Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Yildiray Cicek´ten
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 6. sayfa (Toplam 8 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Pts Arl 18, 2006 6:55 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

"Vatan elden gidiyor" demenin artık şaşkınlık yaratmadığı bir dönemi yaşıyoruz...

Başımızdakiler, bizleri "vatanın elden gittiğine" öylesine alıştırdılar ki, yaşanan herşeyi sıradan görmeye başladık...

Toplum "giden gitti, sıradaki gelsin" mantığını sistemleştirip, bekler oldu...

Ülke öylesine bir emperyalist baskı yaşıyor ki, bu baskıdan oluşan basınç gerilimi de bir hayli tırmandırıyor.



Türkiye, gayri milli bir yapıya, çarpık bir kapitalist düzene doğru sürüklenmektedir.

Ülke üzerinde ne kadar karanlık tezgâh peşinde koşan varsa, AKP'nin demokrasi nimetlerinden yararlanarak başköşeye konuk edilmiş durumdadır. Türk düşmanları, AKP'nin ne kadar demokrat olduğunu, ağızlarının suyu aka aka anlatmaktadırlar.



Çünkü AKP'nin toleransları, referansları onların önündeki tüm engelleri kaldırmaya yaramaktadır. AKP, vatanseverlere "kötü adam",vatan hainlerine "iyi adam" rolünü ustaca oynamaktadır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın artık hiçbir inanırlılığı ve güvenirliliği kalmamıştır. Kadrosu da keza kendi gibidir. Tüccar zihniyetlerini fark eden herkes, milli davalara fiyat biçip, gelmektedir. Kanla, canla korunan, yaşatılan yerler, şimdi dolar üzerinden değer kazanmaya başlamıştır. Eş, dost, akraba, yakın siyasi çevreyi kurtaracağız diye, bugün vatan resmen peşkeş çekilmektedir. Özelleştirme, yatırım maskeli ilişkilere bir bakın, kimlerin zengin edilmesi çabası ortaya çıkıyor ve hangi yakın çevre 'köşeyi dönme' gayretleri içindedir.

"Babalar gibi satarım" diyorlar… Bu satıcılar, sanki kendi tarlasını, kendi fabrikasını satıyorlar...

ABD ve AB'yi başımıza akbaba gibi üşüştüren bu zihniyet, Haçlı anlayışın, Hilalle kavgasında galip gelmesi için elinden gelen tüm desteğini vermektedir.

Gaflet dönemini çoktan aşmış bu iktidar, ihanet çizgisini de geçmiştir. Bunların hallerini, en güzel şu hikâye anlatıyor:

Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı'nı geziyormuş.

Avcılar, avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.

Bir ara, gözü kekliklere ilişir padişah'ın.

Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, "Tane işi satış fiyatı 1 altın" yazıyor.

Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.

Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır.

"Hayırdır" der satıcıya, "Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?"

Satıcı, "Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor" diyor."Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" diye ekliyor.

"Satın alıyorum" diyor Padişah, "Al sana 500 altın..."

Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını koparıyor.

Adam şaşırıp, "Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi" diye dövünürken;

Padişah gürlüyor:

"Bu, kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç budur."



Şimdi ülkemizin panoramasına bir göz atın bakalım. Kendi vatandaşını 'av' haline getiren 'siyasi keklikler' kimlerdir?



Tabii bunun cevabını biz de biliyoruz, siz de biliyorsunuz, kendileri de biliyor… Bunların akıbetleri de farklı olmayacaktır.

Az kaldı, göreceksiniz…

Yıldıray ÇİÇEK ALLAH [c.c.] razı olsun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Per Arl 28, 2006 9:39 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Türkiye'nin başına musallat olan AKP iktidarı, sahte laikçilerin ve Atatürkçülüğü bir türlü doğru bir şekilde algılayamayanların ürünü olan bir iktidardır.

AKP, İslami değer ve sembolleri kullanarak siyasi rant oluşturan bir parti iken, sahte laikçiler bunlara, bu değer ve semboller üzerinden saldırınca, doğal olarak AKP'nin midesine besin kaynağı olarak malzemeler inmektedir.

Türkiye'de başörtüsü meselesi iktidarlar yıkıp, iktidarlar kurarken, önceki gün TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada "Başörtüsü sadece saçları örten örtüdür" diyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP'ye adeta pas vermiştir.

Bu pası iyi gören inanç hortumcusu Recep Tayyip Erdoğan, bu konuda hemen 'mazlum ve mağdur' rolü ile başörtüsü meselesine dair edebiyatlar parçalamıştır.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın bu siyasi huyunu bildiği halde başörtüsünü basitleştirerek, bunların oynadığı role destek vermiştir.

AKP, iktidar koltuğunda dört yılını doldurdu."Başörtüsü meselesi çözmek, bizim namus borcumuz" diyerek miting meydanlarında oy topladığı halde, iktidar oldukları gün "böyle bir önceliğimiz yok" dediler, daha sonraki yıllarda da "Biz bu konuda bedel ödeyemeyiz" diyerek, bu konunun üstünü tamamen kapattılar.

Bunlar, bu meselenin çözülmesini istemeyerek, başörtüsünü ellerinde kullanmak için siyasi rant görmektedirler.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve benzerlerinin atmış olduğu paslarda hemen atağa geçip, başörtüsü mağdurlarını yine istismar ediyorlar.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın gereksiz sözleri sonrası, AKP ve yandaş medyası hemen atağa geçti.

Çünkü çok güzel bir pas aldılar ve bunu yine istismar ederek, gol atma peşindeler.

Başörtüsünü bugüne kadar kullanmaktan başka hiçbir şey yapmayan AKP ve yandaşları, feryat-figan ediyor.

Sahte laikçiler, AKP'yi hiçbir zaman malzemesiz bırakmamaktadır.

İslami değer ve sembollere saldırdıkları vakit, AKP'yi durduracaklarını sanıyorlar. AKP, günümüzün haçlı ordularının önünde, amelelik yapan bir partidir. İslamın değer ve sembolleri ile anılması bile, İslama hakarettir.

Biraz toplum psikolojisini bilmekte fayda vardır. O psikoloji, bu tür saldırılar karşısında, bu değerleri savunduğunu sandığı kişilere destek vermektedir.

Toplumun milli ve manevi değerlerine saygılı bir şekilde, AKP'nin gerçek yüzü deşifre edilmeye çalışılsa, bunlar insan içine çıkamaz… Zaten birçok konuda insan içine çıkamaz hale geldiler.

Türkiye, bu iktidar sayesinde batmak üzeredir.

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)ülkede 15 Milyon yoksul,623 bin aç insanın olduğunu açıkladı.

Türkiye'nin en büyük meselesi, yoksulluk ve yoksulluğu meydana getiren yolsuzluklardır.

Başörtüsü meselesinin köklü bir çözümü bulunup, Türkiye'nin meselesi olmaktan çıkarılmalıdır. Yoksa bu istismarla, işbaşı yapan AKP gibi partiler, iktidarı elinde tutmayı sürdürüp, en büyük meselemiz olan yoksuzluk ve yolsuzluk tüm Türkiye'yi kaplayacak duruma getireceklerdir.

'Yoksulluk ve yolsuzluk' yüzünden Türkiye'nin dengeleri alt üst olmuştur. Bugün insanların bırakın caddede, sokakta evlerinde bile can güvenliği kalmamıştır. Asayiş bu iktidar zamanı çökmüştür.

AKP'nin malzeme olarak kullandığı meseleler elinden alınarak, Türkiye'ye en büyük iyilik yapılacaktır.

Yoksa inanç hortumcularına sürekli pas atmak, onların beklediği bir şeydir. O pası vermeden, sürekli hücum yaparak AKP bitirilmelidir. Yoksa, Türkiye bitecektir…

Yıldıray ÇİÇEK
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
sinan37
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 17, 2006
İletiler: 558
Şehir: Kastamonu

İletiTarih: Cmt Arl 30, 2006 6:27 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yıldıray ÇİÇEK gerçekten Ülkücü hareketin en cesur yazarlarından birtanesi bence.

