Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - AB GERCEGI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2, 3, 4  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 4 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 12:05 pm    ileti konusu: AB GERCEGI Alıntıyla Cevap Gönder

Sayin gonuldaslarim iki gundur ofiste Ingiliz, Rus ve Turk basinini takip ettik. Fazla ayrintiya girmeden kisaca kendi medyamizin ve RTE hukumetinin skladigi resmi sartlari yazacagim.
1) Kesinlikle uyelik garanti degil, tum saartlari yerine getirsek dahi!
2) Gulun dun attigi imzayla Kibrisi tanimak zorundayiz 10 ay icinde. Neden AB kanunlarina gore tum 25 AB uyesi ulkelere limanlarini havalanini acmak zorundasin. 10 ay snra AB mufetisleri limanlarimiza kontrola gelecek, eger Kibris gemisi yok ise zaten muzakareler bitecek. Bu yuzde G.Kibris Yunanistan ses cikartmadi.
3) Turkiye istemedikce G.Kibrisin NATOya girmesi imkansiz idi. fakat dun Gulun imzasiyla bu hakkimizi kullanmayacagimizi beyan edip imzayi attik.
4) Eger herhangibir AB ulkesi sozde Kurdistanin havayollarina resmi ucus izni verirse, bizde vermek zorundayiz! Yani birakin G.Kibrisi sozde Kurdistani tanimak zorundayiz!

Bunlardan ote, dun gece sozde Islamci TVde yorum yapan kendini bilmez br soz sarfetti insanligimdan utandim o insan oldugu. Sayin genel baskanimizin sozleri aktarilip fikri soruldu. "Turkiyenin Kibrisa yaptigi malumdur, pisligimizi ancak Brukelde temizleriz." Bucumleyi bir Rum Turk medyasina soyleyemez korkudan. Ayrica Osmanlinin sonunu getiren 150 yil onceki Paris konfreransinda atilan imzanin degerinin bugun ortaya ciktiginni zirvaladi. Acikca adam anayasamiza aykiri laflar sarf etti.
Nerede DGM?
Saygilar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
vetenname
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Apr 27, 2005
İletiler: 47
Şehir: azerbaycan

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 12:46 pm    ileti konusu: peki gerceye nasil ulashili Alıntıyla Cevap Gönder

olanlar cok aci ama her halde bir yol vardir
eger bashimizdekiler gerektiyi gibi bir ish gormuyorlarsa bize kalan becere bilirsek onlarin yerine becere bilen birini getirmektir yanlish anlashilmasin kimse hukumet bashinda bir az fazla kala bilmek icin turkluyun geleceyini kurban verecek hakka sahip degildir
turkun dostu turkdur
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et YIM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 1:28 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Bunlardan ote, dun gece sozde Islamci TVde yorum yapan kendini bilmez br soz sarfetti insanligimdan utandim o insan oldugu. Sayin genel baskanimizin sozleri aktarilip fikri soruldu. "Turkiyenin Kibrisa yaptigi malumdur, pisligimizi ancak Brukelde temizleriz." Bucumleyi bir Rum Turk medyasina soyleyemez korkudan. Ayrica Osmanlinin sonunu getiren 150 yil onceki Paris konfreransinda atilan imzanin degerinin bugun ortaya ciktiginni zirvaladi. Acikca adam anayasamiza aykiri laflar sarf etti.


