Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1

Önceki Yazıları
Yazar ile iletişime geç


HER TÜRK, NAMUSUNU VE VATANINI KORUDUĞU GİBİ DİLİNİ DE KORUMALIDIR

"TÜRK DİLİNİ ÖĞRENİNİZ. ÇÜNKÜ TÜRKLERİN UZUN SÜREN SALTANATLARI OLACAKTIR."
(Hz. Muhammed)


" TÜRK DİLİ, DİLLERİN EN ZENGİNLERİNDENDİR, YETER Kİ BU DİL, BİLİNÇLE İŞLENMELİDİR. DİLİN MİLLİ VE ZENGİN OLMASI MİLLİ HİSSİN GELİŞMESİNDE BAŞLICA ETKENDİR." (M. K. Atatürk)


"Türkçe´yi öğrenmek benim için büyük bir bahtiyarlık oldu. Çünkü Türk´ü anlamak için mutlaka tercümansız konuşmalıdır. Tercüman ışığı örten zevksiz bir perde oluyor. Türkçe´yi; bu kıvrak dili, hem tatlı tatlı, hem heybetli konuşabilmek için Türk doğmak gerek." (Galland)
"Ben Türkçe´nin fezasında tabiatımın atını koşturdum, hayalimin kuşunu kanatlandırdım. Vicdanım bu hazineden nihayetsiz kıymetli taşlar, inciler aldı; gönlüm bu gül bahçesinin türlü çiçeklerinden uçsuz bucaksız güzel kokular topladı." (Ali Şir Nevail)
Ahmet Şeref Şerefli Bey, "Türk Doğduk, Türk Öldük" isimli eserinde çok önemli bir hatırasını naklediyor ve diyor ki:
"Kırcali´li iki genç adımlıyordu önümde. Birinin elinde bir teyp, Türkçe türküler dinliyordu. Sanki dünyada bir onlar, bir de Ferdi Tayfur, Neşe Karaböcek, Zeki Müren varmış gibi hareket ediyorlardı. Yol kalabalık, Bulgarlar onlara ters ters bakıyorlardı. Kendilerine uyarıda bulunacak herkesle yumruklaşmaya hazırlardı sanki. Türkiye radyoları dinlenmez olunca teyplere, kasetçalarlara döşenmişlerdi. İzlerini kaybettim. Sanki başlarında kavak yelleri esiyordu. Düşündüğüm doğru değildi tabi. Başında kavak yelleri esenler Türkçe türkü dinlemezler. İkisi de inşaat işçisiydi. Gençler bu türkülerle ruhlarını besliyor, Bulgar´ın açtığı onur yaralarını sarıyorlardı. Bu yüzden sinirli sinirli konuşuyorlardı.
Görevli olarak bir defa Siliven´e (İslimye) yolum düşmüştü. Kapkara bir çingene genci boynuna bir teyp asmış, hem yürüyor, hem de Türkçe türkü dinliyordu. Çevresi Bulgardı, ama hiç rahatsız olmuyordu.
-Şunun sesini kıs biraz! Bulgar dayak atacak sana!
Genç meraklı gözlerle bana bakmış, ses çıkarmamıştı. Tekrar ettim, işte o zaman bana Bulgarca olarak cevap vermişti:
-Ben Türkçe anlamıyorum!
-Anlamıyorsun da neden Türkçe türkü dinliyorsun?
Anlamlı anlamlı gülümsemişti:
-Kalbim anlıyor, kalbim! Türklerin dili kalbin dili!
Yolun ortasında bana bir de köçek havası kıvırdı.
-Kara isem ne var sanki. Ben Türk´üm be! Türk!.."(1)
Aziz okuyucu, "Kitleleri yoğurup bir millet haline getirmekte din birinci sırayı; millet bekasını temin hususunda ise dil ikinci sırayı işkal eder.
Din olmazsa millet olmaz... Ve dil olmazsa veya zamanla kaybolur giderse; o millet tarihten silinir ve inkıraza mahkum olur."
Üzülerek, kahrolarak ifade ediyorum, kalbin dili, yüreğin lisanı olan Türkçe bugün, gırtlağına ip dolanmış bir adam gibi, yerden yere sürükleniyor ve her parçası bir tarafta kalıp, organik bütünlüğünü kaybetmiş bulunuyor. Bir cemiyetin hareket ve bağlantı noktalarının, geçmiş ile hal arasında kopuksuz ve müteselsiz bir çizgi halinde devam etmesi, o cemiyetin selamet ve bekası namına temel prensiptir. Halbuki, yeryüzünde hiçbir millet yoktur ki, dili bir siyaset kozu olarak didiklenip, genç nesiller dedelerinin, hatta babalarının dahi söylediklerini anlamayacak hale getirilsin. Böyle bir facianın tek kurbanı, işte Türk milletidir.
Düşmanlarımız bir şeyi çok iyi biliyorlar: Bir memleketin sırtını yere getirmek için ordusunu bozmaktan, topraklarını işkal etmekten de tesirli çare, dilini ve imanını tahrip eylemektir."(2)
Bir şarkıda, "DİL YARESİNİ ANDIRAÇAK YARE BULUNMAZ" denilmektedir. Burada kast edilen dil ne arı dili, ne de kaynana dili... Gönüldür O. Gerçek olan bu dünyada "gönül yaresine de çare bulunur" ama şu "dil" dediğimiz, "lisan" dediğimiz şey bir yare aldı mı, inanın her şey bozulur ve her şey biter... Birlik biter, dirlik biter... Devlet biter. Millet biter... Din bozulur, diyanet bozulur... Zira, dilsiz, ne din anlaşılır ve ne de diyanet... Çünkü, dil, ilahi bir köprünün adıdır. Onunla gideriz dinimize... Onunla ulaşırız milliyetimize... Onunla varırız milli kimliğimize. Bunun içindir ki, dil kutsaldır, dil mukaddestir ve dil mübarektir... Dili korumadan, ne dininizi koruyabilirsiniz ve ne de milliyetinizi... Şeref ve namusun muhafazası için de, dili evet"ANA DİLİ" korumak şarttır!
"KELİMELERİN ÖLDÜRÜŞÜ ASLINDA NESİLLERİN DE ÖLDÜRÜŞÜ DEMEKTİR.""TÜRKÇE BENİM SES BAYRAĞIMDIR." diyen aziz mütefekkir de dilin önemini çok güzel ifade etmektedir.