Korkmadan bütün gerçekleri ortaya koyuyor ve en önemlisi yazılarını herkesin anlayabileceği dilde yazıyor.

YILDIRAY ÇİÇEK NE YAZIKKİ !!! 4 KASIMDAN SONRA VATAN GİDİYOR DİYE YAZILAR YAZAMAYACAK...

5 kasımdan sonra Milliyetçi Hareketin İktidarında YAZACAĞI YAZILAR GENELLİKLE YÜCE DİVANDA YARGILANAN GEÇMİŞ HÜKÜMETİN ÜYELERİ HAKKINDA OLACAKTIR.

Kalemine sağlık...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr Arl 31, 2006 9:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

İmralı´daki rezalet devam ediyor


İmralı Adası, terörist başı Abdullah Öcalan için cezaevi değil, dinlenme ve propaganda merkezi olduğu bir kez daha kanıtlandı.

İmralı Adasına konuk olduğu günden bu yana, PKK'yı çok rahat bir şekilde yöneten bebek katili Abdullah Öcalan, bu rahatlık içinde ses kayıt cihazını cümleleri ile doldurup, propaganda yapacak düzeye gelmiştir.

Bebek katili Abdullah Öcalan, avukatları aracılığı ile mesajlarını hem örgütüne, hem de vermek istediklerine veriyordu, şimdi de ses kayıt cihazı ile çekilmiş konuşmaları, örgütün terör kanalı olan (ROJ TV'de) yayınlanmıştır.

45 dakikalık kayıt, İmralı Adası'nda çekilmiştir.

Bu haberi duyan meraklılar 'bu nasıl olur?' şaşkınlığı yaşamaktadırlar. Bunda şaşıracak, hayrete düşecek hiç bir şey yoktur.

3O bin kişinin katili, katil muamelesi değil de, hala bir 'önder, lider' muamelesi görmektedir. Bu maalesef, devleti yönetenlerin sağladığı imkânlarla gerçekleşmektedir.

Sayfalarca açıklama yaparak, avukatları aracılığı ile kamuoyuna duyuran bölücü başı Abdullah Öcalan'a bu konuda müsaade edenler, ses kayıt cihazına da hoşgörü ile bakacaktır.

Bu gidişle yakında, Abdullah Öcalan bir masa başında açıklama yaparken, görüntülü propaganda halinde görülürse hiç kimse şaşırmamalıdır.

Bebek katili Abdullah Öcalan'ın kavramlarını kullanarak siyaset yapan, onu kurtarmak için anayasaya maddeler eklemeye çalışan, PKK'lılara kol-kanat geren bir iktidar zamanında, her türlü gelişmeye de hazır olmakta fayda vardır.


Bebek katili Abdullah Öcalan, İmralı'da ceza çekmiyor, Türkiye'yi bölmeye çalışan terör örgütü PKK'yı yönetmeye devam ediyor.

ROJ TV'de yayınlanan ve yaklaşık 45 dakika süren ses kayıtında, herhangi bir oyun yoksa bu bir skandal ve rezalettir.

Bu rezaleti ve skandalı meydana getiren ise bölücülere her türlü toleransı sağlamış, şuan başımızda bulunan iktidardır.

Daha öncede Abdullah Öcalan'ın cep telefonu kullandığı iddiası ortaya atılmıştı. Şimdi bu son ses kayıt olayı ile birlikte değerlendirmede bulunursak, birinden biri yüzde yüz doğrudur. Ya da ikisi de doğrudur.

Ses kayıt olayı olmadıysa, bölücü başı Roj TV'ye cep telefonu aracılığı ile bağlanıp,45 dakika süren açıklamada bulunmuştur.

Her şeyin olabilme ihtimalini, bu iktidar yükseltmektedir.

Hükümet, belli ki, bebek katilinin bu rahatını bozmamak için MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli'nin F tipine nakil konusuna şiddetle karşı çıkmaktadır.

F tipine geçirildiği vakit, konumu basitleşecek olan bölücü başı, bu tür propagandaları nasıl yapacaktır. AKP iktidarının karşıtlığı bunun içindir. Gerçi AKP iktidarı, PKK'nın 'alt kimlik-üst kimlik' tartışmasında, 'Demokratik cumhuriyet ve Türkiyelilik' gibi kavramlarında PKK ile bire bir örtüşen söylemlere girişmiş, PKK'nın yapamadığı propagandayı yapmaya çalışmıştı.

Bölücü başının propaganda yapmada eksik kalan kısmını, AKP iktidarı ve bizzat BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan doldurmuştu.

İmralı'da yaşanan gelişmelere bu manzara ışığında bakmak daha sağlıklı bilgilenme sağlayacaktır. İmralı'dan kamuoyuna yansıyan olaylar bu şekilde, ya yansımayan hallerde neler yaşanıyor acaba? İmralı Dinlenme Tesisleri'nde her şeyin yaşanması artık doğaldır.

Binlerce insanın katiline, örgütünün propagandasını dünyaya duyuranlara yazıklar olsun…

AKP iktidarı bu rezilliğin hesabını vermelidir.

APO ile aynı dili konuşup, birde utanmadan şehit ailelerine bayram kartı göndermek, en hafif deyimi ile yüzsüzlük örneğidir.

Buradan şehit anasına, babasına, evladına sesleniyorum:

Sizlere hakaret eden, APO ile aynı söylemlerini kullanan,"Kürdistan'dan gelen bilgiler bizi memnun etmektedir" sözünün sahibi tarafından sizlere gönderilen bayram tebrik kartlarının hepsini iade edin… Bu dersi muhakkak, BOP Eşbaşkanı olan o muhterem almalıdır.

Yoksa bunlar yakında size Abdullah Öcalan imzalı kartlar da göndermeye başlarlar…
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Pzr Oca 07, 2007 4:37 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bazı öksüzler vardır, kadersizliklerinden o kapıdan,o kapıya atılır, dururlar…

Eskiden MHP'li,şimdi MHP düşmanı olan bir Enis Öksüz var… Bunun öksüzlüğü de siyasi manada kapı kapı gezmekle şekilleniyor.

Adam, BBP'de resmi görevde ama PKK'nın başı Abdullah Öcalan'a gül uzatarak tarihe geçen Doğu Perinçek'in dergi ve televizyonunda MHP'ye saldırmadığı gün yok. Küresel güçlerin uşaklığını yapan birileri,kongre öncesi MHP'yi karıştırmak için biri üzerinden oyunlar oynadı, bu muhterem gelip, ona bile destek vererek, olaylara burnunu sokmuştu.

MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığında kim varsa, onların kapısında yatmakta,hiçbir utanması,arlanması olmadan sürekli o kapı önlerinden kin kusmaktadır.

İpi BBP'de bağlı ama MHP ve Devlet Bahçeli hakkındaki ipe-sapa gelmez açıklamaları, her kapıda yapmaktadır.

Daha önce, bu Güllü Enis Öksüz hakkında yazmış olduğum bir yazıda da belirtmiştim,Enis Öksüz'ü yakından gördüğüm en son manzara, Ulaştırma Bakanlığı görevinden alındığı vakitten sonraki yapılan, ilk Erciyes Zafer Kurultayı'nda, MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli'nin bulunduğu Otağ çadırına girerek,bir beklenti,bir umut havasında yanına el pençe kıvrılıp oturmuştu.

Beklediğini,umduğunu bulamayan Enis Öksüz,o gündür-bugündür MHP'ye ve Liderine her türlü aracı,malzemeyi kullanarak saldırmaktadır.