Paris konferansı ile bugünün şartları ve hesapları ayni de ondan.Bugünü mazur göstermek için,o kara günü methediyor bu satılmış.1856 konferansını methedecek kadar akılsız adam ,rte savunuculuğu yapmaktan başka bir şey yapmıyor.
1856 DA İMZALANAN PARİS ANLAŞMASI,OSMANLININ ANLAŞMANIN 7.MADDESİ İLE AVRUPA DEVLETLERİ TOPLULUĞUNA GİRİP DE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN VE BAĞIMSIZLIĞININ GÜYA AVRUPA DEVLETLERİNİN ORTAK GARANTİSİ ALTINA ALINDIĞI ANLAŞMADIR da ondan.BU ANLAŞMA İLE O GÜNÜN TEHLİKESİ OLAN RUSYADAN OSMANLI GÜYA KURTARILMIŞTIR.BUGÜN DE BU AKILSIZLAR ABD KORKUSUNDAN BU İŞİ YAPIYORLAR GÜYA.O DA MANDA,BU DA MANDA.O ZAMAN DA ARDINDAN ISLAHAT VE TANZİMAT FERMANLARI GELMİŞTİ,BU GÜN DE UYUM YASALARI.DEĞİŞEN NE VAR?AYNI BALIK AYNI OLTAYA 150 KÜSUR YIL SONRA YENİDEN TAKILIYOR.
Adigek önemli bir konuyu gündeme getirmiş.Olayın farkına varmış.Tebrik ederim.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 4:24 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir kaynak

http:// www.abig.org.tr/template.asp?nx=0&id=13426&go=

saygilar sevgiler
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 6:55 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayin Kadir reisim,
benim anliyamadigim halkimizinda bu kendini bilmez sozde hocalara iinanmalari! Birisi demiyorki madem iyi antlasmaydi, niye Avrupa ulkeleri Osmanliyi cig cig yedi?
Tamam tarihi bilmemeyi anliyorum, fakat birazda dusunulmesi lazim.
Saygilar
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kaganos
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 02, 2005
İletiler: 1034
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 7:24 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli adigek kardeşim,
Maalesef benim fikrim haklı çıkıyor galiba...
Adamlar ,imamhatipler sayesinde ..bu günlere kadar geldiler..
Yaptığım istibaratlara göre..tüm cami imamları.. AKP propagandası yapıyorlarmış...bunlar dinimizi resmen siyasete soktular ve alet ettiler...
Kısacası seçimi camide kazandılar...
Saygılarımla.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 8:42 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

"Turkiyenin Kibrisa yaptigi malumdur, pisligimizi ancak Brukelde temizleriz."