[--pagebreak--]

TÜRKÇE ANA DİLİMİZDİR.
Yani dilimiz bizim, beynimizdir, yüreğimizdir ve damarımızda taşıdığımız asil ve aziz kanımızdır. Elde ettiğimiz, başardığımız, yarattığımız her şeyi ona borçluyuz. "TÜRKÇEYİ SEVMEK"özümüzü, sözümüzü, canımızı, kanımızı tek kelime ile "TÜRK´Ü" sevmek demektir. Daha geniş anlamda söylemek gerekirse; Türkçe´yi sevmek, yurdumuzu, milletimizi, tarihimizi, ailemizi,dostlarımızı, soluduğumuz havayı, içinde yaşadığımız Dünyayı ve tüm canlıları sevmek, anlamak demektir. Çünkü dile yalnız düşünce değil, gönül de yansır."
Bazı okuyucular, okuduklarını anlayamadıklarını söylüyorlar. Bunun için bu değerli kişilerin kelime hazinelerini artırmaları gerekmektedir. Cemiyette konuşulan "GÜNLÜK DİL" bir "KÜLTÜR ADAMINA YETMEZ". Çünkü "GÜNLÜK DALİMİZDE" kelime sayısı hayret edilecek kadar azdır. Bunlardan bir çoğu da "MERHABA", NASILSINIZ", NE VAR NE YOK"..... gibi kalıplardan ibarettir. Böyle bir kelime hazinesi ile ilmi bir makaleyi, ciddi bir yazıyı anlamaya imkan yoktur. Günlük dilin üç yüz ,hatta bin, iki bin kelimesi ile bu iş başarılamaz.
Asla unutmamak gerekir ki, bir milletin, bir kültür ve medeniyetin gücü, sözlüğünde bulunan "KELİME HAZİNESİ" ile ölçülür. Şu anda,İngiliz sözlüğünde, en az 4.000.000 (dört yüz bin) kelime varken, Türk dil Kurumu´nun yayınladığı "TÜRKÇE SÖZLÜK", aşağı-yukarı 40.000 (kırk bin ) kelime ihtiva etmektedir.Yani, İngilizce´nin onda biri kadar bir Türkçe... Oysa, Şemseddin Sami´nin "KAMUS-U TÜRKİ" sinde (TÜRKÇE SÖZLÜĞÜNDE), tam 1.000.000 (evet, tam bir milyon) kelime mevcuttur.Yani, İngiliz´cenin tam iki buçuk katı kelime...
Hiç şüphesiz Osmanlı Türkü´nün de, İngiliz halkının da "GÜNLÜK DİLİ", yukarda belirttiğimiz gibi "AZ KELİMEYE" dayanır .Ama "YAZI DİLİ", bu kadar fakir olamaz. Hele ilim, fen,teknik, sanat ve fikir konularındaki yazılar,makaleler, inceleme ve araştırmalar...

