Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Yildiray Cicek´ten
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 8 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Sal May 16, 2006 5:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Biraz da vatana tecavüz edenlere bakın !





Magazin haberleri ile üzeri örtülen gerçek ve tehlikeli gelişmeler, büyük hızla büyümektedir.
Türkiye, tarihinin en büyük dönüm noktasını yaşarken, Türkiye'yi uyutmaya çalışan ve bu manada propaganda araçlarını ellerinde tutanlar, 'Gamze Özçelik'e tecavüz edeni bulma' adına seferberlik başlatmışlardır.
Gerçek gündemi gölgeme çabası içinde olanlar için Gamze Özçelik, güzel malzeme olmuştur. Bu malzeme üstüne "Başbakan'a ekmek arası suikast" olayı da öylesine güzel olmuştur ki, sormayın gitsin…
Türkiye bir taraftan Gamze Özçelik'e tecavüz olayında dedektiflik rolüne soyundurulurken, diğer taraftan da Başbakana suikast düzmecesi ve komplo teorileri ile resmen oynatılmaktadır.
Toplumunun milli ve manevi değerleri hedef alan olaylara hassasiyeti adeta köreltilmektedir.
Toplumumuz PKK, Kıbrıs, Kerkük, Musul, Telafer, sözde Ermeni Sorunu,3 Ekim, özelleştirme, eğitim, ekonomi gibi meselelerde ve kısaca AKP tehlikesi karşısında tepkisiz, bilgisiz ve kayıtsız hale getirilmek istenmektedir.
Medya hâkimiyetini oluşturan akıl hocaları, bu sistemi yıllardır yapıyorlar, uyguluyorlar ve kısmen de başarılı olmuş durumdadırlar.
Bu duruma geçtiğimiz gün Akşam Gazetesi yazarı Güler Kömürcü'de isyan etmiş ve kendisinin milli konuları içeren röportajının bir sitede 9 bin kişi, Gamze Özçelik ve M.Ali Birand arasındaki diyalog haberinin ise 14 bin kişi tarafından okunmasına serzenişte bulunarak, şunları söylemiş:
"Benim söylediklerim sıkıcı değil mi? Vatanınız, istikbaliniz adına güncel haberleri, akıl oyunlarını okuyup da ne yapacaksınız?!. Manken Gamze'nin özel hayatına dair dedikodular var iken...
O halde, ben niye her şey vatan için diyorum, ben niye -söz konusu olan Türkiye ise kalan teferruattır- ülküsüne inanıyorum, bravo sana ey okur, benim derdim sana akıl oyunları oynatmak, senin önceliğin de 'manken GAMZE'nin yatak odası notlarını okumak.'
Maalesef toplum böyle bir yönelişe bilinçli şekilde yönlendiriliyor. Türkiye'nin yatak odasına işbirlikçilerin yardımı ile emperyalistler doluşurken, toplumun hassasiyeti Gamze Özçelik gibilerinin odasında hapsediliyor.
Magazin haberleri, toplum için uyuşturucu etkisi göstermektedir. Bu uyuşturucunun en çok etkisini ise, milletin değerlerine tecavüz edip, vatanı satışa çıkaranlar değerlendirmektedir.
Türk milleti, kendi namusu ve geleceği için bunu görmek zorundadır. Gamze Özçelik gibilerine tecavüz edenleri değil…
Milli meseleleri konuşunca sıkılan toplum, magazin haberleri karşısında ağzının suyu akmamalıdır. Türklük kan ağlarken, Hülya Avşar'ın, Gülben Ergen'in, Gamze Özçelik'in özel hayatlarında ortaya çıkan ahlaksızlıklara ağlayıp-sızlamamalıdır… Ağlanacak bir durum varsa, o da ahlaksızlığın prim yaparak, gündemde çözüm aranması gereken gerçek meseleleri perdelemesidir.
Ey milletim uyanda, 'Tecavüzcü Çoşkun' kılığında bizi ABD ve AB'ye pazarlayanlara bak…
Uyanda, namusuna uzanan kirli elleri gör ve kökünden kırmada gecikme…
Vatan, bayrak, devlet sana namustur, namusuna sahip çık ey Türk…

Yıldıray Çiçek

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Sal May 16, 2006 10:43 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yaşlanınca değşmiş!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, D-8 toplantısı için Endonezya'ya gitmeden önce, Avusturya'daki üniversitelerde okuyan Türk öğrencilerle basına kapalı bir toplantıda sohbet etti. Recep Tayyip Erdoğan, bu sohbet toplantısında bol bol eleştiri aldı. Bu eleştirilerin başında da özellikle ABD-Türkiye ilişkilerinde, 'AKP'nin politik acizlikleri yer aldı.
Recep Tayyip Erdoğan, kendisine yöneltilen; "Irak bombalanırken ABD'ye destek verdiniz, yanında yer aldınız. Şimdi İran'a saldırı gündemde. ABD, İran'a saldırırsa Türk askerini İran'a gönderecek misiniz? Neden ABD'ye destek veriyorsunuz?" sorusuna, "Ben de senin gibi gençken heyecanlıydım. Şimdi 52 yaşındayım. 75 milyon Türk halkının çıkarlarını düşünmek zorundayım. Sonrasını da iyi hesap etmek zorundayız. Ne getirir, ne götürür iyi tartmalıyız. Devlet yönetiyoruz. Realist politikalar şart, gerçekleri görmek ve Türkiye'nin çıkarlarına göre hareket etmek lazım. Kızgınlıklarla hareket edemeyiz. Tek başıma bu kararı vermem. BM kararlarına uyarız." şeklinde cevap vermiş...
Demek ki, Recep Tayyip Erdoğan, genç olduğu, heyecanlı olduğu dönemlerde, Türk Milleti'nin çıkarlarını düşünen birisi olmamış... Allah'tan yaşı 52'ye gelince, Türk Milleti'nin çıkarlarını düşünmek(!)için büyük çaba harcayan birisi olmuş...
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin çıkarlarını o kadar düşünen, bu uğurda o kadar çırpınan birisidir ki, kendi danışmanını ABD'li yetkililere gönderip; "Tayyip'i delikten süpürmeyin, bu adamı kullanın" diye yalvartmıştır.
Bu aşağılanarak pazarlama yapılmasının tek nedeni, Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşının 52 olması ve Türkiye'nin çıkarlarını düşünen o yüksek duygusudur(!)
O duygu ile yaptığı her hesap, attığı her adım Türkiye'ye darbe olsa da, onun yaşı 52... O artık gençler gibi heyecanlı davranmıyor.
Recep Tayyip Erdoğan, realist politikaları ile Türkiye'ye kan ağlatıyor ama herşeyin farkında olan Avusturya'daki üniversitelerde okuyan Türk öğrencilere nutuk atıyor.
Örnek verecek olursak Kıbrıs'ı, Kerkük'ü, Musul'u vererek, 11 Türk askerinin başına çuval geçirildiğinde, adeta ABD'den özür diler hale gelerek, realist politikaları gösteren Recep Tayyip Erdoğan, sorulara cevap vermek yerine, sorulara kılıf bulmuştur.
Aslında öğrenciler duyarlı bir soru yöneltmişler ama ABD'li yetkililere "Tayyip'i delikten süpürmeyin, bu adamı kullanın" diyen bir danışmanın aklıyla siyaset yapan bir kişiye de "Neden ABD'ye destek veriyorsunuz?" deme mantıksızlığını da göstermişlerdir. Alan memnun, veren memnun iken, öğrencilerin bu sözleri dışarıdan gazel okumak gibi bir şey olmuştur.
Müslümanların başına bombalar yağarken, bir vazife alıp, ABD tarafından kullanılmayı isteyen Recep Tayyip Erdoğan'ın anlayışı, yaş 52 olunca böyle siyasi bir seyir izlemektedir.
Yaşlandıkça değişen Recep Tayyip Erdoğan, umarım iktidarda değil evinde yaşlanmayı sürdürür.
ABD tarafından kullanılmak isteyen Recep Tayyip Erdoğan, BOP Eşbaşkanı(!) olarak evinde raporlar hazırlayarak, ABD askerlerine dualarına devam ederek, hedefine ulaşabilir.
Çünkü Recep Tayyip Erdoğan ilk seçimde, evinde oturacak sonuçla karşılaşacaktır.
Anlaşılan odur ki, Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşlanmasını sağlayan her gün, her saat Türkiye'nin aleyhine olacaktır.
Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşı 52'ye gelmiş ama Türk siyasi hayatında Türkiye'nin çıkarına yönelik bir tane hamleye imza atmamış… Türkiye'nin içinde bulunduğu kaosun baş sorumlusu haline gelen, bu iktidarın sahibi Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye hizmet etmek yerine, Türkiye'yi kendi iktidarı aracılığı ile yabancılara kullandırtma hevesindedir.
7'den 77'ye Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarının gerçek yüzünü herkes öğrendi.
Avusturya'da okuyan Türk öğrenciler bile, sordukları sorularla Başbakan'ı köşeye sıkıştırmışlardır.
Recep Tayyip Erdoğan, demek ki sen yaşlanınca hiç çekilmez hale geliyorsun… 'Niye?' deme, Türkiye'yi yönetim tarzın ortada değil mi? Gerçi gençliğinde ne hayır gördük ki...


Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Sal May 16, 2006 10:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

BUNLARI GERÇEK KİMLİĞİ İLE SUÇLAYIN!



Türkiye mevcut iktidar tarafından yağmalanmaya ve talan edilmeye devam ediyor. AKP’nin kokusu öyle bir çıktı ki, bu koku tüm Türkiye’yi sardı.

AKP’nin çöküşü hızla devam ederken, medyanın da bugüne kadar çok büyük destek iken, şimdi bunların çarşaf çarşaf yolsuzluk haberlerini yayınlamaya başlaması, gidiş biletlerinin ellerinde olduğunu gösteriyor.

Medyanın, AKP’ye yaranmak için ilk günlerden itibaren verdiği desteği, yavaş yavaş geri çekilmeye başlanmıştır.

Çünkü, artık kral çıplaktır. Çıplaklığı örtmeye artık hiçbir elbise boyu yetmemektedir.

O AKP’ye yağ damlayan kalemler, yağlarını kısmış, AKP’nin çöküşüne serzenişlerde bulunmaktadırlar.

Biz daha AKP kurulmadan, gelinen şimdiki noktayı o günlerden işaret etmiştik...

Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, yola çıktığı kadrosu ile ilgili yaptığımız tüm yorumlar, kelime kelime adresini bulmuştu.

Yanıldığımız bir tek hadise bile gösteremezsiniz.

Milli Görüş gömlekli halleri de, ‘Haçlı cübbeli, Yahudi Cesaret Ödüllü’ halleri de hep bizi haklı çıkartan, davranışlarla doludur.

AKP’nin ne Müslüman değerlerle, ne de Türklükle ilgili kaygısının ve hassasiyetinin olmadığı gayet iyi anlaşılmıştır.

Çöken AKP’ye medya üzerinden ve çeşitli kişi ve kurumlarla yapılan bazı eleştirilerde, bitkisel hayattaki AKP’ye bir nevi besin kaynağı olmaktadır.

İslam istismarı ile gelmiş, İslami değerleri kullanmış bir iktidarın, İslamı savunan bir mekanizma olarak gösterilmesi, bunların ekmeğine yağ sürmektedir.

Bu bir kısım muhalefetin aptallığı, bu en büyük strateji hatasıdır. Kim bilir, belki de bilinçli bir şekilde, gizli bir destek için öyle göstermeye çalışmaktadırlar.

28 Şubat süreci ile bu manada bilinçli-bilinçsiz bir şekilde mazlum ve mağdur duruma düşürülen milli görüşcüler (Haçlı Cübbeli ve Yahudi Cesaret Ödüllü olanlar kastımız), birden bir bakmışsınız kendilerini ABD’nin kucağında buldular. Türkiye’de çözdükleri bir tane mesele yokken, ABD ve AB için her meseleyi çözmek için öne atılmaktadırlar.

Gel-gör ki; kendilerini Hıristiyan âleminin hedefleri, Yahudilerin arzuları yönünde hizmete adamış bir iktidar, bazı şapşallar tarafından “İslamcılıkla” suçlanarak, adeta ödüllendiriliyorlar.

Beyler, bayanlar çarpık anlayışlarla bunları suçlayıp, insanların inançlarını rencide etmeyin…

Laiklik, insanlarımızın inançlarını korumakla sorumludur. Kimse, bunu kullanarak inançlı insanları aşağılamamalıdır.

AKP ve benzeri zihniyetlere yıllardır, istismar kapısı açan bu tür davranışlardır.
O yüzden nefesi tükenmiş, maskesi düşmüş, attığı her adımın ne amaç taşıdığı, herkes tarafından bilinen AKP’ye nefes kazandıracak hamlelerden uzak durulmalıdır.

AKP, Türkiye Cumhuriyeti tarihine gelmiş en siyasi tehlikedir. AKP bütüncül değerlendirilmeli ve AKP’nin en çok sevdiği ‘İslamcı gösterilmek’ eyleminden uzak durulmalıdır. Yoksa AKP, kendilerine bu yönde gelen eleştiri ve suçlamalara ellerini ovuşturarak karşılamaktadır. AKP, ‘keşke hergün böyle suçlansak’ diye beklemektedir.

AKP çöküyor, AKP bitiyor, ona bu şekilde yardımcı olmayı bırakın…
Bana Recep Tayyip Erdoğan dendiği vakit, ‘Haçlı Cübbeli, Yahudi Cesaret Ödüllü’ birisi aklıma geliyor. Sizin aklınıza gelenin, aklınızla alakası yoktur.


Yildiray Cicek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Çar May 17, 2006 12:05 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kod:


Okuyunda gülün!   
 
Şahsen artık ben, gülmek için Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarını takip ediyorum. İlk işim televizyon, gazete ve İnternet sitelerindeki Recep Tayyip Erdoğan'a ait konuşmaları takip etmek oluyor.
Ne mizah dergileri,ne komedi filmleri onun kadar gülmeme etkisi olmuyor.Recep Tayyip Erdoğan'ın bu özelliğinden yararlanırken,onun bu ülke için nasıl bir tehlike ürettiğini de büyük özenle takip etmekteyim.Sakın yanlış anlaşılıpta,"Türk milliyetçisi Yıldıray Çiçek,Recep Tayyip Erdoğan'ın attığı adımlar karşısında sadece gülüyormuş" gibi bir anlam çıkarılmasın...
Olduğu gibi görünmeyen,göründüğü gibi olmayan birçok kişi yazılarımıza çeşit çeşit yorumlar yaparken,bunu da açıklamak bir dipnot olsun isterseniz...
Geçtiğimiz gün yine,Recep Tayyip Erdoğan'ın güne yerleşen açıklamalarını takip edip,yeterince mizahi yön yakalamışken,günün bitmesine yakın bir saatlerde Recep Tayyip Erdoğan'ın isminin geçtiği yeni bir mizah haberi de İspanya'dan geldi.Recep Tayyip Erdoğan'ın birçok konuşması mizaha katkı sağlarken,İspanya'nın önde gelen gazetelerinden ABC'nin,Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazmış olduğu bir yazıda "Yeni Atatürk mü?" demiş...
Recep Tayyip Erdoğan'ın ve kadrosunun vatana ihanet suçlaması ile ilgili 'yüce divana' gidecekleri artık yüksek sesle dillendirilirken, R.T.E'ye "Atatürk" sıfatı vermeye çalışan İspanya'nın bu tutumuna gülmeyipte,ne yapabiliriz ki?
3 Kasım 2002 tarihinden bu yana yaşanlar hep gözümün önünden geçiyorda,Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kemiklerini, Recep Tayyip Erdoğan kadar sızlatan bir başkası devlet yönetiminde bulunmadığını bir kez daha acı bir şekilde anlıyorum.Bulunması da mümkün değildir.
İspanya'nın ABC isimli gazetesi de,herhalde Türk milleti ile dalga geçmenin yada hakaret etmenin yolunu böyle buluyor.
ABC ayrıca "Atatürk'ü gölgeleyen tarihi bir şahsiyet çıkması çok zor ancak buna yaklaşabilecek birisi varsa o da Erdoğan'dır" demiş...
Mustafa Kemal Atatürk,vatan topraklarını işgal eden ve kuşatan güçleri denize dökerken,onlara karşı büyük bir mücadele verip,bir milleti hayata döndürürken,Recep Tayyip Erdoğan ülkeyi içten ve dıştan kuşatan güçlerle işbirliği yapmaktadır.
Emperyalizmin merkezi ABD ve AB'ye bakışı ve hizmeti ortada olan,Abdullah Öcalan'a,Leyla Zana'ya,PKK'ya sunduğu demokrasi ortada olan, Kerkük,Musul ve Kıbrıs'ı içine düşürdüğü hal acizlikler içindeyken,hangi milli dava olursa olsun birisinde Türklük adına tavır göstermeyen birisi ile Atatürk'ü kıyaslamak,bize mizah gibi görünse de,bu akli dengesi yerinde olmayan birisinin yapacağı davranış olmaktadır.
ABC gazetesi bu cümleleri yayınlarken hiç mi,Türk tarihine bakıp,bilgi sahibi olmamış acaba?
Atatürk'ü ve eserlerini ders kitaplarından silmeye çalışanlar,bizzat R.T.E'nin o muhteşem kadrosu iken,hangi akıl sahibi onu Atatürk'le kıyaslayabilir?
Atatürk bir Bozkurttur,Recep Tayyip Erdoğan ise Bozkurtlara büyük nefret duyar. Atatürk,inançlı bir Türk milliyetçisidir,Recep Tayyip Erdoğan,kendisini bildiğimizden bu yana Türk milliyetçiliğine karşıdır.Atatürk "Tam bağımsızlık benim şiarımdır" ölçüsünde emperyalizme düşmandır,Recep Tayyip Erdoğan emperyalizmin patronları ile hedefleri noktasında dosttur.
Atatürk'ün karşısında Türk düşmanları kaçacak delik ararken,Recep Tayyip Erdoğan karşısında ise büyük şefkat görürler.
Bu karşılaştırmaları o kadar uzatabiliriz ki,Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk'le benzer en ufak bir özelliği yoktur.
Türkiye'de
insanlar,"Atatürk'ün emaneti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin başına bir felaket gelmeden, Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinden nasıl
kurtulacağız" diye,telaşa düşmüşken,Recep Tayyip Erdoğan için "Yeni Atatürk mü?" diye soru soran ABC'nin mizah gazetesi dalında, Nobel'e aday gösterilmesini tavsiye ediyoruz.
ABC yetkilileri,ağlanacak haldeki ülkemizde biz her gün Recep Tayyip Erdoğan'a gülüp,mizah ihtiyacımızı gideriyorduk,İspanya'lardan gülünecek malzemeler göndermenize ne gerek vardı?Ama hakkınızı da yemeyelim,Recep Tayyip Erdoğan'ı "Yeni Atatürk mü?" diye pazarlamanıza da ömür boyu gülünür.Siz bizi güldürdünüz, size de Allah Recep Tayyip Erdoğan gibi Başbakan nasip etsin,ne diyelim?Yaşayınca ne demek istediğimizi anlarsınız...
 
 
  Yıldıray Çiçek 
 
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Çar May 17, 2006 9:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Tarih yeniden yazılacak...

