Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - ŞERİAT'TEN ERGENEKON'A KİRLETİLEN KAVRAMLAR
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 3 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Eyl 01, 2008 9:17 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ülküdaşlarım;
orhan3307 ülküdaşımızın gönderdiği,töre ile ilgili muhteşem yazıyı lütfen birkaç kez okuyun.Ve görün ki;Türk töresi nedir;esasları nelerdir,kaynağı nedir!
Bu gün doğu ve güneydoğudaki bir çok ilkellikler;ne yazık ki Türklere maledilmekte;bütün dünyaya rezil olmaktayız.Bu ilkelliklerin,Türk töresi ile uzak ve yakın hiçbir ilgisinin olmadığı bu yazı ile belgelenmektedir.
Devlet idaresinin şekline islam asla karışmaz.Bu bakımdan,dini bir idare sistemi Türkiye ye getirilemez!
Dine sonradan girmiş bir sürü gericilik ve safsata ile;insanların yatak odalarına kadar müdahale eden din;islam olamaz!
İslamiyetin indiği tarihlerde cumhuriyet diye bir idare şekli olmadığı için;hep krallıklardan bahsedilmiştir.Bu bakımdan 21.yüzyılın en mükemmele yakın sistemi olan cumhuriyet den vazgeçilmesi,ve devletin dini idareye götürülmesi,akıl ve onu esaslarına aykırıdır!
Zaten Osmanlı nını mahvolmasının nedeni;yazıda açıkça söylenmiyor ama,töre nin ;islami safsatalar ve hurafelerle terkedilmesinden meydana geldiği bellidir.Hatta tarih olarak 16.yüzyıl verilmiştir ki;tamamen doğrudur.
Bu yazıyı en az 3 kez baştan sona sindirerek okudum ve çok beğendim.
Tek satırını atlamadan sonuna kadar bir kaç kez okumanızı diler;
bu muhteşem eseri yollayan ülküdaşımıza tekrar tekrar teşekkür ederim.
Alıntı:
Türk Töresi nedir;ne değildir?
--------------------------------------------------------------------------------


Divanü Lûgatit-Türkde töre evin en önemli yeri ve sediri olarak ifade edilirken, kavram asıl mânâsı ile törü şeklinde geçmekte olup, görenek ve âdet olarak açıklanmıştır. Buna göre;

1. Töre, Türk örf ve geleneklerinin kesin hükümleri birliğidir. Orhun kitabelerinde töresiz bir devlet veya topluluk olamayacağı belirtilmiştir. Bundan hareketle eski Türklerde kanunsuz veya hükümdarın şahsî iradesine bağlı bir yönetim şekli olmamıştır. Dolayısıyla kağanlar emirlerini, yargıçlar kararlarını töreye göre vermişlerdir. Yani halk doğrudan doğruya törenin himayesindedir. Bozkırlarda fiilen yaşanan hayatın zamanla hukukî-sosyal değer kazanmış davranışlarını ihtiva eden ve genellikle kanun mânâsına alınan töre (törü) , eski Türk sosyal hayatını düzenleyen mecburî normlar bütünüdür. Bu bütün, yani kanunlar, millîdir. Türklerde töre kanun mânâsına gelmekle birlikte, onunla sınırlı değildir. Çünkü yazılmış kanunlarla, yazılmamış teamüller de törenin içindedir. Hattâ, hukukî töreden başka dinî, ve ahlâkî töreler de vardır. Dolayısıyla, Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir. Töre, ahlâkî, sosyal, siyasî birçok prensip koymuş, müesseseler kurmuş, insanlığa kendi hakikatlerini bildirmek ve onları sükûnetle refah içinde yaşatmak maksadıyla devlet gibi insanlığa en büyük faydayı getiren yüksek bir merkez müessese vücûda getirmiştir. Yani törenin devleti de, insanı kendi hakîkatine götürmek maksadının bir vasıtasıdır. Bu bakımdan töre büyük bir ihtimalle eski Türk dininin adıdır.

Türk töresi, oldukça sert ve kesin hükümler ihtiva etmiştir. Cezaları ağır olmakla birlikte, töre, Türk cemiyetinin belkemiğini teşkil ettiği için hiç kimse bu cezaları haksız ve adaletsiz görmemiştir. Törenin daima doğru ve adaletli olanı emrettiğini herkes baştan kabul etmiştir. Çünkü töre, milletin yüzlerce yıllık hayat tecrübesinden süzülmüş kaidelerden ibarettir.

Gökalp, töre kelimesinin, Türk kelimesiyle aynı cevherden olabileceğini söylemektedir. Buna göre, Türk kelimesi töreli mânâsına gelebilir.

Töre ile birlikte kullanılan bir diğer terim de yasadır. Yasa (yasağ) terimi Moğol istilâsından sonra İslâm tarih ve etnoğrafya edebiyatına girmiş ve yayılmıştır. Gök Türkler, Hakanlılar ve Selçuklularda kanun ve nizam ifade eden törü-türe teriminin yerini tutmuştur.

TÖRENİN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ

Bütün bozkırlarda belki binlerce seneden beri yaşayan bir töre vardır. Büyük Türk hükümdarlarının bizatihi kendileri, halkın sosyal yapısında yaşayan bu törelere tâbî olmuştur. Türk beyleri, devlet ve milletleri eskiden beri müteamil olan töreye tâbi kaldıkça, Türk cemiyetinin hayatı tam yolunda ve normal olarak cereyan ediyor demektir; hükümdardan istenen de ancak bu törenin geçerliliğini temin etmektir.

Töre üç kaynaktan oluşur. Bunlar halk, kurultay ve handır. Yani bir kısım töre doğrudan doğruya halk içerisinde zuhur eder. Bunlar gelenek şeklinde nesilden nesle intikal eder. İkincisi beylerin, kurultayda aldıkları kararlardır. Üçüncüsü ise bizatihi Hanın teşebbüsleri ile gelişir. Töre nesilden nesle intikal ederken, hakanlar ve beyler bunlara kendilerinden bazı şeyler ilâve etmişlerdir. Her büyük tarihî olaydan ve yeni bir sülâle tahta geçtikten sonra töre, kurultaylarda gözden geçirilmiş ve bazı hükümlerin münakaşası yapılmıştır. Ancak buradan Hanın tek başına istediği töreyi koyma selâhiyetinin olduğunu düşünmek hatalı olur. Nitekim, Bilge Kağanın Budizmin kabûlünü istemesine rağmen isteği reddedilmiştir.

İslâmla müşerref olmayı müteakip, töre-din çatışması bazı noktalarda görüldü ise de, hanlar ve beyler, aile ve askerlik işlerinde XV. asra kadar töreyi tatbikten vazgeçmediler. Uluğ Bey gibi islâm bilgini olan bir hükümdarın bir çok işlerde yasa, türeye ihtiyacımız vardır demesinin sebebi de budur.

Selçuklu ve Osmanlılar, dedelerinden kalma teamüllere Oğuz töresi derlerdi. Ancak töre, yalnız Oğuzların teamüllerinden ibaret değildir. Bütün Türklük âlemi için geçerlidir.

Töre günümüzde de yaşamaktadır. Nitekim Eröz, Yörük ve Türkmen oymakları ile yaptığı araştırmalarında, töre kelimesinin kullanıldığını tesbit etmiştir. Görüşülenlerin hemen hepsi kavramı El âdeti, Türkmen töresi olarak dile getirmişlerdir.

SOSYAL HAYATTA TÖRENİN YERİ VE ÖNEMİ

Orhun âbidelerinde, bir çok yerde töre ve öneminden bahsedilmektedir.

Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş.

İli tutup töreyi düzenlemiş.

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş.

Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş.

Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti?

Töreyi kazanıp, küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti.

Yine törenin önemini ifade etmesi bakımından Divanü Lûgatit-Türkde geçen ifadeler oldukça dikkate değerdir. Nitekim bu ifadelerden birinde devlet gitse dahi törenin bakî olduğu vurgulanmaktadır. Buna göre vilâyet (devlet) terkedilir ama töre terkedilemez: El kaldı törü kalmas.