Bu durumda, "MİLLİ DİLİN", milli ve beşeri verasetin genç nesillere intikalinde oynadığı ve oynayacağı rol düşünülerek çok dikkatle hareket edilmelidir. Yazılı ve sözlü "İÇTİMAİ VERASETİN" ve "MİLLİ TECRÜBENİN" intikalinde nesiller arasında "KOPUKLUK" olmamalıdır. Hiç şüphesiz,milli eğitimde," milli tecrübe",beşeri tecrübenin, üzerine oturacağı "temel"tir.(3)

MİLLİ EĞİTİM NE DEMEKTİR?
"Milli Eğitim", milleti millet yapan (Türkü Türk yapan) milli ve manevi değerlerle, o milletin fertlerini, fikren, ruhen.... besleyip, yetiştirmek demektir.
"TÜRKÜ TÜRK YAPAN" unsurlardan birincisinin "DİL "olduğunu yazımızın başında söylemiştik. Bu hal böyle iken, gelin görün ki, Türkçe´mize en büyük ihanet de "Milli eğitim" adına yapıldı ve halen de yapılmaktadır. Bu husus her Türk evladını fevkalade rahatsız etmektedir. Bu davranışı kanımıza, canımıza ve imanımıza yapılmış bir suikast olarak kabul ediyoruz.

Bir"DİL" sevdalısının dilinden:
"Ey ana dil, ey güzel dil, atamın, anamın dili!
Dünyada çok şey bildim ana dil, senin sayende.
İlk önce bu dil ile annem beşikte ninni demiş,
Sonra geceler boyu ninem masallar söylemiş.
Ey ana dil! Her vakitte yardımın ile senin,
Küçükten anlaşılmış şadlığım, kaygım benim.
Ey ana dil! Sende imiş ilk eylediğim dua;
"Bağışla" diye "beni,atamı, anamı ey Huda"

Ana sütü kadar temiz olan Ana dilimizi kirletenlere yazıklar olsun!
"Güzel Türkçe" her şeyden evvel milliyetçilerin davası olmalıdır. Türk
milliyetçileri ve özellikle de "ÜLKÜCÜLER" dil katliamını mutlaka önlemelidirler! Damarında "ASİL TÜRK KANI TAŞIYAN" her Türk aydınından ve bilhassa "millet vekillerinden" bunu bekliyoruz.
Mecliste uzun zamandan beri bekleyen, kadük olan bir yasa var, TÜRK DİLİNİN
KORUNMSI İLE İLGİLİ. Bu yasayı, yeniden MHP´liler gündeme getirmelidirler!
Türk milletinin "BEKASI"için bu şarttır.
Tekrarlamakta fayda görüyoruz: Diline sahip olamayan milletlerin dünya coğrafyasında uzun bir süre kalmaları mümkün olmamıştır. Milletlerin bekasının yegane temeli dildir. Bir defa daha TÜRK AYDINLARINA sesleniyoruz.
Şimdiye kadar söylediklerimden anlaşılıyor ki, biz ÖZ TÜRKÇE´NİN değil, uydurma Türkçe´nin, YABANCI DİLLERİN aleyhindeyiz. Yabancı diller güzel Türkçe´mizin sesini kestiler. Adeta bunlar yağmur gibi Türkçe´mizin üstüne iniyorlar. Bunları, kim kullanırsa kullansın, son derece rahatsız oluyoruz.
Hele hele Türk milliyetçilerinin (özellikle de ülkücülerin) yazı ve konuşmalarında; zırt-pırt İngilizce, Fransızca... sözcükler kullanmaları; Türk Ülkücülerini baştan- beyinden ediyor. Onları okur iken ve dinlerken. (Çok affedersizin) t .....mek mecburiyetinde kalanlar bile oluyor. Yapmayın, etmeyin beyler! Şu ana dek, hiçbir İngiliz ve Fransız... ömrünün hiçbir döneminde halkına hitap ederken Türkçe dil ne kullandı ve ne de yazdı...

[--pagebreak--]

Size ne oluyor yahu, yabancı herhangi bir dil teleffuz etmek için adeta birbirinizle yarışıyorsunuz. Ayıptır, günahtır... Belli ki siz, insanlardan utanmıyorsunuz. Hiç olmazsa, damarınızdaki Türk kanından (Türk kanı taşıyıp-taşımadığınızı da bilemiyoruz ya) utanın! Eğer Türk isen Türkçe konuşacaksın ve Türkçe yazacaksın kardeşim! Hepsi o kadar!...
Vazifem gereği, yedi yıla yakın Avrupa ülkelerinde gezdim... dolaştım....
Gitmediğim vilayet, varmadığım kasaba ve hatta köy bile çok azdır. Bu zaman içinde Türkçe konuşan bir yabancıya ve Türkçe yazan bir ecnebiye rastlamadım. Evet, çağı yakalamış o ülkelerde herkes kendi dilini konuşuyor ve yazıyor. O ülke insanları için, başka bir milletin dilini istimal etmek onursuz bir davranış olarak telakki ediliyor. Biliyor musunuz kıymetli okuyucu;eğer böyle devam edecek olursa; Ankara´nın Kızılay´ında ismi Türkçe olan bir mağazaya rastlamak neredeyse mümkün olmayacak. İş yerlerinin ekseriyetinin adı maalesef yabancı... ALLAH ALLAH... Bu ne zillet, bu ne illettir Rabbim!
Avrupa birliğine girmek, o ülkelerin mensubu olmak, bize göre, asla TÜRKLÜKTEN AYRILMAK değildir! TÜRKÜ TÜRK YAPAN MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİ terk ederek girmek de şerefli bir davranış katiyen değildir! Bunun sadece bir adı vardır: Hıristiyanlara teslim olup; onların kapı kulluğuna talip olmak! Bunu ise, hiçbir Allah´ın kulu bizden isteyemez!(Haşa) gökten Hz. İsa inse dahi; bizi böyle bir felakete katiyen razı edemez! Çünkü bizim,hem dilimizi hem dinimizi, kısaca "Türkü Türk yapan" bütün değerlerimizi ebediyete kadar koruyup kollamak için andımız vardır. Bu ise, yaratılışımızın, bu hayata gelişimizin yegane hikmetidir!... Dilsiz, dinsiz, vatansız., devletsiz..... yaşamak, "insanca" yaşamak mıdır, söyler misiniz bana?!

