Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - ATSIZ ATA'MIZI ANIYORUZ
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Arl 11, 2006 8:31 am    ileti konusu: ATSIZ ATA'MIZI ANIYORUZ Alıntıyla Cevap Gönder

Bu gün Türkçüler için kara bir gün.Bundan 31 yıl önce 11 Aralık 1975 de;abide şahsiyet,Yüzyılımızın en büyük Türkçü'sü Hüseyin Nihal ATSIZ'1 kaybettik.Çileli bir ömür,verilen büyük mücadele,uğranılan haksızlıklar ve haklarının gasbedilmesi,Devletin,dönme ve soysuzlar eliyle, Yüzyılı'ın en büyük Türkçüsüne yaptığı zulüm,davasından en küçük bir ödün vermeme,asla baş eğmeme;insan gibi,Adam gibi,Türk'e yakışacak bir hayat çizgisi;son nefesine kadar bu uğurda mücadele.O bir bayraktar,O mükemmel bir örnek,O büyük bir Turan'cı.Bir Türk'de bulunması gereken her niteliğe sahip;korkusuz,aslan yürekli bir Türk evladı.Bağrından yetiştiği Türk milletine karşı,gerçekleri;Türk'ün kimliğini,özelliklerini,kendisini bekleyen tehlikeleri,Türk'ün yumuşak karnını söylemiş,davasına siyaseti sokmamış,ideal bir teknokrat.Büyük bir Türkolog,büyük bir şair,kısacası her yönüyle,ibret ve örnek alınacak bir büyük insan.Ondan sonra ne yazık ki Türk milleti bugüne kadar böyle bir insan yetiştiremedi.Yokluğu gerçekten Türk milleti için son derece büyük bir eksiklik ve kayıptır.Ölüm yıldönümünde,kendisini,büyük bir sevgi,saygı ve minnet hisleriyle anıyoruz.Sıradan bir Türk insanı olarak ben;kendisinden Türk milleti için yapmış oldukları için helallık diliyorum.
Biz kendisine layık olamadık,yeni nesillere bu büyük İnsanı yeterince tanıtıp anlatamadık.Türk milleti bu kadar nankör değildir.Ama, tüm bunlar hep bu eğitim sistemi,ülkeyi hala yönetmekte olan dönme ve devşirmelerin marifetleridir!Türk'ün şerefli tarihinde abide bir isim olarak çoktan yerini almış,bu büyük insan önünde saygı ve minnet ile tekrar eğiliyor ve kendisini selamlıyorum.Türk milleti O'nun yüce dileğini bir gün mutlaka yerine getirecektir.TANRI TÜRK'Ü KORUSUN!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Arl 11, 2006 5:04 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yüzyılın en büyük Türkçüsünü kaybettiğimiz gün;sağında,solunda,ortasında tek bir haber,tek bir anma yok.Demek bu ülkede Türkçülük çok büyük bir suçmuş!Atsız Atamdan bu nedenle binlerce kez özür diliyorum.Yazıklar olsun böyle bir basına.Gırtlağına kadar siyasetin içerisinde boğulup gitmişler.Yazıklar olsun adı milli,kendisi yabancı eğitim sistemine.Topunuz birleşseniz bir tek Atsız etmezsiniz!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kaganos
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 02, 2005
İletiler: 1034
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Pts Arl 11, 2006 5:20 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Ülküdaşım.

Hergün bir cevap yazarak bu başlığı ilk on'da tutalım bari...

Siyaset sahnesindekilerin.. Mezun olduğu okullara bakılırsa.. Hele gazeteciler içinde.. Fransız Ekolünden ..Alman Ekolünden devşirmeler oldukça.. basından çok şey beklemek de hata olur..

Her zaman söylerim bu ülkede yönetime.. TÜRKÜMSÜ 'lerin yerine..

TÜRKLER geçmediği sürece.. bu işler böyle gider...

Basınımız şu anda Orhan Pamuk beyimizin , karşılama töreninin nasıl olması gerektiğini tartışıyor...

Onun yanında MERHUM'un adı anılır mı?...

Elbet bir gün bu devran dönecek...

saygılar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
dolunay_hatun
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: May 05, 2005
İletiler: 126
Şehir: TÜRKİYE-balıkesirli-lefkoşa

İletiTarih: Pts Arl 11, 2006 8:58 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

eserleri..

Tarih, edebiyat, edebiyat tarihi ve bibliyografya gibi değişik sahalarda çok sayıda kitap ve makalenin sahibi olan Atsız'ın eserlerini şöyle sıralayabiliriz:

