Otuzdört sene önce / Ergun Göze
Tarih: 21.09.2004 Saat: 01:39
Konu: Basın-Yazarlar


EVET tam otuzdört sene önce 1 Eylül 1970'de yazmışım. Başlığı da Hür Doğu Türkistan Hükümeti kurulmalıdır. Ve kuruldu... Ama otuzdört sene sonra. Üstelik, böyle bir hükümeti, Türklüğün son müstakil kalesi aziz Türkiyemiz (İsa Yusuf bey öyle derdi) kurmalıydı. Ben de yazımı bunun için yazmıştım ama bu sefer bu hükümeti ABD kurdu.

Şimdi, otuzdört senelik sisi dağıtmaya yani hatırlamaya çalışıyorum, çünkü arayıp bulmaya, okumaya takatim yok üzüntüden. O günlerde sol kalemler Ho Amca diye ağlamakta idi. Yahut, Castro'nun Kübası hatta Şili halklarıyla el ele idiler. Kim ne etsin Kızıl Çin mazlumu Doğu Türkistan'ı? Evet, hatırlamaya çalışıyorum, Boğaz'daki küçük binalardan birisi, bir otomobil, bir de Gökbayrak, ufacık da bir bütçe. Doğu Türkistan'ın Kızıl Çin işgalinden önceki Başabakanı aziz ve rahmetli dostum İsa Yusuf Alptekin ve dava arkadaşları hazır. Nitekim, Amerika'nın kurdurduğu Hür Doğu Türkistan Hükümeti'nin bakanlarından Abdülveli Can ve Hızırbek Gayretullah da o günlerden kalanlardan. Ama Türkiyemizin Dışişleri, kendi başına iş yapmaya hazır değil. ABD icazet vermezse olmaz. Nitekim bugün de öyle.
Dışişleri'nin hali
HALBUKİ Kızıl Çin, İsa Yusuf Alptekin Bey ve birkaç yüz arkadaşını İstanbul'da bile takip ediyordu. O kadar ki, sevgili Servet Kabaklı, Sultanahmet'te bir İsa Yusuf Alptekin parkı açtı diye diplomatik faaliyete geçmiş, hatta ANAP Hükümeti'ne parkı kapatma emir bile verdirmişti.
Ne idi suçu İsa Yusuf Alptekin rahmetlinin? Ezilen, katliama uğratılan Doğu Türkistanlılar'ın insanlık haklarını korumak, bağımsızlığını istemekti. Milliyetçi çevrelerden başka onları tanıyan ve insanlık aşkına olsun davalarına sahip çıkan kimseler yoktu. Basın, onların üzerine kalın bir örtü sermiş, Allende mallende yahut Vietnam halkıyla el ele, deyip gidiyordu. Hatta bu park münakaşaları esnasında, bir köşe yazarı 'Kim bu Yusuf Ziya Alptekin' diyerek davasından haberi olmadığı zatın ismini de yanlış söyleyerek münakaşaya katılmakta mahzur görmemişti.
Bunları niye yazıyorum... Otuzdört sene farkı ve eşyanın tabiatının değişmeyeceğini ve yemeyenin malınının yeneceğini ortaya koymak için. Bu otuzdört senelik fark, benim çok uzak görüşlü olduğumu değil, belki Türk Dışişleri'nin önünü bile göremez olduğunu gösterir. Otuzdört sene önce, Türkiye'nin yapmadığını otuzdört sene sonra Amerika'nın yapması, meselenin ne kadar canlı ve mühim olduğunu gösterir. Hele bu mesele, asıl sahibinin, yani Türkiye'nin elinde olsaydı, ABD bu şıkka bile hazırdı. Bunu o zamanlar İsa Yusuf Bey bizlere ABD'nin daha 1930' larda Doğu Türkistan'a elemanlar gönderdiğini söyleyerek uzun uzadıya anlatmıştı.
Turan'a karşı uşaklık
EVET, bu milletlerarası bir kozdu. Bunu kullanabilen bir hükümet, milletlerarası alanda itibar sahibi olurdu, söz sahibi olurdu, manevra sahası sahibi olurdu. O zamanlar Kızıl Çin'in tanınma meselesi de tam bitmiş değildi. Bizim solcularımızı, Turancılığa, bütün Türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır formülüne karşı çıktıkları için suçlamayınız. Buna karşı çıktıkları halde, bütün dünya işçileri birleşiniz sersemliğine kandıkları için ayıplanmak, onların yedi sülalesine yeter. Çünkü onlar, kendi milliyetçiliklerinden vazgeçtikleri halde, enternasyonalizm yolundan Rus, bazen Çin, hatta bazen Bulgar milliyetçiliğine uşaklık etmişlerdir ve aralarından bundan utanç duyduklarını itiraf eden biri bile çıkmamıştır.
Bugün de birçok muhafazakarın, pardon çağdaş muhafazakarın, globalizm yoluyla aynı uşaklığı AB için yaptıkları gibi... Eğer o gün Türkiye, Hür Doğu Türkistan Hükümeti'ni kurabilseydi, önce kendi milletinin insan haklarından başlayarak bütün insanlığın ulvi haklarının takipçisi olan bir dış politika belirleyebilseydi, ne şu ideolojinin, ne bu ideolojinin fuzuli avukatı veya mübaşiri olmaya soyunmasaydı, ne Kıbrıs bu duruma gelirdi ve ne de Ermeni Soykırımı iftirası ortaya çıkardı. Ayrıca ne Kerkük'teki hakkımız gasp edilirdi, ne de kahraman Tel Afer şehrimiz ve oradaki Türkmen kardeşlerimiz soykırımına uğrardı. Yoksa ben yazmışım, yazmamışım, yazdığım için kabul görmüş veya görmemiş ne kıymeti var. Haaa bir kıymeti var, sadece ruz-i mahşerde 'elimden gelen buydu, onu yaptım' diyebilirim. Ama bugün, bizim davamızı ABD'nin elimizden kendi menfaati için almasına sebeb olanlara ne diyeyim, ne yapayım aziz okuyucularım?
Siz söyleyin. 

Ergun Göze / H.O. Tercüman






Bu haberin geldigi yer: Bozkurt NET
http://www.ulkuocagi.net

Bu haber icin adres:
http://www.ulkuocagi.net/modules.php?name=News&file=article&sid=2314