Evet, evet..Avrupa Birliğinin üyesi olmak; Türklükten ayrılmak ve dolayısıyla o ülkelerin kültür dinamiklerini yutmak manasına gelmez ve gelmemelidir de!
Ayrıca muhterem okuyucu, Türkleşmeden, ne İslamlaşmak mümkündür ve ne de muasırlaşmak Biliyor musunuz, merhum Atatürk, hayatta iken bu hareketi, başlatmıştı: O´nun gerçekleştirmek istediklerinden biri ve hatta en önemlisi, Türk milletini yeniden (kelimenin tam manasıyla). "TÜRKLEŞTİRMEK, İSLAMLAŞTIRMAK VE MUASIRLAŞTIRMAKTI" Ah keşke atılan bu adımın, yüce Atatürk´ten sonra devamı gelseydi. Ne yazık ki, gelmedi, ve daha doğrusu, getirilmedi Mustafa Kemal Atatürk sonrasında, birileri, Türk milletini, Avrupalaştırmak adına , İslam´dan ve Türklükten uzaklaştırdılar. Bazılarının, kahraman Türk milletini "dindarlaştırmak" adına, Araplaştırdıkları gibi.. Üzgünüm, yazık oldu bu asil, aziz Türk evladına!..
Zerreye,küreye, canlıya-cansıza... Biz, bir defa daha ilan ediyoruz ve diyoruz ki:
"KAR ETMEZ YİĞİTE, ZÜLÜM İŞKENCE,
DÖNERSEM BU YOLDAN EĞER ALÇAĞIM.
NE MEVKİ NE ŞÖHRET GAYEDİR BENCE,
TÜRKLÜK, TÜRKLÜK İÇİN YAŞAYACAĞIM!"
Anladınız mı, beni,kanından canından zoru olan zavallılar!!!

BİZ, ÖZ TÜRKÇENİN ALEYHİNDE, TABİİ Kİ , DEĞİLİZ!
Evet, biz, öz Türkçe´nin aleyhinde değiliz. Çünkü biz, " Türkün özüyüz."Türkçe´nin özüne.nasıl karşı olabiliriz? Biz, uydurma Türkçe´nin ve yabancı dillerin aleyhindeyiz. Yunus´un, Dadaloğlu´nun, Karaca oğlanın, Aşık Vaysel´in dilindeki Türkçelerin, başımızın üstünde yeri vardır. Biz demek istiyoruz ki, dil bahsinde muhafazakar olalım; ydurmacılığı bırakalım ve yabancı dil kullanmak için bir birimizle yarışmayalım. Bazıları,´ bazı kavramların, Türkçe´de karşılığı yok; bunun için ´ mecburen yabancı isimleriyle zikrediyoruz´ diyorlar. İnanın bana, bu düşünce doğru değildir.
Türkçe´miz bir güneştir ve hem de ilahi bir güneş...Onun kavramadığı ve onun aydınlatıp ısıtmadığı hiçbir şey yoktur şu yeryüzünde. Hem sonra, yabancı kelime kullanmakla bir kişi, kendisinin bir şeyler biliyormuş havasına da girmesin! Türkçe de fakir olanlar, yüz yabancı dil de bilmiş olsalar; onlar bu milletin gönlünde ve gözünde birer hiçtir. Eğer sen bir
Türk´sen, Türkçe konuşmak mecburiyetindesin! Bunun dışında hiçbir şey seni bu milletin yanında yükseltemez! Anlıyor musunuz, "milliyetçi-Ülkücü(!)" dostlarım (?!) Lütfen, bundan böyle, Türkçe´de karşılığı bulunan Frenkçe kelimeler kullanmayın! Beynimizin, kalbimizin kimyasını bozuyorsunuz! Buna hakkınız var mı?..
"Batıya gümrük duvarlarını açmışız; her gün izinsiz, ruhsatsız yüzlerce yabancı kelime giriyor ve Öz Türkçeciler onları rahatça kullanıyorlar.
Bunlar ilmi ve teknik terim olmayıp, dilimizde karşılıkları olan, günlük konuşmada geçen kelimelerdir.Misal mi, işte: LANSA ETMEK, EMPOZE ETMEK, AVANS VERMEK, ANOS YAPMAK, PROBLEM, AMBLEM, MANSİYON, ETAP, BRİFİNG, DEKLERASYON, KOSTİM, REPERTUVAR, ENSTRRUMAN, PİKNİK, ŞÖLEN, ŞÖMİNE VS...
Türkçe adına uydurma kelime yaratmaya artık son veriniz. Bırakınız bu işi, yarının Dil Akademisinin Ali Şir Nevai´leri, Kaşkarlı Mahmud´ları dev ilimleriyle halletsinler; bu iş, cücelerin işi değildir (Bu iş Türk´e ve Türk´ü Türk yapan değerlere sevda ile bağlı olanların işidir. Bir başka söyleyişle,bu iş;"KALBİ KÜT KÜT DİĞİL;TÜRK TÜRK DİYE ATANLARIN "meselesidir."