Bahaeddin Ögel, törenin devlet ve halk töresi olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmektedir. Çıkış noktası olarak da büyük oğlanla küçük oğlanın devlet ve millet hayatında ayrı yerlerinin olmasını almaktadır. Bu çerçevede eski Türk töresine göre, babanın tahtına daima büyük oğul çıkardı. Halbuki halk töresine göre küçük oğul önemlidir. Çünkü küçük oğlan, babasının evinde oturan ve baba ocağını devam ettiren çocuktu. Ancak buradan iki törenin birbiri ile çatıştığı sonucu çıkmamalıdır. Zira, devlet hayatı için tecrübe, dirayet ve bilgi önemlidir. Bu vasıfları da en iyi taşıyan olarak büyük oğlan görülmektedir. Ayrıca küçüklerin büyüğe riayet etmeleri daha kolaydır. Ancak aile ocağının devamı meselesinde vazife tabiî olarak küçüğe düşmektedir. Büyüklerin sıra ile kendi ailelerini kurarak baba ocağından ayrılmalarıyla, en sona küçük oğlan kalmaktadır. Bununla birlikte, devlet hayatında büyük oğlandan yana bir törenin bulunmasına rağmen, Türk tarihinde liyakat da önemli bir faktör olarak yer aldığından, tahta küçük oğlanların geçtiği de görülmektedir.

Törenin kendisini gösterdiği önemli müesseselerden biri de ordudur. Halk ile ordunun bütünleşmiş olduğu Türklerde, konar-göçer hayat tarzı halkı her zaman dinamik olmaya zorlamış, böylece güçlü bir ordunun sürekli olarak hazır bulundurulması elzem olmuştur. İşte Kara-Han Oğlu Alman-Bet destanında, Alman-Bet babasına İslâmiyete girmesini teklif eder. Ancak babası reddedince, buralardan gideceğini söyler. Bunun üzerine babası il ve yurdunu toparlar ve oğluna hitaben şöyle der:

Gel, gitme ayrılma! Bu Geyik Kayasından!

Töremizle büyüdün, yuğruldun mayasından!

Atamın yuvasından, Keçilerkayasından,

Gel gitme, ayrılma! Ananın yuvasından!

Yine Çinliler Meteden karısını isteyince, devlet ileri gelenleri bu duruma karşı çıkarken töreye vurgu yaparak Mete Hana şöyle derler. Bu Tung-hular, töre diye bir şey tanımıyorlar! Bu defa da Hatunumuzu istiyorlar! Biz onlara derhal hücum ederek, hepsini ortadan kaldırmağı teklif ediyoruz!

Töre müessesesinin önemi sadece töreye gösterilen saygı ve itaatten ibaret değildir. Aynı zamanda Türk devletlerinde töreyi bilenlere karşı gösterilen derin saygı da önemin bir göstergesidir.

SOSYAL BÜTÜNLEŞME VE TÖRE

Töre, sosyal bütünleşmenin temel kaynağıdır. Bilhassa normatif bütünleşmenin temel kaide ve teamüllerini töre sunmaktadır. Törenin buradaki etkisi, geleneği temsil etmesinden doğmaktadır. Çünkü, bu normun oluşması ve kabul görmesi onun gelenekselleşmesine bağlıdır. Gücünü geçmişten alan norm etkilidir ve kendi merkezi etrafında birleştiricidir. Bu çerçevede en güçlü normlar töre olarak nitelendirilmektedir. Töre buradaki gücünü, uzun geçmişe sahip olmasından ve görmüş olduğu genel kabulden almaktadır. Sosyal bütünleşmeyi temin etmesi açısından Divanü Lûgatit- Türkde törenin yayılması ile birlikte şaşkın kişilerin ayılacağı, kurtla kuzunun birlikte yürüyeceğini belirten şu dörtlük dikkate değerdir.

Endik kişi?

El törü yetilsün

Toklu böri yetilsün

Kadhgu yeme savılsun.

Böylece törenin toplumun nizamının sağlanmasındaki fonksiyonu da oldukça kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Çünkü sosyal nizam, ancak eksiksiz bir şekilde anlaşılan bir kurallar geleneği ile mümkündür. Bu gelenek bizatihi törenin kendi içerisindedir. Yüzyılların derinliğine kök salmış olan töre, büyük bir birikim ve tecrübeyi temsil eder. Bu bakımdan, milliyet bağının güçlü kılınmasına hizmet eden de odur.

TÜRK YÖNETİM SİSTEMİ OLARAK TÖRE

Töre, Türk sosyal hayatını düzenleyen kaideler bütünüdür. Başka bir ifadeyle, kişiler ve zümreler arası münasebetleri düzenleyen; idarecilerle idare edilenler arasındaki işleri, hak ve vazifeleri belirten usullerdir.24 Yönetim sistemine baktığımızda ise hükümdarın yetkilerini meclisler (Kurultay ve Hükûmet meclisi) sınırlandırmakta, hem hükümdarın hem de meclislerin üzerinde ise Töre bulunmaktadır. Ne halk ne de yönetim sisteminin herhangi bir unsurunun, çevresini törenin çizmiş olduğu normlar bütününün dışına çıkması mümkündür. Bu noktadan hareketle, Türk devletini kanun devleti olarak nitelendirebiliriz. Çünkü devletlerinin nevi şahsına münhasır bir yönetim sistemine sahip oldukları görülmektedir. Ancak, mutlaka bir isim vermek gerekiyorsa, eski Türklerde yönetim sistemine Töre Sistemi demek yanlış olmayacaktır. Zira il gider, töre kalır.




http://www.takanobasi.net.tc

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
_kendim
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 03, 2006
İletiler: 130
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Sal Eyl 02, 2008 11:56 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kadir21 demiş ki:
Ama Selçukluyu yıkan da dilini kaybetmesi,araplaşmaya kalkışması ve mogol belası olmuştur.Kösedağ savaşı ile ne yazık ki bir daha kendisini toplayamayıp parçalanmaya gitti.
Bunları Türk çocukları iyi bilmelidir.Başımıza gelen en büyük belallar moğollardan gelmiştir.
Timur olayında Yıldırım Han haklı,Timur haksızdır.Haçlı dünyasının gazına gelen Timur,Rusya ya vurup onun üzerinden Attila gibi avrupaya sarkması gerekirken;Türk devletlerini vurmuş,Osmanlıyı,batı ile meşgulken avlamış,ondan önce Altınordu gibi bir Türk devletini yıkararak,bugünkü Rus belasını başımıza musallat etmiştir.
Altınordu devletinin yıkılması rusya ya derin bir nefes aldırmıştır.


Bu arapçı bakış açısıdır. Moğol dediğin Osmanlı gibi bir siyasi topluluğun adıdır. Osmanlının tersine Moğollarda egemen olan Türklerdi. O beğenmediğiniz Timur(Temür) da Türk oğlu Türktür.
Selçuklu da son dönemlerinde Farsçanın resmi dil olduğu, iyice Araplaşmış Farslaşmış halkı da kılıç zoruyla dayatılan islamın etkisiyle kırmalaşan bir devletti. O kin kustuğunuz Moğollar(Timur) kırmalaşan toplulukları temizledi, Orta Asya'dan Türk boylarını getirdi. Cengiz Han, Hülagü Türk doğrayan Araplardan öcümüzü fazlasıyla aldı. Sizin İslamcı bakış açınızın bunlara kin kusması doğaldır. Bugün Anadolu hala Türk ise bunu o "Moğollara"(ordusunun, yönetenlerinin büyük çoğunluğunun Türk olduğu) borçluyuz.

Şu Yıldırım konusuna gelirsek. Öz be öz Türk Timur'a karşı nasıl oluyor da devşirme(leşmiş) Osmanlıyı savunuyorsunuz, bir de Türkçülük yaptığınızı öne sürüyorsunuz, ilginç.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
_kendim
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 03, 2006
İletiler: 130
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Sal Eyl 02, 2008 11:57 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yanlışlıkla gönderdim. Daha yazacağım...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
_kendim
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 03, 2006
İletiler: 130
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Sal Eyl 02, 2008 12:10 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kadir21 demiş ki:
Ama Selçukluyu yıkan da dilini kaybetmesi,araplaşmaya kalkışması ve mogol belası olmuştur.Kösedağ savaşı ile ne yazık ki bir daha kendisini toplayamayıp parçalanmaya gitti.
Bunları Türk çocukları iyi bilmelidir.Başımıza gelen en büyük belallar moğollardan gelmiştir.
Timur olayında Yıldırım Han haklı,Timur haksızdır.Haçlı dünyasının gazına gelen Timur,Rusya ya vurup onun üzerinden Attila gibi avrupaya sarkması gerekirken;Türk devletlerini vurmuş,Osmanlıyı,batı ile meşgulken avlamış,ondan önce Altınordu gibi bir Türk devletini yıkararak,bugünkü Rus belasını başımıza musallat etmiştir.
Altınordu devletinin yıkılması rusya ya derin bir nefes aldırmıştır.


