var. DP-ANAP artık ebediyen “siyasal mevta”… CHP’nin bu gidişle iktidara gelmesi mümkün değil; hem bu kafayla iktidara gelirse sonuç toplumsal felaket olur.. Son on yılda laiklik altında yapılan “dini ve milli değer” düşmanlığını bu millet unutmadı… Yurdum insanı her vakit camiye koşarak düzenli ibadet etmeyebilir. Fakat temel dini değer ve ritüellere yapılan saldırıları asla onaylamaz. CHP tıpkı 40’lı yıllarda yaptığını 2000’li yıllarda yeniden yaptı ve bu yüzden ona iktidar yolu kapandı. Dolayısıyla geriye sadece MHP kalıyor…


İkinci sebep, bu partinin kırk yılı aşan fikrî, siyasal deneyim ve birikime sahip olması. Unutmayalım, siyaset dünyamızda şu anda en eski iki parti var, bunlardan biri de MHP. Aslında deneyim ve birikim, daha çok MHP geleneğinden yetişmiş aydın kitlelerde nabız atmaktadır.


Üçüncü sebep, MHP’nin ta ilk başlardan itibaren sergilediği millî duruş! Bu duruşun şekli, içeriği eleştirilebilir. Söz konusu duruşun niyet ve temel amaç açısından eleştirilmesi, hakikati görmezden gelmek olur. Bu noktada önemli bir tespitimizi de zikredelim… Milli duyarlılığın sıradan yurdum insanında kuvvetli bir bilinç haline gelmesinde, MHP tarihsel bir rol icra etti. Bunu ister derin devlet yaptı, ister bir avuç kişiyle yola çıkan merhum Türkeş başardı diyelim; fark etmez. MHP siyaset sahnesinde uzun yıllar boşa kürek çekti; doğru düzgün oy alamadı, yıllarca “küçük partiler” sınıfında, yani seçim istatistiklerindeki o “diğer” seçeneği altında yer aldı. Söylem bir türlü oya dönüşmedi. Sonuçta bu ülke insanı millici söylemlere kulak verdi; zamanla yükselen milli duyarlılık, büyük ölçüde MHP’nin “eseri” oldu. Belki de buna “etkisi” demek daha doğru olacak… Dediğimiz gibi, bu durum 1999’a kadar bir türlü oya dönüşmedi. Sonra da bildiğimiz tablo doğdu.


Evet, başka bir neden daha var ki, bunu MHP’liler hiç de olumlu anmazlar. Gerçekte MHP geleneği, yetiştirdiği kadrolarla ANAP zamanında ülkede etkin oldu. Hatta bugün AKP’de bile bu gelenekten yetişmiş bir yığın insan var. Yani MHP, siyasal organizasyon olarak etkin olmaktan ziyade, yetiştirdiği insanlar yoluyla etkin oldu. Gelin görün ki, ülkücü gelenekte yetişen bu kişiler zaman içinde MHP’yi terk etti… Dikkat edelim, “milli duyarlılık sahibi” olmayı değil, partiyi terk etti. Bu durumu MHP’liler genellikle “ihanete uğrama” olarak gördüler. Zaman zaman onları davet etseler de, bu yetişmiş kadrolara “çay ocağından işe başlama” mecburiyetini getirdiler; kimse MHP’de çaycılıkla siyaset hayatına başlamayı kabullenmedi ve gidenlerin hiçbiri geri gelmedi. MHP yönetimi “bu insanlar niçin MHP’yi terk etti?” sorusunun cevabını derin derin düşünüp analiz ederek aramadı. Cevap çok basitti: Bu insanlar haindi…


Oysa “bu ülkenin evlatları ve yetişmiş değerleri” olarak bu insanlar, MHP’yi gündemlerinden çıkarıp bir kenara atmadı. Hepsinin bir gözü MHP’de oldu. Ama onlar, MHP’deki yapılanmanın sakatlığından dolayı, mevcut MHP kadrolarının ülkenin kaderine egemen olacak yetkinliğe sahip olmadığını gördü. Onlar aynı zamanda kendilerine MHP’de bir yer açılmadığını da gördü… Aslında bunu millet de gördü; sadece MHP’liler görmedi…


“Niçin MHP?” sorumuzun cevabı, işte kısaca zikrettiğimiz bu nedenlerde yatmaktadır.

***

Herkes kendi siyasal tercihine taraf, diğerine karşıt olabilir ve bu da doğal bir durumdur. . Ancak MHP söz konusu olunca, işin rengi birazcık değişmektedir. Diğer siyasal görüş mensupları MHP’yi basitçe bir politik karşıtlıktan ziyade 12 eylül öncesi ortamın bilinci ile algılamakta ve tanımlamaktadır. Özellikle basın mensupları ve siyasal İslamcılar MHP’yi “neyse o” olarak tanımak ve tanıtmak yerine sanki rövanş maçı yapıyor gibiler. 22 temmuz sonrası beklenti haline getirilen MHP-DTP kavgası da hep bu algılamaya dayanmaktaydı. (Oysa 12 eylül öncesi dönem, bir toplumsal cinnet ortamı; aklın rafa kaldırıldığı, herkesin çıldırdığı bir ortamdı… Bir bilinmez el ülkede büyük bir provakasyon hazırladı, herkes de bunun bir parçası oldu. Gençlik önce bölündü, sonra vatan-millet uğruna birbirini boğazladı. Herkes tuzağa düşürülmüştü… Bu yüzden, yakın dönem siyasal tarihimizi doğru okumak istiyorsak, 12 eylül öncesi-sonrası ayırımı yapmak zorundayız.)


MHP’nin ve ülkücü topluluğun algılanışındaki sorunlardan biri de, bugün, artık amacından uzaklaşmış Ülkü Ocakları ve 12 eylül öncesinin ideallerini sadece dilde tekrarlayıp duran ülkücü gençlerin tavırlarıdır. MHP’liler ve ülkücü gençlik, milliyetçilik kavramının altını dolduramadılar. Hele kendilerini fikir düzeyinde ifade edecek olgunluğa erişemeyen bu yeni kuşak ülkücüler, milli duyarlılıklarına karşıt olan her fikir ve yapılanmaya şiddetle itiraz etmekten başka bir şey yapmadılar. Ülke problemlerine “milliyetçi çözümler” üretildiğine tanık olmadık. Bu çözüm türü nasıl olacak bilmiyorum ama, iddia sahibi onlar olduğuna göre, bunu onlardan beklemeliyiz.


Daha önemli bir şey var ki, onu da ülkücülerin söylemlerinden alalım.. Mesela merhum Türkeş ülkücülere “kendi alanında en iyi olma” direktifi verdiği halde, büyük çoğunluk için bu, “ülkücülük edebiyatı”ndan başka bir anlam ifade etmedi. Çünkü Türkeş’in bu direktifi zahmetli bir çaba içine girmeyi gerektirmekteydi; halbuki meydanlarda slogan eşliğinde kurtbaşı işareti yapmak daha kolaydı. Fikri olmayan da kendini başka türlü ifade eder; bu noktada da ortada dava filan kalmaz, iş görsel temsile dönüşür. Durum da aynen böyle oldu ve bu da MHP’ye puan kazandırmadı.


