Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Fethullah Gülen imparatorluğu!..
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
cCcBilgecCc
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 326

İletiTarih: Per Oca 15, 2009 2:30 pm    ileti konusu: Fethullah Gülen imparatorluğu!.. Alıntıyla Cevap Gönder

Amerikan Middle East Quarterly dergisi, Türkiye'yi ele geçirmek isteyen ittifaka dikkat çekti.


--------------------------------------------------------------------------------

ABD’deki Middle East Quarterly dergisinde Fethullah Gülen hareketinin Türkiye’de devlet haline gelmeyi hedeflediği ve AKP iktidarından bu yana ülkenin laik ve demokratik yapısının bozulduğu yönünde değerlendirmeler yer aldı.

Washington’daki Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü’nün (MEMRI) Türkiye uzmanı Rachel Sharon-Krespin tarafından kaleme alınan “Fethullah Gülen’in Büyük İhtirası” başlıklı makalede Gülen hareketinin Türkiye’de polis gücü, ordu ve yargı kurumlarına sızdığı ve AKP ile birlikte Türk toplumunu İslamlaştırmaya çalıştıkları analizine yer verildi. Makalede AKP’nin “bürokrasiyi ele geçirerek Türkiye’nin temel kimliğini değiştirdiği” ifade edilerek “Türkiye artık AKP’nin yedi yıl önce devraldığı laik ve demokratik ülke değil” denildi.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırarak Rusya ve İran’a yaklaştırdığının belirtildiği yazıda Türkiye’de Amerikan, Hıristiyan ve Yahudi karşıtlığının arttığı vurgulandı.

Türkiye’deki bu dönüşümün ardında “AKP’nin etkili siyasi makinesinin yanı sıra Gülen’in liderliğindeki karanlık İslamcı tarikat” bulunduğu da belirtildi. Makalede “Bugün Gülen ve Fethullahçılar yalnızca hükümeti etkilemeyi değil aynı zamanda hükümetin kendisi olmaya çabalıyorlar” ifadeleri kullanıldı.

Gülen’in Batı’da “ılımlı İslam” savunucusu olarak görüldüğü ve alkışlandığı, yalnızca ilkokul mezunu olmasına karşın özellikle ABD’de bir entelektüel, bilim adamı ve eğitmen olarak kabul edildiği belirtilen yazıda, “Gülen ABD’deki üssünden kendi ününü ve transnasyonal imparatorluğunu kurdu” denildi.

AKP’nin devraldığı laik ve demokratik ülke değil” denildi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi Rusya ve İran’a yaklaştırdığının belirtildiği yazıda Türkiye’de Amerikan, Hıristiyan ve Yahudi karşıtlığının arttığı vurgulandı. Türkiye’deki bu dönüşümün ardında “AKP’nin etkili siyasi makinesinin yanı sıra Gülen’in liderliğindeki karanlık İslamcı tarikat” bulunduğu da belirtildi. Makalede “Gülen ve Fethullahçılar yalnızca hükümeti etkilemeyi değil aynı zamanda hükümetin kendisi olmaya çabalıyorlar” denildi.

ABD’deki üssünden kurdu

Gülen’in Batı’da “ılımlı İslam” savunucusu olarak alkışlandığı, yalnızca ilkokul mezunu olmasına karşın özellikle ABD’de bir entelektüel, bilim adamı ve eğitmen olarak kabul edildiği belirtilen yazıda, “Gülen ABD’deki üssünden kendi ününü ve transnasyonal imparatorluğunu kurdu” denildi. Gülen’in medya, bürokrasi, üniversite, yargı, güvenlik ve istihbarat kurumları, iş dernekleri, sendikalar, sivil toplum arasında yandaşları bulunduğu ve daha önce hiç kimsenin Türk toplumunu bu denli temelinden değiştirmeyi hedefleyen bir hareket başlatmadığı da ifade edildi.

‘En etkili yalanlardan biri’

Gülen’in eylemlerine yönelik endişelerin “önemsiz paranoya” olarak reddedildiğinin belirtildiği yazıda AKP kapatma davasının Batılı diplomatlarla birlikte İslamcı medyada “demokratik olmayan yargı darbesi” olarak görüldüğü oysa aynı çevrelerin bir tarafta İslamcılık ve demokrasi diğer tarafta laiklik ve faşizm ayrımına giderek Ergenekon iddianamesini alkışlarla karşıladıkları vurgulandı. Makalede “İslamcı çevrelerin Türkiye’nin İslamcılarını ‘reformcu demokrat’ ve modern; laik Türkleri ise ‘köktendinci’ şeklinde damgalaması modern siyasetin en aşağılayıcı ve üzücü bir biçimde en etkili yalanlarından biri olmalı” görüşü belirtildi.

ELÇİN POYRAZLAR/

.
http://www.etikhaber.com/content/view/69645/50/
.......