Bu arapçı bakış açısıdır. Moğol dediğin Osmanlı gibi bir siyasi topluluğun adıdır. Osmanlının tersine Moğollarda egemen olan Türklerdi. O beğenmediğiniz Timur(Temür) da Türk oğlu Türktür.
Selçuklu da son dönemlerinde Farsçanın resmi dil olduğu, iyice Araplaşmış Farslaşmış halkı da kılıç zoruyla dayatılan islamın etkisiyle kırmalaşan bir devletti. O kin kustuğunuz Moğollar(Timur) kırmalaşan toplulukları temizledi, Orta Asya'dan Türk boylarını getirdi. Cengiz Han, Hülagü Türk doğrayan Araplardan öcümüzü fazlasıyla aldı. Sizin İslamcı bakış açınızın bunlara kin kusması doğaldır. Bugün Anadolu hala Türk ise bunu o "Moğollara"(ordusunun, yönetenlerinin büyük çoğunluğunun Türk olduğu) borçluyuz.

Şu Yıldırım konusuna gelirsek. Öz be öz Türk Timur'a karşı nasıl oluyor da devşirme(leşmiş) Osmanlıyı savunuyorsunuz, bir de Türkçülük yaptığınızı öne sürüyorsunuz, ilginç. Timur'un ordusu Türklerden oluşuyordu, Bayezid'in ordusunun büyük bölümü ise kayınbiraderi Stefan'ın gönderdiği Sırp askerlerden oluşmaktaydı. İki ordu Ankara ovasında karşı karşıya geldiğinde, Bayezid'in ordusundaki Türk askerlerin tümü Temir'in ordusuna geçti, Bayezid Sırp askerleriyle baş başa kaldı. Sonuçta Türk'ün Ulu Başbuğu Temir, Rum cariye Maria'nın çocuğu Bayezid'in kafasını ezdi.

Bayezid'in kendini öldürmesi ise Osmanlıcı resmi tarihte tüm boyutlarıyla anlatılmaz:
Alıntı:
Bayezid esir alınıp Taşkent'e götürüldüğünde, yanında karısı Despina Lazareviç (Sırp Kralı Stefan'ın kızkardeşidir, devşirildikten sonra Ayşe Sultan adını aldı) de vardı. Bayezid Taşkent'te bir konakta tutuluyordu, konağın içinde serbest dolaşıyordu ve rahat yaşıyordu ama dışarı çıkması yasaktı, karısı Despina da yanındaydı. En sonunda Despina kendi isteğiyle Temir'in haremine girdi. Bayezid Anadolu'daki 200.000 Türk'ü Despina'nın (ve dolayısıyla ağabeyi Stefan'ın) aklına uyarak katletmişti fakat bu alçak kadın en büyük darbeyi Bayezid'e vurdu. Temir haremine giren Despina'yı çırılçıplak bir şekilde Bayezid'in önüne atmış ve "İşte bu kadın yüzünden Türklere kıydın ve bu hâllere düştün" demiş. Bu duruma dayanamayan Bayezid parmağındaki yüzüğün içindeki zehiri içerek rezil hayatına son verdi.



Siz bu "Avrupaya sarkma" heveslisi Osmanlıcı bakış açınızdan kurtulamamışsınız. Timur niye Atilla'nın, sonraları Osmanlı'nın yaptığı YANLIŞI yapsındı? Bırakın şu Avrupayı fethetme, Avrupaya islam yayma saçmalığını. Timur'un yaptığı çok doğruydu: iyice soysuzlaşan Anadoluyu yeniden Türkleştirmek. Bunu yaptı da. Yoksa bugün dili farsça, kendisi arap-fars kırması uyuz bir topluluk olurduk. Böyle bir topluluktan da "Atatürk" çıkmazdı.

Türk çocukları şunu iyi bilmelidir, başımıza gelen en büyük belalar araplardan, farslardan (sonraları aşağılık kürtlerden) ile içimizdeki soysuzlardan gelmiştir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Eyl 02, 2008 1:43 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Öncelikle daha önce bu siteden atılan alpertunga ülküdaşımıza hoş geldin derim.Kendisi atıldıktan sonra buraya 2 tane takma ad ile yeniden geldi.
İzlemeye aldım ,ses çıkarmadım.Sanmasın ki uyuyoruz.Her şeye bakılıyor.
Gene böyle bir ramazın günü yaklaşık 8 kişi kadar,alpertunga da aralarında olmak üzere atılmıştı.
Epeyidir ortada görünmeyen bu arkadaşımız,her nedense ramazan aylarında krize giriyor ve tartışma açıyor.Sanırım bu ay ile ilgili bir sorunu var.Neyse bu kadar tanıtım yeter,asıl konuya girelim.
Yazılarımı iyi takip edenler şunu iyi bilirler.Türk tarihinin kesintisiz bir bütün olduğunu sürekli söylerim.BUNA SAHİP ÇIKARIM;İNANIŞLARI,TÖRESİ DE DAHİL HER ŞEYLERİ İLE BİRLİKTE KABUL EDERİM.
Türk ün ; bazı bozguncular gibi islamiyetten sonrasını reddedenlere de karşıyım.İlk Türk devletinden son Türk devletine kadar hepsini de saygı ve minnet ile selamlıyorum.
Yazılarımın bir bölümünü alıp da çarpıtmak;hiçbir insaf ve vicdan duygusu ile bağdaşmaz.Neticede ayni davanın adamları isek;görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakıp,Türklüğün yüceltilmesi ve bu durumdan,bu açmazlardan kurtulmak için çabalamalıyız.
Yoksa ben Türkçüyüm sen değilsin gibi,hiçbir terazide tartılamıyacak kavramlarda üstünlük idda etmek;doğru bir hareket tarzı değildir.
Eleştiri konusu olan yazımın bütününde Osmanlıyı çok acı tenkit ettiğim için;bana saygısızlık yapmaya kalkışanlar oldu.Bugün ise şu eleştiriyi yapan ülküdaşımız Türkçü,değil arapçı olduğumuzdan bahsediliyor.
Küçük adamlar gibi,kişileri suçlamayı bir tarafa bırakıp;tarihin gerçeklerine bakarsak ancak gerekli dersleri çıkartabilir ve ayni hataları defalarca yinelememiş oluruz.
Oradan buradan saçma sapan ,hiçbir bilimsel değeri olmayan alıntı yazılara göre görüş dayatmak;akıllı bir insanın işi değildir.Ülküdaşımızın alıntı yaptığı yazılar,tam bir terbiyesizlik,Türk e saygısızlık;Türkü hiç tanımamaktır.
Ben bu yazımda tarihi hatalardan bahsediyorum ve Osmanlının selçuklu mirası üzerine oturduğunu söylüyorum.Ve selçukluyu da ,araplatıkları için eleştiriyorum.Bu durumda ben nasıl arapçı oluyorum anlamak mümkün değil.
Bunları tek tek size göstereceğim.
_kendim demiş ki;
Alıntı:
Bu arapçı bakış açısıdır. Moğol dediğin Osmanlı gibi bir siyasi topluluğun adıdır. Osmanlının tersine Moğollarda egemen olan Türklerdi. O beğenmediğiniz Timur(Temür) da Türk oğlu Türktür.
Selçuklu da son dönemlerinde Farsçanın resmi dil olduğu, iyice Araplaşmış Farslaşmış halkı da kılıç zoruyla dayatılan islamın etkisiyle kırmalaşan bir devletti. O kin kustuğunuz Moğollar(Timur) kırmalaşan toplulukları temizledi, Orta Asya'dan Türk boylarını getirdi. Cengiz Han, Hülagü Türk doğrayan Araplardan öcümüzü fazlasıyla aldı. Sizin İslamcı bakış açınızın bunlara kin kusması doğaldır. Bugün Anadolu hala Türk ise bunu o "Moğollara"(ordusunun, yönetenlerinin büyük çoğunluğunun Türk olduğu) borçluyuz.