MHP ile derin bürokrasi arasındaki ilişkiler hep belirsiz kaldı. Bu da MHP’nin algılanışında örtülü bir etkiye sahip. Aslında derin bürokrasinin MHP’yi ve ideallerini pek umursadığını sanmıyorum. Onlara olsa olsa “memlekete zarar gelmeyen, ama gözden de kaçırılmaması gereken kitle” olarak, “iyi çocuklar” olarak bakar. Böyle olmasaydı, on yıl önceki bir raporda bu kitleyi bir tehlike olarak zikretmezdi. MHP’liler kendilerini “ülkenin geleceğinin garantisi, ülkeyi omuzlarında yükseltecek fedakar insanlar” olarak değerlendiriyor. Bu idealistçe tavırlarında samimi olduklarını düşünüyorum. Muhtemelen o bürokrasiye sorsanız, bürokrasi nezdinde ülkücüler “gerektiğinde kullanılabilecek, ama kendilerine devlet teslim edilemeyecek” bir topluluktur. Herhalde derin bürokrasi bu idealistliği, MHP’lilerin devlet ve bayrak sevdalarını, ülkenin gelişip zenginleşmesi dileklerini kendi beyliğinin destekçiliği olarak görüyor. MHP’liler ise bu derin bürokrasinin kendilerini nasıl gördüğü sorusunun cevabını aramıyor.

***

Evet, asıl sorumuza gelelim.. “MHP nasıl iktidar olur?”

Bizim penceremizden görünen o ki, MHP birtakım sorunlarını çözer ve muhalefet partisi olarak 2011 yılına kadar doğru adımlar atarsa, tek başına iktidar olur. Bu sorunlar nedir?


I- Tabanın yeniden yapılanması sorunu:


Parti dediğiniz şey, genel başkan ve üç-beş idareciden ibaret olmadığına, taban diye adlandırılan toplumsal köken partiyi asıl ayakta tutan ve dirilten insan topluluğu olduğuna göre, bir parti tabana rağmen yükselmez… İktidar yetkinliği, tabanın yetkinliğiyle doğru orantılı… O partinin siyaset yapma kalitesini de taban belirler. Zaten partinin çeşitli kademelerdeki yöneticileri ve vekilleri bu tabandan çıkmıyor mu? Dolayısıyla taban yüksek ruhlu ve kaliteliyse, bu tabandan filizlenen entelektüel bir kitle mevcutsa, bu tablo genel olarak partinin yapısına da sirayet eder. Çürük zemine sağlam bina inşa edilmez.


Niçin taban yeniden yapılandırılmalı ve nasıl yapılandırılmalı? Espri olsun diye söyleyelim; eğer bu eleştirileri okuyan MHP’liler hemen “vay filan partili kalem, sen şanlı ülkücülere nasıl laf edersin” diye celallenirlerse, hatta okumayıp “seni gidi…” diye saldırı moduna bürünürlerse, işte bu tavır dolayısıyla tabanın yeniden yapılandırılması lazım. Eğer bu yazıyı okumaya başlayan bir MHP’li okuyucumuz “bakalım beni memnun edecek bir şeyler var mı?” diye başlamışsa, bu da ciddi bir yaklaşım sorunudur. Olabilir ki bazı şeyler bizi memnun etmeyebilir; bunlar pekala doğru olabilir ve gereğinin yapılması fayda sağlayabilir… Tabii böyle düşünmek için fikri bakımdan hayli gelişmiş olmak gerekir. Önyargılı veya sığ görüşlü taban bu partiyi iktidara taşıyamaz; hasbelkader taşısa bile, bu, memleketin hayrına olmaz.


Bu çerçevede, bir de şu meşhur tepkiyi zikretmemiz lazım… “MHP’li olmayanlar dışarıdan ahkam kesmesin” tavrı… Bu tavrı sergileyenler aslında şunu söylemek isterler: “MHP’li olanlar sussun; biz her şeyi biliriz, kimsenin aklına ihtiyacımız yok!” Bu tavır reislik müessesesinin izlerini taşımaktadır.


MHP’lilerin hatırı sayılır bir kısmı bir yerlerde mutlaka reislik yapmıştır… MHP büyümeye başladıktan sonra ortaya daha net çıkan eylem ve söylem hatalarını anlatmak için, Orhan Veli’nin dilinden şiirsel bir ifade kullanmak gerekseydi, “MHP yi reisler mahvetti” demek gerekirdi… MHP’lilerin düşünme biçimlerinde, “ocak terbiyesi” denilen kabuller etkilidir. Bu da onların siyasal parti/organizasyon olarak en önemli handikapıdır. Siyaset sahnesinde siyaset yapılır, ocakçılık değil. Siyaset “siyaset gibi” yapılır, “ocak idare eder gibi” değil. Ocak mantığı tam anlamıyla bir “sivil asker” mantığıdır. Ülkücü örgütlenme, garnizon türü örgütlenmenin sivil topluluğa uygulanmış halidir. Sivil siyaset ise bu mantığı kaldırmaz. Mesela “istişare toplantısı” terimi çok sık duyduğumuz bir kelimedir. MHP’de il yada bölge düzeyinde istişareler yapılır… Peki bu istişarelerde neler yapılır? Sadece parti yetkilisi konuşur, diğerleri dinler…. Ocak terbiyesinde “lider, doktrin, teşkilat tartışılmaz”dır. Bu da, düşünen, tartışan, yeni fikirler üreten dinamik bir kitle, sivil-demokratik bir siyaset tarzını değil, liderin dediklerini tekrarlayarak sorunlara çözüm teklif eden “tek biçimli söylem” tarzını anlatır. Bu yapıda herkes aynı kaynaklardan beslenir. Fakat bu beslenme, üzerinde düşünülüp taşınılacak malzemeleri temin için değil, fikirleri doğru kabul ederek onları öğrenmek ve icabı halinde hareketi savunmak içindir.


İlginçtir, ülkücü camianın dışına çıkan siyasetçiler, yazar-çizerler kendilerine seçkin bir yer edinmektedir. Peki onlar niye bunu ülkücü kimlik altında başaramaz? Çünkü ülkücü camiada bir tek kişi vardır: Reis…. Ve başka kimse yoktur. Hem bu reislik işi öyle bir şeydir ki, bir kere insan reis olmaya görsün; artık ömür boyu kendini reis addeder. Ruh hali de ona göre şekillenir. Madem ki reis olmuştur, mükemmeldir; artık her şeyi bilir. O bilmezse bile, yukarıdaki reis bilir. Reis olanın artık bir şeyler okuyup öğrenmeye ihtiyacı yoktur…


Çok basit gibi görünüyor… Ama bu konuyu, yani kendi düşünme biçimlerini ve bunun “ocak terbiyesi”yle ilişkisini MHP’liler gerçekten derinlemesine araştırıp soruşturmalıdır. Mesela MHP’de sık sık çeşitli düzeylerde “istişari toplantı”lar yapılır. Fakat katılımcıların hiçbiri, bu tür toplantılara yazılı belgeyle gelmez. Neden? Yazılı doküman hazırlamak, önceden hazırlık yapmayı gerektirir. Buna pek kimse yanaşmadığı için, bu toplantılar bir durum değerlendirilmesi değil, bol bol ahkam kesilen toplantılar haline gelir; sonuçta da sadece laf üretilir. Sonra herkes işine gücüne bakar. Yani “bildiğini okur.” İş son tahlilde “lider-teşkilat-doktrinin tartışılmazlığı” yargısına dayanmış olmaktadır.