Saf saf milletim bu dinler arasi diyalog,cu donmelerin pesinden gidiyor.Bu yamuklarin ne oldugu belli deyil.
Bilmem bilmisliginiz yada duymuslugunuz varmi( Bekar genc kiz muritlerine fottosun vesikalik resimleri dagitiliyor,cok yakinim olan bir genc kizimizda ,yamugun resmi ni gordum ,yamugun resmi ne ariyor sende dedigimde carpilirsin apdest alda ismini soyle,ne demek yamuk,dinden cikarsin gibi sacma sapan laflar isittim:-)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pts Şub 02, 2009 1:47 pm    ileti konusu: Fethullah Gülen üçüncü güç Alıntıyla Cevap Gönder

Fethullah Gülen üçüncü güç



Uluslararası savunma dergisi Jane’s, Fethullah Gülen hareketinin Türkiye’de AKP ve ordunun yanı sıra üçüncü bir güç haline geldiği değerlendirmesini yaptı. Jane’s Defence Weekly dergisinin çatı kuruluşu Jane’s Information Group sitesinde yayımlanan “Gülen hareketi: Türkiye’nin üçüncü gücü” başlıklı analizde, Gülen hareketinin, Ergenekon davasıyla ilişkilendirerek suçladığı Türk ordusuna sızana kadar saldırılarını sürdüreceği görüşü de vurgulandı.

Gülen hareketinin kurduğu örgütler ve ağlar sayesinde milyonlarca doları kontrol ettiğine işaret edilen değerlendirmede, hareketin televizyon kanalları ve gazeteleri gibi modern iletişim araçlarıyla küresel alanda nüfuzunu kullandığı belirtildi.

Yazıda başa geldiği tarihten bu yana AKP’yi desteklemiş olan Gülen hareketinin AKP ile özdeşleştirildiği oysa iki siyasi güç arasında ideolojik bir yarış olduğu öne sürüldü. Analizde şöyle denildi: “Hem AKP hem de Gülen cemaatinin muhafazakâr değerleri ve İslamla politikanın birleştirilmesini savunmasına karşın bunlar yarış eden siyasi örgütler.”

Türkiye’de iktidarda kalma hedefinin AKP ve Gülen cemaatini “kazançlı bir ittifak” içinde tuttuğu ifade edilen yazıda, AKP’nin cemaat üyelerini kilit bürokratik görevlere getirdiği ve cemaatin örgütlerini koruduğu vurgulandı.

Cemaat üyelerinin bakanlıklar da dahil omak üzere hükümet içinde önemli görevlere geldiğine dikkat çekilen analizde Gülen hareketinin Türk polis teşkilatı ve istihbarat kanadında da nüfuza sahip olduğu ifade edildi.

Değerlendirmede Gülen hareketinin polis gücü ve bürokrasi içinde varlığına karşın Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde irtica ile mücadele politikası sonucu yer edinemediğine işaret edildi. Yazıda, TSK’nin bu tutumu nedeniyle Gülen hareketinin kontrolündeki medya yoluyla orduya saldırmaya başladığına vurgu yapıldı.

Gülen medyasının emniyetten sızdırılan bilgilerle orduyu Ergenekon davasıyla ilişkilendirerek TSK’ye yönelik suçlamaları “göze çarpan bir biçimde” yayımladığı da belirtildi.

Yazıda “öyle görünüyor ki Gülen cemaati Türkiye’de daha fazla paya sahip olmak istiyor. Hareket kendi üyelerini ve yandaşlarını orduya sokana kadar TSK’ye güçlü bir biçimde karşı koymayı sürdürecek” denildi.

Gülen hareketinin güçlü bir siyasi partiyle ilişkilerin yararlarını düşünerek AKP’yi desteklemeyi sürdüreceği görüşü de belirtildi. Yazıda Türkiye’nin “İslamcı blok” ve “laik blok” olarak iki kutba ayrıldığı görüşüne karşın Türkiye’nin AKP, TSK ve Gülen hareketiyle üçe ayrıldığını düşünmenin daha yararlı olacağı savunuldu.

Gülen hareketine yönelik “Türkiye’de en iyi ötgütlenmiş taban hareketi” nitelemesinin getirildiği analizde, “Gülen hareketi Türk siyasetinin etkin bir üçüncü gücü ve önümüzdeki yıllarda dünya bunu çok duyacak” denildi
cumhuriyet


Nettavir.net
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
cCcBilgecCc
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 326

İletiTarih: Cmt Şub 07, 2009 11:51 pm    ileti konusu: Avrupa'da Fethullah Gülen sancısı!. Alıntıyla Cevap Gönder

Gülen hareketi Hollanda hükümetinde tartışma yarattı.

Uyum Bakanı, Gülen okul ve yurtlarına yardımlar araştırılacak', İçişleri Bakanı ise ,hareket tehlike arz etmiyor' dedi

Hollanda hükümetinin iki bakanı "Gülen hareketi" hakkında görüş ayrılığına düştü. Uyum Bakanı Eberhard van der Laan, ülkedeki Fethullah Gülen okullarına ve yurtlarına verilen devlet yardımlarını araştıracağını, İçişleri Bakanı Guus Ter Horst, Hollanda için tehlike arz etmediklerini söyledi.