- Çanakkale'ye Yürüyüş, İstanbul 1933.
- 16. asır şairlerinden Edirneli Nazmi'nin Eseri ve Bu Eserin Türk Dili ve Kültürü Bakımından Ehemmiyeti, İstanbul 1934.
- Komünist Don Kişotu Proleter Burjuva Nazım Hikmetof Yoldaşa, İstanbul 1935.
- Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar, I. Bölüm, En Eski Zamanlardan başlayarak Apar Sülalesinin düşmesi tarihi olan Miladi 552'ye kadar, İstanbul 1935.
- 15. Asır Tarihçisi şükrullah, Dokuz Boy Türkler veOsmanlı Sultanları Tarihi, Eski Türklerle Fatih Sultan Mehmed'in tahta oturuşuna kadar olan Osmanlı
tarihinden bahseder,İstanbul 1939.
- Müneccimbaşı, şeyh Ahmed Dede Efendi, Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1940.
- 900. Yıldönümü (990-1940), İstanbul 1940.
- İçimizdeki şeytanlar, İstanbul 1940.
- Türk Edebiyatı Tarihi, En eski çağlardan başlayarak Büyük Selçukluların sonuna kadar, İstanbul 1940.
- Dalkavuklar Gecesi, İstanbul 1941.
- En Sinsi Tehlike, İstanbul 1943.
- Hesap Böyle Verilir, İstanbul 1943.
-İ. Süruri Ermete (Üçüncü dereceden harb malûlü piyade subayı), Türkiye Asla Boyun Eğmeyecektir(Türk-Rus Savaşının özeti), İstanbul 1946.
- Yolların Sonu, İstanbul 1946.
- 18 Bozkurtların Ölümü, İstanbul 1946.
- Bozkurtlar Diriliyor, İstanbul 1949.
- Osmanlı Tarihleri I, İstanbul 1949. Türkiye Yayınevi'nin bu ad altında kurduğu dizinin bu ilk cildinde şu yayınları vardır: a- Ahmedî, Dastan ve Tevarih-i
Mülûk-ı al-i Osman, b-Şükrullah Behçetüttevarih, c- aşıkpaşaoğlu Ahmed aşıkî, Tevarih-i al-i Osman.
- Türk Ülküsü, İstanbul 1956.
- Deli Kurt, İstanbul 1958.
- Osman (Bayburtlu), Tevarih-i Cedîd-i Mir'at-ı Cihan, İstanbul 1961.
- Osmanlı Tarihine Ait Takvimler I, 824, 835 ve 843 tarihli takvimler, İstanbul 1961.
- Ordinaryüs'ün Fahiş Yanlışları, İstanbul 1961.
- Türk Tarihinde Meseleler, Ankara 1966.
- Birgili Mehmed Efendi Bibliyografyası, İstanbul 1966.
- İstanbul Kütüphanelerine Göre Ebussuud Bibliyografyası, İstanbul 1967.
- ali Bibliyografyası, İstanbul 1968.
- aşıkpaşaoğlu Tarihi, İstanbul 1970.
- Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler I, İstanbul 1971.
- Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler II, İstanbul 1972.
- Ruh Adam, İstanbul 1972.
- Oruç Beğ Tarihi, İstanbul 1973.
- Türk Ansiklopedisi'nde 40 kadar madde. Ayrıca Atsız'ın yazdığı makaleler, dört cilt halinde Makaleler I, Makaleler II, Makaleler III, Makaleler IV, adıyla
Baysan Yayınları tarafından İstanbul'da 1992 tarihinde yayımlanmıştır

bize bunca eser veren büyük insanı rahmetle anıyorum..
mekanı cennet ola..
nur içinde yata...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
dolunay_hatun
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: May 05, 2005
İletiler: 126
Şehir: TÜRKİYE-balıkesirli-lefkoşa

İletiTarih: Pts Arl 11, 2006 9:03 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bütün Türk Gençliğine



I
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

Iztırap çek inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

Ezilmekten çekinme ... Gerilemekten sakın!
İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan,
Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın...


II
Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
Seninde bu dünyada nasibin var savaşmak!...
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova ,yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

KIZIL ELMA uğruna kılıç çekince kından,
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından.
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

Yüz paralık kurşunla gider "HAYAT" dediğin;
" Tanrı yolu" uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızıl Elma'na varmadan öleceksin.


III
Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını "Paris"e, "Moskova"ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.

Hey arkadaş!.. Bu yolda bende coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatın gel beraber gülelim,
Ölümüne , gamına, tipisine, karına...


IV
Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş... Bunu tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında...

Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara,
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara
"Çanakkale" ufkunda, "Sakarya" toprağında.

Siyasette muhabbet... Hepsi yalan, palavra...
Doğru sözü "Kül Tegin" kitabesinde ara...
Lenin'den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet "Tanrıdağı"nda...


V.

Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin ,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın,
Yorgunluğu gidermek serin bir su başında.

Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak'tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duyguların ölmüştür... Tapınılan bir kızın,
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

Iztırabı kanına kat da göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç,
Bir şeyin olmayacak hatta mezar taşında....
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Sebas
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 18, 2003
İletiler: 510
Şehir: Bordeaux / KahramanMaras

İletiTarih: Sal Arl 12, 2006 11:18 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ruhu sad mekani cennet olsun

en begendigim siirlerinden biri DAVETIYE'dir ! çok anlamli
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Arl 12, 2006 6:41 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ
(1905-1975)

"Atsız" demek, bir bir mücadelenin tarihi demektir. "Atsız" demek, milletini sevmenin ve bu uğurda bir hayatı feda etmenin, zorluklarin, sıkıntıların, yargılanmaların ve azmin zirveleşmiş bir efsanesi demektir. Bu mücadele aynı zamanda O´nun önceden görerek karsı koymaya calıstığı ve uyardığı ihanet ve gafletin de hikayesidir!...

"Atsız" bir edebiyatçı, bir tarihçi olmasının yanı sıra, özellikle bir "FİKİR ADAMI" dir. Bütün hayatı boyunca da, hiçbir zaman politik davranmadığı gibi, hiçbir yerdende çıkar beklememiştir.

"Hayat" nihayetinde bir tercih meselesidir. Kimi "kemik peşinde" dir, kimi "köpek sosyetesi´dir!"... Ama kimisi vardır ki, "maziye, ırka,sancağadır iftiharı." Velhasıl, "herkes bir özdeyişle yaşar". Ancak bu insan, "ben bu dünyanin nesindeyim" diye sorabilendedir. Yoksa, "zevke, eğlenceye hayvan da koşar"!..

HAYATIHüseyin Nihal Atsız (1905 - 1975)



Hüseyin Nihal Atsız (Atsız), 12 Ocak 1905’te İstanbul’da Kadıköy’de doğdu. Babası bahriye (deniz) subayı Nail Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır. İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta öğrenimini Kadıköy ve İstanbul sultanilerinde yaptı. Buradan mezun olunca Askeri Terbiye’ye yazıldı. Bu okulun 3.sınıfında iken, Arap asıllı bir subaya selam vermeyi reddettiği için okuldan çıkarıldı. Daha sonra İstanbul Darülfünunu (Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’ne yazıldı. Bu fakülteden 1930 yılında mezun olunca, Türkiyat Enstitüsü’nde, hocası Köprülüzade M.Fuat Beyin asistanı oldu. Ancak diğer hocası Zeki Velidi (Togan) Beyin Türk Dil Kurultayı’nda maruz kaldığı hücumlara tepki olarak çektiği telgraf sebebiyle asistanlıktan çıkarıldı (1933).


