Devlet Bey 2004 yılında MİT müsteşarı Emre Taner'in söylediklerinden daha fazlasını söylemişti. Ancak siyasal İslamcı RTE ve ekibi tarafından "kafatası milliyetçiliği" kategorisinde değerlendirilmişti.
Çünkü RTE 31 Aralık 2006'da başlayan Kurban Bayramı vesilesiyle "Kurban olurum ayına yıldızına…" dediği milliyetçi reklam spotlarını ***huriyet Türkiyesi'nin Güneydoğu illerinde duvar panolarına astırmayacak (9 Ocak Kanal D Haber -Erkan Mumcu) kadar kafasında eksantrik takıntılara sahiptir… RTE nerenin başbakanıdır ve nereye ***hurbaşkanı olmak istemektedir?

MİT müsteşarı Emre Taner'in söyledikleri malumun ilamı olmakla beraber faydalı olmuştur. Ancak burada sorulması gereken bir soru var.
D(["mb","

İstihbarat ve operasyonlarda komşu ve diğer ülkelerde "soydaş" unsurların varlığı çok büyük bir avantajdır.

Hala istihbaratın temel unsuru teknoloji değil insandır.

Çin Denizi'nden Londra'ya, Sibirya'dan Amerika'ya kadar yeterli sayıda Türk varlığı olmasına rağmen;

MİT niçin bir MOSSAD değildir?

Bir ülkenin bekasının birinci teminat gücü, onun ordusu ve istihbaratı, açıkçası gizli servisleridir.

Ben MİT'in "sivilleşme" adı altında çok ciddi kan kaybettiği kanaatini taşıyorum. Bana aktarılan diğer bilgileri ise yazmak istemiyorum.

MİT çok hızlı bir şekilde yeniden yapılandırılarak "operasyonel" hale getirilmeli. Bu bağlamda eleman kadrosu Türk ordusu kaynaklarından takviye edilmelidir.

Açıkçası MİT M. Kemal ve Kuvayı Milliye'nin kurduğu devletin bekası için söylediklerini göstermek mecburiyetinde.

Türkiye savunma pozisyonunu hızla terk etmeli, bunun ilk uygulaması da Musul, Kerkük meselesinde olmalıdır.

ABD'nin Irak'a saldırdığı tarihte Türkiye tezkere zırvasıyla uğraşmayıp, bağımsız olarak Kerkük ve Musul'a girseydi bugünkü yaşadığı sıkıntıları asla yaşamayacaktı.

Ve bugün, Türkiye 50-100 bin şehidi de göze alarak Kerkük ve Musul'a girmek mecburiyetindedir.

Kerkük Türkiye'nin İkinci Çanakkale'sidir. Çanakkale geçilirse Türkiye iç harbe sürüklenir.

ABD'nin ve İsrail'in bugünkü şartlarda Türkiye ile bir savaşı göze almaları onların intiharları anlamını taşır… Bölgesel ve küresel hesapları bozulur. Kaldı ki, her ikisi de Türk ordusu ile kara savaşına cesaret edemez. Daha fazlası ise üçüncü dünya savaşıdır.

Türkiye Kerkük'e müdahale etmediği takdirde en fazla on yıl içinde Türk-ABD ve İsrail savaşı İskenderun'un doğusuna taşınacaktır. Bunun anlamı en az bir milyon şehit demektir. ***huriyet Türkiye'sinin bekası için bu savaş riskini Türkiye almak zorundadır.

Türkiye ABD ile mi savaşacak diyenler var.

Ülker destekli ASAM, Ekim 2006'da "ASAM Stratejik Öngörü 2023" adı altında bir dizi konferans ve panelleri beş gün boyunca gerçekleştirdi. Bu toplantıların birinde şeref misafiri olarak ***hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de konuştu.
",1]
);
//-->

İstihbarat ve operasyonlarda komşu ve diğer ülkelerde "soydaş" unsurların varlığı çok büyük bir avantajdır.

Hala istihbaratın temel unsuru teknoloji değil insandır.

Çin Denizi'nden Londra'ya, Sibirya'dan Amerika'ya kadar yeterli sayıda Türk varlığı olmasına rağmen;

MİT niçin bir MOSSAD değildir?

Bir ülkenin bekasının birinci teminat gücü, onun ordusu ve istihbaratı, açıkçası gizli servisleridir.

Ben MİT'in "sivilleşme" adı altında çok ciddi kan kaybettiği kanaatini taşıyorum. Bana aktarılan diğer bilgileri ise yazmak istemiyorum.

MİT çok hızlı bir şekilde yeniden yapılandırılarak "operasyonel" hale getirilmeli. Bu bağlamda eleman kadrosu Türk ordusu kaynaklarından takviye edilmelidir.

Açıkçası MİT M. Kemal ve Kuvayı Milliye'nin kurduğu devletin bekası için söylediklerini göstermek mecburiyetinde.

Türkiye savunma pozisyonunu hızla terk etmeli, bunun ilk uygulaması da Musul, Kerkük meselesinde olmalıdır.