Gülen hareketi hakkında muhalefetteki Sosyalist Parti ve Liberal Parti tarafından verilen soru önergesini Hollanda Parlamentosu Uyum Komisyonu'nda, İçişleri Bakanı Guus Ter Horst ve Uyum Bakanı Eberhaard var der Laan yanıtladı. Laan, "Fethullah Gülen taraftarları, tamamen uyuma yönelik çalışma yaptıklarını söylüyorlar. Ancak biz, ,uyuma engel oldukları ve üyelerinin beyinlerini yıkadıkları' iddiaları ile devlet kurumlarından aldıkları yardımları da araştıracağız. Araştırmaları mayısa kadar sonuçlandıracağız ve komisyona bilgi vereceğiz" dedi.

Horst, yaklaşık üç ay önce göreve başlayan "Stalin" lakaplı Uyum Bakanı'nın aksine, araştırmalara ve istihbarat raporlarına göre Gülen hareketinin faaliyetlerinde uyuma engel olacak bir duruma rastlanmadığını, "laik devlet düzenini değiştirmek amacıyla örgüt kurmak" iddialarının, bir demokrasi ülkesi olan Hollanda için tehlike arz etmediğini söyledi.

Sosyalist Parti'nin milletvekili Saadet Karabulut ise Milliyet'e, "Hakkında birçok iddia bulunan Gülen hareketinin, hiçbir kontrole tabi olmadan kapalı kapılar ardında çocuk eğitmesi kabul edilemez" dedi.

Öğrencilerin iddiaları

Gülen hareketine ait yurtlar ve okulların bazı öğrencileri, geçen yıl Hollanda 1. kanalında yayımlanan NOVA adlı programda, yüzlerini gizleyerek, Gülen hareketini "içe dönük ve tutucu" diye yorumlamış ve beyinlerinin yıkandığını iddia etmişlerdi. Öğrenciler, Gülen'e ait olduğu ileri sürülen Cosmicus College adlı okulun yanı sıra HOGIAF işverenler örgütü ve Time Media Grup'a devlet desteği yapıldığını belirtmişlerdi.

...
http://www.etikhaber.com/content/view/71163/33/
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Cmt Şub 14, 2009 12:29 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ŞAKİRT
(Talebe veya ögrenci)

ANLATIYOR

Ben bir 'ortaokul şakirt'iyim yani en kıdemli Fethullah talebelerinden biriyim.

Aşağıda anlattıklarımı bizzat yaşadım.

Sizinle paylaşmak için yine kendim yazdım. 1990'lar ;

Orta birinci sınıftaydım ve Cuma namazlarına düzenli olarak giderdim. Beni aynı semtte bulunan okulumdan ve gittiğim camiden takip ederek fişleyen ve bir gün okul bahçesinde top oynamak bahanesiyle yanıma gelen o kişi ilk 'ağabeyim' idi. Daha sonra bana ve okuldan seçtikleri fen, matematik ve Türkçe derslerinin toplam notu 21(10'luk sisteme göre) olan arkadaşıma cami kütüpha nesinde ders vermek bahanesiyle yakınlık gösterdiler.

Yakınlık daha bir samimiyete dönüşünce evlerine davet ettiler.

Dersler evde devam etti.

Bu arada bizimle oyunlar oynuyor ve bol bol sohbet ediyorlardı. Baştan futbol içerikli bu sohbetler yavaş yavaş dini mevzulara geldi.

Allah'ı tanımak, namaz kılmak derken 'Öğretmenin Not Defteri' gibi kitapları okumamızı istiyorlardı.

Buna 'Sızıntı' okumaları ve adını henüz bilmediğimiz o hocanın banttaki ses kaydını toplu olarak dinlemelerimiz eşlik etti.

Bize yeterince itimat kazandıklarında o sesin 'Hocaefendi' ye ait olduğunu ve kendisinin çok 'mübarek' bir insan olduğunu anlattılar.

Artık 'işi' biliyorduk ve bize adam lazımdı.

Okuldaki arkadaşlarımızı nasıl 'kafalayarak' ağabeylerin huzuruna getireceğimizi öğrenmiştik.

Yıllar orta üçüncü sınıfa getirdiğinde bizi artık sınavlara hazırlanma vakti de gelmişti.

Bu tarihlerde Kuleli Askeri Lisesi'ne girmenin ne kadar önemli ve saygın bir iş olduğu sürekli telkin edil iyordu bize.

Derken tanıdığımız birkaç arkadaşımız orayı kazandı.

Biz ise devlet lisesine devam ettiğimizde okuldan arkadaş 'kafalamak' en büyük hedefimiz haline gelmişti.

Okulumuzun hemen yanında bulunan 'nur evi' ne ders çalışma bahanesiyle getirdiğimiz arkadaşlarımıza yemekler veriyor onları mümkün olduğunca bu evlerde tutmaya çalışıyorduk.

Bu kişilerle okulda ve başka yerlerde de 'ilgileniyor' yörüngemizden uzaklaştırmamaya çalışıyorduk.

Bunların durumlarını her hafta düzenlenen 'istişare' toplantılarında ağabeylerimize anlatıyorduk.

Onlar da bize ne yapmamız gerektiğini, hangi yolları adım adım takip etmemiz gerektiğini, yapmamız gereken jestlere ve takınmamız gereken mimiklere kadar anlatıyordu.