Soralım: Lider doktrin teşkilat tartışılmazsa ne tartışılır? Hiçbir şey… Peki bu durumda ne olacak? Denilen yapılacak, o kadar. Böyle bir yapıda farklılık, çeşitlilik, zenginlik olmaz. Farklı düşünen bir şekilde safdışı edilir… Farklı düşünme hemen hizipçilik adını alır. Orada fikir derinleşmesi olmaz. Böyle bir anlayışla, sivil toplumsal hayat kucaklanamaz. Böyle bir anlayış, sivilleşmeyi gerçekleştiremez. Sivil ve özgürlükçü düşünce orada filizlenmez… (Zaten doktrini kim okuyor? Lider gitti, doktrin kadük oldu; geriye kaldı teşkilat. Bu da kullanıma hazır kitle demektir. Doktrin olmayınca katılımcılar niçin katılsın? Fikir üretimini ancak bilinçli bir katılımcı sağlar. Bunlar yoksa, gerisi ya maceraperesttir yada kolaycı…) Peki orada ne olur? Aynı şeyler tekrarlanır durur… Aradan 30 sene geçtiği halde, ocaklarda –eğer devam ediyorsa- halen daha “nasıl ülkücü olunur” geyiği yapılır, Türkeş’ten pasajlar okunarak dava adamı olmak kutsanır; dışarı çıkınca herkes kafasına göre takılır Veya reis dava uğruna birinin dövülmesini emrederse o yapılır, o kadar…


Çağımızda hiçbir siyasal grup “aleyhinde laf edilmez” değildir. Aleyhteki söz pekala o grubun daha da kendine çeki-düzen vermesini sağlayabilir de! Çağımızda, fikir beyanına karşı “fikir” beyan edilir. Kızıp köpürmek henüz kemale ermemiş insanların tek silahıdır. Çünkü onların fikirleri yoktur.


Hakikati hedefleyen kişinin her yazılıp çizileni önce anlaması, üzerinde durup düşünmesi ve sonra karara varması, kendi tavrını belirlemesi gerekir. Her şeyi bilen, her şeyi dosdoğru düşünen insan tipi tarihe karışalı çok olmuştur. Herkesin birbirinden öğreneceği çok şeyler vardır. Eğer birileri yazılıp çizilen karşısında sadece “fikirlerine saygı duyuyorum” diyor da dile getirilenleri tartışma masasına yatırmaya yanaşmıyorsa, biliniz ki bu tavır, yapmacık bir demokratik duruştur. Fikirler saygı nesneleri değildir. Fikir sahipleri ve onların beyan hakları saygının konusudur. Fikirler üzerinde durulup düşünülecek, tartışılacak ve sonuçta katılacağımız veya katılmayacağımız yargılardır. (Fikrine saygılıyım diye söze başlamak, “ne söylersen söyle üzerinde düşünmüyorum bile” demenin başka bir şeklidir. Yani fikirler karşısında durup düşünürüz, sonuçta da ya katılırız ya katılmayız. “Fikir beyanı hakkına saygı” ile “bir fikri kavrayıp onun karşısında kendi fikrini üretme” birbirine karıştırılmamalıdır.)


Bu sorunun çözülmesi için, MHP, kendi kitlesini olabildiğince farklı fikirlerle, yorum ve düşüncelerle beslemelidir. Ülkücüler “her şeyi öğrendik/biliyoruz, tüm tezlerimiz mutlak doğrudur” modunu bırakıp “dur, oku ve düşün” okuması yapmalıdır. Mesela MHP’lilerin hatırı sayılır bir kısmının, sadece partinin internet sitesinden bilgilendikleri görülmektedir. Bunun da tek amacı, etrafta sorulan sorulara sevap bulma endişesidir. Halbuki asıl problemin, sorulan sorulara savunma niteliğinde cevap verilmesi olmamalıdır. Sorun, en doğru kavrayışa erişmek olmalıdır. Pekala MHP de kendi tabanından farklı, belki de yanlış şeyler söyleyebilir. Parti yetkilileri kutsal kelam eden aziz değildir ki! Partinin kararları da kutsal kararlar değildir. Ülkenin kaderine hakim olma iddiasındaki bir partinin taşıyıcı kitlesi –kültür ve bilgilenme anlamında- her kaynaktan beslenmelidir.


Bu da yetmez. Bir de MHP’nin yayın organı Ortadoğu gazetesi var ki, evlere şenlik… Bu kadar çok oy alan partinin gazetesinin bu kadar az tiraja sahip olmasını acaba yetkililer nasıl yorumluyor? Bu gazetede lise düzeyini ancak aşan ve liselilerden farklı olarak, düzgün cümle kurmayı başaran kişiler topluma akıl satmaktadır…. Olacak iş değil! Ne hikmetse, azıcık işi öğrenmiş ve ufkunu genişletmiş olan gazeteciler ya MHP’den dışlanmakta yada onlar MHP yönetimine tavır almaktadır. Niye acaba? Tabii MHP’lilere sorarsak onların hain olduğunu söyleyeceklerdir. Acaba öyle mi? -Erbakan’ın AKP için söylediklerinden esinlenerek işi espriye dökelim- Bu kadar insan, dokuz ışık anlatılırken arka kapıdan kaçıp gidenler midir? Nitelikli yazılar ve yazarların yeterince mevcut olmadığı bu gazeteyi MHP ıslah etmeli, “gazete gibi gazete” yapmalıdır.


II-İmaj sorunu


MHP taraftarlarından bir kısmının genel görüntüsü ve hareket tarzı açısından bakınca, ortada ciddi bir imaj sorunu olduğu görülmektedir. MHP’nin asıl birikimli kitlesi bu yargının dışındadır ama toplum içindeki MHP’lilerin bir kısmı için aynı şey söylenemez. Yani ortada aslında Sadi SOMUNCUOĞLU imajı ile töreci Cemal ENGİNYURT imajı çarpışmaktadır. MHP’liler adeta iki imaj arasına sıkışıp kalmıştır. Somuncuoğlu olmak zor, Enginyurt olmak kolaydır. Kolay yoldan dava adamı olmak isteyenlerin örnek modeli Enginyurt’tur.


Kolaycı bir insan nasıl MHP’li olur? Biraz partiye veya partililere takılır; o arada bıyıklarını sarkıtır, yürüyüşünü değiştirir. Biraz külhanbeyi tarzı takılmaya başlar… O artık kendince MHP’li olmuştur.