Atsız, önce Malatya Ortaokulu’nda Türkçe, daha sonra Edirne Lisesi’nde Edebiyat hocalığına tayin edildi. Edirne’de iken Orhun dergisini yayımladı (1933-1934). Bu dergi, daha önce yine kendisinin yayımladığı Atsız Mecmua’nın (1931-1932) devamı niteliğindeydi. Her iki dergi de Türkçülük ülküsünü güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla çıkarılmıştı. Ancak dil, edebiyat, tarih, halkbilim, yazım konularındaki yazılar ve şiirler de bu dergilerde yer alıyordu. Orhun’un 9.sayısındaki, resmi tarih tezini eleştiren bir yazı sebebiyle dergi kapatıldı. Atsız da bakanlık emrine alındı.




Nihal Atsız, bundan sonra dört yıl kadar Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. 1938’de bu işinden de uzaklaştırıldı. Kendisine resmi hizmet kapısı kapanınca Özel Yuca Ülke ve Boğaziçi liseleri gibi okullarda öğretmenlik yaptı. “Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar” ve “Türk Edebiyatı Tarihi” adlı ilmi kitapların yanı sıra birçok broşür yayımladı. O dönemin sol düşüncesine karşı şiddetli bir fikir mücadelesine girişti. Tanrıdağ, Çınaraltı gibi milliyetçi dergilerde yazılar yazdı. 1943’te Orhun’u yeniden yayımladı. Bu derginin 15-16. sayılarında dönemin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na hitaben yayımladığı açık mektuplarda, Milli Eğitim Bakanı Hasah-Ali Yücel’in istifasını istedi.


Atsız’ın Yücel’i eleştirisinin sebebi ise “Milli Eğitim Bakanlığı’nda tek taraflı bir kadrolaşma”dır. Bu yazıların bazılarında muarızlarına sert eleştirilerde bulunan Atsız, sonunda Sabahattin Ali’nin açtığı hakaret davasıyla yargılanmaya başlar. Ve yine bu davayla birlikte Orhun dergisi kapatılır. Atsız-Sabahattin Ali davası büyük yankılar uyandırır. Öğrenci olayları ve gösteriler başgösterir bunun hemen akabinde de Atsız ve 22 arkadaşı hakkında “hükümet darbesine teşebbüs” suçlaması ile yargılandı. Askeri mahkeme, Türkçülerin birçoğunu çeşitli cezalara çarptırdı. Atsız da 6 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, Askeri Yargıtay bu kararları bozdu. Yeniden görülen dava sonucunda bütün Türkçüler ve bu arada Atsız da beraat ettiler. Ancak, Atsız, uzun süre öğretmenlik mesleğine dönemedi. Türkiye Yayınevi’nde çalıştı ve önemli Osmanlı tarihlerinin neşirlerini hazırladı.


Tek parti iktidarının son yıllarında, fakülteden sınıf arkadaşı Prof Dr.Tahsin Banguoğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı zamanında yeniden öğretmenliğe tayin edildi. Fakat, kendisine öğretmenlik hakkı tanınmadı ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde uzman olarak görevlendirildi.


1950-1951 öğretim yılının başında Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine getirilen Atsız, burada iki yıl görev yaptı. Bu defa da, 3 Mayıs’ın kutlanması için Ankara’da verdiği bir konferans nedeniyle öğretmenlikten alındı ve Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki görevine iade edildi (1952). Burada 17 yıl çalıştıktan sonra 1969’da emekliye ayrıldı. Atsız, 11 Aralık 1975’te vefat etti.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Arl 12, 2006 7:00 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Atsız kabri başında anıldı
12.12.2006

--------------------------------------------------------------------------------

Türk Milliyetçiliği´nin büyük fikir adamı H.Nihal Atsız´ı ölümün 31. yıldömünde rahmetle anıldı. Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı kabri başında anma töreni düzenledi


--------------------------------------------------------------------------------


Türk Milliyetçiliği'nin büyük fikir adamı H.Nihal Atsız'ı ölümün 31. yıldömünde rahmetle anıldı. Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı kabri başında anma töreni düzenledi. Çok sayıda ülkücünün katıldığı anma töreninde açıklama yapan İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Yüksel Kaleci, büyük Türkçü Atsız'ın fikirlerine vurgu yaparak şunları söyledi:

"Şu anda, Türk Milliyetçiliği Hareketi'nin en önemli kilometre taşlarından biri olan Hüseyin Nihal Atsız'ın aziz hatırasının önündesiniz. Bu büyük ülkü adamı, uğradığı bütün baskı, zulüm ve haksızlıklara rağmen, bir an olsun, Türk olmakla övünmekten vazgeçmemiştir.

Biliyorum ki, kutlu Türk Devleti'nin, Türk'üm demekten utananların idaresine mahkum edildiği günlere şahit olmanın kederi içindesiniz.

Ama kendinizi bu duyguya değil, Atsız Hocamız'ın zamana ve mekana meydan okuyan ölümsüz çağrısına teslim etmelisiniz;

Izdırap çek, inleme… Ses çıkarmadan aşın,

Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;

Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,

Tek başına dileğe doğru at salmalısın!

Her zaman Türk'ü düşündü

Sizler; beş binden fazla şehidi olan, zindanlarda akıttığı kanın, zindandakiler için akıttığı gözyaşının bedeli ödenmemiş bir hareketin mensuplarısınız.

Hüseyin Nihal Atsız; tek partili dönemin tüm anti-demokratik uygulamalarına, devrin Cumhurbaşkanı İnönü'nün diktatör tavrına karşın, Türk çocuklarının birer Marksist olarak yetiştirilmesine izin vermemiştir. Devlet sisteminin tüm kademelerine komünizmin tohumlarını serpenleri, işini, aşını, geleceğini feda ederek teşhir etmiştir. 1944'te Türkçü olduğu için sanık sandalyesine oturtulan Atsız ne kadar yalnız kalmışsa, bugün siz de o kadar yalnızsınız. 1944'te Ankara garında Atsız'la birlikte, Turancılık davasını da kucaklayan coşkulu gençlik ne kadar yalnız kalmışsa bugün siz de, kendine hükümet diyen pazarlama komisyonuna karşı dilinizi, dininizi, bayrağınızı, vatanınızı savunurken o kadar yalnızsınız!

Bu sizi yıldırmasın!

Aksine, Ülkücü hareketin şerefli mazisini atiye taşıyor olmaktan dolayı gurur duyun!