[--pagebreak--]

İşte size "SALA BİNDİRİLİP, SELE VERİLEN ZAVALLI TÜRKÇEYE" musallat olan birçok kelimeden bir kaçı: (Parantezin dışındaki uydurmacası, içindeki halkımızın kullandığı hakikisidir.)
Anımsama (hatırlama yerine uydurulmuş), aşama (merhale, basamak), bilinçli (şuurlu), birey (fert),denetlemek (teftiş etmek), denetçi (müfettiş).... işte dilimiz, böyle fakirleşiyor aziz okuyucu. Türk kültürü bu yolla yok edilmek isteniyor. Balkan Türklüğü, Orta Asya Türklüğü ile dil bağımız, kültür bağımız kopuyor. Eski kültür hazinemizden (kaldı ki, milletlerin kültürleri hiçbir zaman eskimez. Milletler kendilerini yeniledikleri gibi, kültürler de milletlerle birlikte kendilerini yenilerler.Buna "ATİYİ MAZİYE BAĞLAMAK "da denir.) hızla uzaklaşmaktayız.

Evet can okuyucu, "BİR MİLLETE YAPILACAK EN BÜYÜK MANEVİ SUİKAST, ONUN DİLİYLE OYNAMAKTIR."
"SABİT OLMAYAN VE HER AN DEĞİŞEN DİLLERE ÖLÜMSÜZ ESERLER MANET EDİLEMEZ."
"İNSANLAR VARDIR Kİ DÜNYALARI HEP KELİMELERLE ÖRÜLMÜŞTÜR. ONLAR KELİMELERLE DUYAR, KELİMELERLE DÜŞÜNÜR, KELİMELERİ BİRER MÜCEVHHER DİZİSİ GİBİ HER KIYMETİN ÜSTÜNDE HİSSEDERLER. BEN DE ONLARDAN BİRİYİM. ÇÜNKÜ KELİMELER, BİR TAKIM BOŞ SÖZLER DEĞİLDİR. ŞUNUN BUNUN UYDURMASIYLA PİYASAYA SÜRÜLEN SAHTE BONCUKLAR DA DEĞİLDİR.
KELİMELER ASIRLARIN VE ASIRLARCA O KELİMELERİ KONUŞAN, ONLARLA DUYAN, DÜŞÜNENLERİN ONLARLA SEVEN VE SEVİLENLERİN YARATIP GÜZELLEŞTİRDİĞİ, BEĞENİP TÜRKÇELEŞTİRDİĞİ CANLI, RUHLU VE MUSİKİLİ VARLIKLARDIR." (N. S. Banarlı)
Merhum Prof. Dr. A.Nail Tarlan Bey de dil konusunda şunları söylüyor:
"Kelimeler mücerret bir varlık değildir. Bir tohum inkişafı, nasıl bütün bir iklim, bir toprak hususiyetleriyle bağlı bulunursa, bir kelimede bütün bir milletin içtimai ve tarihi varlığına bağlıdır. Bütün bu gelişme şartlarına sahip ve vakıf olmadan, bir milletin öz varlığı ile en yakın alakası olan, bu mukaddes müesseseye (yani dile), cehlin el uzatması en hafif tabiriyle
feci akıbetler doğuracak bir gafletten başka bir şey olamaz. Dil üzerinde bütün bir milletin hak ve tasarrufu vardır. Bu tasarruf ihlal edilemez."
Aziz mütefekkir merhum Prof. Osman Turan Bey de, dilimizin içine düştüğü durumu şu sözlerle dile getirmektedir:
"Dünyada hiçbir milletin kültürü, böyle bir tahribe dayanamaz. Böyle bir felakete uğrayan ve hala da ısrar eden bir memleketin, maddi manevi sükutu önlenemez. Hiçbir medeni memlekette, büyük mütefekkirler dışında, kimse bir kelimeyi değiştirmeye veya farklı bir manada kullanmaya cesaret edemez.