değerli adigek ülküdaşım;bu hayasızca lafları söyleyebilen adam,asla ve asla bir Türk insanı olamaz.Damarlarında Türk kan'ı yerine zift taşıyan bu alçak,islam da olamaz.Ben konuşmayı dinlemedim.Yazdıklarına göre konuşuyorum.Bu alçak kişi,adı her neyse,kimse,kalkıp bizim Kıbrıs'a ne yaptığımızı söyledi mi?Neymiş bu temizlenemiyen pislik?Bu resmen Türk düşmanlığı,bu resmen Türk kelimesini ağza almaktan çekinen bir insanın açıklamaları.Bu adam ağacı içinden oyan bir kakalak.Bu adam bir münafık.Bu adama ne söylense az gelir.İnşaallah o brüksel kadar taş düşer kafalarına da,altında bunlar kalır.Çıkın adam gibi ortaya deyin ki"biz kendimizi koruyamıyacak kadar zayıf bir ülkeyiz.Bu birliğe,yem olmamak için giriyoruz." ya da deyin ki"biz bu avrupalılardan bir şeyler öğrenmek,oradaki iyi şeyleri almak için bu birliğe giriyoruz" veya başka bir şey söyleyin.Ne söylerseniz,ne yalanlar uydursanız,şu kelimeden daha şerefli bir laf etmiş olursunuz.Bu Türk milletine,onun devletine,onun milli politikalarına çamur atmak ne demek?Bu alçak adam,rumların yıllardır oralarda,nasıl Türk kanı akıttığını bilmiyor mu?Yoksa bu mu temizliktir onun görüşüne göre?Türkiye o adaya Rumlara bile barış götürmedi mi?Kıbrıs satıldı.Bu hayasız adam da bunu çok iyi biliyor,alt yapısını hazırlıyor.Ben bu kadar açık Türk düşmanlığı yapan adamlara hala oy verip de onu Bu ülkenin kurtarıcısı olarak gören insanların ya aklından,ya kanından şüphe ederim.Ne bunları söyleyen adam,ne peşinden koştuğu parti,ne de ona oy veren adamlar,Kıbrısı bu duruma getirmek için,Türkiyenin verdiği şehitleri ayrı tutalım,ne ekonomik bedel ödediğini görmüyorlar mı?Yok "dinimi yaşayacağım,bunlar bana bu imkanı veriyor diye düşünen insanlara da derim ki;"siz hangi dininizi yaşayacaksınız?İslamı bilmediğiniz zaten belli,bunu yaşamanız bu kafanızla zaten mümkün değil,ama yaşamak arzusunda olduğunuz dinin gerçek adı ne olursa olsun,sizlere bir gün onu da yaşatmayacaklar.İslamı; disiplinden uzak,keyif ve kafalarına göre yaşamak olarak anlayanlar,yakında bu kafa ile bunu dahi yaşayamayacaklarını görünce,baronluklarının yıkıldığını anladıklarında,o akılsız kafalarını nasıl taşlara vuracaklar?Ülküdaşlarım.Esir bir ülkede Cuma namazı kılınmaz diye milleti cihata teşvik eden o şanlı din adamlarını,o müderris İbrahim Demiralayları,o Denizli meydanında cihat fetvası veren müftüleri;o günlerin ağır şartlarında bile Türk mileti olduklarını unutmadılar.Savaşmadan ülke teslim etmeye kalkışan bu satılmış sözde dindarlar,ÖNCE BU MUKADDES İSLAMI ÖĞRENSİNLER.Yazık,binlerce kez yazık.Din adına;koynumuzda bir sürü yılan beslendi,palazlandırıldı ve bu gün bizi sokuyorlar.Türkiyede ilk susturulacak insanlar bunlardır.Zaten bunların beslediği iktidarlarla bu günlere geldik.Ama bunların da ömürleri bitti.Artık saflar çok net bir biçimde bellidir.Kim Türk,kim değil artık çok iyi biliyoruz.Bunu öğrenebilmek için bu millet yüzlerce yıl bekledi.Ama artık oyun bitti.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Çar Ekm 05, 2005 11:42 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Reisim program tgrt de isi. O hocam dedikleri kendini bilmezde Turkiye gazetesi yazariymis.
Saygilar
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Çar Ekm 05, 2005 12:01 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alin size RTEciler. Vatan kelimesi agziniza yakismiyor.
Borrell: Kıbrıs´ı tanımadan üyelik yok

Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borrell, Türkiye´nin AB ile müzakerelerin sonunu beklemeden "Kıbrıs Cumhuriyeti´ni" tanıması gerektiğini ileri sürdü.

Güney Kıbrıs´ta temaslarda bulunan Borrell, Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos´un da katıldığı Rum Meclisi´nin özel oturumunda yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununun çözümüne büyük önem verdiklerini, her geçen günün bir çözüme ulaşılmasını güçleştirdiğini, Ada´nın en kısa sürede yeniden birleşmesi gerektiğini savundu.

Borrell, "Ada´nın Avrupa´da bölünmüş tek ülke olduğunu, bunun kabul edilemeyeceğini" belirterek, en erken zamanda Ada´nın birleştirilmesinin büyük gereklilik olduğunu dile getirdi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Çar Ekm 05, 2005 6:29 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Türkiye ‘küçültülecekler’ listesinde



Sayı: 565 - 03.10.2005 | Zekai Özçınar


Siyaset ve diplomasinin tecrübeli ismi Kamran İnan, son dış ve iç gelişmeler hakkında Aksiyon’a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin, Avrupa’ya karşı en büyük teminatı ABD ile kavga ettiğini belirten İnan, böylece hem AB’nin baskısını artırdığı hem de ‘bölünecekler’ listesine girdiğini düşünüyor.