Yılsonlarında gelen 'Sızıntı koçanları' nı bitirmemiz ve onlarca, hatta yüzlerce kişiyi Sızıntı'ya abone etmemiz her birimizden bekleniyordu.

Biz ise kimisinin parasını kendi cebimizden vererek bu en kutsal yolda birbirimizle kıyasıya yarışıyorduk. Zaman aboneliği de yine bu şekilde cereyan ediyordu.

Haftada okumamız gereken Kuran miktarı, Risale-i Nur ve Hocaefendi Kitapları(Pırlanta Serisi) miktarı belliydi.

Bunlara ek olarak o zamanki adı 'Tuna Kırtasiye' olan 'NT Mağazaları'nda kaçak olarak çoğaltılan ve ağabeyimizin adını kullanarak arka bölümden aldığımız 'Hocaefendi Vaaz Kasetleri'nden de ağabeyimizin seçtikleri doğrultusunda dinlememiz isteniyordu. Bunların hepsinin ortak adı 'keyfiyet' idi. Bunu bir çetele halinde ağabeyimize her haftaki 'istişare' de sunmamız isteniyordu.

Hiç müzik dinlemezdik, kola içmezdik ve hep kumaş pantolon giyerdik.

Kız arkadaşımız asla olmazdı, okulda yüzlerine bile bakmazdık. Sokakta hep yere bakarak ve hızlı hızlı yürürdük.

Ağabeyimizin dedikleri ana-babamızdan önemliydi.

Mehmet Kafkas'ın 'Geçmişi Bilmek' ve 'Milli Mücadelede Öncüler' adlı kitaplarını okuyorduk.

Atatürk masondu, deccaldı.

Atatürk Kemal'di, Kemal Ağa idi.

Atatürk baş eğlencemizdi.



Okuldaki hocaların bazısı ' duruma uyanmıştı', biz 'tedbir dairesini' genişleterek okuldan çıkınca arka sokaktan dolaşarak nur evine gidiyorduk, içeri birer ikişer giriyorduk ve asla toplu çıkmıyorduk.

Bize göre iki çeşit adam vardı;

'müspet ve solcu'.

Solcunun bir adı da 'kom' du. Kom, 'komünist'in kısaltılmışıydı. Ve okuldaki bazı hocalar komdu. Özelikle de felsefeci.

Üniversite hazırlık dershanesi olan FEM'e lise ikinci sınıfta da kayıt yaptırdık.

Amaç hem iyi bir üniversite hem de 'hizmet' para kazansın idi.

Ortaokuldan beri ailelerimizi alıştırdığımız 'ağabeylerle ders çalışma' için onlarda kalmaya gitme faaliyetlerimize ayrı bir önem vermeye başlamıştık.

Bu kalma dönemlerine biz 'kamp' diyorduk.

Kamplarda ders çalışılır ve uzun vadeli projelerimizi ağabeylerimize anlatarak onların direktifleri doğrultusunda yaşamımızı planlardık. Ailelerimizle ağabeylerimizi ne zaman ve nasıl tanıştıracağımızı ve her iki tarafın ne yapması gerektiğine varıncaya kadar her şey planlanırdı.

Öyle k i tüm bu insanlara bir üstündeki 'not' verirdi.

Evlerin bir imamı vardı, yani evden sorumlu olan kişi. İki ya da üç ev bir semte ve semt imamına bağlıydı.

Semtler bölgelere, bölgeler büyük bölgelere, büyük bölgeler ilçelere, ilçeler şehirlere, şehirler ülkeye, ülkeler kıtalara, kıtalar da en sonunda Hocaefendi'ye bağlıydı.

Hatta öyle ki O Muhterem Zat'a Dünya yetmez ve evrende başkaları da varsa oraları da 'hizmet'e katmak için ne gerekiyorsa yapılmalı idi.

Bu insanların hepsi birbirini denetler, not verir ve bir üstündekine durumu iletirdi. Yani şıkır şıkır işleyen koskoca bir sistem vardı.

Lise sonda FEM'in yurdunda kalmaya başlamıştık.

Çekebildiğimiz kadar arkadaşı FEM'e kayıt ettirmiştik nasıl olsa sonra 'ilgileniriz' diye.

Yurtta, odadaki durumdan pek haberi olmayan diğer kişileri de namaz kılma, çay içme ve türlü türlü bahanelerle yanımıza çekmeyi başarıyorduk. Yani ağabeylerle danışıklı dövüş şeklinde 'adam kafalama' tüm hızıyla d evam ediyordu.

Her birimizin 'ilgilendiği' arkadaşlar da zamanla 'şakirt' olma yolunda ilerliyordu.

Ağabeylerimizin düzenlediği maçlar, mangal partileri, çiğköfte partilerine artık not ortalamasına falan da bakmaksızın İslami görüşe yakın ailelerden çocukları seçerek getiriyorduk.

Kola serbest oldu, kot pantolon giydik.

28 Şubat sürecinde Hocaefendi'nin video ve ses kasetlerini, kitaplarını evlerden alarak kendi evlerimizde sakladık ve evlere Atatürk ile ilgili kitaplar doldurduk.