Hiçbir zaman inanmaktan vazgeçmeyin;

O yokluk ve yoksulluk ortamında, manen ve madden tecrit edilen Atsız Hocamız, kainatı Türkleştirmek ülküsünü yaşatmıştı.

Bizler de, teslimiyet ve ihanet kuşatmasındaki öz vatanımızı yeniden Türkleştirmeyi başaracağız!

Yolbaşçımızın dediği gibi; "tarihte olmuş olan, gelecekte de olacaktır".

Yani bu topraklarda Bizans'ın talihsiz mirası fitne de olacaktır, Alparslan'ın mirası Türk fethi de olacaktır!

Günlerdir, gelecek nesillerce utançla anılacak olaylara şahit oluyoruz. Bir buçuk yaşındaki bebek vücutlarında kırk kurşunla şehit olan bir neslin emanetini, o neslin katillerine satıyorlar.

Çünkü Kıbrıs onlar için yük!

Bugün saygıyla andığımız Atsız, 1974 yılında Kıbrıs'ta yaşanan katliamların fotoğraflarını gördüğü vakit çocuk gibi ağladığını söylüyor. Çünkü Kıbrıs Atsız için bir vatan parçası!

Demek bu milletin, bu yüzyıldaki talihsizliği; bırakın vatanı uğruna ölmeyi, vatanı uğruna gözyaşı dökmeyi bile unutanlarca yönetilmesidir. Namusunu satmaktan utanmayanların, kirli ellerine teslim edilmesidir.

Papa'larının12 havarili bayrağı uğruna Kıbrıs'tan vazgeçenleri, ay-yıldız aşkına, Yunanistan'ın, Bulgaristan'ın, Macaristan'ın, Arnavutluk'un, Bosna'nın topraklarında, hala buram buram kokan Türk ruhuyla tanıştırmak, boynumuzun borcu olmuştur!

Atsız Hocamız, hiç eğilip bükülmemiştir, tavizsizdir çünkü ona göre; milletler ölebildikleri kadar yaşarlar!. Bu fedakarlığı göstermekten bir an ürken, bir an tereddüte düşenler tarihten silinmeye mahkumdur.

Atsız bu ruhun temsilcisi olduğu için; çelik gibi bir irade, sarsılmaz bir iman, başeğmezlik, boyun bükmezlik, diz çökmezlik demektir. Atsız demek bağımsızlık, onur demektir. Onun fikirleriyle yetişenler milletlerini tarihten sildirmeyecek kudrete sahiptirler.

Ülkü Ocaklılar olarak, O'nun vasiyet ettiği gibi; arınmış bir gönül ve inanmış yüreklerimizle, yolların sonunu kızılelmaya çıkaracağız!

Atsız ülkücüdür

Atsız 70 yıl, Türk Milleti'ni tek bir ordu, tek bir yürek, tek bir yumruk olarak görmenin hayaliyle yaşadı. Ülkücüler bunu gerçek kılmak için gecesini gündüzüne katarken, hala bedel öderken, şu veya bu sebeple büyük ülkü ordumuza katılmayanların her birini alçak sayıyorum. Bu ayrımı yapmak mecburiyeti de bize Atsız'ın vasiyetlerinden biridir. Çünkü Tanrı Dağı'na çıkan bu kutlu ama o derece de çetin yol, yufka yüreklilerle aşılmaz.

Herkes bilmelidir ki, dev bir yumruk olmak yerine, birinden diğerine hayır gelmeyen ayrı eller olmaya çalışanların, Atsız'ın ruhunu sızlatmalarına izin vermeyeceğiz.

Atsız'ın Türk Milletini yükseltmemiz için bıraktığı mirası, yükselmek için kullananların yoluna çıkacağız.

Unutulmamalıdır ki;

Atsız iyi bir Türkçü'dür, iyi bir Turan'cıdır, iyi bir Müslüman'dır.

Ahlakçıdır, toplumcudur, ilimcidir….

Ve Atsız, ülkücüdür!

Bugün ülkücü değil, Atsızcı olanların büyük yanılgısı budur işte!

Atsız Gökalpçi, Akçuracı, Togancı olmamıştır!

Davasının adamı olmuştur.

Bugün Atsız'ın arkasına gizlenmek dışında referans bulamayanlar, Atsız'ı taşıyacak kadar yüreği olmayanlardır.

Atalarımızı unutmayın

Bilge Kağan sizindir, Mete Han sizindir, Alparslan sizindir, Fatih sizin, Yavuz sizindir!

Siz Hun, siz Göktürk, siz Oğuz, siz Seçuklu, siz Osmanlısınız!

Resulzade sizindir, Elçibey sizindir, Osman Batur sizin, Mehmet Emin Buğra, Yusuf Alptekin, Kırımoğlu, Denktaş sizindir!

Siz Türkistan, siz Kerkük, siz Kıbrıs, siz Bakü, Taşkent, Buhara, siz Semerkant, siz Tunasınız!

Atatürk sizindir, Başbuğmuz Alparslan Türkeş sizin ve Atsız sizindir; şerefli ömrü, çilesi, feragati, fikirleri ve ülküleriyle sizindir Atsız!

Çünkü siz Ülkü Ocaklılarsınız!

Çünkü siz bu milletin fedakarlarısınız!

Çünkü siz milleti yaşatmak için ölmek sınavını, her seferinde alnının akıyla verenlersiniz!

Çünkü yüzde yüz Türksünüz; Türkiyesiniz!

Atsız'ı iyi anlayalım ve iyi anlatalım

Biliyoruz ki, Atsız ne yaşadığı dönemde, ne de sonra, gerçek manada anlaşılamadı, anlatılamadı. Ömrü boyunca en sadık yol arkadaşları, ızdırap, yalnızlık, hasret ve hepsinden acı olan bir bekleyişti. Geçmişte olduğu gibi bugün de Türk Milleti'nin fedakarları olarak biliyoruz ki anlaşılamıyoruz. Ama ne gam, "Biz bin yıl sonrasına hitap ediyoruz"!

Fani olan dünyada, kenarda yaşamaya mahkum edilmiş bu büyük dava adamının, ebediyette, Tanrı Dağı'nın zirvesinde Türk beylerinin otağında baş köşeye oturtulmuş olması en büyük tesellimizdir.