Toplum, bir parti mensuplarının genel tavırlarına göre de karar verir. Eğer “boş başak dik durur” misali, dimdik, kollar açık, bir omuz ilerde, çevreyi yararak arz-ı endam eden bir MHP’li taraftar imajı varsa, bu, toplumda olumlu bir kanaat oluşturmaz. Halbuki sağa sola efelenmeler kimsenin umurunda değildir ve kimse buna prim vermemektedir.


MHP, sarkık bıyıklıları, horozlanarak yürüyüp ağzını eğriterek racon kesenleri, “tipi kaymış”ları tedavülden kaldırmalı ve sahnenin dışına çıkarmalıdır. Kaldı ki bu kişilerin samimi MHP’li olmaları da söz konusu değildir. Samimi partili, kendisine sahnede aktörlük verilmese bile, gönülden ve karşılıksız çalışır. Halbuki pratikte, şu veya bu sebepten sahnede yer alamayanlar, mesela görev değişimi sonucu yönetici sıfatını bırakanların hatırı sayılır bir kısmı, hemen ertesi günü kendileri gibi birkaç kişiden oluşun bir grup kurarak muhalefete orada devam etmektedir…


III-Ülkü Ocakları sorunu:


Ülkü Ocakları artık misyonunu kaybetmiştir. Nitekim basına bu konuda çok olumsuz haberlerin yansıdığını görüyoruz. Bunu MHP’liler de görmeli ve gereken tedbiri almalıdır. MHP’liler Ocak’ta genç kuşakların milli-dini ve ahlaki değerlerle donanmış olarak yetiştirildiklerini iddia eder. Pratikte ise hiç de öyle değildir. Ocaklara takılanların büyük çoğunluğunun böyle bir endişesi yoktur. İletişimin bu kadar yoğun ve kontrolsüz olduğu çağımızda, ocaklardaki eğitim faaliyetleri (seminerler) etkili olma anlamında hiçbir öneme sahip değildir. O seminerlerde “vatan bizden hizmet bekliyor; gerekirse ölürüz; memleket bizden hizmet bekliyor” türü boş laflardan başka pek bir şeyin konuşulmadığı ortadadır. Zaten ülkücülüğü “kendini yetiştirerek ülkeye hizmet etmek” olarak anlayanlar ocaklardan uzak durmaktadır.


Görünen şu ki, ocaklar yeniden yapılandırılamaz. Mevcut halleri ve katılımcıları itibarıyla bir şuç merkezi olmaya adaydır. Daha önemlisi, ocaklar reislik payesi verilenlerden bir kısmının “küçük dağlar benim eserim” tarzındaki tavırlarının besin kaynağı, adam kullanma mekanizmasıdır. Bu yüzden Ülkü Ocakları acilen kapatılmalı ve bir daha toplumsal ortama çıkarılmamak üzere, mazinin derinliklerine gömülmelidir.


IV-Proje, söylem ve siyaset yapma biçimi sorunu:


Öncelikle MHP, söylemlerini milli hassasiyetlerin dışına da taşımak zorundadır. Bu ülkenin sorunları sadece milli güvenlikten ibaret değildir. Ülke insanının sorunları çözülmedikçe, Türkiye’nin insan dokusu iyileştirilmedikçe, Anadolu coğrafyasının yapısal sorunlarına çözüm üretilmedikçe, MHP iktidarının diğer iktidarlardan hiçbir farkı olmaz. Mesela çevre sorunu… Anadolu coğrafyasının hayat kaynaklarını kendi ellerimizle tüketmekteyiz. Varlık nedeninin bu ülke sevdası olduğunu söyleyen MHP’nin akılcı-gerçekçi, nutuk boyutunda kalmayan bir çevre politikası olmalıdır.


Sık sık Türk kültürüne vurgu yapan MHP, dünyada hüküm süren Batı kültürü hegamonyasına karşı neler yapacaktır? Bu coğrafyanın kültürü nasıl yeniden üretilecektir? Bu konuda da MHP’nin herhangi bir projesi yoktur.


MHP’liler kendi içlerinde, “bize gelen ocakta çaycılıktan işe başlamalı” söylemine son vermelidir. Aslında bu söylem, küçücük beyliklerini ellerinden kaçırmak istemeyenlerin sığındıkları gerekçeden başka bir şey değildir.


MHP’lilerin genellikle kendi aralarında, üç-beş kişi bir araya gelip gündemdeki konuları değerlendirdikten sonra “memleket elden gidiyor, bunu ancak MHP kurtarır” sonucuna vardıkları görülmektedir. Seçimlerde yeterli oy alamayınca da “nerede hata yaptık” diye derin derin düşünmektense, “biz bu millet için varız, ama bu millet bize oy vermedi; yazıklar olsun” diye yakınırlar. Milletin nabzını tutma konusunda MHP yönetiminin ve tabanının ciddi bir eksiği vardır. Siyaset bilimcilere kulak verme konusunda da bir eksiklik olduğu dikkati çekmektedir.


MHP’liler sık sık “aksakallılar grubu” diye bir kavram kullanırlar. Fakat böyle bir grubu/kitleyi fiilen oluşturabilmiş değildirler. Yani ortada, sağduyulu kitleye kulak verme sorunu vardır. Bu da, toplumun nabız atışını okuyamama sorununu doğurmaktadır. Onlar sanal bir toplum tasarlayıp kendilerine sanal bir yer tahsis etmektedirler. Mesela 22 temmuz seçimlerinde, yüksek oy alamayınca, alt kademedeki MHP’lilerin topluma kızdıklarına tanık olduk. Yani bir anlamda, bu kişilerden yükselen şikayetle CHP’den yükselen şikayetler arasında özde bir fark olmadığını gördük… MHP’liler kendi ideallerini millet için çok elzem ve doğru görüp “millet bize oy vermeli” beklentisine girmemelidir. Durumun analizinde, ne kadar aykırı fikir varsa, hepsini göz önüne almalı, tabloyu “acaba” sorusu eşliğinde okumalıdır.


Tabanda samimiyet sorunu da önemli gibi görünüyor. Elbette bu sorun fikir bazında değil, eylem/elini taşın altına koyma anlamındadır. Mesela MHP’liler sık sık “vatana millete hizmet”ten bahsederler. Fakat hepsi lafta kalmaktadır. Kalkıp da bu uğurda neler yaptıklarını anlatmalıdır. Çünkü “lafla peynir gemisi yürümez.”


V-Zenginlik sorunu


Siyaset sahnesinde öne çıkan partiler içinde, tabanı en yoksul olan parti MHP’dir. Bunun nedeni, geçmişte ülkücülerin yoksul Anadolu insanı arasından çıkmasıydı. Onlar ne CHP gibi bürokraside kökleşebildiler ne de DP-ANAP geleneği gibi ülkeyi talan edebildiler. AKP gibi ustaca işbitirici de olamadılar. Bu partiler gibi MHP de iktidara gelseydi ne yapardı, bilemiyoruz; ancak karşımızdaki vakıa budur. Öğrendiğimize göre, çoğu parti teşkilatının giderleri belli insanların omuzlarındaymış ve güçlükle yürütülüyormuş.


