Bu arada AB yolunda bize ”destek“ veren ABD nin ise tamamen kuklası haline geldik..Başımızdaki has ”mümin” in sayesinde bize bir sömürge devleti gibi davranıyor..Amerikanın bize her hakaretini, Türkiyedeki ”dostu”, bir iltifat gibi göstermekte çok usta..Başımıza çuval geçtiğinde ”Amerikaya nota verecekmisiniz” diye soran gazetecilere; ” siz notayı galiba müzik notası zannediyorsunuz” diyerek tarihi bir cevap vermiş, böylece Amerikanın kudretinin altını kalınca bir daha çizmişti…

Yinede şükredelim…” Siz yanlış anladınız, Amerika benim başörtüsü politikamı desteklediğini göstermek için bunları başımıza geçirdi” diyebilirdi…




Türkiyenin Avrupa birliğine girme gayretlerinin iki farklı tablosu var..Birisi Türkiyede vatandaşa gösterilen ve iktidarın koltuk sigortası olan sahte tablo, diğeri ise Avrupada karikatür malzemesi olan ve bizi yerin dibine geçiren tablo..



Memleketimizde, mevki, makam, koltuk, rant ve Türk düşmanlığı gibi sebeplerle biraraya gelen belli bir zümre, AB üyeliği hayâllerini canlı tutabilmek için her yolu deniyor, gerektiğinde Brükselin ağzından yalan bile uydurabiliyorlar..Birçoğu için aslında bu sürecin ne şekilde sonuçlanacağı hiçte önemli değil..Önemli olan kendi kafalarındaki hayâllerin gerçekleşmesine kadar bu sürecin devam etmesi, ayaklarına uzanan her çelmede Brükselin arka vererek düşmelerini önlemesi..Ondan sonra Türkiye isterse yansın, umurlarında bile değil…

Rehavet içindeki birçok sözde aydınımızda halâ hayâl aleminde yaşıyor..”Bu süreç, üyelikle sonuçlanmasa bile, evrensel hukuk değerleri ülkemize yerleşecek” incisini –belki de kendileri buna inanacak kadar saftır, bilemem- olur olmaz her yerde ortaya sürüyorlar..Batının kendi içindeki azınlıklar, kendine yönelen terör tehlikesi söz konusu olunca ” evrensel hukuk değerlerini” ne kadar rahatlıkla rafa kaldırdığını ise görmemezlikten geliyorlar…

Vatandaşın büyük bir kısmı halâ, AB üyesi olacağımızı, gayri safi milli hasılanın birdenbire patlayacağını, her sıkıntının güneş görmüş kar gibi kaybolacağını zannediyor.Tabii bunda en büyük pay ise canla başla beyin yıkama işine dalmış olan, işbirlikçi sermayenin elindeki vatansız medyaya ait..



Bu arada AB yolunda bize ”destek“ veren ABD nin ise tamamen kuklası haline geldik..Başımızdaki has ”mümin” in sayesinde bize bir sömürge devleti gibi davranıyor..Amerikanın bize her hakaretini, Türkiyedeki ”dostu”, bir iltifat gibi göstermekte çok usta..Başımıza çuval geçtiğinde ”Amerikaya nota verecekmisiniz” diye soran gazetecilere; ” siz notayı galiba müzik notası zannediyorsunuz” diyerek tarihi bir cevap vermiş, böylece Amerikanın kudretinin altını kalınca bir daha çizmişti…



Yinede şükredelim…” Siz yanlış anladınız, Amerika benim başörtüsü politikamı desteklediğini göstermek için bunları başımıza geçirdi” diyebilirdi…



Kısacası acınacak hâldeyiz..Tarihimizin hiç bir döneminde gururumuz haysiyetimiz bu denli kırılmamıştı..



Bu süreç devam ettiği sürece Türk milleti için çok tehlikeli, Brüksel ve Türkiyedeki işbirlikçileri içinse zafer olacak gelişmeler şunlar olacaktır.:



-Türk kimliği tartışmaya açılacak..Propoganda ve yalanlar, ipotekli beyinlerce, kişilik *****arası gazetecilerle açık oturumlarda, panellerde, konferanslarda, gazetelerde devamli tekrarlanarak milletin kafasına soru işareti sokulacak.Dinimiz bu konuda alet edilerek Türk kimliğine saldırılacak,milli direnç kırılacak..



-PKK terörü, kürtçülükle ilgili olaylar devamlı ve abartılarak gündemde tutulacak, AB kurumlarının bunlara açık destekleri gösterilecek, millet umutsuzluğa sevkedilecek..



-Türk milliyetçiliği çağdışılık olarak ilân edilirken, Türkiyede yaşayan veya yaşadığı iddia edilen tüm grupların milliyetçiliği körüklenecek..Milli devlet, merkezi otorite sarsılacak..Federalleşmenin önü açılacak..