Ben Timur a Türk değil demedim.Ama Türk olması;yaptığı hataları görmezlikten gelmeyi gerektirmez.Ülküdaşımız neden damardan Türkçülüğe soyunuyor da,Rusya ya inmesi gereken Timur un Altınordu devletini yok etmesine cevap vermiyor.Bugün RUSYA DİYE BİR DEVLET VARSA BUNU TİMUR A BORÇLUYUZ.ÇÜNKÜ ALTINORDU DEVLETİ,RUSLARA GÖZ AÇTIRMIYORDU.
Timur un anadoluya gelmesi,öyle burayı Türkleştirmek için falan değildi.
Timur; kışkırtmalara kendisini kaptırmış ve o sırada Balkanlarda uğraşan Osmanlıya arkadan giydirmiştir.Bu olayda avrupanın parmağı vardır.Timuru;bir çok Türk Bey ini olduğu gibi kışkırtmışlardır.
Sayın Başbuğumuz Alpaslan Türkeş in de dediği gibi;Yıldırım Han ile olan meselesi tamamen liderlik mücadelesidir.Ben Timura kin falan kusmuyorum.Yaptığı hatayı anlatıyorum.Ayni Osmanlının yaptığı hataları anlattığım gibi!
_kendim demiş ki;
Alıntı:
Şu Yıldırım konusuna gelirsek. Öz be öz Türk Timur'a karşı nasıl oluyor da devşirme(leşmiş) Osmanlıyı savunuyorsunuz, bir de Türkçülük yaptığınızı öne sürüyorsunuz, ilginç. Timur'un ordusu Türklerden oluşuyordu, Bayezid'in ordusunun büyük bölümü ise kayınbiraderi Stefan'ın gönderdiği Sırp askerlerden oluşmaktaydı. İki ordu Ankara ovasında karşı karşıya geldiğinde, Bayezid'in ordusundaki Türk askerlerin tümü Temir'in ordusuna geçti, Bayezid Sırp askerleriyle baş başa kaldı. Sonuçta Türk'ün Ulu Başbuğu Temir, Rum cariye Maria'nın çocuğu Bayezid'in kafasını ezdi.

Bayezid'in kendini öldürmesi ise Osmanlıcı resmi tarihte tüm boyutlarıyla anlatılmaz:

Bu ne terbiyesizlik,bu ne cüret,bu ne saygısızlık!Irkçılık yapacaksan önce Atsız Ata yı iyi oku."Yıldırım Han içki de içerdi,ama bu devleti iyi yönetmedi anlamına gelmez.Çok iyi yönetmiştir "der.
Burada görülüyor ki;Yıldırım Han bir defa arapçı değildir.Dinci hiç değildir.
İçkisini de içmekte işini de iyi yapmaktadır.
Bugün ırkçılık yapanlar,yedi kat göbeğinin nereye dayandığını bilemezler.
Ben kendi soyumu 5 nesil evveline kadar tanıyorum.O da rahmetli dr dedem bir soy ağacı çıkartmış.Bir de sahipleri olduğu arazilerin tapu belgeleri var.Ondan öncesini bilmiyorum,sen biliyor musun?Eğer 5 nesil öncesini biliyorsan ben bir şey bilmiyorum!
Devşirme ne demek yahu?
Devşirmenin kelime anlamını ,ne olduğunu bilin de öyle gelip konuşun.
Bir ara bir asenaturk vardı.O da Osmanlı ya devşirme diye saldırmış,Yavuz Selim Han a olmadık hakaretleri yağdırmıştı.Bir de yalan yanlış yazarak,annesini rum diyerek!
Yıldırım han,devşirilmiş hristiyan çocuğu mu;ayıp be!Bu kadar vicdansızlık ,yalan olmaz!Sanki hristiyan aileden alınmış,eğitilmiş,devlet adamı olmuş da tahta geçmiş.İşte sana yazıyorum soy ağacını!
Babası Sultan I. Murat, annesi bir Bulgar asıllı (bazı kaynaklara göre ise yunan asıllı) Gülçiçek Hatun'dur. Adı babaannesinin babası Türkmenler'in Ede-Balı diye andığı Ebâ Yezîd'in adından gelir.
Babannesi Türk,babası Türk bir çocuk nasıl devşirme olur?
Kimin genlerini hakim olduğunu bilecek kadar biyoloji bilgin var mı senin?
Ben Timur a kin duymadım.Ama senin alıntı yaptığın ne olduğu belirsiz(kaynak yaz bir daha)herifin şu laflarına bak!

_kendim demiş ki;
[quote]Şu Yıldırım konusuna gelirsek. Öz be öz Türk Timur'a karşı nasıl oluyor da devşirme(leşmiş) Osmanlıyı savunuyorsunuz, bir de Türkçülük yaptığınızı öne sürüyorsunuz, ilginç. Timur'un ordusu Türklerden oluşuyordu, Bayezid'in ordusunun büyük bölümü ise kayınbiraderi Stefan'ın gönderdiği Sırp askerlerden oluşmaktaydı. İki ordu Ankara ovasında karşı karşıya geldiğinde, Bayezid'in ordusundaki Türk askerlerin tümü Temir'in ordusuna geçti, Bayezid Sırp askerleriyle baş başa kaldı. Sonuçta Türk'ün Ulu Başbuğu Temir, Rum cariye Maria'nın çocuğu Bayezid'in kafasını ezdi.

Bayezid'in kendini öldürmesi ise Osmanlıcı resmi tarihte tüm boyutlarıyla anlatılmaz:
Şu kine bakın!Asıl kim kin tutuyor!
Ya şu ifadeler ne buyrulur!
Alıntı:
Bayezid esir alınıp Taşkent'e götürüldüğünde, yanında karısı Despina Lazareviç (Sırp Kralı Stefan'ın kızkardeşidir, devşirildikten sonra Ayşe Sultan adını aldı) de vardı. Bayezid Taşkent'te bir konakta tutuluyordu, konağın içinde serbest dolaşıyordu ve rahat yaşıyordu ama dışarı çıkması yasaktı, karısı Despina da yanındaydı. En sonunda Despina kendi isteğiyle Temir'in haremine girdi. Bayezid Anadolu'daki 200.000 Türk'ü Despina'nın (ve dolayısıyla ağabeyi Stefan'ın) aklına uyarak katletmişti fakat bu alçak kadın en büyük darbeyi Bayezid'e vurdu. Temir haremine giren Despina'yı çırılçıplak bir şekilde Bayezid'in önüne atmış ve "İşte bu kadın yüzünden Türklere kıydın ve bu hâllere düştün" demiş. Bu duruma dayanamayan Bayezid parmağındaki yüzüğün içindeki zehiri içerek rezil hayatına son ver

