Medeniyet dediğin! / S. Yüksel Cebeci
Tarih: 6.05.2004 Saat: 00:57
Konu: Basın-Yazarlar


AMERİKAN ve İngiliz askerlerinin Iraklılar’a yaptığı işkenceler dünyayı ayağa kaldırdı. Hele Daily Mirror gazetesinin, bir İngiliz askerinin, başına çuval geçirilmiş bir Iraklı hırsız zanlısının üstüne işerken çekilmiş fotoğrafını yayınlaması herkesi dehşete düşürdü.
Bir İngiliz asker anlatıyor:


- Arkadaşlar 18-20 yaşlarındaki Iraklı mahkumun silahlarla suratına vurdular, üstüne ayaklarıyla bastılar. Kan içindeydi. Yalvarıyordu. Dayaktan dişleri dökülmüş, kusuyordu. Iraklı ölüyordu. Daha fazla katlanacak hali kalmamıştı. Kağıtlarını yırttılar ve başına geçirilen çuvalı bile çıkarmadan kamyondan attılar’
Amerikan ve İngiliz askerlerinin Iraklılar’a yaptıkları, ilk bakışta dehşet verici görünüyor.
Batılıların cibilliyeti araştırılıp sorgulandığında ise Iraklılar’a yapılan insanlık dışı işkencelerin hiç de şaşırtmıyor insanları...
Mehmet Akif Ersoy’un Tek dişi kalmış canavar olarak tanımladığı Batı medeniyeti bu işte! Ama, tek dişi kalmış olsa bile, o canavar hala neler yapabiliyor görüyorsunuz.
İşkence yöntemleri
KÖLELERİ, vahşi kaplanlı arenalara mancınıkla atanlar, ne Asyalıydı, ne de Afrikalı, Avrupalıydılar.
İnsanları gaz odalarında veya Auschwitz kamplarında ölüme gönderen Hitler, ne Asyalıydı ne de Afrikalı, Avrupalıydı.
Engizisyon mahkemeleri Asya veya Afrika’da değil, Avrupa’da kurulmuştu.
İsviçreli tarihçi Walter Nigg, bakın neler anlatıyor:
- Baş parmağı sıkarak işkence yapmaya yarayan alet şöyle kullanılırdı... Parmaklar mengenelere yerleştirilir ve kemikler kırılana, kan fışkırana kadar aletin vidaları sıkılırdı. Suçlu, demir işkence sandalyesine de oturtulabilirdi. Bu sandalyenin sivrileştirilmiş demir çivileri vardı. Çiviler korlaşana dek aşağıdan ısıtılır, sonra da kurban üzerine oturtulurdu. Bot denilen işkence aleti ise kaval kemiğini kırmak için kullanılırdı. Diğer bir popüler işkence yöntemi ise kişiyi askı ya da tekerleğe bağlayıp, iki tarafından kol ve bacakları kırılıncaya kadar germekti. Bu arada bedenin üzerine taşlarla ağırlık yapılırdı. İşkencecilerin çığlıklarla rahatsız olmaması için de kurbanın ağzı bezle kapatılırdı. Üç dört saat süren işkenceler çok yaygındı. Bu işlemler sırasında, işkence aletlerine devamlı kutsal su dökülürdü.
Şık giyimli katiller
KURBANIN sadece bir sapkın olduğunu itiraf etmesi yetmiyor, aynı zamanda karısını, çocuklarını, arkadaşlarını da suçlaması gerekiyordu. Daha sonra onlar da aynı işkencelerden geçirilirdi. Hemen itiraf edenler ötekilere göre daha hafif işkenceler görürlerdi. Tövbe eden kafirlere hayat boyu hapis cezası verilir ve mallarına el konurdu. Ötekiler ise auto-da-fe (inancın göstergesi) olarak bilinen bir törenle yakılırdı. 1231’de Papa’nın yayınladığı bir bildirge yakmayı standart ceza olarak kabul etmişti.
Bazı engizisyoncular korkunç kararlar alıyordu. Rober le Bourge bir haftada 183 kişiyi yakılma direğine göndermişti. Bernand Gui 930 kişiyi mahkum etmiş, hepsinin mallarına el koymuş, 307 kişiyi hapsetmiş ve 42 kişiye de yakılma cezası vermişti.
Kendisi Katolik olan Lord Acton 1800’lerde şöyle yazıyordu:
- Engizisyonun prensibi cinayet işlemeye dayalıydı... Papalar sadece şık katiller olmakla kalmadı, cinayeti de Hıristiyan kilisesinin temeli haline getirdiler.
Kendi soylarından olan insanlara sırf Katolik ve Protestan ayırımı yüzünden böylesi bir vahşeti reva görenlerin bugün Irak’ta Müslümanlar’a yaptıkları çok görülmemeli!
Eskiden işkence aletlerinin kutsal su döküyorlardı, şimdi işkence yaptıkları insanların üstüne işiyorlar!

S. Yüksel Cebeci /H.O Tercüman






Bu haberin geldigi yer: Bozkurt NET
http://www.ulkuocagi.net

Bu haber icin adres:
http://www.ulkuocagi.net/modules.php?name=News&file=article&sid=2192