19 Mayıs 1919 tarihinin Türk Milleti'ne yüklendiği anlamın farkında olan MHP, Türkiye'nin içinde bulunduğu kuşatmayı kırmak ve tarihe yeni bir sayfa açmak için Samsun'a çıkartma yapıyor.
19 Mayıs 1919 yılında bağımsızlığını kaybetmek üzere olan vatanı kurtarmak için "Ya İstiklal, Ya Ölüm" parolası ile Samsun'da milli meşaleleri yakan Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Türk Milleti, bugün yine milli egemenliğinin tehlikede olduğunun farkındadır.
Türk milletinin duygu ve düşüncelerine tercüman olmayı kendisine en büyük vazife edinmiş Milliyetçi Hareket Partisi, milli egemenliğin siyasi iktidar tarafından pazarlanmasına, tehdit edilmesine "dur" demek için, milli refleksi, Dr.Devlet Bahçeli'nin önderliğinde Samsun'dan harekete geçiriyor.
"Tarih yeniden yazılacak" mesajı ile MHP'nin düzenleyeceği ilk mitingin 19 Mayıs 1919 tarihinin yıldönümünde Samsun'dan başlaması, hem dünyaya, hem de Türkiye içindeki emperyalizm sevdalılarına bir korku verecektir.
Bugün Türkiye'nin üniter yapısı, bağımsızlığı, ekonomisi, kültürü, milli ve manevi değerleri, bayrağı, İstiklal Marşı, vatanı AKP sayesinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirilmiştir.
20 Mayıs günü, Türk milliyetçiliğinin Lideri Dr.Devlet Bahçeli'nin önderliğinde Samsun'da gerçekleşecek miting, bir siyasi parti mitingi olmaktan öte, 19 Mayıs 1919 ruhuna atıfta bulunarak, Türk milletini "milli ülkü" etrafında toplamayı hedeflemektedir.
Bu hedefte buluşmak için, kaybedecek zaman kalmamıştır.
AKP iktidardadır ve vatanın canı acımaktadır.
İşleyen bu tarih, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki AKP gibi siyasi bir lekeyi nasıl sayfalarına yazdıysa, bu ülkeyi AKP'den kurtaracak olan MHP'yi de yazacaktır.
Tarih yeniden yazılacak ve yeniden dirilişin ilk ışıkları Samsun'dan doğup, kutsal bir ışık gibi tüm Türkiye'yi kaplayacaktır.
Gün hesaplaşma, gün hesabı sormaya hazırlanma günüdür.
19 Mayıs 1919 ruhunu her hücresinde taşıyan tek parti olan MHP, 20 Mayıs 2006'da Samsun'da emperyalizmin yerli uşaklarına ve işbirlikçilerine "tam bağımsız Türkiye" diye haykıracaktır.
Bu vatan topraklarında, 19 Mayıs 1919'lu yıllarda eli silahlı emperyalistlerin kuşatmasını yaşayan Türk milleti, bugün de ihanet şebekelerinin kuşatmasını yaşamaktadır.
19 Mayıs 1919 ruhu nasıl ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün halkla bütünleşip, Türk milletine musallat olan düşmanları temizleme azmini ifade ediyorsa, Türk Milliyetçiliğinin Lideri 19 Mayıs 1919'nun yıldönümünü idrak edeceğimiz günde, Samsun'a Bozkurtlar Ordusunu topluyor.
19 Mayıs 1919'da, Mustafa Kemal Atatürk'ün milletin ruhunda tutuşturduğu bağımsızlık ateşi, bize bu vatanı nasıl koruyup emanet ettiyse, MHP Liderinin bu anlamla yola çıkıp, vatanın can çekiştiği bu dönem Samsun'da Türk milletini ayağa kalkmaya davet etmesi, hiç şüphesiz tarihi bir olay olacaktır.
MHP yetkilileri o yüzden, 20 Mayıs 2006 Samsun Mitingi için hazırladıkları afişlerin tamamında "Tarih yeniden yazılacak" şeklinde iddialı bir slogan kullanmıştır.
AKP'den kurtulmak, onların siyaseti ile oluşan ihanet potansiyelini ortadan kaldırmak, tarihi bir olay olacaktır. Bu da adım adım iktidara yürüyen MHP'ye ve akıllı, mantıklı ve sağduyulu politikalarla Türk milletinin gönlünde taht kuran Dr.Devlet Bahçeli'ye nasip olacağa benzemektedir.
20 Mayıs 2006 günü Samsun'da yazılacak tarihe şahit olmayı istemez misiniz? O halde Türk Bayrakları ve üç hilalli bayraklarla Samsun'a doğru harekete geçen kervana katılmalısınız.
Tarih, inananlarla tekrar yazılacak ve AKP'nin çok kısa zamanda gerçekleştirdiği tahribatı onaracak kadrolar görev başına geçecektir.
19 Mayıs 1919 ruhu,20 Mayıs 2006 günü kurtuluş harekâtını başlatıyor. O ruhu taşıyan tüm bedenler, Samsun'da birleşmeli, bütünleşmelidir.


Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Cmt May 20, 2006 5:59 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Küçük Tayyipler...

Üç gün önce yazmış olduğum bir yazıda, kendisine soru yönelten ve o sorulara "Ben de senin gibi gençken heyecanlıydım. Şimdi 52 yaşındayım." cevabını veren ve yaşlandıkça fikirleri, inançları değişen ve yabancılaşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı konu alan bir değerlendirme yapmıştım.
Ben AKP'nin fikirlerini ve zihniyetini benimseyen herkesi Türkiye'nin varlığına ve geleceğine yönelik en büyük tehlike olarak görmekteyim.
Türkiye'de böyle görenlerin sayısı, gün geçtikçe daha çok artmaktadır.
Neyse konumuza giriş yapalım, bugün asıl konumuz 'Küçük Tayyipler'…
Bu da nerden çıktı(?) demeyin!
Bu konuda, Aksiyon Dergisi'nin bu haftaki sayısında yer alan, partilerin gençlik kolları başkanlarının çeşitli konular hakkında yapmış olduğu yorumlardan ve AKP Gençlik Kolları Başkanı olan Hakan Tütüncü'nün, Türk Gençliği'yle ilgili değerlendirmelerden ve bu değerlendirmeleri yaparken Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk'ü bazı düşüncelerinden dolayı eleştirmesinden çıktı.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk'ün Türk siyasetinin sürekli gençleşeceği ve bu gençliğin, heyecan, hareketlilik ve idealizmi ile siyasetin geleceğini olumlu yönde etkileyeceğini belirtmesi, Türk Milleti'nin bu enerjiden yararlanmasını vurgulaması, AKP Gençlik Kolları Genel Başkanı Hakan Tütüncü'nün düşüncelerini dumana boğmuştur.
Hakan Tütüncü'nün eleştirileri de şöyle dumanlaşmıştır.
Gençlerin siyasi hareketler tarafından kâh enerjilerinden, kâh da söylemlerinden istifade edilmesi şeklinde kullanıldığını söyleyerek, Aksiyon Dergisi'nin de belirttiği gibi Ülkü Ocakları Genel Başkanı'nı üstü kapalı bir şekilde eleştirmiştir.
Hakan Tütüncü, bu kadar duman arasında bir de AKP'de bu faydacılığın önüne geçildiğini söylemiş…
Hakan Tütüncü! Acaba bu AKP, Türk Gençliğine ne verebilir? Ya da bugüne kadar ne vermiştir?
Türkiye Cumhuriyeti'nin değerleri ile kavga etmek, Türklüğü yok etmek, bölücülerle aynı çizgide buluşmak, ABD ve AB kapılarında kimliksiz, şahsiyetsiz politikalar yapmayı, kısa zamanda köşe dönmek, genç yaşta ihale kovalamak, vatanı satmak ve pazarlamak, gariban çiftçilere küfür ve hakaret etmek dışında, mensubu olduğun parti, Türk gençliğine ne verebilecek durumdadır?
AKP olsa olsa küçük Recep Tayyip Erdoğanlar, Kemal Unakıtanlar, Abdullah Güller ve benzerlerini yetiştirerek Türkiye'nin karanlığa sürüklenmesini sağlayabilir.
Sırf bu üç ismin Türkiye'ye kısa zamanda nasıl zarar verdiğini herkes biliyor… Bu kadronun tamamını yazacak olursak, herhalde gazetenin tamamını bize ayırsalar yetmez.
Türk Gençliği'nden faydalanmakla, onları 'kullanmak' çok farklı şeylerdir. Sanıyorum Ali Dibo kültürüne sahip olanlar bunu anlamakta ve algılamakta güçlük çekiyorlar.
AKP'nin siyasetine bakarsanız,'kullanılmak' deyimi nasıl da yerini buluyor.
Türk gençliği enerji yüklüdür ve millete hizmet, vatana sevdalanma o yaşlarda daha uygun bir şekilde temellenir.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk, değerlendirme yaparken, 'faydalanmayı' bu manada işaretlemiştir.
Bir milletin geleceği, yeni nesillerin topluma yararlı bir şekilde eğitilmesi ile gerçekleşmektedir. Düzen partilerinin gençlere 'kullan-at mantığı' ile bakması, onları yığın olarak görmesi, onları siyasetten soğutmuştur.
Türk Gençliği, elbette bir yığın değildir.
AKP'nin taşıdığı zihniyet, onları bir yığın olarak görmekten vazgeçer mi? Mümkün değildir.
Öyle olsa, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, derdini anlatan üniversite öğrencilerine,"evladımın işi yok" diyen babalara fırça atar mıydı?
Kısa zamanda malvarlığı gökyüzüne ulaşmış Recep Tayyip Erdoğan, her türlü şaibe ve yolsuzluk olayı ardında adı çıkan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a bu derece sahip çıkarsa, siz hangi gençliğe toplumda dürüst olmayı öğretebilirsiniz?
Gençliği kurtarmanın biricik yolu da 'milli' vasfını kaybeden eğitimi gerçek temellerine oturtmaktan ve onları milli ve manevi değerlerle donatmaktan geçiyor. Bunun gerçekleşeceği adres ise siz isteseniz de istemeseniz de 'Ülkü Ocakları'dır.
AKP'nin zehirli ve bu ülkenin temeline dinamit koyan zihniyetinden Türk gençliğini korumak, her ailenin ve toplumun başlıca görevidir.
AKP'nin politikalarına bakarsanız, gençliğe kim, nasıl örnek oluyor, çok rahat anlarsınız…
Ey gençlik, vatanın ve milletin varlığı, birliği için ampül ışığında yürümemeyi öğrenin ve öğretin…


Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Sebas
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 18, 2003
İletiler: 510
Şehir: Bordeaux / KahramanMaras

İletiTarih: Cmt May 20, 2006 9:02 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Türk'üm
Turanciyim

Geçmisim, ve gelecegim Türk Irkina armagan olsun !

Utanmiyorum söyluyorum iste !! TÜRKCÜYÜM TURANCIYIM !!!

AKP belasini bulacak Insallah gelecek seçimlerde, Liderimizle birlikte geliyoruz Türkiyem !!

Yemin Olsun Türkiyem Yine Bahar Gelecek !
Yûzler gülecek
Asenalar, Bozkurt'lar hep el ele olacak
Turan ocaklarinda !!

Allah Yüce Türk Irkini Korusun !