Bu tablonun iki sorun doğurduğu görülüyor. Bunlardan birincisi, siyaset sahnesinde sorumluluk üstlenen fedakar ve idealist kişilerin –kendi işlerini takip edemedikleri için- ekonomik olarak kötüye gitmeleri; ikincisi de, idealist olmayan köşe dönücülerin, partinin bu zafiyetinden faydalanarak parti içinde ipleri ellerine almaları… Bu ikinci şık zaten anılan partiyi olumsuz etkilemektedir.


Konunun MHP’nin iktidar olması hususuyla ilişkisine gelince; ekonomik olarak zayıf bir parti, toplumun değişik kesimlerine kendini anlatmakta, vatandaşa ulaşmakta önemli engellerle karşı karşıya demektir.


22 temmuz seçimleri öncesinde MHP’nin aday adayı sayısı niçin bu kadar çoktu? Samimi MHP’lileri tenzih ederek düşünelim: Bu sayı “MHP büyük başarı gösterecek; şu siyasal ranttan biraz da biz pay alalım” diye düşünenler tarafından artırılmış olabilir mi? MHP yönetimi bu konuda bir analiz yapmalıdır.


Zenginlik sorununa ilişkin bir çözüm önerimiz maalesef yok; onu MHP’liler bulmak zorunda…


VI-Partinin yönetim kademesinde aday seçimi ve aday olma sorunu…


Yerine hiç razı gelmeyen insanların en çok olduğu yer, MHP’dir. Kişi mesela bir zamanlar “çile çekmiş”tir; hemen kendini en yüksek mevkie, milletvekilliğine layık görmektedir. 22 temmuz seçimlerindeki aday çokluğunun bir diğer açıklaması da budur. Halbuki herkes önce aynaya bakıp sonra kendisinin meclise yakışıp yakışmayacağını düşünseydi, bu kadar çok aday olmayacaktı. Herkesin baş olduğu yerde, sıradan işçiliğe kimse razı gelmez…. Öyle ya, o kişi bir zamanlar reisti; önemliydi veya bir zamanlar çile çekmişti, şimdi onun siyasal bedelini tahsil etmek istemektedir….


Her ne kadar MHP milletvekili listeleri pek probleme yol açmasa da, aslında “kol kırılır yen içinde” diye ses çıkmamıştır. Genel merkez de herkesi çantada keklik gördüğü için, liste oluşturulmasında hiç de özenli davranmamıştır. Çeşitli çevrelerden aldığımız bilgilere ve konuşmalardan edindiğimiz izlenimlere göre, genel merkezde bir grup varmış ve aday belirleme işini bunlar ipotek altına almış… Hepsi de kendilerini seçilebilecekleri yerden aday göstermişler. Gerçi çoğu seçilememiş ve bu da tabandakileri mutlu etmiş durumda.


İktidarı hedefleyen MHP, aday belirlerken hem parti teşkilatının kararını, hem adayın halk nezdinde bilinen bir kişi olmasını, bir de adayın donanım olarak “tercih edilebilir nitelikte” olup olmadığını gözetmelidir. Bu yüzden MHP, 2011 yılı için şimdiden aday belirlemeye başlamalıdır. Mesela merak ediyorum; genel merkez yöneticilerinin aday olmasını yasaklama kararı alınsa, acaba partinin yönetim kadrosunda kaç kişi kalır?


Adaylar konusunda MHP’de eski dönem milletvekillerinin bir sultası olduğu görülüyor. Ayrıca bu partide, adaylık konusunda ayak oyunlarının diğer partilerden fazla olduğu da dikkati çekiyor. İl başkanlıkları, delege kayıtları vs. MHP önce parti teşkilatını tam demokratik yapıya kavuşturmalı, delegelerin adaylar tarafından kolayca satın alınabildiği bir yapıyı feshetmelidir.


VII-Lider sorunu


Görünüşte şimdilik böyle bir sorun yok gibidir; ama ciddi bir lider sorunu vardır. Devlet Bahçeli’nin sıradan vatandaş nezdinde imajı pek de parlak değildir.


Bu konuda bir tartışma açılınca, MHP’lilerin hemen Bahçeli karşıtı-taraftarı çekişmesine düştüğü görülmektedir. Onlara şunu söylemek gerek: “Bırakınız taraftarlık-karşıtlık tartışmasını… Vatandaşın gözüyle bakınız. O zaman Bahçelinin MHPye kaybettirdiğini net olarak göreceksiniz.” Problem Bahçelinin iyi-kötü oluşu değil, partiye puan kazandıramayışıdır. Mesela çoğu yurdum insanı onun duruşunu, hitabetini sevimsiz bulmaktadır. Onun en basit konuşmayı bile kağıttan yapması vatandaşın dikkatinden kaçmamaktadır. Bunu Bahçeli’nin fark etmesi ve ilk fırsatta genel başkanlıktan çekilmesi gerekir. Gerçi MHP tüzüğüne göre onun tekrar genel başkan seçilemeyeceğini MHP’liler ifade etmektedirler ama, böyleyse bile, Bahçeli’nin bu sürenin sonunu beklemesine gerek yoktur.


Anlaşılan, Tuğrul Türkeş gelecekteki genel başkan olarak düşünülmektedir. Onun genel başkan olması halinde, MHP bir daha iktidar yüzü göremez. Bunun birinci nedeni, hanedanlık tablosunun ortaya çıkması; ikincisi, merhum Türkeş’in kamuoyu nezdinde sahip olduğu olumsuz imaj… Belki bu, karşıt kalemlerin eseri, bir de 27 mayıs ihtilalinin; doğru yada yanlış, bu bir gerçek!


Üçüncü neden de, 80 öncesi ülkücülerin harçlıklarından fedakarlık edip “aidat” adı altında ödedikleri paralarla satın alınan ve Türkeş’in mülkiyetinde görünen “MHP’nin eski mal varlığı” sorunu… Buna el koyan Türkeş ailesi gerçekten bu vebali kaldıramaz…


Bütün bunlardan dolayı MHP’de acilen lider değişikliği yapılmalıdır. Bir aday öneriyorum: Meral Akşener… Akşener MHP’nin genel başkanlığına getirilmeli… Onun lider olduğu bir MHP, daha ilk günden 5 puan kazanır… Ama bu, MHP gibi -Türk toplumunun aynası- bıyıklılar partisi açısından çok ciddi bir sorundur. Aslında -siyaset yapma anlamında- MHP’de kadın siyasetçi sorunu çok ciddi boyutlardadır.


VIII-Kadınların siyasetteki yeri sorunu…


Ülkücü gelenekte kadınlara “bacı” diye hitap edilir; bir de son yıllarda “Asena” adı kullanılmaktadır. Hitabın taşıdığı anlam bir yana, bu hitap tarzı aynı zamanda bir bakış açısı içerir. Bu bakış açısı, aslında kadınların siyasetteki yeri hakkında da ipucu vermektedir. MHP tam anlamıyla erkek egemen bir parti görünümündedir. Gerçi diğer partilerin durumları da pek farklı değil. Ama MHP’de bu durum daha nettir.


