Çocuklarımız PKK eşkıyası tarafından kümeler halinde şehit ediliyor.

Askeri birliklerimizin önüne tabutlar diziliyor...

Törenlerde AKP'den bakanlar yok...

Gelemiyorlar...

Yalnızca Başbakan Erdoğan, çok çok uzaklardan nutuk atıyor...

Ötelerden bir ananın çığlığı geliyor: 'Yavrum, Memedim! Ben seni askere böyle mi göndermiştim....'

Askere sapasağlam giden Memed'in ölüsü geliyor. Cesedin ya eli yok ya bacağı...
İflas budur

Biz zamanında yazdık; hem de defalarca...

Demokratik açılımı, güvenlik güçlerini zayıflatacak biçimde yürütmeyin, dedik...

Bu hükümet, polisin elini kolunu bağladı; Şemdinli'de olay yaratılarak asker suçlu ilan edildi. Askerin PKK teröristini takip etmesi; demokrasiyi çiğnemek olarak gösterildi. Dağlarda PKK eşkıyası ile mücadele edenler; çete gibi tanıtıldı. Avrupalılar; bizim ordu komutanlarının bile yargılanmasını istediler. Sırf PKK ile mücadele ettiler, diye...

Bunun bir de öncesi var: AKP yönetimi; PKK'nin siyasi kolunu oluşturan Leyla Zana ve arkadaşlarını hapisten çıkardı. Abdullah Gül; bunları Dışişleri'nde ağırladı. 1925'te Türkiye ***huriyeti'ne karşı isyan eden Şeyh Sait'in torunu; Meclis'te askere kafa tuttu.

Teröre karşı yaratılan engeller bir bir yok edildi...

Hükümet eliyle açılan bu kanallara PKK daldı... Adamlarını yeniden harekete geçirdi. Güneydoğu'da köylü görüntülü milislerini her yana yaydı. PKK'nin sivil lojistik ağı öyle gelişti ki artık güvenlik güçlerinin attığı her adımı izler oldu.

Bu yüzden; baskın yiyen PKK baskın yapmaya başladı.

Bir zayiat bile vermeyen PKK 7 askerimizi, bir koru***uzu tek harekette yok etti.



Ya ordu?

Hükümet başarısız da Genelkurmay yönetimi çok mu başarılı... Kimse kusura bakmasın; eğer PKK militanları askeri basıyor; bir zayiat bile vermeden 8 kişiyi yok ediyorsa; bunda Genelkurmay Başkanlığı'nın büyük sorumluluğu bulunuyor demektir. Orgeneral Özkök'ün askerimizin başına gelenlerden sonra görevini daha etkili bir subaya bırakması gerekirdi...

Başbakan Erdoğan'ın da bundan ders çıkarması beklenirdi.

Ama belli ki çocuklarımız şehit olmaya devam edecek...

Başbakan; yüksek perdeden nutuk atmasını sürdürecek.

Abdullah Gül; uzaktan, 'Hesaplarını soracağız!' diye mırıldanacak...

Meclis Başkanı Arınç; 'Türban serbest olsaydı, PKK terörü biterdi!' diye düşünecek.

Milletvekilleri havaların sıcaklığından kurtulmak için ayaklarını denize sokacaklar...

Ve analar! Yürekleri ağızlarında bir haber bekleyecekler...

***

Başbakanımızın oğlu, Necmeddin Bilal Erdoğan; 'İyi ki Amerika'dayım!' diye düşünüp kendisini işe alan IMF yönetimine minnettarlığını bir kez daha yüreğinden geçirecek.

Dışişleri Bakanı Gül; kızının gözlerinin içine bakacak; sevgi ile içi ısınacak...

Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan; oğlunu tüccar yaptığı için rahat bir nefes alacak. Ulaştırma Bakanımız da gemi sahibi oğlunu hatırlayıp onun sağlığı için içten içe dualar edecek...

Fakat; Türkiye'nin uçsuz bucaksız bölgelerinden adı sanı duyulmamış insanlarımızın aslan gibi çocukları tabutlar içinde geri getirilecek; bunların başında nutuklar atılacak...

Güneyimizde, Konya ilimiz kadar bir ülke olan İsrail; iki askeri kaçırıldı diye bütün Ortadoğu'yu yakıp yıkacak...

Bizim Genelkurmay; başında çuval; olayları görmezden gelmeye devam edecek; Başbakan da bu işin duasını yapacak...

Dur bakalım; nereye kadar?...



Rıza Zelyut / Güneş