Evlerin çoğu yer değiştirdi.

Bazı ağabeylerimiz 'tedbir' gereği takma isim kullanmaya başladı.

Cep telefonlarının pilini istişarelerde söktük. Telefonda 'Hocaefendi, hizmet, sohbet' gibi kelimeleri kullanmayı yasakladık.

Bunların yerine 'maç yapmak, çay içmek, çorba içmek' gibi önceden kodladığımız filleri kullanmaya başladık. Aslında yapılan her şey 'istişare' adı altında yukardan gelen emirl erin bize verildiği toplantılarda kararlaştırılıyordu.

Yani 'istişare' yoktu, belki teferruatta vardı, ama her şey bir emir zinciri vasıtasıyla bizim önümüze konuyordu.

2000'ler ;

Üniversiteye girince artık biz de 'ağabey' olmuştuk. Evlerde kalmaya ve sistemi bizzat kendimiz daha büyük sorumluluk üstlenerek yürütmeye başlamıştık.

Talebelerimiz vardı, onlarla ilgileniyorduk.

Aksiyon okuyorduk, artık bandrollü ve sakıncalı yerlerinden temizlenmiş Hocaefendi kasetlerini koli koli alarak herkese ama herkese dağıtıyorduk. Hocaefendi hakkında yine 'hizmet'in başka yayın evlerinden çıkmış kitapları 'mütevelli olmuş esnaf ağabeylerimizin' katkılarıyla kolilerce alıp dağıtıyorduk.

Kitaplar binlerce satıyordu.

Ramazanda zekât, kurban bayramlarında deri topluyorduk, kurbanlık parası topluyorduk.

Amerika'dan, Hocaefendi'nin yanından gelen ağabey gelmişti bir seferinde.

O anlatıyordu biz ağlıyorduk.

Ardından adam başına toplayacağı büyükbaş kurbanlıkların sözünü almaya ve kayıt ettirmeye başlamıştı.

Her birimizden 60-70 belki de 100-120 büyükbaş kurban parası getirmemizi istiyor ve pazarlık bu rakamlardan açılıyordu.

Bazı tanıdıklarımızın yaptığı hiçbir iş yoktu.

Evde de kalmazdı.

Sonradan bu kişilerin görevinin 'çok özel' olduğunu öğrendik.

Bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne girmek üzere olan öğrencilerle askeri okuldayken 'ilgileniyorlar' idi.

Hocaefendi'nin 'en önemli on görevden biri' saydığı bu iş için seçilmiş insanlardı.

Hepimizin en nefret ettiği yer Ordu idi.

Bir toplantımızda bir ağabeyimizin Ordu, Danıştay ve diğer 'solcu' kurumlar için yaptığı tanımlama ilginçti.

Ağabeyimiz bu gibi kurumlar için 'artık fitne kurumlaşarak üzerimize geliyor, biz de bir an önce kurumlaşarak karşı koymalıyız' diyordu.

Gazetemizi sürekli okumamız gerektiği de bir diğer telkin idi.



Özkök Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olacağı günleri ip ile çekiyorduk.

Aksiyon Dergisi'nin bir sayısında 'Ergenekon' diye bir grup kapak yapılmıştı.

Bu sayıdan çok sayıda fotokopi çekerek hepimizden okumamız istenmişti.



Yazıda, devlet içinde gizli bir birimin oluşturulduğu ve bu birimin amacının Arjantin benzeri sosyal patlamaların önüne geçmek, devlete zarar verebilecek oluşumlara müdahale etmek olduğu yazılıydı. Ağabeylerimiz bunun bize de müdahale edeceğini söyled iler.

Bu benim için bir dönüm noktasıydı.

Biz bu devletin bekasına, milletin dertlerine derman olmaya çalışmıyor muyduk?

Bizi solcular engellemiyor muydu?

Bizim mücadelemiz iman kurtarmak değil miydi? Bize ne toplumsal patlamaların önüne geçmek ve devleti korumak için kurulmuş bir gizli teşkilattan?

Devlet hepimizin devleti değil miydi, neden korumasınlar ki?

Hem bize ne diye düşman olsunlar ki?

Uyanışım;

Artık her şey saçma geliyordu bana.

Biz bir emir kuluyduk ve ne denirse yapıyorduk.

Çünkü toplu olarak cennete girecektik.

Sorgulama yoktu,

körü körüne bağlanma ve emri ne kadar çabuk yerine getirdiğine bağlı olarak sahte bir samimiyet vardı.

Ama bu sahtelik genellikle bize emir verenler ve onların üstünden başlıyordu.

Tabanı samimi ve bir o kadar da cahil (beyni etkisizleştirilmiş anlamında) insanlar oluşturuyordu.

Bu insanlar dü rüst, çalışkan ve edepli insanlardı.

Ama uyuyorlardı.

Üstelik biz uyutmuştuk yıllarca çocuklarını, kendilerini, karılarını, tüm yakınlarını.

Sırf 'solcularla' inatlaşma uğruna yaptığımız birçok saçma iş vardı.