En küçük bir hadise, derhal ilim ve fikir adamlarını, müesseselerini harekete geçirmeye kafi gelir. Türkçe´yi bu duruma sürükleyenler hakkında ilim ve salahiyetten mahrum bulunduklarına dair ileri sürülen fikirler bazı filologları aralarına almaya icbar etmiştir. Bununla beraber o kalabalık arasında, henüz ilmin sözü duyulmamış ve hükmü itibar görmemiştir."
Büyük Türk düşünürü, İsmail Habib Sevük de şunları söylemektedir:
"Milleti millet yapan dildir. Dilin vatandan daha mukaddes olduğunu en objektif bir hakikat halinde anlamak için tarihlere bakmak yeter. GİDEN VATANLAR, DİLLERİ DİRİ KALAN MİLLETLER TARAFINDAN TEKRAR KURTARILDI. FAKAT DİLİ GİDEN MİLLETLERİN NE VATANLARI KALDI, NE KENDİLER!.."
Dil davasında bu kadar tehlikeli neticeler doğuracak bir yola niçin sapıldı?
Konuya girerken de söylediğim gibi "DİL" manevi değerlerimizin temel direklerinden biridir. Bu temeli sarsmak ve çökertmek isteyenlerle mücadele etmek her Türk´ün vazifesi olmalıdır. ( "vazifesi" ne demek, yüreğindeki imanın, damarındaki Türk kanının bir gereği bir vecibesidir bu!.) Dilimize atılan molozlar mutlaka temizlenmelidir.
Yukarıda verdiğim misaller de gösteriyor ki, bir kısım gafil veya cühela hain, dilimizi bozmaya devam ediyorlar. Buna müsaade etmemeliyiz.

İsmail Habib Sevük Bey çok doğru söylemektedir. Hakikaten dil vatandan daha mukaddestir.
Vatanını kaybeden İsrail milleti, dillerini ve kültürlerini muhafaza ettikleri içi,n tekrar vatan sahibi olabildiler. Dilimizle oynayanların, vatan satmak isteyen vatan hainlerinden farkları yoktur. Bunun için biz diyoruz ki; HER TÜRK, NAMUSUNU VE VATANINI ORUDUĞU GİBİ DİLİNİ DE KORUMALIDIR.
Hakikaten ,Rıza Akdemir Bey´in dil ile ilgili şu tespitleri de çok önemlidir.
"Milletimizin kültür hazinesine, tarihine, edebiyatına yöneltilmiş en sinsi, en hain hücumlardan biri ve şüphesiz en tehlikelisi, lisanımıza yapılan tecavüzdür.

Bir devrim sarası içinde, milli olan, Türk´ün olan her şeye saldırılmış; bu arada her türlü tecavüzden masun olması gereken Türk lisanı da derin yaralar almıştır.İmparatorluk lisanı olan, bayrağımızla birlikte büyük ikbal ve haşmet günleri yaşamış olan Türkçe, tarihin akışı içinde tekamül etmiş, güzelleşmiş, her mefhumu, her manayı, her fikri ifadeyi muktedir, zengin, renkli, şiir dolu bir mahiyet kazanmıştır. Bu lisan çağlar boyunca Türk zevkinin, irfanının, idrakinin en güzel tercümanı olmuştur.

[--pagebreak--]