Biliyoruz ki;

Buradan uğurlarken onu binlerce Bozkurt

Orada karşılayan binlerce Alp-Eren var.

Ve Tanrı Kut Mete'nin huzurunda Atsız'ı

Kür Şad'la Kül Tiğin le diz vururken gören var.

Töredir; konan göçer, doğan gün batar elbet

Tanrı zeval vermesin devlet, din ve KUR'AN var

Dayanılmaz olsa da Atsız'lığın acısı

Ulu Tanrı'ya şükür yine soy var. Turan var.

Ölümünün 31. yıldönümünde aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz"

ORTADOĞU GAZETESİNDEN ALINTIDIR.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
ASiLKaN
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Sep 03, 2003
İletiler: 8

İletiTarih: Sal Arl 12, 2006 9:32 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Selahattin Tekizoğlu Beyin, daha önc sitemizde"(yazarlar köşesinde), Ülküdaşlarımızın istifadesine sunulan yazısını, önemine binaen, buraya alıyorum.
Saygıdeğer büyüğümüz Atsız Ata'yı bir kez daha hasretle hürmetle ve muhabbetle hatırlıyorum. Yattıkları yer ışık ve ruhları şad olsun(Asilkan)



O’NUN TÜRK BEYİNLERİNDE VE TÜRK YÜREKLERİNDE HAKKI BÜYÜKTÜR

11 Aralık 2005 Atsız Ata’nın ölüm yıldönümüdür. Her Türkçünün beyninde, kalbinde önemli bir yeri olan ve her Ülkücü de büyük bir hakkı bulunan merhum hocamızı, bir defa daha saygıyla, sevgiye anıyoruz.
Atsız, Türklüğün son yüz yılda yetiştirdiği müstesna evlatlarından biriydi.
“Nihal Atsız, kendini bildiği günden son nefesini verinceye kadar ateşini hiçbir an küllemediği Büyük Türklük Ülküsünün sarsılmaz temsilcisi olmuş, bu ülküyü savunmada kendini daima bir ordu gücünde bulmuştur.”
Ömrü, “Bütün Türkler bir ordu” haykırışı ile geçen “Ne mutlu Türk’üm diyene!...” haykırışı ile gelişen büyük Atsız, ahlak ve karakter bakımından da tefeyyüz etmiş biriydi. Diyebiliriz ki, aydınlarımız arasında onun kadar sağlam olan bir kimse bulmak çok zordur. O, hep para ve mevki hırsından uzak yaşamış, davasına ve ahlakına en küçük bir leke düşürmemiştir.

Evet, değerli dostlar, merhum Atsız, çok yönlü bir kişiliğin sahibiydi. Ülkü adamıydı..Gönül eriydi...Vefa insanıydı...Dost canlısıydı...Dürüstlük ve namusluluk abidesiydi...
Duygulu ve kuvvetli bir şairdi...Kuvvetli bir dil bilginiydi....Gönül Bayrağımız, yürek lisanımız Türkçe’mizi onun kadar doğru yazan ve onun kadar doğru telaffuz eden çok az insan tanıdım ben. Türk gibi yazar, Türk gibi konuşur ve Türk gibi yaşardı..
Evet, Atsız Ata, çok iyi bir şairdi..Bize göre İstiklal Marşımızın müellifi merhum Mehmet Akif’ten sonra en büyük şair, Nihal Atsız Bey’dir. Söz buraya gelmişken, O’nun, (ADALAR DENİZİNDEN ALTAYLARIN DAHA ÖTESİNE KADAR BÜTÜN TÜRK GENÇLİĞİNEA) başlığı altında kaleme aldığı o muhteşem şiirinin bir başka benzerini görmediğimizi, okumadığımızı ve dinlemediğimizi söylersek, lütfen bunu mübalağada aşırı gidilmiş bir itiraf olarak telakki etmeyiniz!.
Bu muhalled eser yirmi kıtadan müteşekkildir. Yazımızın sonunda tamamını takdim edeceğim.
( Not: Mezkur şiiri, yıllar önce ezberlemiştik. Halen de hafızamızda mevcuttur. DAVA dostlarımızdan ricamız: Ne olur gençler! Siz de adı geçen şiiri lütfen ezberleyeniz!....Daha sonra da bulduğunuz her fırsatta, her bir zeminde haykırarak okuyunuz!. Bu sizin beyin enerjinizi artıracak ve dava aşkınızı zenginleştirecektir
Heyhat......
Değirmeni sel almış, galiba biz çakıldak arıyoruz...
Acaba bugün genç arkadaşlarımızdan kaçta kaçı, Atsız Atayı bilir, tanır ve O’nun değerli kitaplarını okur..
Çok az çok.....
Beyler! Merhum Hocamız Atsız Beğ’i tanımayan ve O’nun eserleriyle içli-dışlı olmayan ve şiirlerinden bir kaçını ezbere bilmeyen insanın:”BEN BİR ÜLKÜCÜYÜM” demesi -diyebilmesi- ve bunu ifade etmeyi”HAK” etmiş olmasının kolay kolay mümkün olmayacağı kanaatindeyiz. Bir de her Türk genci, (bilhassa Ülkücü) şiir yazmalı, şiir okumalı ve özellikle de Ülkücü şairleri yakından tanımalı, o insanların telif ettiği kitaplara sahip çıkmalı ve eserlerinden azami derecede müstefit olmalıdırlar!)




Ülküler Milletlerin Manevi Gıdasıdır

Türk Ülküsünün en güçlü savunucularından biri olan Atsız Bey, aynı zamanda da büyük bir fikir adamıdır. O’nun çeşitli konularda getirdiği yeni fikirler, Cumhuriyet döneminde yetişen bütün ülkücü nesiller üzerinde çok büyük bir tesir yaratmıştır.
Merhum Hüseyin Atsız Bey, her şeyden önce Türk’ü Türk ten başkasının sevmeyeceğine inanıyordu. Başka milletlerin Türk’ü sevmesi, gerçekten de bir sevgiye değil; geçici bir nezakete, menfaat icaplarına ve siyasi zaruretlere işaretti.