NE MUTLU TÜRK'ÜM DIYENE

ATAM özluyoruz seni ...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pzr May 21, 2006 5:48 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Danıştay'a saldırı ve Radi-Kel yorumlar

Geçtiğimiz hafta içerisinde Danıştay 2. Dairesi, üyeler toplantı halinde iken, gözü dönmüş bir saldırgan tarafından silahlı baskına uğradı. Bu menfur ve alçakça saldırı sonrası bir üye hayatını kaybederken, dört üye de yaralandı.
Bu olay, Türkiye genelinde büyük infiale yol açarken, başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kadrosu büyük tepki gördü. Yaşanan bu üzücü olayın sebeplerini irdelediğimizde, gerek başbakanın, gerekse bakan ve milletvekillerinin Danıştay'a yönelik sert eleştirilerinin de saldırganı veya saldırganları ajite ettiğini görüyoruz. Saldırganları ajite eden diğer bir unsur da AKP iktidarına yakın gazetelerin yayınlarıdır. Bu gazetelerin tutumu, saldırıya psikolojik bir ortam hazırladı. Olaya bunlar sebep olduğu gibi, bu olayın sonucunda da Türkiye'yi karıştırmak isteyenlerin sevineceği bir manzara ortaya çıkmıştır.
Türkiye'de 'kamplaşma ve cepheleşme' oluşturmak isteyenler, maalesef o zemini yakalamışlardır. Bazıları da sağduyu telkin etmesi gerekirken, bu ayrışmaya yol haritası vermektedir. AKP'nin beceriksiz, tutarsız politikaları Türkiye'yi karanlığa getirmiş ve bunun sonucunda karanlıktan beslenen güçler, her yanda cirit atmaya başlamışlardır. Danıştay üyelerine yapılan saldırı da bu güçlerin eseridir.
Bu kuklacı karanlık güçler, kendilerine öyle kukla bulmuşlardır ki, her kimlikle anılan ve her kesimle ilişkisi olan kişi olarak karşımıza çıkarmışlardır.
Saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan'ın provokatif amaçlar taşıyan marjinal ve perde arkası karanlık derneklerle, dergilerle, haber kanallarıyla, gazetelerle ortaya çıkan ilişkileri de olaya bir ölçüde ışık tutmaktadır. Hele olayla ilgili gözaltına alınanların sabıkaları ve onların ilişkileri de bazı ipuçlarını kamuoyuna vermiştir.
Bütün bunlara rağmen, bazıları ısrarla saldırıyı 'Ülkücü' kimlikle yanyana getirmeye çalışmaktadırlar. Bu bazıları, aklı başında ve sağduyulu bir Ülkücü'nün, bırakın Danıştay'da suikast yapmasını, Danıştay binası önüne gidip sloganla bile protesto yapmasının normal şartlar altında bile 'imkânsız bir şey' olduğunu bildiği halde, kendilerinde varolan 'Ülkücülere duydukları kin ve nefret' duygularını aktaracak yeni fırsatlar bulmaya çalışmaktadırlar.
Danıştay 2. Dairesi'ne yapılan saldırı akşamı, bu kin ve nefret baronlarından birisi olan Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, fırsatı kaçırmadan ekrana çıkmıştır.
Kanal D ana haber bültenini sunan Mehmet Ali Birand herhalde; 'Aman koş İsmet, bu fırsat kaçmaz' diyerek, olayı yorumlaması için İsmet Berkan'ı haber bültenine çıkarmıştır.
Radi-kel İsmet Berkan, daha önceden de yapmış olduğu gibi bu fırsatı kaçırır mı?
İsmet Berkan, kendisi gibi düşüncelere sahip olan Mehmet Ali Birand'ın daha sorusu bitmeden ağzını Ülkücülerle açıp, Ülkücülerle kapatmıştır.
Be adam, acelene ne oldu? Ortada bu adamın Ülkücü olduğuna dair bir tane resmi belge yokken, olayın soruşturması devam ederken, bu kinin ve nefretinin sebebi nedir?
Koskoca gazetenin, genel yayın yönetmenizin ama düşüncelerin hem yanlı, hem kinli, hem kirli…
Şimdi bir Radikal okuyucusu cinayet işlese, tecavüz olaylarına karışsa, hırsızlık yapsa, seni mi suçlayacağız? Yakalanan kişiyi 'tipik bir İsmet Berkan okuyucusu' olarak mı lanse edeceğiz?
Kendisi Alparslan Arslan isimli katili, bu yöntemle Ülkücü Hareketle ilgili kılmaya çalışmıştır. Ama ne ortaya çıkan sonuçlar, ne de Alparslan Arslan isimli katilin katıldığı eylemlerde bir tane Ülkücü Hareketle ilgili ize rastlanmamıştır. Olsun,'Radikel İsmet', kendi kendini ve kendi gibi düşünenleri mutlu etmiştir.
Ülkücü Hareketin başında, Ülkücü Hareketi her türlü şiddet ve eylemden koruyan ve onların bulaşmaması için sağduyuyu hâkim kılan Devlet Bahçeli gibi bir lider varken, Radikel İsmet, hezeyanlarını sıralamıştır.
Avukat Alparslan Arslan'ın saldırısında hayatını kaybeden Danıştay üyesi merhum Mustafa Yücel Özbilgin'in de MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli'yi zaman zaman ziyaret edenlerden birisi olması, karabulutları dağıtmaya yetecek bir bilgidir.
MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli, Danıştay 2. Dairesi'ne yapılan saldırı sonrası gelişen hadiseleri değerlendirmiş, olayın hangi gerekçelerle yapıldığının ve olayın arkasında kimlerin olduğunun aydınlatılarak kamuoyuna açıklanmasını istemiştir.
MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli, düzenlediği basın toplantısında "Meydana gelen bu hain saldırının birinci derecede faili olay yerinde suçüstü yakalanmıştır. Suç delili olan özel tabanca, kullandığı taşıt ve şahsi eşyaları ele geçirilmiştir. İkameti, işyeri ve temas kurduğu şahıslar tespit edilmiştir." diyerek, bugüne kadar gerçekleştirilen faili meçhul suikastlardan farklılığını ortaya koyarak, bir an önce çok yönlü olarak, bu olayın aydınlatılmasını istemiştir.
MHP Lideri Dr.Devlet Bahçeli, Başbakana ve AKP hükümetine de özetle şu çağrıda bulunmuştur:
- Ne şekilde ve nasıl ilintili olursa olsun, bu olaya karışan açık ve gizli fail ve müsebbipleri, azmettiricileri, yardım ve yataklık edenleri, telkinde bulunanları, eğitenleri, etkileyenleri, yönlendirenleri bulunuz ve adalet önüne çıkartınız.
- Olayın işleniş şeklinden ve müteakip gelişmelerden bu eylemi örtecek, gizleyecek, saklayacak ve ağırdan alacak mazeretiniz olamaz. Bu nedenle aziz milletimizin de beklediği gibi, hiç kimseyi şaibe ve zan altında bırakmadan bu olaydaki gerçekleri bir an önce ortaya çıkartınız.
- Ucu kime ve nereye dayanırsa dayansın olayın izini son noktaya kadar sürünüz.
- Tahkikatın gizlilik gerektirmeyen her aşamasını şeffaf, adil ve önyargısız olarak kamuoyu ile paylaşınız."
Ülkücü Hareketin Lideri Dr.Devlet Bahçeli, yaşanan üzücü olayla ilgili bu duyarlılığı göstermekteyken, İsmet Berkan ve benzerlerinin meseleyi "Ülkücü Düşmanlığı" noktasına getirmeleri, toplum tarafından net bir şekilde görülmektedir.
Ülkücü Hareketin ne fikri genetiğinde, ne hiçbir eyleminde buna benzer davranışın olması mümkün değilken, "çamur at, izi kalsın" zihniyeti ile hareket edenleri görüyor ve bu konuda dikkatli olmaları için uyarıyoruz. Ülkücü Hareket, suç toplama merkezi değildir. Hele hele Radikel İsmet Berkanları, Mehmet Ali Birandları, Oral Çalışları, Fehmi Koruları, Güler Kazmacıları ve benzerlerini tatmin edecek bir hareket hiç değildir.
Komünist kamplarda eğitilmiş, yabancı servisler tarafından kullanılmış Mehmet Ali Ağca ismini kullanarak, Ülkücü Harekete saldırıya geçenler, şimdi de Alparslan Arslan'ı kullanarak bu geleneği sürdürmek istemektedirler. Ama artık, bunun toplumda tutmadığını, Devlet Bahçeli gibi sağduyulu bir liderin varlığında, bu iddiaların, suçlamaların komik kaldığını görmüşlerdir.
Ama bu suçlamaları yapanların karakterleri de Ülkücü Hareketi her olayda suçlamaktan geri kalmayacak kadar şartlanmıştır.
Olayları, ne Radikal okuyun, ne de Radi-kel yorumlarla değerlendirin… Akıl ve izan, zaten herkesi gerçeğe götürmektedir.

Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pts May 22, 2006 10:41 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bak şu hale!