Hangi kaynak dan aldın bu haberi sen?Kendi masalın mı?
Ben Timur un bunu yaptığına inanmıyorum.Eğer yaptı ise;soyu bozuk olan ;Yıldırım değil Timur dur!BAKIN İNANMIYORUM DİYORUM!
BİR TÜRK HASMI DA OLSA ,MÜCADEELNİN SONUCUNDA RAKİBİNE ADİL DAVRANIR.nE DEMEK YENDİĞİ ADAMIN KARISINI ÇIRILÇIPLAK SOYUP DA,TEŞHİR ETMEK!
VAR MI BÖYLE BİR TÜRK TÖRESİ?VAR MI BÖYLE BİR ERKEKLİK?VAR MI BÖYLE DELİKANLILIK?
ADAMI ÇİLEDEN ÇIKARTMAYIN!
Fikirlere saygımız var,ama iki eli yağlı karalığa hoşgörümüz yok.
Bu konu başlığında yazılan tüm yazıları oku!Benim arapçı olup olmadığımı anlarsın.
Timur da,Yıldırım da,Attila da(sen kim oluyorsun batını unutamadığı Attilaya dil uzatıyorsun?Hata yaptığından bahsediyorsun?)
hepsi başımızın tacıdır.Severiz sayarız.
Bir Türk batı da uğraşırken gelip vurmanın mantıklı bir açıklaması yoktur.
Cihangirlik meakından başka bir şey de değildir!
Yazın baştan sona yalan yanlış,ve sahte.Osmanlı düşmanlığı yapmana gerek yok.Başkasını suçlarken kendi yaptığın işlere dikkat et!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
_kendim
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 03, 2006
İletiler: 130
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Sal Eyl 02, 2008 2:04 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir ülkücü yani osmanlıcı bir çapulcu olduğunu bildiğim için böyle yanıt vereceğini, devşirme oğlu devşirme padişahı savunup Timur'a bal gibi de kin kusacağını biliyordum.
Ramazan filan umrumda değil. Tersten bindireyim ben o ramazana.
Timur'un anadoluda Türk nüfusun yeniden artmasını sağladığı, soyu bozuk Bayezid'e Türk tokadını patlattığı gün gibi ortadadır gerçekler değişmez.
Hele, bir kızı kürdün, öteki kızı ingilizin altında inleyen Kürdeş şerefsizine "sayın başbuğumuz" çekenlerin uydurmaları da; Sırp, Rum, İtalyan... karılarını Türkmüş gibi göstermeleri de bir işe yaramaz.

Bayezid Batıda uğraşırken Timur saldırmış da mışmış! Osmanlının aşşağılık ilayi kelimetullah saçmalığı yüzünden Türkler yalnızca ya savaşta ölüyor, ya da devşirme paşaların -örneğin hırvat kuyucu murat. neden kuyucu demişler söyleyin çapulcu osmanlıcılar?- kıyımına uğruyordu. Seveyim ben öyle batıyla uğraşmayı!!! Timur günümüzün devşirmeleri çapulcuların(ülkücülerin) iftiralarına karşın Türk'ün Başbuğu olarak anılacaktır. Son Başbuğ ise Atatürktür.

kürd ile ingiliz damadı olan Hüseyin Feyzo değil.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Eyl 02, 2008 2:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Şerefsiz adam!Geldin ÜLKÜCÜ SİTEDE; DİNE DE OSMANLIYA DA,ÜLKÜCÜYE DE DÜMDÜZ GİTTİN!
NE İŞİN VAR LAN SENİN BURDA?DEFOL GİT IRKÇILIK OYNA!BU MİLLETİN DİNİNE,ÜLKÜCÜSÜNE KÜFREDEN ŞEREFSİZ,GİT DE ÖNE KENDİ KANINI SORGULA ÇAPULCU UĞRU!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Oguz_CanTurk
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Mar 15, 2007
İletiler: 6
Şehir: Denizli

İletiTarih: Per Eyl 04, 2008 7:45 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kadir Abi kalemine yüregine kelamına sağlık ..İyi soyledin ,Abi ... Allah razı olsun ..
Halbuki şimdiye dek 130 adet ileti atmış ..Ulen hic mi ders almadın su ana kadar sunca yazılan samimice yazılanlardan be soysuz .. Sen Müsluman olmadığın gibi Ülkücü hic te değilsin ..Basbuğuma,Ülküme,Ceddime ve Dinime bindiriyorsun .Sövüyorsun utanmadan boyle senin gibilere Soysuz denilir..Bak ki Ülküdaşım Değerli Kadir abim ne güzel cevap vermiş : Defol lan Irkcılık oyna kendi kanini sorgula diye ..Yani hakediyorsun yaaa ne diyelim Yinede yaa sabır ..Şu mübarek ay da ..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM YIM MSNM
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Cum Eyl 05, 2008 1:05 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu sanal alemin en sevmediğim tarafı bir takma adla ağzına geleni söyleyebiliyorsun.
Kendim rumuzlu it geldi cami duvarına pisledi ve bu itin kim olduğunu bilmiyorum.
Ey it! Sen bu saçmalıkları nereden öğrendin.Bu saçmalıkların kaynağını söyle.
Türk olduğunu iddia ediyorsun.Türk gerektiğinde 40 yiğitle Çin sarayını basabilendir.
Yıldırım Beyazıd'a dil uzatıyorsun.Beyazıd'ın nasıl Yıldırım olduğunu bilmiyorsan ben sana ne söyleyeyim.
Moğolların Türk olduğunu iddia ediyorsun.Ömrünü bu işlere vakfetmiş bilimadamları bile bu kadar rahat hüküm veremezken senin bu cesaretin tamamen CAHİLLİKTENDİR.
Tarih ilminden habersiz olduğun her satırından belli oluyor.Medeniyet düşmanı Moğollarla Orta Asya'yı imar eden, cazibe merkezi haline gelmesini sağlayan Timur'u aynı kefeye koyuyorsun.
Timur'un yaptırdığı eserler hala Semerkant'ta, Buhara'da ayakta.Senin Moğollar ne yapmış.
Yıldırım'ın yaptırdığı eserler hala ayakta.Senin barbar Hülagü'nün nesi var.
Türk aile yapısından da haberin yok.
Türkler ataerkil aile yapısına inanır.Yani önemli olan babanın kim olduğudur.
Senin babanın belirsiz olduğu yazdıklarından belli.Yoksa rumuzlar arkasına gizlenip hakaratler yağdıramazdın.
Tanrı Türk'ü Korusun ve Yüceltsin.

Not:Bu başlık altında kirletilen kavramları tartışmaya devam edeceğiz. İt ürür (kendim rumuzlular gibi) kervan yürür...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hilalugruna1
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 18, 2008
İletiler: 178
Şehir: ERGENEKON

İletiTarih: Cum Eyl 05, 2008 11:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kadir21 demiş ki:
Ülküdaşlarım;
orhan3307 ülküdaşımızın gönderdiği,töre ile ilgili muhteşem yazıyı lütfen birkaç kez okuyun.Ve görün ki;Türk töresi nedir;esasları nelerdir,kaynağı nedir!
Bu gün doğu ve güneydoğudaki bir çok ilkellikler;ne yazık ki Türklere maledilmekte;bütün dünyaya rezil olmaktayız.Bu ilkelliklerin,Türk töresi ile uzak ve yakın hiçbir ilgisinin olmadığı bu yazı ile belgelenmektedir.
Devlet idaresinin şekline islam asla karışmaz.Bu bakımdan,dini bir idare sistemi Türkiye ye getirilemez!
Dine sonradan girmiş bir sürü gericilik ve safsata ile;insanların yatak odalarına kadar müdahale eden din;islam olamaz!
İslamiyetin indiği tarihlerde cumhuriyet diye bir idare şekli olmadığı için;hep krallıklardan bahsedilmiştir.Bu bakımdan 21.yüzyılın en mükemmele yakın sistemi olan cumhuriyet den vazgeçilmesi,ve devletin dini idareye götürülmesi,akıl ve onu esaslarına aykırıdır!
Zaten Osmanlı nını mahvolmasının nedeni;yazıda açıkça söylenmiyor ama,töre nin ;islami safsatalar ve hurafelerle terkedilmesinden meydana geldiği bellidir.Hatta tarih olarak 16.yüzyıl verilmiştir ki;tamamen doğrudur.
Bu yazıyı en az 3 kez baştan sona sindirerek okudum ve çok beğendim.
Tek satırını atlamadan sonuna kadar bir kaç kez okumanızı diler;
bu muhteşem eseri yollayan ülküdaşımıza tekrar tekrar teşekkür ederim.
Alıntı:
Türk Töresi nedir;ne değildir?
--------------------------------------------------------------------------------


Divanü Lûgatit-Türkde töre evin en önemli yeri ve sediri olarak ifade edilirken, kavram asıl mânâsı ile törü şeklinde geçmekte olup, görenek ve âdet olarak açıklanmıştır. Buna göre;

1. Töre, Türk örf ve geleneklerinin kesin hükümleri birliğidir. Orhun kitabelerinde töresiz bir devlet veya topluluk olamayacağı belirtilmiştir. Bundan hareketle eski Türklerde kanunsuz veya hükümdarın şahsî iradesine bağlı bir yönetim şekli olmamıştır. Dolayısıyla kağanlar emirlerini, yargıçlar kararlarını töreye göre vermişlerdir. Yani halk doğrudan doğruya törenin himayesindedir. Bozkırlarda fiilen yaşanan hayatın zamanla hukukî-sosyal değer kazanmış davranışlarını ihtiva eden ve genellikle kanun mânâsına alınan töre (törü) , eski Türk sosyal hayatını düzenleyen mecburî normlar bütünüdür. Bu bütün, yani kanunlar, millîdir. Türklerde töre kanun mânâsına gelmekle birlikte, onunla sınırlı değildir. Çünkü yazılmış kanunlarla, yazılmamış teamüller de törenin içindedir. Hattâ, hukukî töreden başka dinî, ve ahlâkî töreler de vardır. Dolayısıyla, Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir. Töre, ahlâkî, sosyal, siyasî birçok prensip koymuş, müesseseler kurmuş, insanlığa kendi hakikatlerini bildirmek ve onları sükûnetle refah içinde yaşatmak maksadıyla devlet gibi insanlığa en büyük faydayı getiren yüksek bir merkez müessese vücûda getirmiştir. Yani törenin devleti de, insanı kendi hakîkatine götürmek maksadının bir vasıtasıdır. Bu bakımdan töre büyük bir ihtimalle eski Türk dininin adıdır.