Bunlara en iyi örnek Yeni Yüzyıl gazetesinde Hocaefendi'nin röportajının çıktığı zamandı.

Bu gazeteyi sırf solcular 'Hocalarının röportajına bile sahip çıkmıyorlar' demesinler diye balya balya aldık ve Zaman gazetesinin depolarında çürümeye bıraktık, sonra da imha ettik.

Bazı yerlerde Zaman gazetesinin içine koyarak dağıtıldığını duyduk.

Gazete hiçbir yerde bulunmaz olmuştu.

Üç günlük röportajı on beş güne yayarak ve tirajını da ona katlayarak gazete büyük kar etti sayemizde.

Bir sefer de Süleyman Demirel'in Fatih Üniversitesi'nin açılışında 'burayı doldurabilir misiniz' demesi üzerine iş-güç, okul-sınav demeden koştuk ve doldurduk orayı.

Hocaefendi istiyor diye daha yeni okuduğumuz kitapları bir kere daha okuduk.

Hocaefendi çağırıyor diye pılımızı, pırtımızı topladık Amerika'da yaşamaya gittik bazılarımız.

Buna da 'hicret' deniyordu.

Bir keresinde, bir arkadaşıma giden biri hakkında ne zaman döneceğini sorunca bana güldü ve dedi ki 'hicret bu, dönmek olur mu'.

Benim bildiğim hicret sayfası dinen kapanmıştır.

Hele Türkiye gibi ibadetlerinizi rahatça yapabildiğiniz bir ülkede.

Merakım şu:

Türkiye'de halkın %99'u Müslüman.

Amerika ise kendi deyimiyle Müslümanlara karşı bir haçlı savaşı başlatmış durumda.

Nasıl oluyor da burada rahat olunamıyor lakin orada istediğimizi yapmamıza izin veriliyor?

ABD her yere ajanlar sokarken, iki kişi bile kendi karşısında ciddi bir şeyler yapmaya kalktığında haberi olurken bu nasıl denli büyük bir oluşuma müsaade ediyor?

Üstelik bu oluşumun biricik görevi insanları Müslüman yapmak iken. ABD'nin yoksa insanları Müslüman yapmak gibi bir gizli amacı mı var?

Yoksa Hocaefendi ABD'nin de mi üzerinde büyük bir güce sahip ki bizimle uğraşamıyor?

Garip işler bunlar.

Bizden ABD'ye hicret etmemizi Fatih Koleji'ndeki bir barkovizyon gösterisi sonrası Hocaefendi'nin yanından gelen bir ağabey istemişti.

Ben de düşünmüştüm; bu resmen bir beyin göçü ve sermaye göçü...

O zamanlar Hocaefendi için evden bile dışarı çıkmıyor denmişti.

Ağabeylerimiz diyormuş ki 'hocam zaten çok hastasın, bari bir çık bahçede dolaş' ama Hocamız hiç çıkmıyormuş.

Aynı yıllarda yesil.org adlı internet sitesinde Hocaefendi'nin boy boy dışarıda çekilmiş resmi yayınlanıyormuş da haberimiz yokmuş.

Biz Hocamız'a üzülüp dua etmekle vaktimizi geçiriyorduk. Bir de tabi gelen emirleri eksiksiz yapmakla.

Hocaefendi'nin Latif Erdoğan'a yazdırdığı 'Küçük Dünyam' adlı kitabından en az bir kere yazılı sınav olmamış şakirt tanımıyorum ben.

Anlamadığım bir nokta da bu işte.

Yani sen ta Amerikalardan 'diğergamlık' üzerine, 'hizmette önde mükâfatta geri durma' üzerine göğüslerimize salvolar savur, sonra da çıkıp kendini anlatan kitaptan bizi belki beş belki on kere imtihan et.

İmtihan Dünyası' bu olmasa gerek.

Halen 'hizmette' aktif olan ve son derece de teslimiyetçi bir arkadaşım bir seferinde şunları söylemişti, ben de yanlışı o zaman fark etmiştim: 'ne bu Hocaefendi, Hocaefendi ya... Allah var, Peygamber var ya'

Hocaefendi, Hocaefendi, Hocaefendi...

'Hocaefendi ne diyor bu konuda, Hocaefendi'nin çok mühim tespitleri var bu konuda, Hocaefendi bugün ne diyor, Hocaefendi'nin dediklerini artık herkul.org sitesinden günü gününe takip edebileceğiz arkadaşlar, Hocaefendi çok ciddi uyarıyor,

Hocaefendi çok mübarek, Hocaefendi bizzat ilgilenmiş,



Hocaefendi adını bizzat kendi koymuş, Hocaefendi derhal yapılsın istemiş, Hocaefendi, arkadaşlar dikkatli olsun demiş, Hocaefendi, arkadaşlar artık evlensin demiş, Hocaefendi, çocuk yapın demiş, Hocaefendi, İŞHAD'ı güçl endirin demiş, Hocaefendi, gazete tirajının bu haliyle karşıma çıkmayın demiş, Hocaefendi başı açık 'ablalar' la da evlenilsin istemiş, Hocaefendi, bir dua etmiş maçın ikinci yarısı Galatasaray iki gol atarak Real Madrid'i devirmiş, Hocaefendi, Allah depremde İkitelli Medyası'nı 'çiftetelli' gibi sallardı ama içlerinde mübarek gazeteler de var demiş, Hocaefendi üzülmüş, Hocaefendi çok kederlenmiş, Hocaefendi hastalanmış, Hocaefendi, Asya Finans Kredi Kartı alın demiş; Ulusal Televizyon ihalesi yapılacağı gün Asya Finans'ın kasasında o kadar para yokmuş, para lazımmış, Hocaefendi şunu demiş, Hocaefendi bunu demiş...