MHP’de kadınlar, mevcut durumda, sadece vitrini teşkil ederler… Kermes filan yaparlar; kermes yapılamadığı durumlarda da, siyaset işlerine doğrudan karıştırılmazlar, bağlı oldukları teşkilatın onlara verdiği talimatı yerine getirirler. İl veya ilçe başkanı der ki “filan yere gidilsin”, oraya gidilir. Fakat kadınlar, siyasetin nabzının attığı masanın etrafında oturtulmaz. Mesela bir istişare yapılıyor diyelim… (Yukarıda da belirttik; zaten MHP’de bol bol istişare yapılır.) Orada hiçbir MHP’li kadın yer almaz… Çünkü siyaset yapmak erkek işidir ve eli hamurlu olanlar o işe karışmamalıdır. MHP’liler kızacaklar ama, bu böyledir. Hatta partinin en aktif üyelerinin eşleri bile siyaset sahnesinde boy göstermezler.


MHP tabanında en zor kabullenilecek husus, kadınlara siyasette yer verme vakıasıdır. Artık asena-bacı sıfatlarının modası geçmiştir. MHP eğer ülkücü kadınlara erkekler gibi eşit, aynı yetkinlikte bireyler olarak siyaset yapma yolunu açmazlarsa, MHP iktidarı çok da kolay gerçekleşmez. “Biz kadınlarımıza çok değer veriyoruz; onlar başımızın tacı” türü boş laflara kimse aldırmıyor. Mesele söylemde bunun edebiyatı değil, yönetim ve icrada kadınlara bilfiil yer tahsis etmek…


MECLİSTEKİ MHP NE YAPMALIDIR?


Seçimlerde kasten MHP-DTP gerginliği havası estirdiler. Belli ki şimdiye kadar MHP gerginlik partisi diye tanımlandığı için, bir taşla iki kuş vuracaklardı. Birincisi, MHP küçük düşürülecek, ikincisi, DTP’lilere karşı savaşı MHP üzerinden yürüterek MHP’nin ırkçı olduğu imajını verecekler, üçüncüsü de kavgacı partiye halkın devlet yönetimini vermeyeceğini hesaplayarak, gelecek seçime bu partinin şimdiden mağlup olarak girmesine zemin hazırlayacaklardı. Ama yönetim doğru bir karar verdi ve doğru davrandı. Aynı doğru adımı MHP Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki açık çekiyle de gösterdi. Sırf AKP ile DTP’lileri baş başa bırakarak “AKP DTP ile işbirliği yaptı” şeklindeki ucuz propaganda için zemin hazırlamadı… Seçimden hemen sonra Bahçeli Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda net tavır koyup “Meclise gireceğiz” diyerek bazı derin merkezlerin baskı yapma ihtimalini ortadan kaldırdı…


Meclis çatısı altında kavga, olabilecek en çirkin şeydir. MHP’liler bunu unutmamalı;. DTP’lilerin ortamı geren davranışları olursa, buna yasal sınırlar dahilinde tepki göstermeli…


MHP’nin öncelikle yapması gereken, AKP karşıtlığından beslenmemektir. MHP, yağız ve kahramanca sürdürdüğü AKP düşmanlığını bırakmalıdır. (AKP-MHP ilişkisi de ayrıca incelenmeye muhtaçtır. Zamanımız olursa bir ara inceleyeceğiz…) Bu ifadeyle “dost olmalı” demek istemiyoruz; AKP de bir parti, iktidar partisidir ve siyasal rakip olarak muhalefetteki MHP muhalefetini tam ve doğru biçimde yapmalıdır.


MHP’deki iddialı -ama seçilememiş- adaylar, halk ile diyalogunu sürekli muhafaza etmelidir. Kabuğuna çekilip de seçim arifesinde ortaya çıkan adaylara hiç kimse itibar etmemektedir. Bu adaylar gitmeli, muhtarla, esnafla, işçiyle, işverenle, ahaliyle sürekli görüşmelidir. Bu tavır onlara büyük avantaj sağlayacaktır. Bu adayın bir sosyal etki gücü vardır; çünkü artık o, bir sempatizan olarak değil, milletvekili adayı olarak onların karşısına çıkacaktır. Halkın dertlerine tercüman olmak…. Fakat bunu yaparken, mevcut iktidarı kötüleyici propaganda yapma basitliğine düşmemeli; zira yeni seçimlere dört yıl var ve kimse bunu umursamaz. Bu aday, halkın içinde, onlarla beraber olduğunu göstermeli… Parlamentodaki milletvekilleri de aynı şeyi yapmalı. Ankara’ya kurulup vekillik saltanatı sürmek yerine, halkın içinden adeta hiç çıkmamalı. MHP yönetimi de parti içinde bir “milletvekili izleme birimi” kurmalı; buraya ehli kişileri getirerek mevcut milletvekillerinin performanslarını sürekli ölçmelidir.


Meclisteki MHP’nin yapması gereken en önemli şey, hemen bir GÖLGE KABİNE kurmak olmalıdır. Öyle ki, bu kabineye her işten anlayan ve her konuda ahkam kesenleri değil, işin ehillerini dahil etmelidir. Bu kişiler “iktidar şunu yaptı, filanca şu dümeni çevirdi” şeklinde ucuz propaganda malzemesiyle ikide bir basının önüne çıkmamalı, sadece ve sadece gölgesi olduğu bakanlığın tüm icraatlarını “bakanmış gibi” izlemeli, gerektiği durumlarda tam ve doğru tespitlerle halkın karşısına çıkmalıdır. Yeni mecliste MHP, milli menfaatleri ancak böyle koruyabilir; yani iktidarın tüm icraatlarını kelimenin gerçek anlamında, meclis çatısı altında izleyip denetleyerek…


MHP genel konulardaki parti görüşlerini halka duyuracak sözcülerini de iyi seçmeli, bu kişiler CHP’nin Ali Topuz’u gibi medya önüne çıkıp sırf iktidar eleştirisi yapmak için konuşmamalıdır. Yıllardır Ali Topuz’u kameraların önünde görürüz. Ama kimse ne söylediklerini dinler ne de ciddiye alır. MHP sözcüleri öyle titiz hazırlanmalıdır ki, vatandaş “demek ki önemli bir şey var; dur bakalım ne diyor” diye kulak kabartmalıdır. Mesela Oktay Vural gibi sözcülerin sözcülüğüne son verilmelidir.