En son olarak,medyada bir numaralı MHP düşmanı olarak bilinen Vakit Gazetesi'ne konuşan Enis Öksüz,BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlığına soyunarak,MHP Liderine karşı burada da abuk-sabuk yorumlarda bulunmuştur.

Güllü Enis Öksüz Vakit'e yaptığı açıklamada "Bahçeli,Başbakan Erdoğan'a çeşitli suçlamalarda bulunmadan önce kendi tutarsızlıklarını görmeli" demiş…

Bu açıklama ile partisi BBP,kesin AKP'nin sırtında T.B.M.M'ne girmek için bir hak kazanmıştır.AKP barajı aşabilirse,BBP'nin MHP'ye saldırarak vermiş olduğu bu mücadeleyi muhakkak ödüllendirecektir.

Tam bir klasik Muhsin Yazıcıoğlu taktiğini oynuyor, Güllü Enis Öksüz!

En can alıcı cümlesi de "Bahçeli'nin varlığı her geçen gün MHP'yi ve milliyetçiliği bitirirken AKP'yi ve Erdoğan'ı güçlendirecektir." olmuştur.

Güllü Enis Öksüz'ün bu cümlesi, AKP zihniyetinin yapmaya çalıştığı gibi, ters okutma mantığının bir örneğidir.

Bozkurtların nefesi,AKP'nin ensesinde iken,MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli'nin açıklamaları, AKP ve BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabusu olurken, Güllü Enis Öksüz'ün AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatlığını yapmasının anlamını sizler değerlendirin…

Güllü Enis Öksüz,'kin kusacağım' derken zavallılığını ve acizliğini,AKP avukatlığı yaparak göstermektedir.

Başka bir partide olup,24 saat MHP ile uğraşan bu adam ve türevleri dışında kimseyi göremezsiniz.Gece yatarken,sabah kalkarken gözleri önünde sadece MHP ve Devlet Bahçeli'yi canlandırıyorlar.Hayatlarının her saniyesini MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığı üzerine temelledirip, bu değerler üzerinden saldırılarını şekillendirmektedirler.

MHP ve Devlet Bahçeli düşmanlığı yapması için, kendine açılan bütün kucaklara koşarak giden Enis Öksüz,ahlaki bir tedavi olma vaktinin geldiği artık hissettirmiştir.

Başında biri olup,yol gösteren olmayınca Öksüz'lük bu olsa gerek…Her gördüğü kapıdan içeri girmeyi marifet sanan Enis Öksüz,ahlaki sağlığını kaybetmiş görünmektedir.

MHP düşmanları ile birleşip, her türlü iftira ve yalana sarılarak,MHP düşmanlığını yapması bunun en bariz örneğidir.

Güllü Enis Öksüz,başka kapılarda gezebilir, istediği kapıdan içeri girip,sığınabilir ama MHP kapısına taş atıp durmasın,o taş kapıdan döner,kendine zarar verecek şekilde çarpar.

Güllü Enis Öksüz son açıklamaları ile AKP kapısından içeri gireceğini göstermiştir.

Belki partisi BBP'ye de böylece kılavuzluk yapar…

Yıldıray ÇİÇEK
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
sinan37
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 17, 2006
İletiler: 558
Şehir: Kastamonu

İletiTarih: Pzr Oca 07, 2007 5:41 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Devlet BAHÇELİ'nin bakan yaptığı ÖKSÜZ MHPye ihanet edenlerin adresinde bulmuştu kendini.

Ama geçen Avrasya Tvde Türkiyem Topluluğu siyasi parti olma kararı aldığında tvden canlı yayınlandı ve enis öksüz oradaydı.

BBPde genel başkan yardımcısı olan birinin orada ne işi vardı ve yeni partiyi neden alkışladı.?.

ZAMAN DEVLET BEYİ YİNE HAKLI ÇIKARDI..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Pts Oca 08, 2007 9:50 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mizah yönü o kadar kuvvetli ki,bu konuda danışmanı Cem Yılmaz mı,Levent Kırca mı,Beyaz mı,Nejat Uygur,Ata Demirel,Burhan-Gaffur ikilisi mu yada her kimse inanın çok merak ediyorum.

Mizah yönünün kuvvetli oluşunu tüm Türkiye'yi Kurban Bayramı'nda "Kurban Olam Ayına Yıldızına" sloganı ile bilboardları süslediği afişleri ile gösterdi.

BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ya mizah yönünün kuvvetli oluşunu yada bu milleti aptal ve hafızasız yerine koymayı, bu afişlerle göstermeye çalışmaktadır.

İnanın, Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi ve "Kurban Olam Ayına Yıldızına" sözünü yan yana görünce gülmekten kendime gelemedim.Bu afişler halen bilboardlarda durmakta,her gördüğümde de aynı tepkiyi vermekteyim.

BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bilboardlar için yaptırdığı bu "Kurban Olam Ayına Yıldızına" afişi tartışılmakta ve sorgulanmaktadır.

Birçok kişi, bu afişi Recep Tayyip Erdoğan'ın zihniyeti ile bağdaştıramamaktadır.

Bu afişler,Recep Tayyip Erdoğan'ın son bir yıl içinde, oy hesabı için yapmaya çalıştığı propaganda oyunlarından biri olarak görülmektedir.

Tutarlı,sağduyulu bir şekilde analiz yapabilen kime sorsanız,bu afişlerle ilgili bu şekilde yorumlar duyarsınız.

Sen siyasi hayatın boyunca, Türklüğü ve onun değerlerini aşağıla,onlara düşmanlık besleyen her unsura sahip çık,sonra çık "Kurban Olam Ayına Yıldızına" de,buna kim inanır?

Hiçbir dönem bu şekilde vatana ihanetle,vatanı satmakla suçlanan başka bir iktidar ve başbakan duydunuz mu?

Türklüğü ilgilendiren hiçbir milli davada Türklük safında yer almamış ve ABD-AB kriterlerine uygun bir şekilde,bu safta yer alanlara hakaret ederek saldırmış, Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kurban Olam Ayına Yıldızına" afişleri, istismarın daniskasıdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için,öncelikle Türklüğü ABD ve AB'ye,Barzani ve Talabani'ye,Rum ve Ermeni'ye kurban ettirmemek lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için PKK'nın başındaki kahpe Abdullah Öcalan'la aynı dili konuşup,aynı kavramları paylaşmamak lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için şehit kanlarıyla alınmış Kıbrıs'a ve küresel güçlerin elinde kan ağlayan Kerkük'e,Musul'a Türk gibi bakmak,Türk gibi korumak lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için "Kürdistan'dan gelen bilgiler bizi memnun etmektedir" (7 Mart 2002)sözünün sahibi olmamak lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için bölücü PKK bile Türkiye'yi Türk-Kürt diye ikiye bölmeye çalışırken,34 etnik kökenden bahsederek Türkiye'yi mozaik ilan etmemek lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için "artık şehit cenazesi görmek istemiyoruz" diyen şehit yakınına dalga geçer gibi, "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" şeklinde hakaret etmemek lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için,vatan topraklarını yabancılara satmamak,milli sermayelerimizi yabancılara peşkeş çekmemek lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için,kendinin Gürcü,hanımın Arap olduğunu sürekli bir şekilde vurgulayarak,Türklüğe niye mesafeli olduklarına dair ikide bir işaret vermemek lazımdır.

"Kurban Olam Ayına Yıldızına" demek için,ABD'nin 11 Türk askerinin başına kahpece çuval geçirdiğinde,Türk Milleti'ni yöneten bir başbakan gibi davranmak lazımdır.

Muhterem BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,ABD'nin çıkarlarında görev alarak,bu sıfatı bile taşımanız "Kurban Olam Ayına Yıldızına" sözünün sizin ağzınıza yakışmayacağına dair en büyük delilidir.

Bu listeyi o kadar çok uzatabiliriz ki,sizin Türk bayrağının 'Ayına,Yıldızına' değil de,nelere kurban olacağınızı buraya kadar yazdıklarımız bile göstermeye yetmektedir.

BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Türk milliyetçisi' olabilmesi için,Türk gibi düşünüp,Türk gibi hissetmesi lazımdır.

Bunun mümkünatının olmadığını,siyasi hayatı boyunca yaptığı eylemlere ve söylemlere bakarak anlayabilirsiniz.

Milliyetçi oylara talip olmak Recep Tayyip Erdoğan'ın başarabileceği bir şey değildir. Milliyetçilik,Recep Tayyip Erdoğan'ın o uzun boynunu aşar.

Recep Tayyip Erdoğan halkımızın Kurban Bayramı'nı sokaklarda,caddelerde,yollarda neşe içinde geçirmesi için "Kurban Olam Ayına Yıldızına" şeklinde afiş tasarlayıp, bilboardlara astırarak mizaha katkıda bulunmuştur.

Mizah olarak gerçekten çok güzel düşünce idi,yok eğer milliyetçi oylar için bir düşünce içindeyse,bu millet kendisine 'başka kapıya' diyecektir.

Yüce Türk Milleti,artık BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Ayımıza,Yıldızımıza' değil de,nelere kurban olacağını çoktan öğrenmiştir.
Yıldıray ÇİÇEK
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Sal Oca 23, 2007 9:26 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Hrant Dink'in öldürülmesi, Türkiye'nin geleceğini düşünen ve bu konuda kaygı duyan herkes nazarında büyük üzüntü yaşatmıştır.

Türkiye'de sağduyu sahibi herkes bu cinayete tepki göstermiş ve tepkisi içinde Hrant Dink'in bu şekilde vahşice öldürülmesini kınamıştır.

Fakat Türkiye'nin ortak akılla kınadığı bu cinayeti, kendine malzeme edinen çevreler, bu cinayet üzerinden bile Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine saldırmayı fırsat bilmişlerdir.

Hrant Dink cinayeti adeta bazıları için Türklüğe ve Türk milliyetçiliğine kin kusmak için değerlendirilmektedir.

Bu bazıları, gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında bu cinayet üzerinden düşmanlıklar oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Hrant Dink, Türkiye'de bundan 2-3 yıl önce hiç tanınmayan ve Türklüğe yönelik yapmış olduğu son dönemdeki sözleri ile tanınmış birisidir.

Hrant Dink'i Türklüğe karşı kullanmış olduğu

* "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermenilerin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur" ."( Ermenistan'la tanışmak- 13 Şubat 2004)

*"Ancak Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur. "( Ermeni'nin Türk'ü - 23 Ocak 2004) gibi ve buna benzer sözleri için bu köşede çok eleştirdik ve yaşadığı bu topraklara huzursuzluk verecek bu sözleri, kullanmaması adına sürekli uyarıda bulunduk…

Çünkü,bu memlekette hiçbir Türk'ün, hiçbir Türk vatandaşı Ermeni ile problemi yoktur, olamaz…

Ama Hrant Dink, Avrupa Birliği sürecini tavizlerle yürüten AKP iktidarı zamanında, Türklüğe cephe alanların yanında yer alarak, bu konuda kendine yargı yolunda ceza verdirecek kadar sembolleşmiştir.

Vahşi bir cinayete kurban giden Hrant Dink, Türklüğe karşı o talihsiz sözleri kullanıp, tanınır hale gelmiş olmasa da idi, belki de bugün o kurşunların hedefi olmayacaktı.

Onu hedef seçenler, bu konularda popüler oluşundan dolayı tercih etmiştir.

Ona yaşarken, Türklükle ilgili söylediği sözlerden dolayı 'gaz' verenler, onun ölümünden sonrada Türklüğe kendileri saldırarak adeta 'cinayeti biz işlettirdik' der gibi davranmaktadırlar.

Bu cinayetin arkasındaki güç, kim olursa olsun, tek düşüncesi Türkiye'ye zarar vermektir.

Hrant Dink'in Türklük ve onun değerleri için söylemiş olduğu sözler keşke hiç olmasa idi, şimdi evinin kapısında dalgalanan Türk bayrağının anlamı daha büyük olurdu.

Hrant Dink, keşke ekmeğini yediği, suyunu içtiği bu Anadolu topraklarında, Türk bayrağını beynine saran bir Ermeni ve çevresinde 'arkadaşım, dostum' diye gezinenlerin fikrine hiç uymadan yaşayan bir gazeteci olarak kalsaydı, evet kalsaydı bugün belki hayatta idi…

Hrant Dink'e, Türk milleti olarak, sözlerinden dolayı hepimiz kızdık, öfkelendik ama onun yerde yatan cansız bedenini görünce 'ah keşke' dedik ve üzüldük…

Hrant Dink, konjektürel sürecin girdabında yitirilmiş bir gazetecidir.

Türkiye'de kimsenin kimse ile problemi yok iken, azınlıklar problemi ve alt-üst kimlik problemi çıkaranların yarattığı tartışma da, zamanla hedef haline getirilmiştir.

Şimdi onun arkasından timsah gözyaşları dökenler, maskeli yüzlerdir.

Hrant Dink'in öldürülmesini bahane edip, devlete, millete saldırılarını artıranlar, ihanet yolunda hiç bir şey kaybetmediklerini de göstermeye devam etmektedirler…

Hrant Dink'in öldürülmesi üzücü bir olay ama kimse bu olayı kullanarak, millî kimliğimizi esir almaya kalkmamalıdır.

Bugün bu cinayeti kullananların birçoğu vatanseverliğin, milliyetçiliğin kötülüğünden bahsederken, Türklüğe saldırmayı, vatan satmayı meşrulaştırma yarışına girmişlerdir.

Hrant Dink'in katili olan çocuğu nasıl ki, karanlık güçlerin avucunda olan çevresindeki arkadaşları yönlendirip, cinayet işlettiyse, Hrant Dink'i de kendi çevresindeki insanlar, son 2-3 yılda hedef haline getirtmişlerdir.

Medyaya çöreklenmiş birileri, cinayeti bahane ederek tempoyu yükseltmeye çalışıyor.

Türkiye'de etnik kökeni ne olursa olsun, hiç kimse bu oyuna gelmemelidir.

Ortak değerlerde buluşabilmek ve Türkiye'nin huzurunu korumak, herkesin öncelikli görevidir.

Yaşanan olaylardan herkesin çıkartabileceği dersler vardır… Çıkan her dersin sonucu, Türkiye'nin varlığını koruma sınavı olmalıdır.

Bu cinayet, Türkiye için tuzaktır. Tuzağı görmek, Türkiye'nin varlığını korumaktır.

Yıldıray ÇİÇEK
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Oca 23, 2007 10:10 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir kere daha söylüyorum.Bu hükümet hakkında gensoru verilmelidir.
Tamam hükümet düşmez kabul.Kelle hesabıyla reddedilir.Ama bu olayları tırmandıran;alt kimlik üst kimlik kaşıması yapan,misyonerlere bu fırsatı vererek ülkeyi karıştıran rte den başkası değildir.Geçen iktidar döneminde bunlara çıkıp böyle konuşuyorlarmıydı?Bunlara bu ortamı hazırlayan kim?Bunları yüreklendirip,mermiye hedef haline getiren kim?Rte den başkası değil!rte öyle işler yaptı ki,pusuda bekleyenler vakit tamam dediler ve icraata başladılar.Ardından da suikastlar başladı.Başbakan cinayete azmettirmekten yüce divana gönderilmelidir.Hukukçular,chp göreve,ne bekliyorsunuz?Ülkeyi bu hale sokan kimin açıklama ve icraatlarıdır,benim mi?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Pzr Oca 28, 2007 8:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Latin özdeyişlerinden birisinde şöyle diyor: "Gerçeklerden bahsedelim, kelimelerden değil!"