Bu ülkede herkes, kendine ait bir Türkiye kurma peşinde koşuyor. Danıştay 2.Dairesine yönelik alçakça saldırı sonrası, bunlar daha çok ön plana çıkmaya başladı.
Sanki birileri adeta Danıştay'a yönelik saldırıyı bekliyordu.
Yıllardır bu ülkede zemin oluşturulmaya çalışılan laik ve anti-laik kavgası, yine ateşlenmeye başladı.
Türkiye, içten ve dıştan küresel güçlerin tezgâhında öğütülürken, Türkiye'yi koruması gerekenler, şimdi 'gerginlik stratejisinde' Türkiye'de laik ve anti-laik cephe oluşturmak için çaba vermektedirler.
Bu cepheler içinde yer alanlar, birbirini suçluyor. Hepsi birbirinin açığını arıyor.
Bu cepheleşmenin medyadaki sesi olan Cumhuriyet ve Vakit Gazeteleri de sürekli malzeme üreten kabiliyetlerini eksiksiz yerine getirmektedir.
Birisi, insanların inançlarını aşağılayarak, 'domuzun başına başörtüsü geçirilmiş' bir karikatür yayınlıyor, diğeri ise türbanla ilgili karar alan Danıştay 2.Dairesi'nin üyelerini "İşte O Üyeler" manşeti ile hedef haline getiriyor. Katil Avukat Alparslan Arslan'ın sorgulanmasında da her iki gazetenin ismi ön plana çıkıyor.
Avukat Alparslan Arslan, 'Başörtülü Domuz' karikatüründen etkilenip, Cumhuriyet Gazetesi'ni bombalatıp-bombaladığını, Vakit Gazetesi'nin manşetinden etkilenerek Danıştay saldırısını gerçekleştirdiğini söylüyor.
Her iki gazete de yapmış oldukları yayınlarla, karanlık güçlere davetiye çıkarmaktadır. Birisi inançları aşağılamada, diğeri de inançları istismarda çok kabiliyetli yayınlar yapmaktadır.
Alparslan Arslan'ı maşa olarak kullanan karanlık güçler, bu gazetelerin yarattığı atmosferi çok iyi kullanmıştır.
Şimdi ise her iki gazetenin 'sütten çıkmış ak kaşık' tarzındaki yayınlarını izliyoruz.
Türkiye ne kamplaşmayı, ne de cepheleşmeyi kaldıracak güçte iken, üstelik milli birlik ve bütünlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu bir dönemde bunu engellemek isteyen odaklar uykularından uyandılar ve faaliyete geçtiler...
Danıştay 2.Dairesine yapılan saldırıyı dış güçlerin tezgâhladığını düşünüyorum ve bu kamplaşma ve cepheleşmeye de kim katkı sağlıyorsa, bilin ki onlarda işareti aynı yerden almaktadır.
Cumhuriyeti korumanın yolu inançları aşağılamaktan geçmediği gibi, inançları yaşamanın yolu da Cumhuriyetin temel değerlerine saldırmaktan geçmemektedir.
Cumhuriyet rejimini ve dini inançları istismar edenlere en çok dikkat edeceğimiz bir dönem daha başlamaktadır.
Danıştay saldırısında hayatını kaybeden 2.Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgen'in cenaze töreninde, acı paylaşmaya gelen bir başörtülü bayana gösterilen tepki ve ona yapılan hakaretler sonrası, zorla başını açmaya zorlanması hangi akla hizmettir?
Bu mantığa göre, öldürüldüğü gün üzerinde küçük Kuran-ı Kerim çıkan Mustafa Yücel Özbilgen'i nasıl değerlendireceğiz?
Haince ve kahpece şehit edilen Mustafa Yücel Özbilgen'i kullanarak hiç kimse, kutsal inançlara ve inanan insanlara saldırmamalıdır.
İktidarda kalabilmek için her türlü değeri kullanan AKP, Türkiye Cumhuriyeti için her manada tehlikedir. Gerek iç politikası, gerekse dış politikası, Türkiye'ye darbe üstüne darbe vurmaktadır. Fakat karşısında muhalefet yaptığını sanan CHP ve taraftarları da insanların inançlarına saldırarak AKP'yi önlediğini sanıyor. Bu, çok büyük bir gaflettir. Böyle davranarak, aslında AKP'ye hizmet etmektedirler.
Türkiye'nin yüzde 99'u Müslümandır ve laiklik sistemi bu ülkede benimsenmiştir.
Bu manzarayı ucube bir anlayış ve sloganlarla savunmaya kalkarsanız, Türkiye'de gerginlikten beslenen güçlere besin kaynağı oluşturmuş olursunuz.
Şu an Türkiye'de yapılan, maalesef bundan ibarettir.
Danıştay saldırısının ortaya çıkardığı acıyı kimse siyasi ranta dönüştürmeye kalkmamalıdır.
Bu saldırının önünde ve arkasında hiçbir bilinmeyen kalmadan olay aydınlatılmalı ve tarihe geçecek bu leke, en azından bu şekilde temizlenmelidir.
Türkiye, anayasasında belirtildiği gibi laik ve hukuk devletidir. Türkiye laik kalacaktır ama laikliği istismar edenler ve ona saldıranlar bu şekilde kalmamalıdır.
Türkiye, yine zor bir dönemece giriyor.
Sağduyu her kesim tarafından ölçü alınmazsa, herhalde okyanus ötesinden sevinenler olacaktır.
Herkesin kendine ait Türkiye'sinde değil, birlik ve beraberlik içindeki güçlü Türkiye içindeki özlemle beraber, herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum.
Çünkü, bugünlerde gerçekten buna çok ihtiyacımız var...


Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Per Haz 08, 2006 4:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

GAZ MASKELERİNİ TAKIN AKP KOKTU



Bunların kokularından bütün Türkiye gaz maskesi ile dolaşmaya başladı. Türkiye'yi Türk milletine hizmet için yönetmesi gereken AKP, bunun yerine eşine-dostuna ihale dağıtan siyasi büro gibi çalışmaktadır.
İçlerinden şöyle bir tane nûmunelik, 'Türk milletini şu adam düşünüyor' diyeceğimiz adam bulmak oldukça zordur.
'Yapıyoruz' diyenlerin de sesi anında kesilip, parti kapısının önüne konulduklarını, tüm Türkiye gibi bizler de izliyoruz.
Adeta 'içimizde kalacaksan da sessiz kal ya da sen de yap' gibi bir politika izlemektedirler.
AKP'de yolsuzluk yaptığı için görevden uzaklaştırılan bir milletvekili, bir bakan, bir belediye başkanı, bir il başkanı yahut herhangi bir yetkili gördünüz mü?
Öyle olsa AKP'nin içi boşalırdı herhalde?
Ama AKP içinden 'yolsuzlukları gördüm, yolsuzluk yapmayın, diyenlerin görevden alınıp, ihraç edildiğini gördük...
Bunun en sıcak örneği olan Hatay Milletvekili Fuat Geçen, geçtiğimiz gün AKP'nin yolsuzluklarına burnunu(!) soktuğu için partiden ihraç edildi.
Fuat Geçen, Hatay'da meydana gelen 'Ali Dibo' yolsuzluklarına 'çomak sokma' suçu işlemiştir.
Hatay Milletvekili Fuat Geçen, AKP'nin yolsuzlukla mücadele edenlerle mücadele ettiğini öne sürmüştü; kendisinin ihracı ile sonuçlanan hadise de bunu doğrulamıştır.
Hatay Milletvekili Fuat Geçen, 'Tuz diye bakılan AKP koktu' diyerek, AKP gerçeğini ortaya koymuştu.
Baştan sona şaibeli, lekeli ve şüpheli bu kadronun kokması kadar da doğal bir şey olamaz.
Bu partiden her gün bir yolsuzluk haberi gelmesi, bizzat parti yönetiminin tavrından kaynaklanmaktadır. Açıklamaları, davranışları, icraatları yolsuzluk yapanlara birer cesaret hapı gibi gelmektedir.
'Din, iman' maskesi altında 'malı götürme kavgası', kokuyu öylesine bir etrafa yaymaktadır ki,artık kokudan nefes alınmayacak hale gelinmiştir.
AKP Müşterek Disiplin Kurulu tarafından oybirliği ile ihraç edilen Fuat Geçen, şimdi AKP'de boşa geçen ömrüne yanmaktadır.
Sayın Fuat Geçen, partiden ihraç edilmesini, "İhraç kelimesinin algılanışı her ne kadar hoş değilse de hangi sebeple ihraç edildiğim çok önemlidir. Milletin hukukunu korurken, partide yolsuzluk gibi milletin kanını emen bir durumla mücadele eder hale gelmişim. Dolayısıyla bu ihraçtan hiçbir şekilde üzüntü duymuyorum. Üzüntü duyması gereken, ben değilim" sözleri ile değerlendirirken, AKP'nin yolsuzlukla mücadelede nasıl bir yalan içinde olduğunu da gözler önüne sermiştir.
AKP'de bundan sonra yolsuzluklar da, yolsuzluklara karşı çıkanların ihracı da çoğalacaktır.
Çünkü 'gitme psikolojisi' hepsini kaplamıştır. O yüzden hepsi giderayak ahtapot gibi kollarını,sağa-sola uzatacaktır.
Ahtapot'un kollarını kördüğüm etmeye kalkan Fuat Geçen ve benzeri isimler için beklenen son, ihraçtır.
Kokan AKP'de de barınmak istiyorsanız, 3 maymun duruşunu seve seve uygulayacaksınız.
Fuat Geçen'in ihraç edilmesi, herkese bu mesajı vermiştir.
'Görmedim, duymadım, bilmiyorum' dersen ne ala, yoksa ihraçla kapı dışarısın...
İstenilen, parti içi demokrasi değil, parti içi pislikleri örtmedir.
'Ali Dibo'da yapılmak istenen pislik örtme idi... Buna uymayan Fuat Geçen'e yol göründü.
Fuat Geçen, "Kararı çok iyi karşıladım. Millet sağ olsun, vatan varolsun." demiş...
Bize de 'inşallah' demek düşüyor.

Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Per Haz 08, 2006 4:28 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sen kimin Ozanısın?