***

Bir ülke, kendine gönül vermiş idealistlerin omuzlarında yükselir. Bu idealistler sadece MHP’de değildir. Onlar başka başka siyasal organizasyonlarda olabilir. Nerede olduklarının bizce önemi yoktur. MHP’de bu idealistlerin kafi miktarda mevcut olması da doğal bir durumdur. İktidar olup olmamak, olabilmek veya olamamak MHP’nin ve MHP’lilerin bileceği iş ve onların sorunu! Onlar iktidar olsalar da olmasalar da Cumhur bir şey kaybetmez ve kazanmaz. Belki ülke kazanabilir. Ama MHP iktidar olmak istiyorsa Cumhur’u ve cumhuru izlemeli…



Cumhur ÖZALP







Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cmt Ağu 18, 2007 8:32 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yazıyı çok büyük bir sabırla okudum.Yazanı tanımam,kim olduğunu da bilmem ve ilk kez de adını duydum.Baştan sona kadar yanlış tesbitlerle dolu bir yazı.Hele bitiriş kısmı kimliği hakkında mükemmel bir fikir veriyor ne yazarsa yazsın.
Alıntı:

Onlar iktidar olsalar da olmasalar da Cumhur bir şey kaybetmez ve kazanmaz. Belki ülke kazanabilir. Ama MHP iktidar olmak istiyorsa Cumhur’u ve cumhuru izlemeli…

Son cümle; şahsın kimliğini ağzından kaçırdığı,kim olduğunu farkında olmadan söylediği bilinç altının sözleridir.Şahıs akepe nam-ı hesabına çalışan çok tipik bir fettullahçıdır.Kendi at gözlüğü açısından davaya ancak bu kadar bakabilmiştir.Kendisine gerekli cevapları ocaklar da dahil olmak üzere zaman bulduğumuzda vereceğiz.Çünkü bu sorulara verilecek cevapların başlı başına bir tanesi bile uzun seminer konusu niteliğindedir.
Kafanızı karıştırmaya gerek yok.Ne Türkiye nin ne de ülkücü hareketin hiçbir gerçeğine dayanmayan,tamamen hayal ürünü,kurd u koyunlaştırmaya,uyuşturmaya yönelik bir yazı.Zerre kadar da bir değeri yok!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
polat_38
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 641

İletiTarih: Cmt Ağu 18, 2007 10:55 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

bu tip yazilari buraya tasimayi ben kasitli yapildigini düsünüyorum tesbitlerin hepsi yanlis hepsi sacma deli kanli olsaydi ismini yazardi yazar taninmiyor kaynagi beli olmayan yazilari buraya tasimayin



saygilarimla



NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Cmt Ağu 18, 2007 11:34 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

bu nedir ALLAH aşkına?bu yazıyı yazan aklı sıra ÜLKÜCÜ HAREKETE akıl veriyor.yazının başlarında güzel tespitler vardı.daha çok okumalı,kendimizi geliştirmemiz adına sadece boş söylemlerle bu işin gitmeyeceği hakkında söyledikleri doğruydu.bu yazılardan sonra bi başlamış saçmalamaya durdurmak imkansız.neymiş ÜLKÜ OCAKALRI kapatılmalıymış.nrymiş BAŞBUĞ TÜRKEŞ partinin parasını almış kötü bir imajı varmış.neymiş yalnızca reislerin sözü geçiyormuş kimseye danışılmıyormuş.neymiş mhp den ayrılan yazarlar çizerler hep üst noktalara gelmiş.mhp de iken bu kişiler yükselemezmiş.tek sebebi var malum medya TÜRK düşmanlarının elinde.mhp den ayrılanlarıda kullanmak adına onları kapıyorlar.diğer yönden düşünürsek mhp den yetişenler demekki büyük insanlar mhp nin ülkücü<kadrolarından büyük adamlar çıkıyor.yazar söyledikelriyle çelişiyor bir bakıma.ben bu adamı dikkate almıyorum.kimsenin aklına ihtiyacımı yok.herkes kendisine baksın.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Cmt Ağu 18, 2007 4:57 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yazar(!) efendi. Sana senin anlayacagin dilden yaziyorum. Omuzu hafif yana egdim...


Baslarda dogru tespitlere yakin durus var idi. Dedik "hele ne diyor bu bakalim" Kendisini bastan savunmus; SALDIRACAKSAN OKUMA.. Bu dikkatimizi cekti "var bu isin icinde bir numara" diyerek ama önyargisiz okumaya devam ettik.

Konu Ülkü Ocaklari ve reislik müessesi. Eveeet. Dananin kuyrugu koptu Amca biraz korku icinde gecmisinden hatirladigi kulak cekme operasyonlarinin da etkisiyle ufaktan ufaktan reislere dokunmaya basladi. Aslinda Türk Islam Ülküsü KADROLAR meselesinde anlatildigi gibi bazi reislerin hak etmedikleri mevkide kalmalari tesbitine katiliyoruz da, zannettigimiz üzere amcanin kulagini biraz fazla ceken REISimiz sahsinda bütün reislerimize saldirmasini kabul edemeyiz.

Güzel basladigini zannettigi yaziya kuyruk acisina merkez kabul ettigi ÜLKÜ OCAKLARInin kapatilmasi konusu. Tamam ikinci isareti de bulduk. Ülkücüler ufalamakla kalmamis IYI BENZETMISLER...

Sonra MHP´den ayrilanlarin hain olmadigi noktasi. Belki hepsi hain degildir de ÜLKÜCÜLÜK; KARSILIKSIZ VATAN SEVMENIN tanimi isareti senin icin bir anlam ifade etmez tabi. Konuyu topugundan yakalamissin kocum, sürünme bosuna. BIZ KI USTASIYIZ VATAN SEVMENIN...

Teskilat istisare toplantilarinin faydali olup olmadigi noktasinda hakli görülebilecek tespitler var olmasina var ya bu sana batacak noktada degildir. 15 senedir istisare toplantilarina katilirim. Istisarenin bilgilendirme ile fikirlerin yaristirilmasi gündem maddelerini birbirine karistirmaya gerek yoktur. Zaman zaman istisare noktasinda aksilikler yasanmiyor degil. Ama bu Ülkücüleri KOYUN olarak görme gafletine yol acmamali. Türkiye´de hicbir olusum MHP ve ÜLKÜCÜLER KADAR KENDINI ELESTIRMEZ. Hatta bazen öyle hal alirki kendimizi elestirmekden yol alamaz oluruz. Milli Görüs (!) fetoscular ve digerleri... Inceleyin biraz...

Ülkücülerin kendilerini okuyup gelistirmedikleri noktasinda da iki grup vardir. Birincisi militan ruhu ile her daim fedai olan, bekleyen YUSUFIYE yani TASMEDRESE namzetleri ikincisi ise akademisyenlerdir. Kitlesi 10 milyonlara vuran kutlu bir hareketin hepsinin üniversite mezunu olmasini beklemek gercekle bagdasmaz. Bunu derken Ülkücünün cevresinde lider olmasi; en bilgili, en güvenilir olmasi ilkesi ile HER DAIM IMAMLIK YAPABILECEK derecede dini bilgilere sahip olmasi gerekliligini gözardi etmiyoruz. Amca, burda da cuvalladin.

Basbug Alparslan Türkes´e 1980 öncesi imaji ile saldirmiyor musun sana neler derdim de KADIR AGABEYIM KULAGIMDAN TUTUP ATAR... Ama agabeyimin affina siginarak bir Cemal Enginyurt örnegi ile sana iki tane cekmek isterdim.

Ocak zihniyeti ile siyaset yapilamiyormus. Öyleyse "BAS BASA BAGLI, BAS ALLAH´A" demek bosuna. Tabi ya sen bunu nerden bileceksin?