Türk töresi, oldukça sert ve kesin hükümler ihtiva etmiştir. Cezaları ağır olmakla birlikte, töre, Türk cemiyetinin belkemiğini teşkil ettiği için hiç kimse bu cezaları haksız ve adaletsiz görmemiştir. Törenin daima doğru ve adaletli olanı emrettiğini herkes baştan kabul etmiştir. Çünkü töre, milletin yüzlerce yıllık hayat tecrübesinden süzülmüş kaidelerden ibarettir.

Gökalp, töre kelimesinin, Türk kelimesiyle aynı cevherden olabileceğini söylemektedir. Buna göre, Türk kelimesi töreli mânâsına gelebilir.

Töre ile birlikte kullanılan bir diğer terim de yasadır. Yasa (yasağ) terimi Moğol istilâsından sonra İslâm tarih ve etnoğrafya edebiyatına girmiş ve yayılmıştır. Gök Türkler, Hakanlılar ve Selçuklularda kanun ve nizam ifade eden törü-türe teriminin yerini tutmuştur.

TÖRENİN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ

Bütün bozkırlarda belki binlerce seneden beri yaşayan bir töre vardır. Büyük Türk hükümdarlarının bizatihi kendileri, halkın sosyal yapısında yaşayan bu törelere tâbî olmuştur. Türk beyleri, devlet ve milletleri eskiden beri müteamil olan töreye tâbi kaldıkça, Türk cemiyetinin hayatı tam yolunda ve normal olarak cereyan ediyor demektir; hükümdardan istenen de ancak bu törenin geçerliliğini temin etmektir.

Töre üç kaynaktan oluşur. Bunlar halk, kurultay ve handır. Yani bir kısım töre doğrudan doğruya halk içerisinde zuhur eder. Bunlar gelenek şeklinde nesilden nesle intikal eder. İkincisi beylerin, kurultayda aldıkları kararlardır. Üçüncüsü ise bizatihi Hanın teşebbüsleri ile gelişir. Töre nesilden nesle intikal ederken, hakanlar ve beyler bunlara kendilerinden bazı şeyler ilâve etmişlerdir. Her büyük tarihî olaydan ve yeni bir sülâle tahta geçtikten sonra töre, kurultaylarda gözden geçirilmiş ve bazı hükümlerin münakaşası yapılmıştır. Ancak buradan Hanın tek başına istediği töreyi koyma selâhiyetinin olduğunu düşünmek hatalı olur. Nitekim, Bilge Kağanın Budizmin kabûlünü istemesine rağmen isteği reddedilmiştir.

İslâmla müşerref olmayı müteakip, töre-din çatışması bazı noktalarda görüldü ise de, hanlar ve beyler, aile ve askerlik işlerinde XV. asra kadar töreyi tatbikten vazgeçmediler. Uluğ Bey gibi islâm bilgini olan bir hükümdarın bir çok işlerde yasa, türeye ihtiyacımız vardır demesinin sebebi de budur.

Selçuklu ve Osmanlılar, dedelerinden kalma teamüllere Oğuz töresi derlerdi. Ancak töre, yalnız Oğuzların teamüllerinden ibaret değildir. Bütün Türklük âlemi için geçerlidir.

Töre günümüzde de yaşamaktadır. Nitekim Eröz, Yörük ve Türkmen oymakları ile yaptığı araştırmalarında, töre kelimesinin kullanıldığını tesbit etmiştir. Görüşülenlerin hemen hepsi kavramı El âdeti, Türkmen töresi olarak dile getirmişlerdir.

SOSYAL HAYATTA TÖRENİN YERİ VE ÖNEMİ

Orhun âbidelerinde, bir çok yerde töre ve öneminden bahsedilmektedir.

Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş.

İli tutup töreyi düzenlemiş.

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş.

Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş.

Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti?

Töreyi kazanıp, küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti.

Yine törenin önemini ifade etmesi bakımından Divanü Lûgatit-Türkde geçen ifadeler oldukça dikkate değerdir. Nitekim bu ifadelerden birinde devlet gitse dahi törenin bakî olduğu vurgulanmaktadır. Buna göre vilâyet (devlet) terkedilir ama töre terkedilemez: El kaldı törü kalmas.

Bahaeddin Ögel, törenin devlet ve halk töresi olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmektedir. Çıkış noktası olarak da büyük oğlanla küçük oğlanın devlet ve millet hayatında ayrı yerlerinin olmasını almaktadır. Bu çerçevede eski Türk töresine göre, babanın tahtına daima büyük oğul çıkardı. Halbuki halk töresine göre küçük oğul önemlidir. Çünkü küçük oğlan, babasının evinde oturan ve baba ocağını devam ettiren çocuktu. Ancak buradan iki törenin birbiri ile çatıştığı sonucu çıkmamalıdır. Zira, devlet hayatı için tecrübe, dirayet ve bilgi önemlidir. Bu vasıfları da en iyi taşıyan olarak büyük oğlan görülmektedir. Ayrıca küçüklerin büyüğe riayet etmeleri daha kolaydır. Ancak aile ocağının devamı meselesinde vazife tabiî olarak küçüğe düşmektedir. Büyüklerin sıra ile kendi ailelerini kurarak baba ocağından ayrılmalarıyla, en sona küçük oğlan kalmaktadır. Bununla birlikte, devlet hayatında büyük oğlandan yana bir törenin bulunmasına rağmen, Türk tarihinde liyakat da önemli bir faktör olarak yer aldığından, tahta küçük oğlanların geçtiği de görülmektedir.

Törenin kendisini gösterdiği önemli müesseselerden biri de ordudur. Halk ile ordunun bütünleşmiş olduğu Türklerde, konar-göçer hayat tarzı halkı her zaman dinamik olmaya zorlamış, böylece güçlü bir ordunun sürekli olarak hazır bulundurulması elzem olmuştur. İşte Kara-Han Oğlu Alman-Bet destanında, Alman-Bet babasına İslâmiyete girmesini teklif eder. Ancak babası reddedince, buralardan gideceğini söyler. Bunun üzerine babası il ve yurdunu toparlar ve oğluna hitaben şöyle der:

Gel, gitme ayrılma! Bu Geyik Kayasından!

Töremizle büyüdün, yuğruldun mayasından!

Atamın yuvasından, Keçilerkayasından,

Gel gitme, ayrılma! Ananın yuvasından!

Yine Çinliler Meteden karısını isteyince, devlet ileri gelenleri bu duruma karşı çıkarken töreye vurgu yaparak Mete Hana şöyle derler. Bu Tung-hular, töre diye bir şey tanımıyorlar! Bu defa da Hatunumuzu istiyorlar! Biz onlara derhal hücum ederek, hepsini ortadan kaldırmağı teklif ediyoruz!

Töre müessesesinin önemi sadece töreye gösterilen saygı ve itaatten ibaret değildir. Aynı zamanda Türk devletlerinde töreyi bilenlere karşı gösterilen derin saygı da önemin bir göstergesidir.