Sazının ve sözünün verdiği emekleri kimse inkar etmesin, etmemeli dedik; olmadı…
Muhaliflik zehir kusmak değil, alçalmak, küçük düşmek değil, seviyesizleşmek, çirkefleşmek değil dedik; olmadı…
Birlik ve beraberliğimizi tartışmaya açacak her şeyden uzak duralım dedik; olmadı…
"Ozanların geleneğidir, lafını esirgemez" sözünün arkasına sığınarak, MHP'nin mevcut yönetimini yıpratmak için hakaretini, küfrünü, kinini, nefretini yansıtmaktan geri durmayan muhtereme artık soruyoruz:
Sen kimin Ozanısın?
Senin sazından, sözünden irin akmasının sebebi nedir, arkandaki akıl hocaların kimler?
Akıl hocaların aşağı-yukarı kendini belli ediyor.
Düzenledikleri programlarla kendilerini belli ediyorlar, köşe yazıları ile belli ediyorlar pis pis sırıtmaları ile kendilerini belli ediyorlar?
Başbuğ 'evladım' dermiş(!)
Evlat(!) Başbuğun sırtına hançer saplayanlarla beraber, evlat(!) Başbuğa ihanet edenlerle beraber, evlat (!) Başbuğa hayatı boyunca sövenlerle beraber…
Bu evlatlığı bir izah eden olsa da enine boyuna dinlesek…
Evlat(!) MHP'yi zarara uğratmak, MHP Liderini yıpratmak için, gözü dönmüş gibi, sazını-sözünü zifte batırıp çıkarmaktadır?
Bu halden mutlu olanlar var, alçaklığa alkış tutan alçaklar var!
Sazı,sözü ziftleşmiş Ozanın reklamını yapmak için birbiri ile yarışıyorlar…
Bunlardan birisi, şu Turgut Özal'ı "Atatürk'ten sonra gelmiş geçmiş en büyük Türkçü-Türk milliyetçisi cumhurbaşkanı" gören ve serveti, kabak tadı veren yazılar olan muhterem (Turgut Özal'ı böyle gören adam, hayatı boyunca her halde Ozan'ın Turgut Özal'la ilgili eserlerini dinlemeden Ozancı olmuş) bunlardan birisi…
Şu, bir zamanlar "Türkeş devrini tamamladı, Türkeş köşesine çekilmeli, MHP ve Ülkücü Hareket misyonunu tamamladı." diyen hayatı zeybekle geçmiş muhterem, bunlardan diğeri… Şu, Başbuğa ihaneti en meşhur kişileri, köşesinde cilalama görevi almış muhterem ve hepsi birbirine benzer kişiler zevkten dört köşe olmuş vaziyette, rezilliğin reklamını yapabilmek için canla-başla çalışmaktadırlar.
Sen kimin ozanısın? Sorumuza, isterseniz biz cevap verelim, Ozan işte bunların Ozanıdır artık…
Ozan haddini bilmezliğin, Ozan terbiye sınırlarını zorlamanın, Ozan küçülmenin, Ozan düşmanları mutlu etmenin, birlik ve beraberliğimizi zedelemenin sazlı-sözlü sesi olmuştur.
Düşmanlarımızın dahi demediklerini sözde dava adamlığı etiketinde, sözde muhaliflik etiketinde kusarak ifade eden birisini kimse savunmaya kalkmasın...
Savunma gerekçelerine bahaneler, kılıflar bularak konuşanların, ülkücü ahlakla ve ülkücü değerlerle hiçbir ilişkisi olamaz.
Hele hele 'o istediğini der,o istediğini yapar' gibi bir anlayışa giren kişilerinde, zeka seviyesini kontrolden geçirmesi bir şart olmuştur.
Sen çıkacak, hareketin Liderine ve Ülkücü iradeye her türlü hakareti edeceksin sonra 'dava adamı' pozunda gezeceksin...
Ve bunları yaparken sırtını kime dayayacaksın,dün ismini ağzına aldığında mideni bulandıran kişilere (Artık onlara Sayın diyor), kırk kapıdan içeri girmiş 'zübüklere' ve en büyük amacının Alparslan Türkeş'ten intikam almak olduğunu söyleyen CFR (Derin Dünya Devleti Organı) brifingcisi muhtereme...
Akıl hocaları ve sırtını dayadıkları işte bunlar ve bunun gibiler...
Yok öyle Ozan efendi, artık yok...Senin ziftlenmiş sazın, zehir olmuş sözlerin karşısında susmak yok...
Senin hesabın nedir bilmiyoruz ama bizlerin tek hesabı var, o da Türkiye'nin varlık sigortası olan MHP ve Ülkücü Hareketi savunmak, korumak ve yüceltmektir.
Sen, sana karşı hiçbir kötü söz kullanmamış kişileri ve Ülkücüleri toplumda rencide edecek, onları küçük düşürecek davranışlara girdin...
Elbet sana karşı söyleneceklerde artık ayyuka çıkacaktır... Şu bir zamanlar düzenlediğin konserlerinde, ocak ve parti teşkilatlarına yaşattığın anılarını dinlemeye ne dersin?

Fazla mutlu olmazsın değil mi?
'Arif olan anlar' dedik, anlamadın.
Ozan artık sen düşün, sen karar ver.
Kimin Ozanısın?


Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Per Haz 08, 2006 4:36 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bay arı vızıldadı (!)



Bugün sizlere, bu günlerde 'Bozkurt' görünmeye çalışan 'vız vız' bir Arı'dan bahsetmek istiyorum.
Bu Arı, yıllar sonra tekrar yayın hayatına başlayan bir gazete de artık herkese kabak tadı veren yazıları ile biliniyor.
Bu Arı'nın şimdi yazı yazdığı gazete, yıllar sonra tekrar yayın hayatına başlayınca, bunu da bulup getirdi... Neden getirildi, niçin geldi bilmiyoruz; tahminimiz odur ki, getirilmesinin yegane sebebi, yazıları değil, soyadıdır. Ama gelir-gelmez, MHP ve onun Lideri Dr.Devlet Bahçeli'yi seviyesiz kalemine dolamaya başladı.
MHP'lilere akıl dağıtıp, MHP Genel Başkanı'na çirkin ve seviyesiz sıfatlar takma cüretinde bulundu... Ve kimden bu görevi aldıysa halen sürdürmektedir.
Bu seviyesizliği, gazete yönetiminin de dikkatini çekmiş olmalı ki, kulağının zaman zaman çekildiğini duyuyoruz.
Ama o, artık karakteri haline gelen seviyesizliğini bir türlü bırakamıyor. Yeter ki bir fırsatını yakalasın, hiç dayanamıyor.
Bu muhterem geçmişte, hep bir Arı gibi Turgut Özal'la birlikte oradan oraya uçuyordu. Turgut Özal'a tapıyor, arkasında gezerken gölgesine dahi basmaya korkuyordu.
Rüyalarını Turgut Özal süslüyor, uçuşan sinekleri bile 'Arı' gibi görüyordu. Arı kovanından belediye başkanı olabilmek için çok çaba gösterdi, çok uğraştı ama olamadı.
Olsun, onun için en büyük mutluluk, Turgut Özal'la birlikte olabilmek, onu savunmaktı...
Şimdi Bozkurt görünümlü olmaya çalışan bir zamanların bu besili 'Arı'sı, Turgut Özal ebedi dünyaya intikal edince ve artık kovanda bal kalmayınca, rotayı MHP'ye çevirdi.
Bu Arı'nın taptığı Turgut Özal, yüce Başbuğ Alparslan Türkeş'e Antalya'da yaptığı terbiyesizlik ile hafıza sahibi tüm Ülkücüler nazarında çok iyi bilinmekteyken, bu muhterem hala tek Servetinin 'Turgut Özal hayranlığı' olduğunu her fırsatta dile getirmektedir.
Bu öyle bir hayranlıktır ki; Bozkurt gibi, MHP'li gibi görünme rolü oynayıp, MHP'lilere akıl dağıttığı günlerde bile, Turgut Özal'ı Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra "En büyük Türkçü - Türk Milliyetçisi Cumhurbaşkanı" olarak gördüğüne dair yazı yazmıştı.
O Turgut Özal ki, Recep Tayyip Erdoğan gelene kadar CİA Biyografik İstihbarat Raporu'nda 'en Amerikan yanlısı Türk Devlet yetkilisi' olarak adı yazılmıştı.
Turgut Özal'ı, Türk siyasetinde yaptıkları yahut yapmadıkları ile özellikle Ülkücü Hareket çok iyi bilmektedir.
Ama bu besili Arı, bizim gibi görünerek, bize Turgut Özal pazarlamaya çalışmaktadır. Turgut Özal'ı "En büyük,Türkçü-Türk milliyetçisi" görmek ve göstermek için, bir insanın akıl sağlığının yerinde olmaması lazımdır.
Ama 'vız vız' öten bu Arı, ne hikmetse Turgut Özal'ı bu sıfatlarla gören ve anan Türkiye'deki tek kişidir.
Bu besili Arı, "Başbuğum, Ülküdaşlarım, Gönüldaşlarım, Bozkurtlarım, Ocağımız, Partimiz" gibi kelimelerle sık sık köşe yazıları yazmakta ve bazı arkadaşlarımız da bu muhteremi kırk yıllık MHP'li sanmaktadır.
Bu Arı, MHP'li olmadığı gibi, hayatında MHP'ye oy verip-vermediği bile şüphelidir.
Yıldıray Çiçek bu köşeden hep bunları deşifre etmekte, bunların yüzündeki maskeyi çekip, çıkardığı için bunlar çıldırmakta ve kudurmaktadır.
Yıldıray Çiçek, her şerefli ve namuslu Ülkücü gibi MHP'yi ve onun Lideri'ni bu Arı'ların saldırısı karşısında korumakta, seviyesizlikleri karşısında hadlerini bildirmektedir.
Siz hiç bunların, yazdığımız yazıların içeriğindeki gerçek ithamlara cevap verdiğini gördünüz mü?
Görmeniz mümkün değildir...
Bunların kim tarafından beslendikleri meçhûldür. MHP üzerindeki hedeflerine ulaşmak için, MHP ve onun Lideri Devlet Bahçeli'yi savunan herkese en ağır hakaretleri ve küfürleri etmektedirler.
Bunların istediği; MHP Lideri sayın Dr.Devlet Bahçeli'ye hakaret edecekler, herkes susacak, susmakla kalmayarak alkış tutacak ve utanç duydukları geçmişleri ile ilgili hiç konuşulmayacak... Onların bütün hayallerini böyle bir dünya süslemektedir.
Bu malum besili Arı'nın maskesini köşemizde sık sık düşürdüğümüz için, geçen gün köşesinde hayvanat bahçesi kuracak kadar hayvan ismi sayarak, bize cevap vermeye çalışmıştır.
Cevaptan ziyade,o 'kabak tadı veren' cümlelerle hakaretler savurmuştur.
Biz bu efendiyi, kendi gibi vitamini hakaret etmek olan bir Ozan'ın reklam müdürü gibi çalışmakta olduğu için ve Turgut Özal'ı "En büyük Türkçü-Türk Milliyetçisi" gördüğü için andık ama o ağzından ishal olmuş gibi, kendine yakışan ûslupla saldırı krizine girmiştir.
Bay Arı! Sen kimsin ki, ben senin isminle 'reyting' yapmaya çalışayım? Sen MHP ve Lideri Dr.Devlet Bahçeli'nin ismini kullanarak bunu yapmış olmayasın?
'Arı'lıktan, 'Bozkurt'a dönüşme arzusu ve evrim düşüncesi nereden çıktı? Bunu sağlamak isteyen, arkandaki bilim adamı ya da patron kim?
Bay Arı(!) Ben yıllardır, (16 yıl) aralıksız bir şekilde bu davaya hizmet veren birisiyim... Sen, Turgut Özal'ın Arısı iken de, gece-gündüz bu hizmeti sürdürüyordum. Bu konuda dostlarım da, düşmanlarım da şahittir.
Bay Arı(!) Ben, yazılarımla MHP'ye ve onun Liderine 'Hırlayana,havlayana' karşı 'hoşt' diyorum. Üç hilal kervanı iktidara yürürken sen niye 'vızlayıp' duruyorsun?
Bay Arı(!) Turgut Özal'ı nasıl "En büyük Türkçü-Türk Milliyetçisi" yaptın? Bunu kamuoyuna açıkla da nasıl bir Arı olduğunu artık herkes öğrensin...
Ozanlıktan Bozanlığa geçen kişinin Turgut Özal'la ilgili eserlerini mi dinlerken zevk alıyordun, yoksa MHP Liderine hakaretle dolu olan yeni kasetini dinlerken mi? Elbette MHP Liderine edilen hakaretler hoşuna gidiyor değil mi? MHP Liderine hakaret edilmesinden zevk alan, haysiyetsizler de yok değil nasıl olsa...
Bay Arı(!) 'fino' arıyorsan şu MHP Genel Başkanı'na karşı havlayanlara bir bak... O adreste bir çiftlik dolusu bulabilirsin...
Benim Ülkücü terbiyem ve anlayışım, Liderimi, davamı ve partimi korumakla ölçülenmiştir. Bu çizgimde hiç sapma, yalpalama olmamıştır. Bir dünya karşımda olsa da bu böyle devam edecektir.
Anladın mı Bay Arı? Vızıldayıp durma!