' Bu konuşma tarzına sıradan bir 'ışık evi'nde her gün rastlayabilirsiniz.

Nurettin Veren'e gelince; 'o ne pis bir adam öyle, tipi kayık, pis bir çıkarcı o, yalancı herifin teki' gibi yakıştırmalar yapıyorlar.

Ve size şu kadarını söyleyeyim, bu insanları asla şartlandırıldıkları haricince bir şeye inandıramazsınız.

Belki size abartı gelir ama ben biliyorum ki Hocaefendi bugün atlayın ve ölün dese sayıları binlere varabilecek kadarı bu emri de hiç çekinmeden yerine getirir. Nurettin Bey bu konuda ne söylese azdır. Hiçbir şey bu gerçek kadar sıra dışı değildir, yine bu gerçeğin tasvirleri bile.

Sonuç ;

Aklı başında herkesin de anlayabileceği gibi bu bir karşı devrim örgütlenmesidir.

Devlet içinde koskoca bir devlettir.

ABD ve AB çıkarlarına koşulsuz hizmet etmektedirler.

Ayrıca birçok yerde yazıldığı gibi dergileri, radyoları, televizyonları, üniversiteleri, vakıfları, ışık evleri vs. her şeyleri vardır.

Öyle ki savcıları, kaymakamları, valileri, emniyet müdürleri, öğretmenleri, doktorları, istihbaratçıları (ki bu konuya doymak bilmeyen bir iştahla yanaşmaktadırlar),askerleri, milletvekilleri, bakanları vardır.

Hemen hemen her büyük partinin de desteği ile bu noktalara gelinmiştir.

Bence yegâne çözüm bu örgütün tüm malvarlığına el konmasından geçer.

Ama sorun şu ki; kim koyacak?

Diğer insanlardan tüm bu olan biten son derece profesyonelce saklanmaktadır.



Hatta çıkan yalan haberler bile buna en güzel şekilde hizmet etmektedir.

Yok, Fethullah komandoları varmış; yok, kendilerini patlatacaklarmış, yok, hücre evleri varmış; tabancalar, tüfekler, bombalar varmış...

Bu atmosfer onlara en çok yarayan ortamı oluşturuyor ve kendilerinin terörist olmadığını 'muhabbet fedai'leri olduğunu insanlara yaymalarına yarıyor.

Bu kişilerin ne yapmaya çalıştıkları çok iyi bilinmeli ve o kanaldan mücadele verilmelidir.

Örgüt deşifre edildiğinde, ABD yerine başkasını bulmak için faaliyete geçecektir ve bu zannımca on yıl on beş yıl kadar bir zamanı alacaktır.

Bu bir bölünme süreci olarak da yansıyabilir Fethullahçılara.

Çünkü kurulu mekanizma en güzel şekilde işletilmektedir.

Bir daha böyle bir mekanizmayı kurmak çok çaba gerektirir.

Bölüp bir kısmını yine ABD emriyle kamuoyunda kötülemek diğer kısmıyla yola devam etmek ile de bu mücadeleyi verebilirler.

Her ne yapılacak ise bu darbeden hemen sonra yapılmalıdır.

Yani bir daha güçlenmesine fırsat verilmeden 'meydana getirdiği boşluk' doldurulmalıdır.

Ama dediğim gibi ilk iş; oyunu açığa çıkarmak ve 'Ağababası' olan ABD'nin işlerliğini yitiren bu beşinci kolunu gözden çıkarmasını beklemek olacaktır...


Mesut Günsev



Lefkose´den... Telefon numaralarini da vermis. Ama biz yayimlamiyoruz
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Per Arl 05, 2013 8:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Tayyip – Fethullah Gülen Ve Pkk