‘Türkiye’de hain boldur ve itibarlıdır. Dosyaları da MİT’te vardır. Kıbrıs harekâtımızı protesto eden, Yunanistan’ın tezlerini savunan büyükelçiler çıktı. Avrupa Konseyi’nde devleti aleyhine rapor dağıtan şahıs, yüksek makamlara geldi.” Tüyleri diken diken eden bu sözler, elbette sıradan bir insana ait değil. Son gelişmeleri Aksiyon’a değerlendiren siyaset ve diplomasinin tecrübeli ismi eski ANAP Milletvekili Kamran İnan’ın ağzından çıktı. Bununla da sınırlı kalmadı İnan, Avrupa Birliği’nden (AB) ABD ile ilişkilere, terörden ‘Kürt sorunu’ tartışmalarına ve de iç siyasete ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

-Gelinen noktada, AB sürecini nasıl görüyorsunuz?

İşte, böyle 10-15 yıl süründürecekler. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Giscard d’Estaing ne dedi? “Bunların hiçbiri Türkiye’ye karşı samimi değil. İstemiyor, ister gözüküyorlar.” Avrupa, tarihi unutmaz. Müslüman ve gelişen Türkiye’yi tehdit görüyor. Saraybosna’da Miloseviç’in “Balkanlar’dan İslam’ı temizleyeceğiz.” diyerek 260 bin insanı katletmesini kabullenen Avrupa, 80 milyonluk Türkiye’yi içine alır mı?

-Kopma bekliyor musunuz?

Böyle sürer. Daha taviz alacağı için AB tam koparmıyor. Bizim hükümet ise oradan aldığı gücü iç dengelerde kullanıyor. Aslında, Türkiye, tam manasıyla kıskaca girdi. Dünyanın bir numaralı kuvveti ile kavga edildi. Avrupa’ya karşı en büyük teminatımız Washington’du. Bizzat bulunduğum toplantılarda Avrupalılara “Türkiye’yi size ezdirmeyeceğiz.” diyen Amerika idi. Şimdi, Avrupa’ya karşı o fren kalktı. AB, zaafları yakaladı, baskısını artırdı.

-Son dönemde, sokakların hareketlenmesi, ‘Kürt-Türk’ ayrışmasının öne çıkması sizi endişelendiriyor mu?

Türkiye’de bu alanda ciddi bir mesele yoktur. Ancak, “Türkiye’de mesele var.” derseniz, dış dünya bunu çok kurnazca kullanır. Avrupa’nın, zaten Türkiye’yi istikrarsızlığa götürme, üniter yapıyı bozma politikası var. Tahrikler devam ediyor. Sağduyulu bütün insanlar buna karşı çok dikkatli olmalı. Dış ve iç yıkıcı güçler bugünkü zaafı değerlendiriyor.

-12 Eylül öncesini hatırlatan bir zemin mi oluştu?

Burada farklı bir şekilde yürütülmek isteniyor. Şimdi bakın, ABD, teröristbaşını paketleyip verdi. Bugün, neden Kuzey Irak’takilere karşı hareket etmeyi kabullenmiyor, yan çiziyor? Siz ona ayak oyunu oynarsanız, o da size başka türlü oyun oynar.

-ABD ile ilişkilerin seyri çok mu belirleyici?

Kuzey Irak’taki hâkim kuvvet ABD. Hâkim olduğu topraklar üzerinde, müttefiki Türkiye’ye karşı hareket eden çevrelerin varlığı düşündürücüdür. 1 Mart tezkeresi, güven bunalımı. Neticesi Irak’taki gelişmelerdir. Ankara, ABD ile 60 yıllık stratejik ortaklığı gümüş tepsi üzerinde iki tane aşiret reisine (Barzani, Talabani) verdi. Onlar da bunu kurnazca kullandı.

-Ve birdenbire PKK eylemleri geldi.