Türkiye'de gerçeklerden bahseden ve hiçbir konuda siyasî rant peşinde koşmayan bir MHP ve onun Lideri Dr. Devlet Bahçeli var…

İşte bu yüzden, Türkiye'de gerçekleri görmek ve göstermek istemeyenlerin en çok saldırdığı parti MHP ve onun Lideri Dr. Devlet Bahçeli olmaktadır.

MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli, Türkiye'nin menfaatleri adına gerçekleri haykırdıkça, bundan dolayı Türk milleti MHP'nin saflarında güç birliği oluşturuyor ama rahatsızlık duyan yarasalarda anında tepki veriyor.

MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli'nin yapmış olduğu son açıklamalar, öncekilerde olduğu gibi büyük bir destek görmüş ve Türk milleti, kendi millî kimliğine saldırılar karşısında, çelik gibi duran ve bundan sonrada duracak iradeyi de göstermiş oldu.

AKP iktidarının zihniyetinden yararlanarak meydana gelen Türklüğe sözlü-eylemli saldırı hamleleri karşısında, en büyük direnç hep MHP olmuştur.

Hrant Dink cinayeti sonrası Türkiye'de oluşan havayı, Türklük ve milliyetçilik değerlerine saldırmak adına kullanan kişilere, gereken cevabı yine MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli "Geçmişle yüzleşme hezeyanlarıyla Türkiye'nin tarihini ve millî değerlerini karalamaya yeltenmek, hiç kimsenin, ama hiç kimsenin haddi değildir." şeklinde vermiştir.

Hrant Dink cinayetini "Ermeni asıllı bir vatandaşımızı hedef alan insanlık dışı cinayet Türkiye'yi derinden sarsmıştır" şeklinde değerlendiren MHP Lideri, cinayet sonrası milliyetçiliği hastalık gibi gösteren çevrelere de çok net uyarılarda bulunmuştur.

Hrant Dink cinayeti sonrası, beyinlerinde yerleşik düzene geçmiş Türk milliyetçiliği düşmanlığını coşturan ve topluca harekete geçiren çevrelerin, bu tutumunun Türkiye'ye vereceği zararı, kalın çizgilerle belirginleştip, şu tespitlerde bulunmuştur:

· Son cinayet vesilesiyle Türk Milliyetçiliğini hedef alan bu karalama ve saldırı kampanyasının amacı, yalan ve iftiralarla kolektif suçluluk psikolojisi yaratmak ve Türk Milliyetçiliği ekseninde etrafında bir "yasak alan" oluşturmaktır.

* Milliyetçilik tehdidi paranoyası yaratarak samimi milliyetçileri potansiyel suçlu olarak ilan etmek en hafif tabiriyle hayâsızlıktır.

Hrant Dink'in katilini 'devlet' ilan edip,'katil devlet' sloganları eşliğinde, 'Hepimiz Ermeniyiz' sloganları üretmenin iyi niyetli görülecek yanının olmadığını vurgulayan MHP Lideri, her şeyi özetleyecek, şu anlamlı ifadeleri kullanmıştır:

"Şehit cenazelerinde ve taziyelerinde Türk milletinin mensubu olarak hiç görülmeyen bu çevrelerin, şimdi mağdurun etnik mensubiyeti üzerinden slogan geliştirmeleri, izaha muhtaç bir garabettir. Bunun da ötesinde, güvenlik güçleri mensuplarımızı ve masum vatandaşlarımızı alçakça katleden PKK teröristleri için siyasi af çıkarılmasını demokratikleşme adına savunanların da aynı çevreler olması, üzerinde ayrıca durulması gereken bir hastalık semptomudur. "


Asıl görülmesi gereken ana konu budur. Her Türk milliyetçisi, Hrant Dink'e yapılan saldırıyı kınar, lanetler ama Hrant Dink'in cenazesinde boy gösteren çoğunluk PKK, DHKP-C,TİKKO vb. gibi örgütlerin hiçbirinin eylemini ne kınar, ne lanetler… İşte tartışılması gereken nokta burasıdır. MHP Lideri, kimsenin ifade edemediği bu noktaya işaret ederek, yine Türk Milleti'nin gerçeklerini haykıran lideri olmuştur.

Türk Milleti'nin yüzde doksan dokuzunun desteğini alan bu sözleri ile de ezilmeye, suçlanmaya çalışılan Türk kimliğini de yeni bir ruhla zirveye taşımıştır.

ABD ve AB'nin desteğini arkasına alarak milli kimliğimizi yıpratmaya, aşağılamaya kalkan herkes bu ülkenin anayasalarında belirtilen maddelere uymak zorunda olduğunu bilmelidir.

Bu ülkede toparlayıcı, çağdaş, akılcı bir Türk milliyetçiliği anlayışına önderlik eden MHP'nin olduğunu da kabul ederek, bu ülkede herkes adımı ona göre atmalıdır.

MHP, Türkiye'nin varlığının, teminatı olduğunu bir kez daha göstermiştir.

MHP Lideri'nin Hrant Dink'in öldürülmesi ile başlatılan atmosferle ilgili yapmış olduğu açıklamayı herkes dikkatli bir şekilde tekrar okumalıdır.

İşte o zaman herkes MHP'nin saflarında niye olması gerektiğini anlayacaktır.

"Hepimiz Mehmet'iz, Hepimiz Türk'üz " bundan güzel slogan mı var?

Ne Mutlu Türküm diyene…

Yıldıray ÇİÇEK
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Cum Nis 20, 2007 7:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir ampul odayı Bir HİLAL Dünyayı ÜÇ HİLAL Gönülleri aydınlatır

akp iktidarında, toplumsal patlama yaşayan Türkiye, asayişini kaybetmiş durumdadır. Türkiye genelinde, akp iktidarı zamanında yaşanan asayiş olayları kadar, hiçbir dönem, bu derece yaşanan olaylar olmamıştı.

akp iktidarında, can ve mal güvenliği artık ortadan kalkmıştır.

akp'nin politikaları, toplumsal dengeyi bozduğu gibi, artık can ve mal güvenliği korunamaz hale gelmiştir.

Türkiye, kendi içinde huzurunu kaybettiği gibi, uluslar arası arenada da baskı yaşayacağı cinayetlere şahit olmaktadır.

Rahip Santoro, Hrant Dink ve son olarak Malatya'da yaşanan misyoner katliamı en büyük örneklerdir.

Bu cinayetler, Türkiye üzerinde baskı yapmak için kullanılmakta ve son olarak Malatya'da gerçekleşen vahşi cinayet sonrası, Avrupa'dan yükselen seste, bunun ayak seslerini duyurmaktadır.

akp'nin en büyük destekçisi olan Enver Ören'in kurucusu olduğu, İhlâs Vakfı'nın öğrenci yurdunda kalan zanlıların, vahşi cinayetleri gerçekleştirmesi sonrası, Avrupa medyası ile Türk medyasından çıkan seslerde birbiri ile örtüşmektedir.

Her olayda, milliyetçilere-ülkücülere suç havale etmeyi marifet sananlar, bu vahşi ve hayvanca cinayetler sonrası, yine aynı görevlerini yerine getirmeye çalışmışlardır.

Suçluların kaç kişi olduğu, isimlerinin dahi ne olunduğu öğrenilmeden,"Ülkücüler geçtiğimiz yıllarda Malatya'da misyonerliği protesto etmişti" diye, spotlar çıkarmışlardır.

Ve yine bu spot üzerinden, Türk milliyetçiliğine saldırıya geçmişlerdir.

Hrant Dink cinayeti sonrası başlatılan milliyetçilik düşmanlığı kampanyaları, Malatya'daki vahşi misyoner cinayetleri sonrası, yine yüksek seviyeye çıkarılacaktır.

Gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından bu kıvılcım tekrar yakılmıştır.

Türkiye üzerinde, akp iktidarı ile birlikte dolaşımı hızlanan kara bulutların tek amacı, Türkiye'yi milli ve dini açıdan dirençsiz bırakmaya yöneliktir.