Kadinlar siyasette niye yokmus. Var, ve olacaklar. Ama karistirdiginiz birsey var; evinizde kahvalti yapiyorsunuz. Zirrrr zirr kapi zili infilak derecesinde. Siz pijamalarinizla kapiya yöneliyorsunuz. Aaaaa o da ne? Elinde birkac paket ile birkac hanim kapida. Alistiniz böylesi görüntülere... Paketin icinde kücük altin. Böyle pazarlamaci zihniyeti ile siyaset mi olur?
Kendini akilli saniyorsun. Sana verilen kücük altin KARININ KOLUNDAN UCURULAN BILEZIKLER OLARAK SANA GERI DÖNÜYOR... UYANIK GAFIL...


Biz iktidar olmaz isek cumhur birsey kaybetmez öyle mi? Zira siz bize alternatifsiniz MHP´nin bos biraktigini düsündügünüz ulusal kanadinda olusturdugunuz 2600 tane platform ile. Öyle ya, Türkiye´de bölücü sol var. Bir de bölücü sag olsun. Kargasa, catisma derken kürt meselesini(!) cözün gitsin degil mi?

Birseyi anlamiyorsunuz; MHP ve Ülkücüler kaya gibi olduklari yerde. Siz kendi gidip gelmelerinizle bazen CHP ile bazen de ASIRI SAG NEYSE ONUNLA karistiriyorsunuz. Allah (c.c.) askina SIZ BIZI OLDUGUMUZ GIBI NIYE GÖREMIYORSUNUZ?

Yazinin yillar öncesinin korkak, ufalanmak ile kalmayip üzerinden silindir gibi gecilmis biri tarafindan yazildigi belli. Merkez olarak ta ITILMIS PARTI (ip) veya saz arkadaslarindan oldugu gözlemleniyor. Bu noktada yine Otag sakinlerinin affina siginarak sormak istiyoruz;

YAVRUM, KUYRUK ACINIZ GECMEDI MI?

BUKELEMUNLAR SIZI...

Fikir, fikir ile cürütülürmüs. CÜRÜTMEDIGIMIZ TEK BIR FIKRINIZ MI KALDI?


Savunma psikolojisi ile yazmadigimizdan Ortadogu Gazetesi noktasinda gözden gecirmemiz gereken yerler var. Dogrudur. Gazete etkisiz. Bunda da Ülkücülerin sahip cikmamasinin büyük etkisi var...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cmt Ağu 18, 2007 5:44 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sevgili Vuslat gereken her şeyi yazmış.Eklenecek fazla bir şey yok.Kendisine teşekkür ederim.Bir kaç ayrıntıda cevaplarım olmakla birlikte;ard niyetli bir yazı olduğu için,fazla da üzerinde durmaya değmez.
Bizden olmayan,bizim gibi düşünmeyen insanlara cevap vermekle kaybedecek zamanımız da yok ayrıca.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Altaylardan-T
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Feb 04, 2006
İletiler: 103
Şehir: Almanya

İletiTarih: Cmt Ağu 18, 2007 9:27 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yazar, MHP nasil iktidar olur yazisi adi altinda aslinda MHP nasil bitirilir demek istiyor.
Alıntı:
MHP’nin öncelikle yapması gereken, AKP karşıtlığından beslenmemektir. MHP, yağız ve kahramanca sürdürdüğü AKP düşmanlığını bırakmalıdır.

Bu cümlesinden de anlasilabilecegi gibi kimlere hizmet ettigi apacik görülmektedir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
alpertunga688
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jan 23, 2005
İletiler: 28
Şehir: ingiltere

İletiTarih: Pzr Ağu 19, 2007 6:29 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu degerli(!) yazar kardes Basbugumuza iftira atiyor,ulku ocaklari kapatilsin diyor ve nasil iktidar olunur diye akil vermeye calisiyor.Senin haddine mi dustu bize akil vermek?Hadi git baska bir cami duvarina pisle.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Pzr Ağu 19, 2007 3:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ben dedim ki;

Alıntı:

Bazı bölümleri hem nalına hem mıhına diyerek kaleme alınmış olsa da yine de dikkate alınması gereken hususlara dikkat çekmiş.


MHP veya ülkücü camia dışından yapılan eleştirilerin elbette bir ülkücünün bakış açısı ile birebir örtüşmesi beklenemez.

Üstelik bu eleştirileri yapanlar etnik özürlü veya ideolojik ön yargılı ise bu eleştirilerin dozajı karalama hatta iftiraya kadar gitmektedir.

Bu yazıyı bu siteye taşırken yukarıda belirttiğim gibi buna baştan dikkat çekmiştim.Doğru söylenenlerin yanında saçmaladığı yerlerde var.
Bizim yapmamız gereken doğruları alıp, iftiralarada gereken cevabı vermek değil midir?

Bu konuda vuslatım demiş ki;

Alıntı:

1-Baslarda dogru tespitlere yakin durus var idi.
2-Aslinda Türk Islam Ülküsü KADROLAR meselesinde anlatildigi gibi bazi reislerin hak etmedikleri mevkide kalmalari tesbitine katiliyoruz da, zannettigimiz üzere amcanin kulagini biraz fazla ceken REISimiz sahsinda bütün reislerimize saldirmasini kabul edemeyiz.
3-Savunma psikolojisi ile yazmadigimizdan Ortadogu Gazetesi noktasinda gözden gecirmemiz gereken yerler var. Dogrudur. Gazete etkisiz. Bunda da Ülkücülerin sahip cikmamasinin büyük etkisi var...


Vuslatım verilmesi gereken cevapları vermiş ama üstteki alıntıda gördüğünüz gibi doğru tespitleride belirtmekten gocunmamış.

Fakat bir ülküdaşımın yaptığı yorumu anlamakta güçlük çektim.

Polat-38 demiş ki;

Alıntı:

bu tip yazilari buraya tasimayi ben kasitli yapildigini düsünüyorum tesbitlerin hepsi yanlis hepsi sacma deli kanli olsaydi ismini yazardi yazar taninmiyor kaynagi beli olmayan yazilari buraya tasimayin


Ülküdaşım şu sorularıma açıklık getirirse memnun olurum.

1-Benim ne gibi bir kastım olabilir?
2-Tespitlerin hepsinin yanlış olmadığını ülküdaşımız vuslatım'ın yorumunda görmedik mi?İftira veya karalamalar olabilir.Ama toptan inkar veya reddetmeyi anlamıyorum.
3-Yazarın adı yazısının altında, yazının alındığı site yazının başında belirtilmiş.Siteye girip bunu kendinizde görebilirdiniz.
4-Yazarın tanınmaması öne sürülen görüşlerin değerini azaltıp veya çoğaltır mı?

Elbette her yazılanın herkesin hoşuna gitmesini beklemiyorum.Yaptığım alıntılardaki her satıra da birebir katılmıyorum.Ama bizim dışımızdaki insanların bakış açısını göstermek ve bazı açılımlar yapılabilir ümidi ile bu yazıyı almıştım.Bunu da peşinen söyledim zaten.

Saygılarımla...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1