Bozkurt NET

[Vuslatim]

Abant platformundan beklenen istekler çıktı



Abant Platformu Bildirgesi'nde yeni anayasanın şart olduğu belirtildi

Abant Platformu toplantısının sonuç değerlendirme metninde, ''Yüksek yargının oligarşik yapısının mutlaka giderilmesi gerektiği'' belirtilerek, ''Demokratikleşme için özgürlükçe yeni bir anayasaya ihtiyaç bulunmaktadır'' denildi.

Dün Rixos Otel'de başlayan ''Yeni Bir Toplumsal Mutabakat İçin Demokratikleşme'' konulu Abant Platformu toplantısı sona erdi.

Toplantının sonuç ve değerlendirme oturumunu yöneten Mümtazer Türköne, yaptığı konuşmada, bu toplantıda farklı görüşleri savunan insanların sorunların bir ucundan tuttuğunu, ortak bir sorumluluğun paylaşıldığını gördüğünü söyledi.

Toplantıda bir umutsuzluk havasının söz konusu olmadığını ifade eden Türköne, ''Bir tarihsel süreci yaşıyoruz. Ülkede silahlı vesayet dönemi sona eriyor. Daha önce korku ile önünden geçtiğimiz, kapısında askerlerin beklediği kışla binası müzeye dönüşüyor artık'' dedi.

Kürt ve Alevi sorununun Türkiye'nin yönetim biçimini, siyasal sistemini değiştirdiğini belirten Türköne, ''Kürt sorunu karşımızda dururken biz resmi ideoloji içinde Türkiye'yi yaşatamayız'' diye konuştu.

Törköne'nin konuşmasının ardından toplantının sonuç değerlendirme metni okundu ve daha sonra katılımcılar tarafından tartışılarak metne son şekli verildi.

Buna göre, sonuç değerlendirme metninde şunlar ifade edildi:

''-Hem devletin hem de toplumsal ve siyasal kültürün eş zamanlı olarak demokratikleşmesinin sağlanması öncelikle aydınların ve sonra bütün tarafların görevidir.
-Yargının demokratik meşruiyetinin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınması için şarttır. Türkiye'nin gündeminde bulunan yargı reformunun, yargının tarafsızlığını sağlamanın yanında, yargının demokratikleştirmesi gerekmektedir. Özellikle yüksek yargının oligarşik yapısı mutlaka giderilmelidir.

-Demokratikleşme için özgürlükçü yeni bir anayasaya ihtiyaç bulunmaktadır.
-Kürt ve Alevi sorunlarının çözümü Türkiye'nin demokratikleşmesinin hem vazgeçilmez ön şartı, hem de imkanı ve fırsatıdır. Bu iki sorun, demokrasi standartlarını yükselterek çözülebilir; bu iki sorunun çözümü Türkiye'nin demokrasi standartlarını yükseltir.

-Din ve vicdan hürriyetini en geniş ölçüde güvence altına alan farklı inanç ve pratiklerin önündeki engelleri ortadan kaldıran bir anlayışın yerleştirilmesi zorunludur.
-Demokratik açılım çerçevesinde Kürt sorununun çözümü için alınması gereken çok uzun bir mesafe ve gösterilmesi gereken büyük çabalara ihtiyaç vardır.

-Alevi sorununun çözümü için toplumda karşılıklı güven ortamını ve empatiyi geliştirecek güçlü adımların atılması gerekmektedir.

-Yakın tarihimizde yaşanan başta Ermeniler olmak üzere trajik olaylara ilişkin tarihi belleğin canlandırılması ve yaşananlarla yüzleşilmesi vicdani bir sorumluluk olarak görülmüştür.

-Türkiye, askeri vesayet düzenini tasfiye etmektedir. Bu tasfiye süreci ile birlikte toplumun demokratik sorumluluk bilinci kendiliğinden yükselmektedir. Artık sorunların çözüm adresi doğrudan doğruya halkın kendisidir. Halk, bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirecek olgunluğa ve bilince sahiptir.
-Demokratik sorumluluk bilincinin kökleşmesi için bütün tarafların, karşılıklı güven ve saygı esasına dayalı bir siyasal ortamın oluşmasına katkıda bulunması gerekir.

-Bölgesel ve küresel gelişmeler kadar yaşanılan demokratikleşmenin de Kürt sorunun çözümünde imkanlar barındırdığı, kamu gücü marifeti ile yapılması gereken işlerin somutlaştırılması kadar sorunun temsilini üstlenen çevrelerin de çözüm doğrultusunda adımlar atması gerektiği ifade edilmiştir.
-Kimliklere saygı demokratikleşmenin ve sağlam bir demokratik sistem içinde yaşamanın ön şartıdır.

-Mağduriyetlerin anlatılması ve anlaşılması demokratik ortak yaşamın en önemli kültürel gereklerinden birisidir. Mağduriyetlerin ifade edilmesine ve saygıya konu edilmesine özel önem gösterilmelidir.''