Yıldıray Çiçek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Per Haz 15, 2006 10:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ALETİ YANLIŞ MEDYA VE ÜNİVERSİTE OLAYLARI
Medya ve Ülkücü Hareket’in arası, bir kısım(!) medyanın yanlı ve düşmanca tutumu yüzünden hep mesafeli ve soğuktur. Ülkücü Hareketle ilgili birçok haber, objektif olmayan bir yayın politikası güdülerek verilmektedir. “Ölçümünü yaptığın alet yanlışsa, bütün ölçümler yanlış sonuç verecektir.” sözünü, Ülkücüler üzerinde yalan-yanlış haber üreten bir kısım(!) medya ile ilgili kılabiliriz. Yıllardır Ülkücülerin görüntüsünü, sesini değiştirip, kendi düşüncelerine uygun bir şekilde ve halkı yönlendirmek için veren medyanın elindeki alet yanlıştır ve bu aleti hep Ülkücüler mevzu bahis olunca kullanmaktadır. Ülkücülerle ilgili hangi gelişme olursa olsun, yansıtılış tarzının yüzde 99’u art niyetli ve düşmanca olmaktadır


Medyanın en fazla saptırdığı ve her suçu Ülkücülerin üzerine yıkmaya çalıştığı alan ise Üniversite ve oralarda yaşanan olaylardır.

Bu konuda en fazla dertli olanlar da Türkiye’nin birçok yerinde olduğu gibi İstanbul’daki Üniversitelerde okuyan Ülkücü öğrencilerdir.

Mağdur oldukları halde hep suçlanan, haklı oldukları halde hep haksızlığa muhatap edilen İstanbul’daki Üniversiteli Ülkücüler, bir basın açıklaması yaparak, yaşanan olaylara açıklık getirip, adeta isyan ettiler...

Onların bu haklı isyanını kimsenin duyurmayacağını bildiğimden, köşemde yayınlamayı bir görev olarak kabul ediyorum.

‘İstanbul Ülkü Ocakları Üniversiteler Masası’ndan yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

Susmamızı fırsat bilen ve suiistimal edenlere;

Son zamanlarda, üzüm yemekten ziyade bağcıyı dövmeye niyetlenen Radikal gazetesi, ismine layık olmak istermişçesine radikal yazılar yazmaya devam ediyor. Mensubu oldukları sol grupların zorlamasıyla Ülkücü Üniversite Öğrencilerini karalama kampanyası başlatan yasa dışı sol örgütler, geçen günlerde Selçuk Üniversitesinde yaşanan olaydaki gibi zavallı insanları kullanmaya devam ediyor. Hiç şüphesiz Radikal gazetesi olayların iç yüzünü araştırmadan, basın ahlakından oldukça uzak bir yayın politikasıyla bu gibi yasadışı sol örgütlerin vazgeçilmez abisi olarak zaten az olan saygınlığını kaybetmiş bulunmaktadır.
Ülkücü öğrencileri karalamak için gün be gün not tutmuşlar. Tabii ki her üniversitede besledikleri zararlı tipler sayesinde yalan yanlış haberlerle istihbarat elde etmekte zorluk çekmiyorlar. Onlar bir kenara not aldılarsa eğer bizim de zihinlerimizde kalan birtakım olayları kamuoyuyla paylaşalım.

09.05.2006
Yer: İTÜ Maslak Yerleşkesi

Bahar şenliği adı altında kurulan çadırlar sayesinde PKK propagandası yapan, ülkemizi bölmeye and içmiş kan emici Apo alçağı lehine sloganlar atan ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir üniversitede PKK paçavrası açan bu grubu neden görmediniz. O alçaklara tepki gösteren üniversite öğrencisini döverlerken neden sustunuz. Ellerinde Ay-Yıldızlı Al bayrakla sadece ve sadece üniversitelerde PKK ve terörist istemeyen 2000’ni aşkın öğrencinin neden hislerine tercüman olmadınız?

21 Mart 2006
Yer: Yıldız Teknik Üniversitesi

Yıldız Teknik Üniversitesinde yine eli kanlı PKK terör örgütü ve yasadışı sol örgütler nevruzu fırsat bilip ,3 arkadaşımızı linç etme girişiminde bulunmuş, arkadaşlarımız hastaneye gitmeden üniversitede PKK lehine sloganlar eşliğinde afişlerini asmışlar, bu güruha hiçbir müdahalesi olmayan üniversite yönetimi, Y.T.Ü’nin maslak kampusünde kantine Türk bayrağı astığı gerekçesi ile 4 arkadaşımıza uzaklaştırma cezası vermiştir. Bu rezaleti neden görmezden geldiniz?

Mayıs 2006
Yer: Çukurova Üniversitesi

Yine kendini dağda sanan bir takım öğrenci kılığındaki kan emiciler, Çukurova Üniversitesi yerleşkesinde bebek katilinin fotoğraflarını da asmak suretiyle kitaplarını tanıttılar. Bütün Türkiye ayaklanırken siz neden sustunuz. Yoksa emir büyük yerden miydi? Yoksa sizi kuşatan bölücülerden korktunuz da ondan mı çekindiniz. Nerede yayın ahlakı ve nerede Atatürk’ün bölünmez bir bütün olarak bizlere teslim ettiği vatan varisliği.

Ayrıca ODTÜ’deki yasadışı sol örgütlerin adeta bağımsız monarşik bir devlet edasıyla öğrencileri huzursuz eden davranışlarını, Ankara Üniversitesi DTCF ve Hukuk Fakültelerinde okuyan suçsuz Anadolu evlatlarına yaptıkları zulümlerini, Diyarbakır Dicle Üniversitesinde aleni bir şekilde yapılan bölücü örgüt propagandasını ve bunun gibi ülkemizde kaos ortamı oluşturma heveslilerinin geleceğimizi tehdit eden eylemlerini neden yazmıyorsunuz.

Biz bunun cevabını biliyoruz:

Radikal gazetesi Aydın Doğan’ın klasik ticari ve kapitalist basın anlayışının bir parçası. Radikal gazetesi yasadışı solun zarar veren eylemlerini görmezden gelir, Aydın Doğan’a ait başka bir gazete ise yalnızca kınar. Kullanılan bir gazete ekibi, kullanılan bir sol güruh ve kullanılan zavallı insanlar…
Aynen geçtiğimiz aylarda yaşanan Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi’nde sanat icra eden öğrenci ve öğretim görevlilerine “Ülkücü saldırı” ismini taşıyan manşet aldatmacası gibi.

Rektör, Dekan, öğretim görevlileri ve üniversite öğrencileri de biliyor ki; olayın bir gün öncesinde, Yine Marmara Üniversitesi’nde okuyan bir arkadaşımıza yapılan satırlı sopalı saldırı var. 1 kişiye tam 30 kişi. Bu çirkin saldırıyı yapanları sol görüşlü öğrenci diye tanımlamıyoruz. Doğrudan Türkiye Cumhuriyetine bölücü emeller besleyen ve rejim karşıtı, öğrenci olduklarından bile şüphe duyduğumuz zavallı kişiler. Marmara Üniversitesinde ‘nü resim yapanlara saldırı’ başlıklı haberlerin yalan olduğuna dair ard arda yapılan tekzip ve resmi açıklamalara rağmen radikal gazetesinin, ıslatıp ıslatıp Marmara’yı hatırlatması acizliklerinin ve nerelerden emir aldıklarının bir göstergesidir

Bugün ülkemizde milliyetçilik yükseliyor korkusuyla ülkücü harekete yapılan bu sabotajları kamuoyuyla paylaşıyoruz. Ve herkesin daha fazla sorumluluk sahibi ve olayların devamının ne getireceğinin bilincinde olmasını temenni ediyoruz. Ülkücü hareket tahriklere gelmedi ve bazılarını ekmeğine yağ sürmedi. Ülkücü liderinin ağzından çıkacak söze, parmağıyla gösterdiği yere bakar. Onun dışında kimsenin sözüne itibar etmez, kimseden emir almaz. Kanlı ellerinizi ve kirli siyasi emellerinizi üniversitelerimizden çekin...

Bizi yanlış tanıyanlara veya tanımak isteyenlere diyoruz ki: “Gelin ve kendi gözlerinizle görün. Bazı art niyetli akbabaların kulaktan kulağa fısıldamak suretiyle yaptığı anti-propagandalara aldanmayın. Sizi başta İstanbul’daki üniversitelerimiz olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerimize bekliyoruz.

Üniversitelerdeki kulüplerimizle, yapılan etkinliklerle, kültür-sanat faaliyetleriyle(tiyatro, resim, fotoğrafçılık), spor etkinlikleriyle, tarihi ve turistik gezilerle, Şehit aileleri, Darülaceze ve Çocuk Esirgeme Kurumu ziyaretleriyle, Türk milletinin dini ve milli meseleleri, Türk kültürü ile alakalı verdiği konferanslarla ve her üniversitemizde çıkan fikir ve kültür dergileriyle bizi yıpratmak isteyenlere “BİZ BUYUZ” diyoruz.”

Ne Mutlu Türküm Diyene

İstanbul Ülkü Ocakları Üniversiteler Masası'ndan Kamuoyuna Duyurulur...



YILDIRAY ÇİÇEK
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Çar Tem 05, 2006 10:43 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Ozan, Kendin Gibi Sanma Herkesi...