SOSYAL BÜTÜNLEŞME VE TÖRE

Töre, sosyal bütünleşmenin temel kaynağıdır. Bilhassa normatif bütünleşmenin temel kaide ve teamüllerini töre sunmaktadır. Törenin buradaki etkisi, geleneği temsil etmesinden doğmaktadır. Çünkü, bu normun oluşması ve kabul görmesi onun gelenekselleşmesine bağlıdır. Gücünü geçmişten alan norm etkilidir ve kendi merkezi etrafında birleştiricidir. Bu çerçevede en güçlü normlar töre olarak nitelendirilmektedir. Töre buradaki gücünü, uzun geçmişe sahip olmasından ve görmüş olduğu genel kabulden almaktadır. Sosyal bütünleşmeyi temin etmesi açısından Divanü Lûgatit- Türkde törenin yayılması ile birlikte şaşkın kişilerin ayılacağı, kurtla kuzunun birlikte yürüyeceğini belirten şu dörtlük dikkate değerdir.

Endik kişi?

El törü yetilsün

Toklu böri yetilsün

Kadhgu yeme savılsun.

Böylece törenin toplumun nizamının sağlanmasındaki fonksiyonu da oldukça kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Çünkü sosyal nizam, ancak eksiksiz bir şekilde anlaşılan bir kurallar geleneği ile mümkündür. Bu gelenek bizatihi törenin kendi içerisindedir. Yüzyılların derinliğine kök salmış olan töre, büyük bir birikim ve tecrübeyi temsil eder. Bu bakımdan, milliyet bağının güçlü kılınmasına hizmet eden de odur.

TÜRK YÖNETİM SİSTEMİ OLARAK TÖRE

Töre, Türk sosyal hayatını düzenleyen kaideler bütünüdür. Başka bir ifadeyle, kişiler ve zümreler arası münasebetleri düzenleyen; idarecilerle idare edilenler arasındaki işleri, hak ve vazifeleri belirten usullerdir.24 Yönetim sistemine baktığımızda ise hükümdarın yetkilerini meclisler (Kurultay ve Hükûmet meclisi) sınırlandırmakta, hem hükümdarın hem de meclislerin üzerinde ise Töre bulunmaktadır. Ne halk ne de yönetim sisteminin herhangi bir unsurunun, çevresini törenin çizmiş olduğu normlar bütününün dışına çıkması mümkündür. Bu noktadan hareketle, Türk devletini kanun devleti olarak nitelendirebiliriz. Çünkü devletlerinin nevi şahsına münhasır bir yönetim sistemine sahip oldukları görülmektedir. Ancak, mutlaka bir isim vermek gerekiyorsa, eski Türklerde yönetim sistemine Töre Sistemi demek yanlış olmayacaktır. Zira il gider, töre kalır.




http://www.takanobasi.net.tc



Eyvallah Allah razi olsun ,bu faydali bilgileri ,bizlerle paylastiginiz icin.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Tugrulbeg
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 05, 2008
İletiler: 49
Şehir: Altaylar

İletiTarih: Cmt Eyl 06, 2008 11:55 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Degerli gonuldaslarim yigit Bozkurt'lar ,Araniza yeni katildim bu vesile ile oncelikle Mubarek Ramazan'i Serif'i nizi en samimi dileklerimle kutlar,Türk Islam alemine hayirlara vesile olmasini Allah (cc) dilegimle Selam ve saygilar sunarim.

Ilk iletimi bu basliga yazacagim.yazilanlari okudum sagolun gereken cevaplar verilmis bende aklimin erdigi kadar bir kaç konuya açiklama getirecegim.

Simdilerin modasi oldu Basbug Alparslan Türkes'e salya saçmak bu iftiralari atan serefsizlerin geçmisten kalan kuyruk acilari vardir. bal gibi bilirler'ki 1980 oncesi yasanan,gelisen olaylarda Basbug'un yetistirdigi gençlik kimlere karsi mucadele verdi? o kansizlar orak çeçik sevdalilari idi, biz Ulkucu gençlik Ay yildiz ve Tûrkiye sevdasini kalbimize yer ettik.

O kansizlar "Turk askerini vur rus askerine selam dur" slogani atar ve Turk'un sanli askerine emniyet guçlerine silah çekmekten Sehit etmekten kaçinmaz Ulkucu genlik asla ve asla ne Tûrk askerine nede emniyet birimlerine kursun atmamistir

O kansizlar'ki Yuregi Vatan sevgisi ile dolu 5000 Ulku gulunu soldurmaktan çekinmeyen hainlerin onunde'ki en buyuk engel Ulkucu gençlik'ti bunu bildikleri için Basbug Turkes'e salya saçar kin kusar,imralidaki kopek bile 1984 te suriyenin beka vadisinde su açiklamayi yapmistir.'Ulkuculerin silah bakimindan bu kadar zayif olduklarini bilseydim ihtilali ben yapardim' silah bakimindan zayif olsakta Iman bakimindan Vatan'a olan sevgimizden dolayi o kadar guçluyduk

Basbug Turkes'e iftira atan ismini ,huseyin feyzo,olarak telafuz eden geri zekali serefsizlere asagidaki belge cevaptir.kürtçü pisliklerin asagilik sitelerinden alinti yaparak olmuyor bu isler ,Basbug Türkes'in asli, nesli soy kutugu asikardir .


Rüştiye yıllarında ve herbiri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asım Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatın yanısıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye'nin yanısıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan'ın adını adeta senin adın "Alparslan olsun" ve Sultan Alpaslan'a denk bir yiğit Türk ol, diyerek değiştirir.
Diger bir ayrinti.Turk oldugunu iddia eden Basbug Turkes'e Turk'un sanli tarihine,degerlerine Turk buyuklerine hakaret eden beyinsizler Atsiz Atanin Ahlak anlayisindan haberleri ya yoktur yada ihanet içerisindelerdir.

TÜRKÇÜLÜKTE AHLAK

Türkçülüğün tarihi yazmaya kalkarsak, ihtimal ki, Milattan önceki yüzyıllara kadar gitmeye mecbur kalırız. Fakat çağdaş Türkçülüğe baktığımız zaman, bunun tarihine kuşbakışı bir göz atmak pek kolaydır.
Türkiye’de ve dışarı Türklerde aşağı yukarı aynı zamanda doğan Türkçülük, eski çağların Türkçülüğü ile ölçülemeyecek kadar güç şartlar içinde gelişmeye mecburdur. Fakat, Tanzimat’tan sonra başlayan bu hareket o kadar kuvvetli idi ki, Şemseddin Sami gibi bir Arnavut milliyetçisini bile tesiri içine almış ve ona ilmi ve edebi Türkçülük yaptırmıştır. Bu kuvvetli hareket, birçok engellere, ihanetlere uğramasına rağmen daima ilerlemiş ve bugünkü dereceye varmak için pek sert savaşlar yapmaya mecbur kalmıştır.
Merhum Ziya Gökalp, Türkçülük fikrinin şimdiye kadar gelen ilk ve son teşkilatçısıdır. Dağınık fikirleri sistem halinde toplayıp onlara çekidüzen veren ve Türkçülüğü ilmileştiren odur. Yaşasaydı, belki, bugünkü Türkçülük daha derlitoplu bir sistem halinde olacak ve pek hızlı yürüyen zamandan gereğince faydalanabilecekti. Fakat onun erken ölümü ve Türkçülüğü yeni bir ruhla yoğuracak ikinci bir teşkilatçının henüz gelmeyişi, bugün bu hareketin azçok aksamasına, hiç değilse geç büyümesine sebep olmaktadır.
Bununla beraber, artık Türkçülüğün gösterişli yürüyüşü başlamış ve inançlı bir kafile yola çıkmıştır. Bu kafile, göçlüklere ve fırtınalara uğrasa da, eski büyük Türkçülerin hayatından ve verdikleri derslerden hız ve örnek alarak ülküye ulaşacaktır. Artık bu, bir ihtimal, bir ümit, bir kanaat veya bir inanç olmaktan daha ileri bir şeydir. Bu, artık tarihi mukadderattır. Tarihi mukadderatın önüne ise hiçbir kuvvetin geçemiyeceğini herkes bilir.
Eski Türkçülerin hepsinde "tabii ki gerçek Türkçülerden bahsediyorum" belki azçok şahsi kusurlar bulunsa da, ortaklaşa bir meziyet vardır ki, o da, öteki Türkçüleri, hele kendinden öncekileri inkar etmemek erdemliliğidir. Bu, ahlaki bir meseledir. Her inanç ahlakla yürüyeceğine göre, Türkçülükte de sağlam bir ahlakın bulunması birinci şarttır. Zaten, yeryüzünde zafere ulaşmış fikirler, daima, doğru ve iyi olanlar değil, sağlam ahlaklı taraftarlara sahip bulunanlardır. En güzel fikri ve prensibi, en şahane ülküyü çürük bir çevreye sokun; hemen paçavraya döndüğünü, değersiz bir hal aldığını görürsünüz. Türkçülüğün de, mukadder olan tam zaferine rağmen, daha köklü olabilmesi için, Türkçülerin ahlakça yüksek insanlar olması lazımdır.
Türkçülük, Türk soyunun ruhunda, kanında, beyninde yaşayan hayat prensiplerinin fikir haline gelmiş bir şeklidir. Bundan dolayı da "sıra" ve "saygı" esaslarını ihmal edemez. Türkçülerin, daha eski Türkçülere saygı göstermesi, bunun için şarttır. Sırayı, saygıyı gözetmeden çığırtkanlık edenler, hele daha eskileri batırarak kendisini yükseltmek hayali ardında koşanlar Türkçü değil, Türk değil, alelade insan bile olamazlar. Türksoyu, eskiyi inkar eden, kendisine hizmet etmiş eski insanları küçük gören bir soy olmadığı için,böyle yapanların Türklüğünden daima şüphe eder.