2023haber

[kadir45]

mumtaz TURKONE demis ki:

Alıntı:

Toplantının sonuç ve değerlendirme oturumunu yöneten Mümtazer Türköne, yaptığı konuşmada, bu toplantıda farklı görüşleri savunan insanların sorunların bir ucundan tuttuğunu, ortak bir sorumluluğun paylaşıldığını gördüğünü söyledi. Toplantıda bir umutsuzluk havasının söz konusu olmadığını ifade eden Türköne, ''Bir tarihsel süreci yaşıyoruz. Ülkede silahlı vesayet dönemi sona eriyor. Daha önce korku ile önünden geçtiğimiz, kapısında askerlerin beklediği kışla binası müzeye dönüşüyor artık'' dedi. Kürt ve Alevi sorununun Türkiye'nin yönetim biçimini, siyasal sistemini değiştirdiğini belirten Türköne, ''Kürt sorunu karşımızda dururken biz resmi ideoloji içinde Türkiye'yi yaşatamayız'' diye konuştu.

Geçtiğimiz günlerde avrasya tv de sırıta sırıta bu düşüncelerini yeteri kadar ifade etti.
Bu adamın ordu ile problemi var."Kışla önünden korkarak,ürpererek "geçiyorum diyen bir Türk e ben bu güne kadar rastlamadım.Bu tiplerin sığındıkları 2 kelime vardır.
1-resmi tarih
2-resmi ideoloji
Birincisi ile tarihimizin uydurma ve sipariş üzerine yazıldığını kastederler.İkincisi ise ülkeyi askeri vesayet altında ittihatçıların idare ettiğini.
Bu ilmini,kalemini vicdanını satmış hoca nın;hiç abd ve emperyalizm i eleştirdiğini duyan ,bilen var mı?Bu ülke iddia ettikleri gibi bir askeri ve seçkinler vesayeti altında mıdır;yoksa abd nin vesayeti altında mı?Kendi devletini soykırım ile suçlayan bu kişi;hiç bir gün,bir emperyalist devletin yaptığı soykırımdan bahsetmiş midir?
Yine bu sözde hoca ya soruyorum.
Bugün ülkede bir özel yetkili savcılık kurumu var?Bu çok mu demokratik?Bugün ülkede özel mahkemeler var milliyetçileri tutuklayıp içeri tıkmak için.Bu çok mu demokratik?
Olağan üstü hal ilan edilmemiş;bakıyorsunuz özel yetkili savcılar,özel yargıçlar,özel mahkemeler var.Silivriye cezaevi inşa edimiş özel olarak.Türkiye de 2 tip adalet uygulanıyor.Kalkışmacı kürde ,teröriste başka,ne oluyor biz nereye gidiyoruz diyenlere başka!Akepe de çok mu demokrasi var.Bir despot özentisi içerisinde birisi çıkmış ortaya,meclis başkanlığını basıyor tehditler ediyor,kürsüden meclis başkanını fırçalıyor,ya sustur ya ben sustururum diye.Bunlar için tek laf ediyor mu?
İktidarın yargı denetiminden kaçmak,hesap vermemek,yüce divana gitmemek,yargıyı siyasallaştırmak için kılıfına uydurmak istediği anayasa değişikliği ni;fikri hür,irfanı hür,vicdanı hür bir bilim adamı nasıl savunur?
Bakın bir gece meclis de muhalefeti uyutup bir sabaha karşı darbesi ile getirilen bir yasa;bugün başımıza ne işler açtı.Ordu komutanları mahkemelere çağrılıyor,kuvvet komutanları tutuklanıyor.Böyle bir rezalet dünyanın neresinde görülmüş?
Kafalarındaki bu anayasa değişikliklerini hayata geçirdikleri anda ortada ne bir devlet,ne de bir ordu kalacak,mümtaz hoca nın dediği gibi,kışlalar artık bir müze olacaktır.
Bütün bunların olacağını bile bile sözde aydın olarak bu iktidar ile ayni görüş ve ağızları paylaşmak;kendilerinin boyunlarına taktığı tasmayı Türk milletine geçirmek demektir.
Bütün bunları para ve makam vaadleri ile yapıyorlar.Yoksa Türkiye bu gibi tiplerin zerrer kadar umurunda degil.Türk tarihinin utanılacak hiç bir tarafı yoktur.Saklı gizlisi de.
Ama mümtaz ın kendisi hakkında sakladığı çok şey vardır.O maska benzeyen duygusuz,pişkin,sırıtkan ifadesi;bugün belki milleti kandırıyor.Ama o soyadını taşıyamıyacağı,tükürük yağmuru içerisinde yuhalanacağı günler de elbet gelecektir.
Tanrı ülkeyi böyle türkümsülerden korusun!Bir de utanmadan oğuzum diyor.Hadi len sen de!