Atsız;”TÜRKÇÜLÜK, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN ADIDIR. TÜRKÇÜLÜK TÜRK SEVGİSİ VE TARAFTARLIĞIDIR. TÜRKÇÜLÜK BİR ÜLKÜDÜR. ÜLKÜLER, MİLLETLERİN MANEVİ GIDASIDIR. ÜLKÜSÜZ MİLLETLERİN EN TALİHLİSİ BİLE, SONUNDA SİLİK VE SÖNÜK KALMAYA MAHKUMDUR”.diyordu.

Atsız’a göre ÜLKÜ, bir milletin yürütücü kuvvetidir. Ülküsü olmayan toplumlar yerinde sayan bir yığınken, ülküsü olan milletler güneş hızıyla ilerleyen, ufukları delen bir kitledir.
Sözlük anlamı,”AND” ve “UZAK HEDEF” demek olan”ÜLKÜ”, topluluğu aynı yolda yürüten bir kuvvettir ki, bu uğurda insanlar birbirlerine karşı içten sözleşmiş gibidirler.
“Ülküler, gerçekle hayalin karışmasından doğmuş olan, düne bakarak yarını arayan, milletlere hız veren ve uğrunda ölünen büyük dileklerdir. Bir topluluktan ortak ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz”.diyen Atsız, bir şiirinde:

“ÜLKÜ DENEN NAZLI GELİN ERDE ŞAN İSTER,
BÜYÜK DEVLET KURMAK İÇİN BÜYÜK KAN İSTER.”
Mısraları ile ülkünün gerçekleşmesi için gerektiğinde ölümün göze alınmasının şart olduğunu belirtir. O’na göre milletler ölebildikleri nispette yaşama hakkına sahiptirler.

Yüzde Yüz Türk Olduğun Gün Cihan Senindir

Atsız’ı en iyi tanıyanlardan birisi olan Refet Körüklü Bey, onun Türkçülük anlayışını şu cümlelerle dile getirir:”Atsız, Türk’ün Türk olarak sahneye çıktığı günden bugüne kadar geçen dört bin yıllık tarihini bir ömürle temsil edebilen, bu temsil görevini yaparken şahsi hiçbir çıkar düşünmeksizin bu uğurda her türlü cefayı çeken ve inandığı davasına en ufak bir leke düşürmeyen,ırkımızın imbikten çekilmiş öz cevheri ve muhteşem abidesi idi. Bu eşsiz insanın büyüklüğü de buradan gelir. Kendisi:”TÜRK BİR VAZİFE İÇİN YARATILMIŞ, O VAZİFE KAİNAT TÜRKLEŞTİĞİ ZAMAN BİTER. VE YÜZDE YÜZ TÜRK OLDUĞUN GÜN CİHAN SENİNDİR”dediği gibi, Türk’ün vazife için yaratıldığını ve yüzde yüz Türk olduğu gün cihanın bizim olacağını bütün kalbiyle iman etmiş ve bu inançla yaşamış, bu uğurda nadir insanın tahammül edebileceği çileyi çekmiş, her musibeti ırkına has bir metanetle karşılamış, çektiği çilelerden hiçbir zaman şikayette bulunmadığı gibi hiçbir kimseden de merhamet beklememiştir.”

Atsız, “TÜRKÇÜ KİMDİR?” sorusuna şöyle cevap verir: “TÜRKÇÜ, MİLLİ ÇIKARLARI ŞAHISLARIN ÜSTÜNDE TUTAN, MİLLİ MUKADDESATA VE GEÇMİŞE SAYGI GÖSTEREN, GÖREV AHLAKI YÜKSEK OLAN, HAKSIZLIKLARLA SAVAŞTA KORKUSUZ BİR İNSANDIR.”
Türkçülük ülküsünün sağlamlaşması ve Türklüğün güçlenmesi için, her Türkçünün, bulunduğu yerdeki görevini inançla yapmasını şart koşan Büyük Türkçüye göre, Türkçülerin ilk işi, görevlerini arınmış bir gönül ve inanmış bir yürekle yapmalarıdır.

“TÜRKÇÜLÜK, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN ADIDIR. Diyen Atsız, Türkçülüğün dışardan gelmemiş tek yerli ve milli düşünce olduğunu belirterek Türkçülüğü şöyle tarif eder:

“TÜRKÇÜLÜK BÜYÜK TÜRK ELİNDE, TÜRK URUĞUNUN KAYITSIZ ŞARTSIZ HAKİMİYETİ VE BAĞIMSIZLIĞI İLE TÜRKLÜĞÜN HER YÖNDEN BÜTÜN MİLLETLERDEN İLERİ VE ÜSTÜN OLMASI ÜLKÜSÜDÜR. TÜRKÇÜLÜK, TÜRKLÜĞÜN GEÇMİŞTEKİ HAKLARININ MİRASINI İSTEMEK BAKIMINDAN HAKLI, MEŞRU VE TARİHİ BİR DAVADIR. TÜRKÇÜLÜK, TÜRK SOYUNUN RUHUNDA KANINDA, BEYNİNDE YAŞAYAN HAYAT PRNSİPLERİNİN FİKİR HALİNE GELMİŞ BİR ŞEKLİDİR. BUNDAN DOLAYI DA “SIRA” VE “SAYGI” ESASLARINI İHMAL EDEMEZ. TÜRKÇÜLERİN, DAHA ESKİ TÜRKÇÜLERE SAYGI GÖSTERMESİ BUNUN İÇİN ŞARTTIR.”

“TÜRKÇÜLÜK, MİLLİ MENFEATLARI KENDİ MENFAATLERİ KENDİ MENFAATLERİ ÜSTÜNDE TUTAN, MAZİYE VE MİLLİ MUKADDESATA SAYGI GÖSTEREN, HAKSIZLIKLA SAVAŞTA KORKUSUZ, VAZİFE AHLAKI YÜKSEK KİŞİDİR.
TÜRKÇÜLÜK; HAKLI, MEŞRU VE TARİHİ BİR DAVADIR.
MACERACI DEĞİLDİR.
“Dünya bir çarpışma alanıdır.”
“Yaşamak için savaşmak lazımdır.”
“Milletleri savaşa hazır tutan iki vasıta vardır. Bunların biri maddidir ki, bu tekniktir. Diğeri ruhidir. Buna ülkü diyoruz.”
“Ruhi kuvvet olan ülkü, toplulukların yaratıcı kuvveti olduklarında milli ülkü olurlar. Milli ülkü, bir milletin büyüme isteği, milli üstünlük inancıdır.”

