Türkiye Barışını Arıyor" isimli konferans öncesi Yaşar Kemal'in yaptığı açıklamalar gündemi işgal etti. Yaşar Kemal'in açıklamalarını iki kategori altında toplayabiliriz.

Birincisi yıllardır bu ülkenin "ırkçıkları" tarafından dile getirilen argümanlardır ki bunlar, "Malazgirt'ten bu yana" bu iki unsurun bir arada barış içerisinde ve kardeşlik hukuku çerçevesinde yaşadığına dair açıklamalarıdır.
Amerika'yı yeniden keşfe çıkan Yaşar Kemal'in yaptığı açıklamanın özü memleket için şaşılası bir şey değildir, bu açıklamanın çıktığı ağzın ayarsızlığına karşı şaşkınlık vardır.

Ermenilerin "aşık" olduğu yazarın Güneydoğu'da yaşanan terör olaylarını savaş olarak yorumlaması ve teröriste "gerilla" tanımlaması getirmesi ise ikinci kategori altında toplanmaktadır.

Kürtlere özerklik isterken buna kendisinden pek de hazzetmediğini bildiğimiz Atatürk'ü şahit tutması ise, Yaşar Kemal'in Makyevelist yönünü ortaya koyuyor...

Bu konferansın hizmet ettiği amaç, konuşmacıların yaptığı açıklamalardan ve katılımcı profilinden malum olmaktadır.

Yaşar Kemal ve eski DEP'lilerden, Mısır çarşısının meşhur "bombacı Pınar"ına kadar memleketin envai çeşit "farklı" vatandaşı aynı çatı altında toplanmış Kürt meselesini "vuzuha" kavuşturma, "özerk" ve "muhtar" Kürdistan ağacına su taşımaya çalışmakta buna da "Barış" adını vermektedir...

Bunu yaparken de Türk ve Kürt ayrımından özenle kaçınan Milliyetçileri "ırkçı" olarak suçlamaktadırlar...

Şimdi "bu siz değilsiniz, neden üzerinize alınıyorsunuz?" diyenler olacaktır, bu sözlere karnımız tok; mesaj alınmıştır!...

Olayın bir diğer cephesi ise "Müslüman" kesimin iki "güzide" gazetesinin konuya yaklaşım tarzıdır.

Yaşar Kemal'in memleket birliğine sövüp, Güneydoğu'ya muhtariyet istediği konuşmasından "birlik" mesajı çıkartacak kadar yaratıcı "muhayyileye" sahip bu iki gazetenin, hangi toplantıyı izlediğini merak etmekteyim.

Söz konusu konferansta "Barış konferansında kardeşlik mesajı" verildiğini iddia eden Yeni Şafak ve STV-Zaman grubu, Yaşar Kemal'in "Gerillanın adını terörist koyduk, bundan da bir umut bekledik. Kendi halkıyla savaşan bir ülke olduk"  açıklamasından mı kardeşlik mesajı çıkartmıştır, merak etmekteyim.

O değilse şu açıklamadan çıkarmışlardır diye dünüyorum "...Bu kadar iğrenç bir şey söylenemez hiçbir zaman. Kürtler azınlık sayılmıyor diye dilleri, eğitimleri, edebiyatları yasaklanmış. Ülkelerinin kurtuluşunda beraber çalıştıkları, zaferlerde beraber sevindikleri kardeşleri onları nasıl azınlık yapabilirdi? Kürtler, insanlıktan mahrum kaldığı halde kendini azınlık saymadı."

İşte, aynı konuşmadan  bir kardeşlik mesajı daha "Bizim devlet büyüklerimiz, gazetecilerimiz, "Irak'ta Kürtler bağımsız olurlarsa, bu, savaş sebebi sayılmalı" diyorlar. Niçin? Irak'taki Kürtlerden size ne? ..."

Bu açıklamalardan Yaşar Kemal'in ne dediğini anlamak için vasat zeka seviyesine sahip olmanın yeterli olacağı kanaatindeyim. Mesele bu satırlardan "barış" mesajı çıkartan zekanın seviyesini tespittedir...

Yaşar Kemal'in psikolojisini anlayabiliyorum. Dün Ermeni anıtı önünde Fransızlardan onur nişanı alan Yaşar Kemal, gelişen süreçte Orhan Pamuk'un kendisinden daha "cesur" davranıp öne geçmesini hazmedememiş bulunmaktadır.

Ahir ömründe pabucunun dama atılmasını hazmedemez bir halde Nobel nöbetine tutulmuştur...

Yeni Şafak ve Zaman'a gelince, memleketi bölecek faaliyetleri övmeyi "imanın 7. farzı" saydıkları belli olan bu iki gazetenin meşrebi zaten ortadaydı; şaşırtmadı...

Şaşırtan, kamuoyu önünde yapılan "bölücü" bir açıklamadan "birlik" mesajı çıkartmalarıydı. Konuşmanın "cımbızlanmasını" hasımları Doğan grubundan öğrenmiş olmalılar...

Son mesaj, hala Zaman gazetesine abone olarak onu tirajda zirve yaptıran "saf" Anadolu insanınadır; uyanın ve yıllardır sırtınızda taşıdığınız bu yükü artık atın!... 



Mehmet Akbaş / Etikhaber