Bu cinayetlerin tek amacı, bu hedefler için kullanılmasıdır.

Bu hedeflerini medya üzerinden gerçekleştirenler,"Milliyetçiliği" mahkûm etmek için her yolu denemektedirler.

Bu cinayetler üzerinden, Türkiye üzerindeki hesapları meşrulaştırmaya çalışanlar, milli direnç sahibi, her kurumu ve kişiyi baskı altına almaya çalışmaktadırlar.

Türkiye, provokasyonların rahatlıkla gerçekleştirildiği bir ülke haline gelmiştir, bu rahatlığın sebebi de beyni dışarıdan yönlendirilen akp'nin, ülkenin sosyal dengesini bozarak, bir iradesizlik meydana getirmesinden kaynaklanmaktadır.

akp, Türkiye'nin iç ve dış güvenliğini korumaktan acizdir. Bu acizliği yüzünden Türkiye'de her gün yeni bir provokasyon meydana gelmektedir.

Türkiye'nin, kendi iç ve dış güvenliğini koruması için bu zihniyetten kurtulması mecburiyet halini almıştır.

Türkiye'nin kötülüğünü hiçbir milliyetçi anlayış benimsemez. Bu yüzden her olay sonrası, milliyetçilik kavramına dönüp,"suçlu ayağa kalk" çığırtkanlığı yapanlar, ölçülü ve mantıklı olmak zorundadır.

Türk milliyetçiliğin koruyucu kalkanı olan "milliyetçiliğe" saldıranlara bakınca da, kimlerin hangi hesapta çalıştıkları daha iyi anlaşılmaktadır.

Milliyetçilik, Türk milleti varolduğundan beri vardır, kıyamete kadarda var olacaktır.

Ne provokasyon yaparsanız yapın, bunu değiştiremeyeceksiniz…

Yıldıray ÇİÇEK
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Cmt Ağu 25, 2007 7:56 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ALINTI :
Millet bizim milletimiz, vatandaş bizim vatandaşımız.

Fakat bizim vatandaşımız kandırılmıştır. Milletin milli manevi değerlerinden uzak zihniyetlerin içi boş laikçilikleri ve lüzumsuz ifadelerle bezenmiş gereksiz müdahaleler, vatandaşımızın düşünme kabiliyetini zayıflatmış ve akp'ye yöneltmiştir.

akp, değil %46, %99 da alsa bu vatan bizim, bu vatan Türk Milletinin, bu vatanı teslim etmeyeceğiz, bu vatandan vazgeçmeyeceğiz.

4,5 senelik iktidarlarında satmadık milli servetimiz, azarlamadık vatandaşımız, tahrip edilmedik milli manevi değerlerimiz kalmamıştır.

Seçim meydanlarında verdikleri hiç bir sözü tutmamışlardır. Memleketi küresel sermayenin cenneti haline getirip ekonomiyi, her an kaçacak "sıcak paranın" rehaveti ile idare etmişler, Türk çocukları başörtüsü sebebiyle okuma hakları ellerinden alınırken, bunların çocukları Amerikalarda okuyup, gemiler, fabrikalar sahibi olmuştur.

Milleti aç bırakıp, iaşeler dağıtarak idare etmişlerdir.

Sıfır terörle aldıkları ülkede, terörü azdırmış, teröristi palazlandırmış, anarşisti cesaretlendirmişlerdir.

Vatan uğruna birer ikişer şehit olan Mehmetleri aşağılayıp, bebek katiline saygıda kusur etmemişlerdir.

Yolsuzluk, yoksulluk hat safhadadır. Devlet dairelerine fukaranın çocukları giremezken, bunların yakınlarından açıktan atamalarla devlet dairelerine girmeyen, girip de kısa zamanda yükselmeyen yoktur.

İşçiyi, çiftçiyi, memuru açlığa fukaralığa mahkum etmişlerdir.

Memleketimizi bölünmenin, vatandaşlarımızı iç çatışmanın eşiğine getirmişlerdir.

Bu kadar gayrı milli icraatlarına rağmen, medya-hükümet işbirliği ile vatandaşın gerçekleri görüp karar vermesini engellemişlerdir.

Maneviyattan uzak sakat sol zihniyet, akp'yi "İslami bir kimliğe" sokup, adeta akp'nin "propaganda masası" gibi çalışmışlardır.

Ezanın sesini kısıp, din dersi kitaplarında, diğer dinleri İslam ile eşit mesafede anlatan akp zihniyeti, nasıl olur da İslam ile ilişkilendirilebilir, bu mümkün mü?

Siz tarihimizde "Yahudilere hizmet ettiği için" "yahudilerden üstün hizmet madalyası alan" bir yönetici biliyor musunuz, rte'den başka?

akp zihniyetini illa bir din ile ilişkilendirecekseniz, İslam ile değil, "Dinler arası diyalog" ile "Vatikan" ile, "Washington" ile ilişkilendirin.

akp'nin başı rte'e defalarca sormamıza rağmen, bir kez bile cevap verememiştir.

İslam Dünyasını Hıristiyanlaştırma ve Müslüman Katliamı projesi olan BOP'un eşbaşkanı olan rte, nasıl oluyor da aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin de Başbakanı olabiliyor?

Bu sorunun cevabı kesinlikle "Vatandaş onu seçti" değildir.

Bu gerçeği vatandaşın öğrenmesini engellemişlerdir. Vatandaş bu gerçeği bilmemektedir.

rte'nın Başbakanlığının meşru olabilmesi için, erkekçe, mertçe vatandaşın karşısına çıkıp "BOP eşbaşkanlığı ve Şehidimize Kelle" demesi hakkında cevaplar vermesi gerekir.

Hayatında bir kez olsun "Türküm" diyemeyen adam, değil %46, %99 da alsa, bu sorulara cevaplar vermedikçe "meşruiyet" kazanamaz.

Vatandaşımızın değil %46'sını, %99'unu da kandırsalar, bu ülkeden vazgeçmeyiz. ÇÜNKÜ BU ÜLKE BİZİM. BİZ TÜRK MİLLETİYİZ.

"Demokrasiyi budalalık derecesinde" ile düşünerek, "akp %46 aldı, o zaman akp herşeyi yapabilir" diyenlere de bir çift lafım var.

Atatürk, inkılapları yaparken halk oylamasına gitseydi, acaba inkılaplardan kaç tanesini yapabilirdi?

Demek ki neymiş?

Demokrasi, meşruiyet için, yani, "doğru karar için sadece gerek şarttır, yeter şart değildir."

Özetlersek;

Dışarıdaki 70 milyon adına Meclisteki 70 kahraman and içti.

Bu vatandan vazgeçmeyeceğiz.

Yıldıray ÇİÇEK


ŞİMDİLİK MECLİSTE TOPUNUZA 70 KAHRAMAN YETER

ALLAH(c.c.) emanet olunuz

ALLAH (c.c.) TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN (AMİN)
TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN (AMİN)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Pts Oca 07, 2008 6:27 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ÜLKÜCÜYE (!) SİTEM

Bu sitem; Ülkücü kimliğini taşıyıp, kendi değer yargıları etrafında, kendinden yana olamayanlaradır.

Bu sitem; dışarının, yabancının, düşmanın, alçağın, uğursuzun, hainin, Ülkücü Hareket üzerinde yapmış olduğu operasyonlar karşısında olumsuz etkilenen, haklı olduğu konularda bile savunma refleksi kuramayanlaradır.

Bu vahim tablonun o kadar örneğini mevcut ki, bu örnekler Ülkücü Hareketin mensupları arasındaki bazı eksikliklerin varlığını göstermektedir.

Ülkücü Harekette, Başbuğ Alparslan Türkeş'li zamanlardan, bugünleri görmüş bir Ülkücü olarak, dışarının fitne ve fesatından oldukça etkilenen, bir potansiyelin varlığına şahit olmaktayım.