Birçok devlet, milletlerarası terörizmi dış politikasının aracı olarak kullanıyor. “Bütün bu hareketler sadece bir avuç insanın işidir.” diye bakamazsınız.

-Doğru değerlendirme nedir?

Büyük güçler, kendilerine ileride rakip olabilecek bir memlekete tahammül etmez. Devlet sayısı kendiliğinden buraya gelmedi. Ne kadar küçültürseniz, dünyanın yönetimi o kadar kolay olur. Türkiye, Amerika’yla 60 senelik yakın ilişkilerinden dolayı bu hesapların dışında tutuluyordu. ABD’nin güvenini kaybettiği andan itibaren listeye girdi.

-Başbakan’ın “Kürt sorunu” çıkışına itiraz ediyorsunuz.

Sorun yok. Sorunu icat edenler var. Wilson Doktrini vardı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Kürt devletinin kurulmasını reddeden bunlar (bölge halkını kastediyor). Atatürk, Samsun’a çıktı, ama asıl gücü Erzurum’dan aldı. Rusları onlar durdurdu. Urfa, Maraş, Antep; üçü de Fransız ve İngiliz ordularına “Burası Türkiye” demedi mi? Onlar, Çanakkale’de, Kıbrıs’ta şehit vermedi mi? Nasıl, ‘sorun var’ dersiniz. -Peki, yaşanan gerginliği nasıl izah edeceğiz?

Memleketini tanımayanlar, İstanbul’dan ahkâm kesiyor, Ankara’da konforlu odalarından reçeteler hazırlıyor. Aslında, rahatsız edilen, o insanların bağlılığı ve sadakati. Ondan rahatsız olan bazı çevreler var. Hainler, Türkiye’de hep itibarlıdır. Kıbrıs harekâtımızı protesto eden, “Kıbrıs Yunanın” diyen büyükelçiler çıktı. Avrupa Konseyi’nde sosyalist gruba kendi devleti aleyhine rapor dağıtıp da, bize orada mücadele yolunda kan ter döktüren şahıs, Türkiye’de yüksek makamlara geldi.

-Kim bu hainler?

O millî emniyetin (MİT) işi. Hepsinin, orada dosyası var.

-Olaya, kültürel ve siyasi haklar dışında yaklaşıyorsunuz.

Üniversite sınavlarında son 10, Doğu ve Güneydoğu illeri. Her seferinde de Şırnak sonuncu. Bu insanlar geri zekâlı mı? Devlet özür dilemeli. Hastane, doktor yok. İş, altyapı yok. Böyle bir sosyal yapıya sahip memlekette huzur ve istikrar bekleyemezsiniz. Sürgün ettiğiniz memurlar oraya. Sonra, hıncını o insanlardan çıkarıyor. Düşünün, hâlâ şark hizmeti var.

-Asıl sorun Ankara’da mı?

Daha derinleştirirsek, bölücülük İstanbul ve Ankara’da var. Doğu ve Güneydoğu’da yok. Bakın, Amerikalı Jonethen Tower, Suriye sınırına gitmiş. Makalesinde (Herald Tribune’de) şunu yazdı: “Buradaki hiç kimse ayrı bir devlet, bölücülük istemiyor. İstedikleri, devlet hizmetlerinin ulaşması.”

-Özetle, yönetimin zaafları mı?

En müsrif ve en lüks yaşayan yönetim Türkiye’dedir. Devleti yöneten birimler gettolaştı, koptu milletten, yabancılaştı. Beyler yukarıda, vatandaş aşağıda. Aslında, Türkiye’nin gelişmesinin önündeki en büyük engel, verimsiz ve sırt üstü yatan bürokrasidir. Daha seçilmişlerin üstünlüğünü kabullenmiş değildir. Sakatlıklarımız o kadar çok ki, böyle bir bedenin ayakta durmasına şaşmak lazım. Neyse ki, milletin tükenmeyen gücü ve bir de devlete sadakati var.

-Yine de, gerginlik endişeyle izleniyor.