Bir şairimizin ifadesiyle "YALNIZ AĞZIMIZDA ANNEMİZİN SÜTÜ" olmakla kalmamış, aynı zamanda hatıralarımızın beşiği, irfanlarımızın hazinesi, ozanlarımızın sazı, annelerimizin de ninnisi olmuştur. Türk zevkinin, kültürünün mihenk taşı olan darbımeseller, cinaslar, teşbihler bu lisanın kelimeleri ile örülmüş; şiirlerimiz, arkılarımız, destanlarımız, manilerimiz, masallarımız bu lisanın sıcak sütü ile yoğrulmuştur.
Her kelimesi üzerinde titrememiz icap eden bir lisan, milli kültürümüzün kalesini taş taş yükseltmiş, millet denilen varlığı birbirine perçinleyen bir iman bağı olmuştur. Lisanları aynı olmayan insanların aynı ülkü bayrağının altında toplanmasına, aynı şeyi sevmesine, aynı heyecanı duymasına imkan var mıdır?
Zamanın akışı içinde bir millet büyük felaketlere uğrayabilir. Bayrağı çalınabilir, ordusu mağlup ya da esir olabilir, toprakları işgal edilebilir.
İman gücünü kaybetmiş bir millet bu badirelerden yine de sağlam ve muzaffer çıkabilir. Ama bir milletin lisanı çalınmışsa her şey bitmiş, bütün fikir eserleri, bütün sanatı, bütün şiiri isyan kuyusuna atılmış olur. Beşikler sallanmaz, kalemler yazmaz, insanlar birbirleriyle anlaşamaz olur. Milli birlik çözülür. Maziyi atiye bağlayan köprü yıkılır. Tonlarca kitap, binlerce cilt mezara gömülür.
Türkiye´de bu yapılmak istenmektedir. Binlerce yıl bizim olan kelimler, lisanımızdan kovulmakta, yerine ne olduğu belirsiz, zevksiz, kaba, çirkin, suni ilhak mahsulü, kakofoni timsali türedi kelimeler ikame edilmektedir.
Bu kelimler hangi lisan kaidesine, hangi ilim prensibine göre uydurulmaktadır, bu belli değildir. Kelle getirenlerin bahşiş alması gibi, kelimelerimizin boynunu vuranlar da takdir edilmekte, alkış toplamakta, "devrimci", "ilerici" sayılmaktadır.
Genç görünmek hevesinde birtakım pir-i fanilerin yakalarına kocaman çiçekler ve renkli mendiller takmaları gibi, lisan bahsinde de "gerici" sayılmamak için kökümüzden bihaber bazı gafillerin bu nesebi gayri sahih kelimeleri istimal gayretleri ibretle seyredilecek bir hadisedir.
Lisan davası ilmi ve ciddi akademilerin meselesi olmaktan çıkarılmış, siyasi partilerin günübirlik politikaların propaganda aleti haline getirilmiştir.
Artık Türk milleti yalnız manevi değerlerinin, yalnız ahlak ölçülerinin değil, kelimelerin de kavasını vermektedir. Niyeti karanlık birtakım kalem esnafı, politika bezirganı, oportünist ilim adamı, kasten ve taammüden dilimizi bozmakta, her şeyde olduğu gibi lisanda da orkunç bir kaos yaratılmak istenmektedir. Bu kelimeleri, bu sakat, bu cılız, bu anomik ve nevzuhur dili kimlerin konuştuğuna, kimlerin altını çize çize yazdığına dikkat ediniz. İçlerinden, tek bir fikir eserine sahip olanını göremezsiniz.
İçlerinde, milletimize mal olmuş tek şiir sahibi olanları yoktur. Zevke, iyiye, güzele, tarihe doğuştan düşmandırlar. (bunların bir çoğu da soy özürlüdür) Kerkük´ün göz yaşını bilmezler. Kızılelma kavramından fareler gibi korkarlar. Turan sözcüğünü duyduklarında aptesleri bozulur. Ömürlerinde bir defa olsun, kalpleri "TÜRK" diye atmamıştır. Ya küt küt der, ya da başka bir milletin ismini zikreder. İstiklal Marşı´ndan ezan sesi duymuş şeytan gibi ürkerler. Enternasyonal marşını iyi bilirler. "Safahat"ten haberleri yoktur. "Das kapital´i ezberlemekle meşguldürler.

Sevgili yavrum,
Üstelik sana sahtekarlığın, ikiyüzlülüğün en sefilini ifade edeyim:
TÜRK´E HAS HER ŞEYE İSTİHFAFLA BAKAN BU GAYRETKEŞLER GÜYA MİLLİ BİR HİZMET İFA EDİYORLARMIŞ (!) ASIL MİLLİETÇİLİK BUYMUŞ (!)...
TÜRK LİSANI ARINIR, ÖZ TÜRKÇE OLURSA DAHA MİLLİYETÇİ OLURMUŞUZ (!)
MİLLİYETÇİLİĞİ, MİLLİYETÇİLİK MASKESİ ALTINDA HANÇERLEMEK İÇİN UYDURDUKALRI YALANA BAKINIZ. MİLLİYETÇİLİK KELİMESİNİ DUYUNCA HİDDETTEN KÜPLERE BİNENLERİN LİSANA GELİNCE VATANSEVER KESİLMELERİ ANCAK APTALLARI KANDIRABİLİR.
BUNLAR TÜRK MİLLETİNİ SEVMEZLER Kİ TÜRK LİSANINI SEVSİNLER!

Aziz yavrum,
ASIRLAR ÖNCE GARPLI BİR İLİM ADAMI "YALNIZ TÜRKÇE KONUŞARAK VİYANA´DAN PEKİN´E GİDEBİLRİSİNİZ" DEMİŞTİ.
KORKARIM Kİ, BU GİDİŞLE VE DIŞARIDA TARİHİ DÜŞMANLARIMIZIN, İÇERİDE BAZI BOZGUNCULARIN MEZBUHANE GAYRETİ İLE TÜRKÇE KONUŞARAK ANKARA´DAN KARS´A GİDEMEYECEĞİZ.