Sizler de etrafınızda, yanınızda, sağınızda, solunuzda bu potansiyelden bir parça görmektesinizdir. Yada bu potansiyelden birisi de sensin, benim, yada o... Nihayetinde bu potansiyelden biri olduğumuz zamanlar olmuştur, olmaktadır...

Ülkücü Hareketin birliği ve beraberliği öteden beri dengesiz bir hassasiyet(!) olarak adlandırabileceğimiz düşüncelerden dolayı sürekli zedelenmiştir. Bölünmeler, parçalanmalar, tartışmalar hep bu temelden oluşturulmuştur.

Sözde milli ve manevi değerlerle maskelenmiş tezgâhlar, Ülkücü Hareket içine servis edilmiş ve Ülkücülerin arasına bu tezgâhlar sayesinde fitne-fesat tohumlarını ekilmiştir.

Başbuğ Alparslan Türkeş, bu tohumların saçtığı ihaneti defalarca görmüş,yaşamış, ondan bayrağı devralan Sayın Dr. Devlet Bahçeli de aynı sıkıntıları birçok defa yaşamıştır.

Dışarının, içimize ektiği bu fitne tohumları yüzünden Başbuğ Alparslan Türkeş'i hâşâ kâfir ilan edip, terk edenleri bile görmüştür bu hareket...

Düşman, Ülkücü Harekete pusu kuruyor, bu bazen bir iftira, bazen bir yalanla gerçekleşiyor, algılaması zayıf ve idrak gücü yetersiz kalan bazı Ülkücüler de, kurulan bu pusularda tavırsız, yetersiz duruşu ile düşmana istemeyerek yardımcı oluyor.

En samimi bildiğiniz, en şuurlu bildiğimiz Ülkücülerde bile, iftira ve yalanlardan, fitne ve fesattan olumsuz etkilenme söz konusu olmaktadır.

Haksız olduğumuz konularda bile, kendi ailesinden yana olması gerekenleri bırakın bir kenara, haklı olduğumuz konularda bile karşı tarafın söylemlerini dillendiren, karşı tarafın üslubunu kullanan kişilere şahit olmaktayız...

Ülkücü Hareket açısından ne kadar acı bir durum değil mi?
Doğrusunda, yanlışında kendinden yana olamayan, Ülkücü Hareketin sıfatını nasıl taşıyabilir ki? Bir aile düşünün ki, aile fertlerinden birine dışarıdan bir saldırı oluyor, o içindeki fert hatalı olsa bile, ne pahasına olursa olsun, onu savunur, onu korur. Sonra özeleştisini aile içinde yaparlar. Aile olmanın şerefi ve namusu budur.

Ama Ülkücü Harekette aile olmanın kavramını bilmeyenler, haklı davalarımızda bile dışarıdan bir alçağın iftirasına inanıyor, bizim belgeli, tarihli gerçeklerimize kem küm ediyor, burun kıvırıyor. Sonra çıkıp, senden, benden daha iyi Ülkücü olduğuna dair pozlar veriyor, ahkâmlar kesiyor.

Alçağın birisi çıkıyor, MHP'nin politikaları ile ilgili her türlü iftirayı atıyor, yalanı sıralıyor, Ülkücü olduğunu iddia edenler de bu yalanların, iftiraların hareket içinde yayıcıları oluyor...

22 Temmuz seçimlerinden önce, bu duruma o kadar şahit olduk ki, saymakla bitirilemeyecek örnekler mevcuttur.

İftiracının, yalancının, alçağın birisi çıkıyor, "APO'yu İmralı'ya MHP koydu, onu MHP asmadı" diyor, Ülkücü olduğunu söyleyen, her şeyden önce Allah'ın şahit olduğu tarihi gerçekler varken, o iftiracıların sözlerine inanıyor, Ülkücü bir yöneticinin bu konudaki tarihli, belgeli sözlerine inanmıyor...

Siyasetin sahtekârları, Ülkücüler arasında tartışma konusu yaratıp, MHP'yi zayıf düşürmek için "MHP, CHP ile koalisyon kuracak" diyor, (Ülkücü yöneticiler bunu kesin bir dille yalanladığı halde) Ülkücü olduğunu söyleyenler buna inanıyor, bununla yatıp, bununla kalkıyor, teşkilatlara bu manada negatif hava yayıyor, bu dedikoduyu çıkartanların "Şartlar oluşursa biz DTP(PKK'nın siyasi uzantısı) ile koalisyon kurarız" şeklindeki sözleri ile ilgilenmeyi ise hiç akıl edemiyor...

Adam, Ülkücü Harekete hakaret ediyor, iftira atıyor, MHP'nin başarısını engellemek için elinden geleni yapıyor cevabını veriyorsun, haddini bildiriyorsun, Ülkücü olduğunu söyleyen ona sahip çıkıyor, seni eleştirmeye kalkıyor...

Ülkücü düşmanı, AKP'nin yayın organları yada diğerleri, Ülkücü Hareket içindeki bu tür potansiyelin varlığını bildiğinden sürekli fitne-fesat üretmektedir. Nasıl olsa bu iftiraları, hareket içinde taşıyan, yayan muhatap bulunuyor.

Başkası söylüyor inanıyor, sen diyorsun başkalarının penceresinden yorumluyor. İlginç ilginç tipler, tuhaf tuhaf haller...

Art niyetli bir şekilde, bu hareket içinde "Ülkücü" sıfatı taşıyıp, bu iftira merkezlerine hizmet edenleri "Allah kahretsin" diyorum ama saf, samimi fakat bu merkezlerin fitne-fesat çalışmalarından etkilenenleri, kendisine çeki-düzen vermeye davet ediyorum...

Ülkücü olmak, dışarıya karşı, yanlışına da doğrusuna da sahip çıkmak şuurunu taşımak demektir.
...
Fitne ve fesat yuvalarının iftiraları ve kara propagandalarına kanmak, Türk Milletinin yegâne umudu olan ülkücü harekete verilecek en büyük zarardır.

Ülkücü hareket öyle kutlu ve yüce bir harekettir ki, bir alçağın iftirasına kurban edilemez. Bunu anlayamayandan da zaten ülkücü olmaz.

Her alçağın, her kahpenin iftirası, yalanı Ülkücü Hareket içinde yer bulmamalıdır.

İçimizdeki bu hastalığın önüne geçelim, inanın önümüzde hiçbir güç duramaz...

Ülkücü olmak, adam olmaktır. Ülkücü olmak, fitne ve fesada karşı uyanık olmaktır.

Kendisi de birçok iftiraya maruz kalmış cennet mekân, Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in bir sözü var.

Bu söz her Ülkücüye ölçü olmalıdır. Her Ülkücü, çevresinde gelişen hadiseler karşısında bu söz ışığında hareket etmelidir.

"Türk milletine Bizans'tan geçme bir hastalık vardır. Gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rastgele laf söylemek... Bu hastalık sizde de var bu hastalığı tedavi etmeniz lazımdır. Bu hastalığı tedavi etmezseniz, kendinize yol seçiniz, Milliyetçi Harekette bir saniye daha fazla kalmayınız. Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz, her şeyden önce vasıflı Türk olmaya mecbursunuz. Türk milletini batıran, Bizans'ı batıran, Osmanlı İmparatorluğunu batıran hastalık budur."

Anlayana ne güzel sözdür bu...


Yıldıray Çiçek /Ortadoğu
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Çar Oca 30, 2008 10:25 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

GİZLİ AKP’Lİ BEKİR COŞKUN




AKP’yi Türkiye’de var eden, iki defa tek başına iktidar koltuğuna oturtan tek etken laikliği yanlış kullanan eylem ve söylemlerdir.