Türkiye’yi kardeş kavgasına götürmek isteyen çevreler var. Hem de ciddi şekilde. Makyevelli, “Türkiye’yi içerden ele geçirirseniz her şeyi yaptırırsınız.” diyor. Yani, dış güçler kendi emellerini gerçekleştirme yolunda yine Türk kanını kullanıyor. Ve müthiş bir tahrik, provokasyon var. Maalesef, dışarıdan uzatılan hain elleri, içerde tutan eller bol.

-Bölgeye hitap eden bir siyasi parti (DEHAP) ile bir grup eski DEP milletvekilinin tavırları da, bahsettiğiniz ‘hainlik’ kavramına giriyor mu?

Oyları, yüzde 6.

-Ama, ‘bölgenin temsilcisiyiz’ iddiasındalar.

Kimse kimsenin temsilcisi olamaz. Her ülkede, sessiz çoğunluk ve onlar hesabına çığırtkanlık yapanlar vardır. Yüzde 6 oy sahibi olduğu bile şüpheli birkaç insanın sesi çok çıkıyor diye, herkesi bunların sesi ile mahkum edemezsiniz. Genel seçimlerde hangi partiler oy alıyor, ona bakmak lazım. İçinde yaşadığınız topluma sadık olacaksınız. Beğenmiyorsanız! Dünya geniş. Kimse sizin kolunuzdan tutmuyor. Ama hem içinde yaşayacaksınız toplumun, hem onun nimetlerinden yararlanacaksınız, hem de işinize geldiği zaman ihanet şeysi çıkaracaksınız. Kimsenin buna hakkı yok. Söyledim, Türkiye sadıklarına pek iltifat etmeyen, hainlerini çok defa el üstünde taşıyan bir davranış içinde oldu. Ondan dolayı da bugün baş edemeyeceği kadar haini çıktı.

-“Kürt-Türk” ayrışması noktasında bir mesajınız olur mu?

Bir defa bu lafı kullanma, itirazım var. Anayasamız, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.” diyor. Bu söylediğiniz ifadeleri kullanırsanız ABD diye bir güç kalmaz. Amerika, dünyanın en milliyetçi toplumu. Türkiye’nin iç dayanışmaya, barışa ihtiyacı var. Dış tahriklere karşı uyanık olmalı. Teröre karşı millet ve devlet el ele vermeli. Ama, evvela devlet adil ve insanının yanında olmalı. Bir insan için en önemli hadise güvenliktir, güvendir. Kendi toprağınızda mutlu olmamanız, çok acıdır. İnsanınız neden mutlu değil, aramak lazım.



BENİM TEK PARTİM TÜRKİYE



Kamran İnan, farklı platformlarda ülke meselelerine kafa yorsa da aktif siyasetin dışında artık. 76 yıllık hayatının neredeyse tamamında, ‘devlet’ var. Dedesi, devletle daha doğrusu bölge (Bitlis) yöneticileriyle sorun yaşadı. Bursa’daki sürgün hayatı belki de hayatının seyrini değiştirdi. “Evlad-ı Resul” bilinen babası Gaydalı Şeyh Selahattin, DP’den milletvekili seçildi. İnan, hukuk eğitiminin ardından Cenevre’de siyaset okudu. Okulu 13 ayda, doktorasını ise 3 yılda bitirdi. Bu, Cenevre Üniversitesi için bir ilkti. Dışişleri’ndeki büyükelçilik görevinden ayrılarak 1973’te girdiği siyasette milletvekili ve bakan olarak uzun süre boy gösterdi. Kuralcılığı ve iş disipliniyle bilinen İnan ile geçmişe de gittik:

-Hayatınızda Bursa’nın önemli yeri var.

Ondan şikâyetçi değilim. O sayede okudum, yetiştim. Bitlis’te okul yoktu. Ortaokul birinci sınıftaydım, dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu geldi. Adımı sordu, “Kamran İnan.” dedim. Devam etti: “Evladım neye inanırsın?” Karşılığım, “Cumhuriyetin bütün prensiplerine inanırım, efendim.” oldu.