“İnanalar için, Türk ülküsünün gerçekleşmesini beklemek haktır.”
“Milli ülkü toplumumuzdaki maddecilik hastalığı geçince yeniden parlayacaktır

Atsız İçin; Şan ve Şöhret Değil, Sadece Ülkücü Olmak Şereftir..

“YAKARIŞ” şiirinin şu dörtlüğünde, ATSIZ olmasının sebebini anlatır:

“YURT VE ŞEREF UĞRUNDA SEN SERİLDE TOPRAĞA,
VARSIN, HİÇ BİR DUDAKTA ANILMASIN ER ADIN!
KAN SIZARAK GÖĞSÜNDEN HUZURA VARINCA,
ISTIRABI DİNECEK BELKİ O GÜN KÜRŞAT’IN”

“Irkımızın kahramanları, milli tarihimizde çok sayıda vardır. Bunun için kahraman ve kahramanlık icat etmek gerekmez. Var olanın hakkını vermek yeter. Milli kahramanlarımıza saygı gösterilmekle birlikte, onların kusurları varsa söylenilmeli, kahraman olmayana kahramanlık payesi verilmemelidir.”
Atsız için, milli kahramanları unutmak bir felakettir. Sahte kahramanlar yaratmak ise;
hırsızlığı zeka dolandırıcılığı deha saymaya eşit bir faziletsizliktir.

Onun şu şiiri büyük bir milliyetçilik, Türkçülük gururu ve engin bir tarih şuurunun en güzel örneğidir.

“Türk Tarihi denilen kahramanlık şiirini,
Yeniden yazmak için, harcayacağın kandır.
Mısraları içinde en güzel ve en derini,
Batıda Niğbolu, doğuda Çaldıran’dır.

Türkçünün Mütevazı Olması Şarttır

Rahmetli Atsız, Türkçünün mütevazı olmasını şart koşar. Ona göre yapılanlar hiçbir zaman beğenilmek için yapılmamalıdır.
Türkçü, alçak gönüllü olmaya mecburdur. Çünkü, kendini ileri sürmek, yaptığının karşılığını beklemek veya takdir olunmak içindir. Halbuki takdir beklemek bir bencilliktir. Türkçü, milletine bir hizmet yaparken, bunu, beğenilmek için değil, görev bildiği için yapar ve yapacağı en büyük hizmetin bile, sanki bilinmeden ölüp mezarsız yatan şehitlerin hizmeti yanında pek küçük kalacağını bilir.
Türkçülük, yükselmek için değil, yükseltmek içindir. Topluluklar, fedakar fertlerin çokluğu nispetinde yükselir.
Türkçülük, bir fikir olduğu kadar da bir inançtır. İnanç olduğu için de tartışmasız, tenkitsiz kabul olunur. Onun tartışılacak ve tenkit olunacak tarafı temeli, esası değil, ayrıntılarıdır.
Türkçüler, dayanışmalı, yaşamaya mecburdur. Dayanışma, az kuvvetle çok iş görmenin tek ve değişmez çaresidir. Dayanışma olmayan yerde, için için bir çekişme var demektir. Türkçü, Ülküdaşları ile olan bir geçimsizliğin Ülküye zarar getireceğini bilir.
Türkçünün en büyük vazifesi, Türklüğe hizmet etmektir. Çevresine Türklük sevgisini aşılamaktır. Bunu yılmadan, yorulmadan, bıkmadan yapacak, karşılığında hiçbir şey beklemeyecek, bunu kendisine vazife bildiği için yapacaktır.


Atsız, şiirlerinin çoğunda, büyük Türk Ülküsünü tema olarak işlemiştir. Atsız için bu Ülkü her zaman beşeri aşktan çok daha üstündür. Atsız;

“Ülkü denen nazlı gelin, erde şan ister
Büyük devlet kurmak için, büyük kan ister.”

Derken, ağır ağır zirveye tırmanacağını, Türk Milliyetçiliği Ülküsü için gerekli şartların, Türk’ün tarihinde mevcut olduğunu anlatır.

Atsız, “BÜYÜK ÜLKÜSÜ” uğrunda, dava arkadaşları ile birlikte, büyük çileler çekmiştir.
“YOLLARIN SONU” isimli şiirinde; bu çilelerin karşılığını görememiş olmasının burukluğu içindedir.

“Gidiyorum, gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda,
Dün benimle birlik gülen tanıdıkların,
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.”der.

Ona göre;

“Yufka yüreklerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin,
Değişilir topu bir sokak kaltağına.”

Atsız’ın bu sözlerinden, çevresindeki bir çok kimselerin, onu hayal kırıklığına uğrattıkları anlaşılır.

Atsız’ı (haşa!)Dinsizlikle Suçlayanlar

Merhum Hocamız Atsız, zaman zaman bazı din tüccarı kimseler tarafından dinsizlikle suçlanmıştır.
Rafet Körüklü bu suçlamalarla ilgili şunları yazmıştır:

“Bir gün Atsız Bey’i ziyarete gitmiştim. O gün rahmetli Fethi Gemuhluoğlu da gelmişti. O günkü konuşmalarımızın ağırlığı Türklük ve dindi.