-Alıştıra alıştıra Ermeni soykırım iftirası sırtımıza yüklenecek.Sonsuz tazminat taleplerinin önü açılacak.En haklı olduğumuz böyle bir konuda bile yenilgiye uğramamız, kendimize güvenimizi tamamen yok edecek..



-Kayıtsız şartsız Türk milletinin olan hâkimiyet, parça parça Brüksele aktarılacak, stratejik kaynaklarımızın ve bölgelerimizin yönetimi elimizden çıkacak..Vesayet altına gireceğiz..



-Türkiyenin büyük bir potansiyel zenginliği olan organik tarım kapasitesi, Brükselce yapılacak düzenlemelerle baltalanacak, Tarım sektörü AB nin çıkarları doğrultusunda yapılandırılacak..



Bu örnekleri çok daha uzatmak mümkün..Ama birazcık devlet adamı özelliği olan her insanın görmesi gereken manzara şudur:



Avrupalı, Türkiyeyi kendisine potansiyel bir tehlike olarak görmektedir (ekonomik, siyasi, stratejik). Bunun en iyi çözümü ise AB üyeliği vaadiyle, Türkiyeyi ayakta tutan ve geleceğe güçlü bir ülke olarak götürebilecek tüm temel değerleri, maddi-manevi zenginlikleri zayıflatmak, parçalamak, tehlike olmaktan çıkarmak..Avrupa açısından Türkiye, sırt dönülemeyecek ama iceriyede alınamayacak güçte bir ülkedir..Asla sağlığına kavuşmamalı, devamlı hasta yaşayarak Batıya bağımlı olmalıdır…



Avrupanın her ülkesinde yapılan kamuoyu yoklamalarında halk, büyük bir çoğunlukla Türkiyenin AB üyeliğine HAYIR diyor..Gazetelerde kapı eşiğine yatıp yalvaran Türk karikatürleri çiziliyor.

Siyasetçiler, Türkiye istenen bütün şartları yerine getirse dahi Türkiyenin tam üye olarak kabul edilmeyeceğini alenen ilân ediyorlar.Hiç bir zaman serbest dolaşım hakkına sahip olamayacağımız, diğer üyelere ödenen düzeyde bize maddi desteğin ödenmeyeceği, canları istediği anda hiç sebep göstermeden görüşmeleri keseceklerini zaten ilân ettiler. Batı medyası bunları hergün yazıyor.. Ancak bu tür yazılar bir türlü bizim medyaya ulaşmıyor..



Avrupa Birliğinin yakın zamanda merkezi yapısını kaybedebileceği, Almanya, İngiltere, Fransa gibi büyüklerin hakimiyet için çekişmelerinin AB’yi daha gevşek bağlarla bağlı bir yapıya sürükleyebileceği Batıda ciddi ciddi tartışılıyor…



AB nin dağılması halinde Almanya, Fransa, İngiltere ve diğer ülkeler, yapıları bozulmadan kalır…Ancak Türkiye böyle devam ederse milli birliğini ve iç huzurunu sağlayabilmekte çok zorlanacak.Tamamen unuttuğu ve sırt döndüğü Türk dünyasına istediği pozisyonda yanaşamayacak..Kafasını tamamen karıştırdığı, milli eğitim veremediği bir nesille geleceğe yürüyecek..Kısacası Batının istediği müzmin hasta bir Türkiye olarak yoluna devam etmeye çalışacak…



Bu felâkete hızla giden yoldan dönüşün tek çaresi, AB üyeliği için yapılmakta olan görüşmelere kazık bir fren yapmak, tüm dayatmaları reddetmek, verilen tavizlerin tamiri için kanun değişikliklerini hızla yerine getirmek, gerekirse üyelik talebini geri çekmektir…

Bundan sonra karşılıklı menfaatlere dayalı bir işbirliği - zerre taviz vermeden- Batı ile sürdürülebilir..



Bir boksörün ilk öğrenmesi gereken şey, ayaklarını dengeli bir şekilde yere basmaktır..Basamazsa, çok basit darbeler bile yıkılmasına sebep olur…



Türkiyenin ayağını dengeli bir şekilde yere basabileceği tek yer Türk dünyasıdır.Tek ayakla sağda solda kumar oynamayı bırakıp, bir an önce yerine, yani Türk dünyasına dönmelidir.Bu ise belli bir grubun veya partinin değil, Türk devletinin milli politikası olmalıdır..

Merâk etmeyin, Türk dünyasında yönelen bir Türkiyede, bugün AB için uşaklık yapanlar, hepimizden daha fazla milliyetçi olacaklardır..



Çünkü onlar patlıcanın değil, padişahın dalkavuğudurlar…..



Hürmetlerimle

İlhan Esen