ABD'nin Irak'a saldırdığı tarihte Türkiye tezkere zırvasıyla uğraşmayıp, bağımsız olarak Kerkük ve Musul'a girseydi bugünkü yaşadığı sıkıntıları asla yaşamayacaktı.

Ve bugün, Türkiye 50-100 bin şehidi de göze alarak Kerkük ve Musul'a girmek mecburiyetindedir.

Kerkük Türkiye'nin İkinci Çanakkale'sidir. Çanakkale geçilirse Türkiye iç harbe sürüklenir.

ABD'nin ve İsrail'in bugünkü şartlarda Türkiye ile bir savaşı göze almaları onların intiharları anlamını taşır… Bölgesel ve küresel hesapları bozulur. Kaldı ki, her ikisi de Türk ordusu ile kara savaşına cesaret edemez. Daha fazlası ise üçüncü dünya savaşıdır.

Türkiye Kerkük'e müdahale etmediği takdirde en fazla on yıl içinde Türk-ABD ve İsrail savaşı İskenderun'un doğusuna taşınacaktır. Bunun anlamı en az bir milyon şehit demektir. ***huriyet Türkiye'sinin bekası için bu savaş riskini Türkiye almak zorundadır.

Türkiye ABD ile mi savaşacak diyenler var.

Ülker destekli ASAM, Ekim 2006'da "ASAM Stratejik Öngörü 2023" adı altında bir dizi konferans ve panelleri beş gün boyunca gerçekleştirdi. Bu toplantıların birinde şeref misafiri olarak ***hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de konuştu.
D(["mb","

Konuşmacılardan bazıları Türkiye'nin milli menfaatlerini korumaya yönelik bildiriler sunarken, bazıları da "Amerikan ağzı" ile konuşmuşlardı.

Fakat biri vardı ki, onun söyledikleri tam bir garabet örneğiydi.

ASAM Başkanı, emekli büyükelçi, Türkiye'nin eski Washington D.C Büyükelçisi O. Faruk Lağoğlu.

Lağoğlu'na göre mealen "ABD karşısında bir savaşta Türkiye hiçbir varlık gösteremezdi… Zira ABD'nin Romanya, Çek ***huriyeti, Macaristan, Gürcistan ve Irak'ta üsleri vardı."

Üç farklı dinleyici dostum tarafından bana anlatılan bu konuşmayı nasıl değerlendirmek gerekir? Bu emekli büyükelçi kimin adına konuşmaktadır?

ASAM Başkanı O. Faruk Lağoğlu'nun konuşması MİT Müsteşarı Emre Taner'in "ulus devleti korumak" zarureti ile çelişmiyor mu?

ABD, Türk subaylarının başına çuval geçiren paşayı Irak'a komutan yapıyor.

Edip Başer Paşa, RTE'nin sözcüsü gibi konuşuyor hatta boş konuşuyor.

Merak ediyorum Başer istifa basiretini gösterebilecek mi? Yoksa teşkilattaki oğluna mı danışacak?

Gün söyleme değil, gösterme zamanıdır. Yoksa Amerikalı Senatör McCain de söylüyor:

"Kerkük'teki referandum ertelenmeli, Türkmenler büyük risk altına girer."

Amerikancası; "Show, don't tell…"

Ankara'da Mustafa Kemal'i tam anlayan bir Allah'ın kulu yok mu?

 

R. K. Kurt

 

",0]
);
//-->

Konuşmacılardan bazıları Türkiye'nin milli menfaatlerini korumaya yönelik bildiriler sunarken, bazıları da "Amerikan ağzı" ile konuşmuşlardı.

Fakat biri vardı ki, onun söyledikleri tam bir garabet örneğiydi.

ASAM Başkanı, emekli büyükelçi, Türkiye'nin eski Washington D.C Büyükelçisi O. Faruk Lağoğlu.

Lağoğlu'na göre mealen "ABD karşısında bir savaşta Türkiye hiçbir varlık gösteremezdi… Zira ABD'nin Romanya, Çek ***huriyeti, Macaristan, Gürcistan ve Irak'ta üsleri vardı."

Üç farklı dinleyici dostum tarafından bana anlatılan bu konuşmayı nasıl değerlendirmek gerekir? Bu emekli büyükelçi kimin adına konuşmaktadır?

ASAM Başkanı O. Faruk Lağoğlu'nun konuşması MİT Müsteşarı Emre Taner'in "ulus devleti korumak" zarureti ile çelişmiyor mu?

ABD, Türk subaylarının başına çuval geçiren paşayı Irak'a komutan yapıyor.

Edip Başer Paşa, RTE'nin sözcüsü gibi konuşuyor hatta boş konuşuyor.

Merak ediyorum Başer istifa basiretini gösterebilecek mi? Yoksa teşkilattaki oğluna mı danışacak?

Gün söyleme değil, gösterme zamanıdır. Yoksa Amerikalı Senatör McCain de söylüyor:

"Kerkük'teki referandum ertelenmeli, Türkmenler büyük risk altına girer."

Amerikancası; "Show, don't tell…"

Ankara'da Mustafa Kemal'i tam anlayan bir Allah'ın kulu yok mu?



Ramazan K.  Kurt / Ortadoğu