Bir fikir, uzun uğraşmalardan sonra zafere doğru yürürken, onun zaferinden faydalanmak isteyen asalaklar her yerde bulunur. Bir Yahudi, ihtikarcı zekasiyle, nasıl, herhangi bir malın yakında değerleneceğini kestirerek onu nasıl istif etmeye kalkarsa, bu ülkü asalakları da hangi fikrin zafere doğru gittiğini dalevaracı zekalariyle anlayarak, onun çığırtkanlığını yapmaya kalkarlar. Bunlar birdenbire meydana çıkarak ortalığı gürültüye boğarlar, haykırırlar, ötekini berikini baltalarlar ve ilk önce bazı kimseleri de kendi samimiyetlerine inandırabilirler. Fakat en adil hakim olan zaman, bunların maskelerini sonunda indirir. O maskenin altındaki iğrenç yüzün gözlerinde parlayan adi ihtiraslar, herkes tarafından hemen sezilir.

Bu dalavereciler çıkar ve yükselme yolunda her kalıba girerler: Kimisi yobaz bir softa olduğu halde, laik bir cumhuriyetçi kesilir. Kimisi, zengin ve hovarda bir mirasyedi olduğu ve maiyetinde birtakım zavallı işçiler çalıştırarak onların emeğini sömüren insafsız bir sermayedar olduğu halde, komünistlik taşlar. Kimisi, menfi ruhlu bir dedikoducu olduğu halde, hükümete dalkavukluk eder. Kimisi de, kendinden başka bir şey düşünmeyen bir dalavereci veya çirkin yüzünden Türk olmadığı anlaşılan bir gayrıtürk olduğu halde, Türkçülük rolü yapar.
Bunların hepsi, Türklük ve Türkçülük için zararlı insanlardır. Türkçülüğün, sert bir ahlakı vardır. Türkçü kendisini mühimsemez, alçak gönüllüdür, suç yapmışsa ve yanılmışsa itiraf eder. Geçmişe ve eski değerlere bağlıdır. Eski Türkçüleri devirerek yükselmeyi düşünmez. Kalbi yalnız milletine hizmet etmek duygusu ile vurur. Bencillik davasında değildir. Her dinde ve her ahlak prensibinde kötü olan yalan, iftira gibi küçüklüklerin yanından bile geçmez. Kendisine soykütüğü uydurmaz ve hele babası veya dedesi şüpheli bir çevreden gelmiş birisi ise, bu şüpheyi gidermek için kendisini Anadolu’nun koyu Türk çevrelerinden birisine yamamak teşebbüsüne girişmez. Bilhassa, yıllarca çalışarak Türkçülüğe hizmet ettikten sonra az veya çok bir manevi mevki kazanmak gibi namuslu ve şerefli bir yol dururken, bir hamlede yükselmek için eskileri baltalamak gibi çirkin ve şerefsiz bir harekete başvurmaz. Bunları yapan Türkçü değildir. Bu gibi insanların Türkçülerin kadrosunda yeri yoktur.

(Bozkurt, 11 Haziran 1942)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Sal Eyl 16, 2008 10:06 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
PKK sokaklara indi!
Yakalanacağını anladığı anda bombaları patlatarak ölen PKK'nın canlı bombasına miting gibi cenaze.
16 Eylül 2008 / 17:34
Mersin'de, yakalanacağını anlayınca bomba yüklü otomobili patlatarak ölen PKK’nın canlı bombası 28 yaşındaki Müslüm Güneşoğlu’nun cenazesi memleketi Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi’nde toprağa verildi. DTP’li Suruç İlçe Belediyesi’ne ait ambulansla taşınan teröristin cenazesine katılanlar PKK ve Abdullah Öcalan lehine sloganlar attı.

22 Ağustos 2008’de Mersin’de otoyol çıkışında yakalanacağını anlayınca yönetimindeki bomba yüklü otomobili infilak ettirerek, 13 polisin yaralanmasına neden olan ve kendisi de parçalanarak ölen ‘Kemal Yoldaş’ kod adlı Müslüm Güneşoğlu’nun cenazesi, bugün ailesine teslim edildi. Güneşoğlu’nun cenazesi Suruç İlçe Belediyesi’ne ait ambulansa konularak Siverek İlçesi’ne getirildi. 100 araçlık konvoyla alkış ve zılgıtlarla karşılanan cenazenin bulunduğu belediye ambulansı önünde bir konuşma yapan teröristin ağabeyi Abdulkadir Güneşoğlu, “Hani kardeşim Müslüm sahipsizdi. Görün bakın işte Müslüm’ün sahipleri burada. Türkiye’de 40 milyon Müslüm var” dedi.

Cenaze daha sonra Siverek’e bağlı Karabahçe Köyü’ne götürüldü. Üzerine PKK flaması örtülen Güneşoğlu’nun tabutunu omuzlara alan yaklaşık 500 kişi, ‘Biji Serok Apo’, ‘İntikam’, ‘Şehitler ölmez’ ‘Dişe diş kana kan, seninleyiz Öcalan’, ‘PKK halktır halk burada’, ‘Katil Erdoğan’ ve ‘Sayın Öcalan’ sloganları attı.



Köy mezarlığında düzenlenen törene DTP Şanlıurfa İl Başkanı İbrahim Ayhan ve DTP Siverek İlçe Başkanı Hasan Göncü de katıldı. Burada kılınan cenaze namazının ardından PKK’lı teröristin cenazesi toprağa verildi.



Soruyorum ?

Kendini Ergenekon un savcısı ilan eden şahsiyet, vurdumduymaz, aymaz şahsiyet !!! Sen ki günlerdir bir tarafını yırttın Ergenekon için, bölücüler ortalıkta cirit atmakta, sen bu işin neresindesin? İt sürüsü resmen biz bölücüyüz diye bi taraflarını parçalıyorlar, hani soruşturma? hani mücadele, tabiki senin için aslolan oy avcılığı aman hiç sesini çıkarma taki gün olup meydanlarda bu itlerin böğürmelerini kesene kadar, o zaman çıkarsın ve dersin yine aman yapmayın biz din kardeşiyiz, aman yapmayın biz biriz, bu millet bunuda yer merak etme, sırtımızdan hançeri yedikçe senin o iki lafına yine kanar, hatipliğin yüksek derecede ya, yedirirsin yine....

Senin fenerin patladı, dişin söküldü, oh olsun, üstüne bile alınmadın rüşvetin belgesi ortaya döküldüğü halde, senden artık birşey beklememeli bu millet amma velakin yol verdiklerinin hesabını sormaz isek bizede yuh olsun.............


Saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 3 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1