AKP’ye yönelik laiklik okları ile yapılan saldırılar ve AKP’yi İslamcı bir anlayışın sahibi olarak gösteren her eylem ve söylem, AKP’ye çok büyük siyasi bir rant sağlamaktadır.

Laik ve anti-laik şeklinde oluşturulan her kutuplaşma Türkiye’de AKP’ye haksız bir başarı kazandırmaktadır.

Öyle ki, yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede, belki de yüce dinimiz İslam’ın değerleri ile yan yana en son getirilecek olan AKP’ye, İslami değer ve semboller üzerinden yapılan her saldırı, AKP’ye adeta besin kaynağı olmaktadır.

Beyin kadrosunun ne yaşama biçimi, ne icraatları, ne de Hıristiyan-Yahudi ekseninde almış oldukları görevleri, İslam dinini ile uzaktan yakından alakalarının olmadığını gösterirken, kendini laikçiler olarak niteleyenler, bunlara İslami bir misyon yükleyip saldırarak, adeta AKP’nin zaferler kazanmasını sağlayan, gizli AKP’li gibi davranmaktadırlar.

Bunlar genelde, medyada çöreklenmiş sözde laikçiler korosudur. Bu koroya AKP minnettardır.

22 Temmuz öncesi %20’lere düşmüş AKP’yi, %47’lere taşıyan işte bu sakat zihniyettir.

AKP, Türkiye’yi karanlığa götüren tüm adımlarını, bu laikçi koronun kendisine verdiği sahte İslamcı kimlikle gizlemektedir.

Türkiye’nin ekonomisi çökmek üzere, uluslararası alandaki tüm milli davaları kaybetmek üzereyiz, Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’yi bölecek projelerde resmi görevli, Türkiye’nin tüm değerleri yabancılara “babalar gibi satılıyor”, Türkiye’nin milli kimliği silinmeye çalışılıyor fakat Türkiye’nin bu kadar meselesi varken, bu laikçi koro, sabah kalkıyor başörtüsü yasağı, akşam yatıyor başörtüsü yasağı…

Sırf başörtüsü ile uğraşmıyorlar tabi, kılınan namazla, alınan abdestle, edilen dua ile de çok yakından uğraşıyorlar… Bu değerlerle dalga geçiyorlar, bu değerler üzerinden inançlı insanları rencide ediyorlar…

Sonra da bu insanları, İslamcı diye suçladıkları, iktidarında Haçlı Cübbe dahi giymiş, Recep Tayyip Erdoğan’ın kucağına doğru sürükleyerek, istismar edilmelerini sağlıyorlar.

Din istismarcıları ile laiklik istismarcıları arasında adeta gizli bir anlaşma vardır. Her iki taraf da, birbirini beslemektedir.

Şimdi istismarcılığın her iki cephesi de MHP’nin darbesini kısmen yemiş durumdadır.

AKP şaşkın, CHP ise bu konuda MHP’ye öfkelidir.

AKP’li yazarlar, MHP’nin ‘başörtüsü yasağında’ çözüme mecbur bırakan hamlesini gizlemeye, CHP’li yazarlar da, MHP’yi AKP ile işbirliği yapmakla suçlamaktadır.

Şimdi AKP de, CHP de başörtüsü yasağı kalkarsa başka neyi istismar aracı olarak kullanacaklar, onu çok merak ediyoruz…
En çok da, AKP’yi ayakta tutan, AKP’yi sürekli besleyen sözde laikçi koroyu bundan sonra çok merak ediyoruz…

Şimdi bu koronun hedefinde MHP vardır. Yazıları ve yorumları ile MHP tabanını tahrik etmeye çalışıyorlar… “AKP’nin işbirlikçisi oldular, AKP’nin koltuk değneği oldular” gibi spotlaştırdıkları sloganlarla sürekli bir saldırı halindedirler…

Bu köşeden bunlara hak ettikleri cevabı sırası ile veriyoruz… Bu koronun MHP’ye saldıranlarından birisi olan Bekir Coşkun’da bu cevabı hak edenlerden birisi olmuştur.

Bekir Coşkun, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra “CHP gibi davranmadı” diye suçlayan yazılar yazmıştı…

Geçtiğimiz günlerde de, MHP’nin türban yasağını kaldırma atağına , “Ben hiç böyle "milliyetçi parti" görmedim; milletine Arap kültürünü öneriyor.” şeklinde ancak Bekir Coşkuna yakışır zekâda yazılar yazarak, MHP’yi eleştirmişti.

Bu yazısında da, AKP’yi İslamcı diye suçlamayı sürdürerek, AKP için adeta velinimet olmayı sürdürmüştür.

Bekir Coşkun gibi, AKP’ye bu şekilde saldıran, türbanla ve dini değerlerle uğraşan yazarlar olduğu sürece, AKP’nin sırtı asla yere gelmez.

İnsan, bazen Bekir Coşkun ve benzeri şekilde AKP’ye saldıranların, AKP’den gizli gizli ödül aldıklarını düşünüyor. Çünkü AKP, bizim Hıristiyanlara-Yahudilere hizmet ettiklerine dair gerçeği ifade eden yazılarımıza ödül vermez ama Bekir Coşkun gibilerin “İslamcı” suçlamalarını kesinlikle ödüllendirirler.

Bekir Coşkun ve benzerleri iddia ediyoruz ki kesinlikle gizli birer AKP’lidir. Aksi olsa AKP’yi sürekli büyüten bu şekilde yazıları kaleme almazlar…

AKP’nin elinden istismar malzemelerini alacak MHP’nin adımlarına, ”Me Ha Peh peh peh...“ şeklinde başlıklar atarak, aklınca eleştiri getiren Bekir Coşkun, AKP’ye sürekli prim kazandırdığı “türban saldırısının” etkisiz kalacağını mı düşünmektedir?

Mantıklı düşünen hiç kimse, AKP’ye “İslamcı” misyonu yükleyemez, İslami değerler üzerinden saldırmaz.

Bekir Coşkun ve benzerlerine bu mantık bir türlü uğramamaktadır. Uğramadığı için de AKP’yi bu çevreler, ikinci defa iktidar koltuğuna oturtmuşlardır.

Bekir Coşkun, AKP’nin istismar malzemelerini elinden alacak adımlara imza atan MHP’ye öfke kusmaktadır. MHP’yi “Arap kültürünü öneriyor” diye suçlayabilmektedir.

Bekir Coşkun Türk Milletinin milli manevi değerlerine öyle yabancı ki, hem yüce dinimizin bir gereği hem de milletimizin geleneklerinden birisi olan başörtüsüne “Arap Kültürü” diyebiliyor.

Bekir Coşkun gibilerine göre, her türlü ahlaksızlığın “özel tercihler” olarak “insan hakları” kapsamında hoşgörü ile karşılanması gerekir ama dinin ve geleneklerin gereği olan başörtüsü zinhar yasak olmalıdır.

Bekir Coşkun, köpeği Pako’ya gösterdiği şefkatinin onda birini, inancı için mağdur edilen başörtülü öğrencilere gösterse, onları aşağılamasa AKP’nin beslenecek tüm alanları kuruyacaktır.

Ama gizli AKP’li gibi davranan Bekir Coşkun ve benzerleri, AKP’ye istismar edeceği her türlü alanı oluşturmakta büyük bir ustalık sahibidirler.

Bekir Coşkun gibi Türk milletinin milli ve manevi değerlerine uzak kalemşörler olduğu sürece, milli ve manevi değerleri istismar ederek başarı kazanan AKP’nin varlığı da maalesef sürecektir.

AKP’nin İslam gibi bir kaygısının, ölçüsünün olmadığını bu millete tam olarak anlattığımız gün, AKP’nin sonu olacaktır…
Ama Bekir Coşkun gibiler durmuyor ki…

Hiç durmadan AKP’nin değirmenine su taşıyorlar...


Yildiray Cicek

Yildiraycicek.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 6. sayfa (Toplam 8 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1