Gemuhluoğlu bir ara, Atsız Beğ’e, “Kendisinin dine karşı olduğu yolunda sağda-solda laflar edildiğini” söylediği zaman, Atsız Beğ’in yüz hatları değişti ve biraz düşündükten sonra acı bir tebessümle şöyle dedi:
- İslamiyet Türk’le et ve tırnak gibidir. Birbirinden ayrılmaz. Ben dine karşı değilim, benim hasmım ve affetmediğim Türklüğü inkar eden dindarlardır....
İslamiyet’i kabul ettikten sonra, Araplıktan vaz geçmiş”Ben Arap değilim diyen bir Arap” gösterebilirler mi? Ebetteki o kuş beyinliler gösteremezler.
Bunlara hadlerini bildirmek gerekir.
Şunu bilsinler ve kafalarına iyice yerleştirsinler. Türklük arzuladığımız yüceliğe kavuştuğu gün, İslamiyet de, Türklükle birlikte dün olduğu gibi en şerefli mevkie ulaşacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü Türk İslam’ın serdarı ve kılınçıdır.
Düşünün bir kere aslını inkar eden beyinsizler, İslamiyet’i kabul eden bir ecnebiye Arap oldu veya Hıristiyanlığı kabul eden bir Arap’a İngiliz veya Fransız oldu diyebilirler mi? Türk Müslüman oldu diye, neden Türklüğünü inkar etsin. Etmesi zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.
En mükemmel din İslamiyet bugün Arap’ın elinde zelil ve perişan olmaktadır. Türkjlüğü inkar edip dindarlık yaptıklarını zanneden o kuş beyinliler gerçekten, İslamiyet’in yükselmesini istiyorlarsa Türk Milletine ayak bağı ve köstek olmasınlar yetişir.”

Ayasofya’ya İmam Olmak....

Bu arada Mehmet Eröz’ün bir nakli de Atsız’ın ruh halini yansıtması bakımından ilgi çekicidir.
Atsız’a soruyorlar:
- Bir daha dünyaya gelmiş olsaydın, ne olmak isterdin?
Atsız’ın cevabı çok nettir....
- Ayasofya’da imam olmak isterdim..

Atsız, Ülküsünü tanıtmada ve yaymada ulaşmış olduğu yüce mevkinin farkındadır.
“SONA DOĞRU” şiirinde bu duyguları şöyle dile getirmiştir:

“Bilsin cihan ki, ben bu cihanın nesindeyim:
Bir Ülkünün muhabbetinin zirvesindeyim.
Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;
Ben ırkımın şeref taşan efsanesindeyim.
Herkes bir özleyişle yaşar....Ben de öylece.
Altaylar ve Tanrı Dağı çevresindeyim.
Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara,
Son menzilin hüzün dolu kaşanesindeyim.
Artık veda zamanına pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim....”

Büyük Türk Milliyetçisi Hüseyin Nihal Atsız’ın, ölümünün. 31. yıldönümü münasebetiyle bir defa daha minnet ve şükranlarımızla anıyor, onun hatırası önünde saygı ve sevgilerimizle eğiliyoruz.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
Selahattin TEKİZOĞLU
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Arl 12, 2006 10:51 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Hocamız ,ağabeyimiz Selahattin Tekizoğlu Bey'e bu fevkalade derin ve güzel çalışması için minnettarım.Atsız Ata ancak bu kadar güzel ve doğru anlatılabilirdi.Bu yazı ayni zamanda onun sırtından geçinerek,işi başka yönlere çekmek isteyen akılsızlara karşı da verilmiş muhteşem bir cevaptır.O akılsızlar;langur lungur sözlerle bu kahraman Türk evladını yattığı yerde de rahatsız ettiler.Selahattin Bey;Atsız Ata'ya olan tarihi borcumuzu bir nebze olsun bu satırlarla bizim adımıza ödemiş;ve omuzlarımızdaki ağır bir yük ve sorumluluktan ülkücü camiayı kurtarmıştır.Sağolsunlar,varolsunlar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
polat_38
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 641

İletiTarih: Çar Arl 13, 2006 8:13 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

RABIM mekanin cennet eylesin böyle insanlar kolay yetismiyor bu vatanin böyle insanlara ihdiyaci var ömrünü TÜRKLÜGYE adamis cok büyük bir insan cok iyi bir TÜRKCÜYDÜ

saygilarimla


NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
MeRsİnLi
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 15, 2005
İletiler: 186
Şehir: TÜRKİYE (MERSİN)

İletiTarih: Cum Arl 15, 2006 8:42 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yağmur Oğlum!

Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.

Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.

Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.

Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarın ki düşmanlarımızdır.

Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düşmanlarımızdır.

Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.

Tanrı yardımcın olsun!

Nihâl Atsız
4 Mayıs 1941



Mekanın Türk Uçmağı olsun Atsız Atam...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Arl 11, 2007 1:04 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Büyük Türk çü,dava adamı Hüseyin Nihal Atsız ı,uçmağa varışının 32.yıl dönümünde;rahmet,saygı ve minnet ile anıyorum.Tüm ömrünü;geleceğini ve dünyada elde edeceklerini hiçe sayarak Türkçülük davasına adamış,bu yolda büyük çileler çekmiş bu büyük dava adamını,şu aciz kalemim anlatmaktan çok uzak.Tanrı; hepimize onun kadar bu davaya hizmet edebilme şeref ve imkanı versin.Şimdi Tanrı dağında Kürşad larla birlikte.
En büyük dileğim,öldükten sonra Tanrı dağında onlarla buluşabilmek ve onların;"hoş geldin oğlum!"iltifatlarına kavuşabilmek.
Bir daha ne zaman bir Atsız çıkarabiriz;kaç yüzyıl sonra,onu da bilmiyorum.Atatürk yok,Atsız yok,Başbuğ yok;meydanlar çakallara kaldı!
Türk milleti artık büyük dava adamları yetiştiremiyor.Beni en çok üzen ve karamsarlığa iten de bu.Onlarsız bir hayatın da ne tadı ne tuzu var.
Onlar Türkçülüğün zirvesindeki kaleler,direnek merkezleriydi.
Şimdi ne yapacağımızı bilmez bir halde şaşkın,olayları seyredip,2 yılda bir açıkhava toplantıları ile durumu millete şikayet etmeye çalışıyoruz.
Böyle dava adamlarını yeniden çıkaramadığımız sürece Türk Irkı sağolsun sözü yerine,TÜRK IRKININ BAŞI SAĞOLSUN demek zorunda kalacağız.
Kurtlar sessizliğe büründü,uysallaştırıldı,sindirildi.Gün çakalların günü!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Sal Arl 11, 2007 3:36 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

URL: http://youtube.com/watch?v=6kmiB7RAO-o


<embed src="http://www.youtube.com/v/6kmiB7RAO-o&rel=1" type="application/x-shockwave-flash" wmode="transparent" width="425" height="355"></embed>




Atsiz Ata´m izindeyiz...

HAMDOLSUN TÜRKCÜYÜZ
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1