[--pagebreak--]

Bu lisan anarşisi kimlerin ekmeğine yağ sürer, takdir edersin sanırım.
Bu yangını söndürmek de senin neslinin vazifesidir. Unutma!..(4)
Bu yazıları okuduktan sonra dilimizin düzeleceğine inanmak biraz safdillik olur. Dilimiz mütemadiyen bozulmaya devam ediyor can dostlar! Uydurmacıların dilimize kattığı molozları bazı milliyetçi(?!) yazarlar bile kullanıyorlar. Hele birkaç Ülkücü yazar var ki, bunlar kaleme aldıkları yazılarını," molozlarla" inşa ettiklerini görmek, her defasında bizleri fevkalade rahatsız ediyor. Çok şükür, bu satırların yazarı, bu kişilerin eserlerini(!) hiçbir zaman okumak gibi bir zillete tevessül etmemiştir. Zaten beynimiz, yeteri kadar orgun. Bir de, bu arkadaşların çok kötü hazırlanmış oldukları bulmacaları çözmek için uğraşmak; insanın kendisine yapacağı en büyük zulümdür! Lütfen sizler de sakın böyle bir zulme talip olmayınız! Kat´i kanaatımdır; yazdıklarını okumadan ve dolayısıyla, anlamadan kaleme alanların, yazılarını okumak, anlamak için kafa yormak, zillettir, meskenettir.... Önce kendileri okusunlar ve anlasınlar (bakalım anlayabilecekler mi?) daha sonra da bizlere tavsiye etsinler... Siz söyleyin; doğru olan, hakkaniyete uygun olan bu değil mi Ülküdaşlarım! "Kuş dili" gibi yazı mı yazılır Allah aşkına?!

Evet, eğer Türk isen, Türkçe yazacaksın ! Türkçe konuşacaksın ve Türkçe düşüneceksin!... Bir de, yediden yetmişe herkesin kolaylıkla okuyup anlayacağı şekilde yazacaksın! Şayet bunu yapamıyorsan; yazmayacaksın dostum!
Bu kadar basit!.. Biz, senin, molozlardan ibaret olan konuşmalarını ve yazılarını çözmek için kafa çatlatmak zorunda mıyız? Böyle bir mecburiyetimizin olduğuna asla inanmıyoruz biz!
ZEYNELABİDİN MAKAS BEY, dilimizin maruz kaldığı ve daha doğrusu bırakıldığı
felaketi(DİL YURDUNDA) isimli şiiriyle bakınız nasıl dile getiriyor.

"Bugün, yine aradım bizim kelimeleri;
Yine bir çoğu yoktu dünkü vuslat yerinde,
Gözden çıkardığımız gözüm kelimeleri,
Bir dilsizden sorarız, belki günün birinde.

Günahları neymişse, yüzlerine bakmadan,
Sürülmüş dil yurdundan güzelim kelimeler.
Ne garip bir savaş ki, kimseden bir ses çıkmadan,
Yetim kuzular gibi ünlemler kalmış meler.

Ananın saf dilinden dökülen incileri,
Görkeminden ötürü evladı serpmiş yere.
Kaçıncı kafilenin gönülsüz öncüleri?!
Zarflar, zarflanmış yine, postalanmak üzere.

Ana-baba meçhul doğulanlar içinde,
Kimi bilmem ne dinde, kimi uydurukçadır.
Sallı, selli girdapta boğulanlar içinde,
Sıfatın suratından dökülen bir parçadır.

Dilim dilim doğranmış dilim dil kılıcıyla;
Zamirler bencilleşip, hepsi"ben"de birleşmiş.
Bir an geçmişe baktım, şöyle bir göz ucuyla,
Yerlilerin yerine, hep yersizler yerleşmiş.

Esir alınan bir çok fiiller yasa batmış;
Zamanın eli çekmiş sağ yanlarına duvar.
Uyur-gezerler bile onlara dil uzatmış,
Fail, faal değilse, fiilin ne suçu var?"

KAYNAKLAR
1)a.Şerif Şerefli,Türk Doğduk Türk Öldük,Kültür Bak. Yay.1990 ANK.
2)S.Ayverdi,Milli Kültür Meselleri, Kültür Bak.Yay.1976 ANK.
3)S.Ahmet Arvasi,Hasbihal, Burak Yay.1990 İst.
4)İ. Hakkı Yılanlıoğlu, Manevi değerlerimiz Ve Yapılan Tahribatlar, Adak
Yayınları, İst.









Copyright © Bozkurt NET Tüm hakları saklıdır.

Yayınlanma:: 2003-01-02 (3013 okuma)

[ Geri Dön ]
Content ©
alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1