ALINTI : ERTUGRUL KALAFAT


Tayyip demek Devlet demek mi,
Fethullah GÜLEN cihan hükümdarı mı,
Apo denilen alçak yeni Cumhuriyetin kurucu reisi mi,
Bu nasıl bir yönetimdir ki, parti kuran koca koca adamlar icazet almak için Amerika ya koşmayı adamlık zannediyorlar.
Haksz ve hukuksuz bir şekilde insanlar içeride zorunlu ikamete tabi tutulurken ”En büyük benim” diyerek başlattıkları bu güç gösterisi ve menfaat çatışmasıyla Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah GÜLEN nereye varmak istiyor acaba?
Türkiye’yi Türksüz bırakmak için ortak operasyonlar yapmadınız mı,
Hatta ”Elimde fırsat olsa, mezardakileri ölüleri de kaldırır, AKP ye oy verdiririm” diye Pensilvanya’dan buyruk verilmedi mi…
Medya yı ortaklaşa paylaştınız,Yargıda ortaklaşa kadrolaştınız.
Ortaklaşa mazlumların ahını aldınız.
Sahte gözyaşları dökerek milleti kandırdınız.
Cemaatin siyasi kadrolar da giderek güçlenmesinden tedirgin olan Recep Tayyip ERDOĞAN şimdi bir U dönüşü ve bir ters takla atarak cemaatin hayat kaynağı olan Dersaneleri ve Özel okulları dönüştürmek ve kontrolü altına alarak orada yetişen gençliği kendi tabanına kaydırmayı planlıyor.
Peki bu hesap tutar mı..Hiç zannetmem.Arkasına CIA ve israil’e dayamış olan Fethullah GÜLEN’İ değil, Recep Tayyip feriştahı olsa bitiremez.Çünkü Papa ile elele gönül gönüle vererek başlattıkları Ilımlı islan projesi Recep Tayyip ERDOĞAN’ın siyasi menfaatlerinden ve ikbaldeki beklentilerinden daha önemlidir.
Recep Tayyip ERDOĞAN turnosol kağıdı gibi kullanılıp çöp kutusuna atılabilir ama Cemaat önderi fethullah GÜLEN kendi ifadesiyle,Tanrının aciz bir kulu olarak(?) Hristiyan haçlı dünyasına hizmet etmeye mütamadiyen devam edecektir.
AKP de yakın bir gelecekte ANAP gibi tarihin karanlık derin sularına gömülecektir.AKP de siyaset yapan milletvekili,Bakan ve yöneticilerin hiç birisi hayırla yad edilmeyecektir.Onlar birer demokrasi kahramanı değil, PKK nın siyasi ortağı olarak nefretle anılacaklardır.
Ancak Türkiye ye verdikleri zararı telafi etmek te maalesef kolay olmayacaktır.Türklüğü ayaklar altına alan,Türk Milletinin değerlerini ortadan kaldıran, Atatürk ilke ve inkilaplarını bozup dağıtan bir siyasi parti olarak AKP hakkında başta yüce divan olmak üzere bağımsız mahkemeler de vatana ihanetten dava açacaktır.
Allah’ın izniyle Türk Devleti’nin yeniden inşa edileceği günler uzak değildir.
”Ne mutlu Türküm diyene” sözünü gururla haykıracağız o gün de….






VATAN´I ve BAYRAĞI için ŞEHİT olan KAHRAMAN Mehmetçiklerimizi, rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. AZİZ RUHLARI ŞAD OLSUN... "Sizleri tahminlerin daha ötesinde seviyoruz"

ALLAH(c.c.) emanet olunuz

ALLAH (c.c.) TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN (ÂMİN)
TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN (ÂMİN )
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
-ULKUCU-GARDAS-
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 10, 2004
İletiler: 395
Şehir: İSTANBUL

İletiTarih: Pts Arl 16, 2013 10:46 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Hizmet’in ağlayanı

‘Hizmet’in güleni

‘Hizmet’in hocası

Hizmet’in derneği

‘Hizmet’in vakfı

‘Hizmet’in zekâtı

‘Hizmet’in fitresi

‘Hizmet’in talebeleri

‘Hizmet’in okulları

‘Hizmet’in yurtları

‘Hizmet’in dershaneleri

* * *

‘Hizmet’in televizyonları

‘Hizmet’in gazeteleri

‘Hizmet’in dergileri

‘Hizmet’in radyoları

‘Hizmet’in kadroları

‘Hizmet’in arsaları

‘Hizmet’in tarlaları

‘Hizmet’in bahçeleri

‘Hizmet’in zeytinlikleri

‘Hizmet’in paraları

‘Hizmet’in bankaları

* * *

‘Hizmet’in etkileri

‘Hizmet’in tepkileri

‘Hizmet’in kasetleri

‘Hizmet’in sızmaları!

‘Hizmet’in görüntüleri

‘Hizmet’in şantajları

‘Hizmet’in davaları

‘Hizmet’in bakanları

‘Hizmet’in vekilleri

* * *

Hizmetin istihbaratı!

‘Hizmet’in Emniyeti!

‘Hizmet’in savcıları!

‘Hizmet’in hâkimleri!

‘Hizmet’in Ordusu!

‘Hizmet’in iktidarı!

‘Hizmet’in devleti!

* * *

Basında konuşulanlar bunlar ama konuşulmayan bir şey var.

O da ‘Hizmet’in dini…

Sahi bu ‘Hizmet’in dini ve imanı var mı?

OLMAZMI DİNİ PARA İMANI PARA



VATAN´I ve BAYRAĞI için ŞEHİT olan KAHRAMAN Mehmetçiklerimizi, rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. AZİZ RUHLARI ŞAD OLSUN... "Sizleri tahminlerin daha ötesinde seviyoruz"

ALLAH(c.c.) emanet olunuz

ALLAH (c.c.) TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN (ÂMİN)
TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN (ÂMİN )
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1