Hakareti, seviyesizliği kendi Ülküdaşlarına muhatap etmeyi artık hayat tarzı edinmiş Ozan Arif, "ben hiçbir polemiğe girmek istemiyorum, yapacaksanız da sadece yazıyı haberleştirin dediğim halde" bizi de konu mankeni eden Tempo Dergisi'nin bu haftaki sayısında, yine aynı çizgisini sürdürmüştür. Ozan Arif'in sembol olduğu duruş, artık seviyesizliğin değişmez şekli olmuştur.

Ozan Arif'in, MHP Lideri'ne yönelik aşağılık sözleri konusunda, seviye davetinde bulunduğumuz "Sen Kimin Ozanısın?" yazımız, Ozan Arif'e o kadar dokunmuş ki, o seviyesizliğini Tempo Dergisi'nde şahsımıza da yöneltmiştir.
Kendine benzerlerin yaptığı gibi, "Sen Kimin Ozanısın?" başlıklı yazımızın içeriğine cevap vermek yerine, yine hakaret ederek cevap vermiştir. Ozan Arif, çıkıp desene şu cümlen yanlış, yada şu söz iftira diye!

Ozan Arif, son çıkardığı kasetinde o kadar seviyesiz, o kadar ahlaksız bir üretime girmiştir ki, kendini destekleyenlerin web sitelerinden bile kaset reklâmları kaldırılmış, o sitelere yüklenen Ozan Arif'in seviyesiz eserleri, bir ahlaki tavır sergilenerek site sahipleri tarafından çıkarılmıştır.
Çünkü, Ülkücü ahlak ve erdem bunu gerektirmektedir.

Ozan Arif'in Tempo Dergisi'nde yayınlanan ve herkesi kendi gibi 'maddi değerlere' bağlanan insan gibi algıladığı söyleşisine cevabı, onunla yaşadığım anılarla besleyerek, Pazartesi günü hak ettiği bir şekilde vereceğim. Artık kendini ilah görenlerin, kendini herşeyin üstünde görenlerin seviyesiz tavırları karşısında 'susmak yok', bunu herkes böyle bilsin… Özellikle 'bu adam', bunu çok iyi öğrenecek…

'Adamın' kim olduğunu, kimlerin neyin 'tadına vardığını' bilmesi gerekenler bilecek, öğrenmesi gereken herkes öğrenecek…
Biraz haysiyeti, biraz ahlakı olan adam, 'ağzı bozuk bu adamın' MHP Genel Başkanı Dr.Devlet Bahçeli hakkında ve MHP'li yetkililer hakkında takındığı terbiyesizliğine müsaade etmez. Bu ahlak ve haysiyet bizde fazlası ile olduğu için, karşımda kim olursa olsun, bunun mücadelesini veririm.
O çıkardığı aşağılık eser sonucu, en yakınındakiler de dâhil kimlerin ne tepki gösterdiğini herkes biliyor.
Bu efendi ve yardakçıları sanıyorlar ki, sadece Yıldıray Çiçek onlara haddini bildiriyor.
'O adamı' tanıyan herkes ahlaksızlık, terbiyesizlik, haddini bilmezlik karşısında artık susmuyor. Bu susmayanlardan birisi de, hayatının 11 yılını "Mamak" ve "Bursa" zindanlarında geçirmiş, MHP İstanbul eski yöneticilerinden Cafer Yaylan'dır. Sayın Cafer Yaylan yazarı olduğu ve MHP İstanbul Teşkilatının çıkardığı 'Milliyetçi Duruş' isimli onbeş günde bir yayınlanan gazetede "Ozan Arif" başlıklı yazıda bakın, 'bu adamın' maskesini nasıl düşürmüş…
Sayın Cafer Yaylan'ın yazısını dikkatli gözlerle okuyun bakalım, Yıldıray Çiçek,'bu adama' yazdığı "Sen Kimin Ozanısın?" başlıklı yazısında iftira mı atmış, yalan mı söylemiş?

"Ozan Arif"

Kişileri hedef almam. Ama söz konusu "Lider" olunca durum değişir.
Ona söylenen her söz bütün camiayı, hatta bütün oy verenleri bağlar. Hiç kimse kendisine ve liderine söz ettirmez. Kem söz edene, cevabını hak ettiği şekilde verir.
Gerçi edepsizlik senin mayanda var. Ama haddini artık aşmaya başladın.
1991 yılında Türkiye'ye geldiğinde seni binlerce karşılayanın arasında benim gibi 11 yılını "Mamak" ve "Bursa" zindanlarında geçirmiş bir çok insan vardı. Sayın İl Başkanımız İhsan Barutçu (12 yıl içerde) ve bugünkü Bağcılar İlçe Başkanımız Adnan Madak (11 yıl içerde) sırtında 3 kurşunu, elinde büyük bir Türk bayrağı seni karşılıyorduk. Öyle ya, biz "üç kardeştik" sen "sürgündeki(!)" biz "zindandaki"
Sen bizi görme bile görmedin.
Doğru gittin Samsun'a "İttifaktan aday olmaya. Yerini beğenmedin" yine Lidere (Başbuğa) "ileri geri" konuştun.
Muhsin Yazıcıoğlu ayrıldı. "Militarist" "oportünist" gibi laflar etti. Sen de durumdan vazife çıkartarak liderin yanında tekrar yer aldın.
Ayrılanlara "köpek olsam havlamam / kırk yıllık efendime" gibi inciler döktürdün.
'Ramiz Ongun' adını duyduğunda "balgam tükürmek geliyor" diyen sen.
Sonra "sayın" diyen yine sen.
Başbuğun vefatının ardından, bir başka lider adayının arkasında giden sen.
Peşinden gittiğin lider Tansu Çiller'in arkasında takılıp kalınca, ortada kalan yine sen oldun.

1999 seçimlerinde Samsun'dan aday oldun. Ön seçimde 7. çıkınca senin gibi "Türk Büyüğü (!)" nasıl 7. çıkardı? Hemen sorumlu aradın ve buldun.
Dün olduğu gibi yine "Lider" .
"Ceviz Kabuğu" na çıktın. Çok şeyler biliyor, çok şeyler anlatmak istiyor pozlarında.
"Bir Enaniyet", "Bir Kibir", inan bana, Ülkücü Hareketin mensupları seni en iyi bu programda tanıdılar. Teneke gibi ses veriyordun, tın-tın.
Seninle ilk defa yüz yüze "Servet Kabaklı'nın Türkistan aşevinde" karşılaştım. Belden aşağı anlattığın "Gururumun kurbanı oldum" fıkrası seni o kadar iyi anlatıyordu ki.
Bu satırlarda o fıkrayı anlatamam…
İkinci karşılaşmamız Almanya'da Frankfurt'ta idi.
İlki ülkemizde gerçekleşen 3 Kasım Turuncu devriminin ardından ülkemiz ve camiamız sıkıntılı dönemden geçiyordu.
Gündemde Kıbrıs ve Yerel Seçimler vardı.
İl Teşkilatı olarak 11 Ocak'ta Çağlayan Meydanı'nda miting yapma kararı aldık. Genel Başkanımız da mitinge katılacaktı. İl Divanında sanatçı olarak ittifakla sizin isminiz çıktı ve size tebliğ ettik. Siz ise İstanbul'da idiniz ve gelmediniz. Frankfurt'ta karşılaştığımızda size niye gelmediğinizi sorduğumda "Ne söyleyecektim" dediniz.
Teslimiyetçi iktidara bir iki kelime söyle; sonra sazının teline dokun dedim.
Bana "Bu kime yarayacak" dediniz.
Davaya, harekete dedim.
"Hayır! Ona yarayacak" dediniz.
O dediğiniz, Hareketin Lideri idi.
Ülke kuşatma altına girmiş. Hareketin sorumluluğu artmış, siz ise hala nerelerde takılmışsınız. Sizden belki "ozan" olur ama "dava adamı olmaz" .
"Teşkilat, lider, doktrin. Kafama başka girmez" diyen sen değil misin?
Sende ne kafa varmış.
O kafadan bu hareket o kadar çok gördü ki, kimler geldi, kimler geçti.
Analar daha çok Ozan Arifler doğurur.
Ama inanıyoruz ki, senin gibisini kolay kolay doğuramazlar.
Sürgünsün sen ha…
Ceviz Kabuğu programından anladığımıza göre, sürgüne(!) elini kolunu sallaya sallaya gitmişsin. Türkiye'de darbe olduktan sonra Lider ve arkadaşları zindana konunca ne olur, ne olmaz diye ülkeye gelmedin. 4-5 sene sonra Cuntaya ve iktidarın başına "hakaretlerden" dolayı, davalar açıldı ve gelmedin.
Bu arada bayağı kaset yaptın ve sattın. Genelde bunları bizim camiamız aldı. Sen para kazandın. Gecelere parasız çıkmadın.
Bu harekette ne söylediysen karşılığını aldın. "Yine alacaksın."
Sen konuşmaya ve batmaya devam et. Düşmanları sevindir! Dostları üz!
İstanbul'da 1991 yılında Gülhane'de seni yüzbinler konserinde ağırlamıştı. 2 yıl evvel Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda bin kişi ya vardı ya yoktu. Niye böyle olduğunun muhakemesini yapmayacak mısın?
Hala hatayı başkalarında arayarak işin içinden çıkamazsın?
O kafadan sana da dostlarına da hayır gelmez.
Sana el öp diyen yok. Zaten o ağza kimse el öptürmez.
Yolun sonuna geldik. 1985 - 1990 arası sürgündeki, zindandaki, topraktaki; Tonton dayı, Davulla tokmakla üzerine düşeni gerçekten yaptın.
Ama itiraf et. Sürgün(!) muhabbeti bitince, hiçbir şey üretemez oldun.
1990 ile 2006 yılları arasında hafızalarda kalacak bir şey üretemedin. "Nefsin" hep önde gitti. Oysa ülke yaşadıklarıyla 12 Eylül döneminden daha sıkıntılı yıllar yaşamaktadır.
Ülkenin ozanları, asıl meşgul olması gerekenler yerine iç meselelere takılıp kalırsa, tabii ki bir şey üretemezler.
Bunları sana niye yazıyorum ki..
Boşver, sen yine "el öpme".
"Yalayacak" bir şeyler bul."
Sayın Cafer Yaylan'ın yazısı işte böyle… Pazartesi günü bu konuları geniş ve uzunca anlatacağız. O gün görüşmek dileğiyle…

Yildiray Cicek
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 8 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1