-Bir başka anınız.

Yine ortaokulda iken, Başbakan Recep Peker ile görüşmek için Ankara’ya gittim. Yaveri, “Evladım, Türkiye’de görecek başka kimseyi bulamadın mı?” dedi. “Madem ki, baba durumunda, göreceğim.” diye ısrar ettim. İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer ile görüştüreceğini belirtince, şart koştum: “Ama, beni kabul edecek.” Görüştüm de. Ertesi gün, bakana telefon ettim ve işimin olduğunu söyledim. Güldü ve “Evladım, iki ayağımızı bir pabuca sığdırdın.” dedi. Talebim, durumumuzla ilgiliydi. Bitlis’te el konan mallarımızın Bursa’da karşılığı verilmemişti.

-Adınız, yıllarca Dışişleri Bakanlığı için geçti ama olmadı. Neden?

Söyleyemem onu. Meclis’te karşılaştığım emekli bir vatandaş, “Sizi aldıkları çember içinde, yaşlandırdılar” dedi. Yalnız bir noktada rahatım. Devletin dış kavgasında, her yerde mevcudum. Yunanlı bir gazeteci, “Nedir sizden çektiğimiz, dünyanın her yerinde karşımıza çıkıyorsunuz.” diyerek üzerime yürüdü. Çok sevindim, bunu hep yaptım. Ama içeride tam bir Waterloo, kazanamadım.

-Neden Waterloo?

Kimsenin değil, devletin adamı olmaya çalıştım. Tek partim Türkiye’ydi. Tek düşüncem devlet ve millet hizmetiydi. Devlete borcumu ne sahada mümkünse ödemek için millî mücadeleye son nefese kadar devam. Bu düşünceyle de onuncu kitabım çıktı: İnce Uzun Yol. AB hakkında.

-Süleyman Demirel’e rakip olduğunuz AP kongresinde, karşı taraf “Bu liste bizim, bu da Kürtlerin” demiş.

Öyledir...

-Bu da engellerden biri miydi?

Sadece onunla kalmadılar. Kendini bilmez bir grup, “Bizden olmayanlar başkan olamaz.” diye bağırıyordu. Ben de, bakıyordum; kimdir, bizden olmayanlar.

-Oysa, Kürt kökenli cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanlarımız oldu.

‘Kökenli’ yok. Türkiye vatandaşı ve Türk insanı olur. Kimse bu ayrımı yapmasın.

-Bakanlığınız sırasında telefonlarınızın dinlendiği ortaya çıktı. Rahatsız olmadınız mı?

Devlet güvenliği bakımından herkesin telefonu dinlenebilmelidir. Cumhurbaşkanının da. Eliza Sarayı dinlendi, KGB bağlantısı çıktı. CIA Beyaz Saray’ı dinlemiyor mu? Gocunursanız, yaş tarafınız var demektir.




Yazıcıya Gönder | Arkadaşına Gönder

http:// www.aksiyon.com.tr/index.php
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Çar Ekm 05, 2005 6:57 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

KAPAT

anasayfa>>> İstanbul (3 günlük) 23 ºC / 16 ºC 5 Ekim 2005 Çarşamba
Son Dakika üyelik bize ulaşın








Anasayfa Son Güncelleme 18:19
05.10.2005
Meclis'te müzakere tartışması
Olli Rehn bugün Türkiye'ye geliyor Avrupalı hayat
Kim ne dedi Tarama 20 Ekim’de ‘Sizinleyim’ dedi, çözdü 'Türkiye’yi sıkıntılar bekliyor' Viyana’ya rest Condi’den telefon
Deniz Baykal: Kral çıplak... Dünyada manşet


Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni yasama yılına hararetli girdi.

TBMM Genel Kurulu'nda, gündemdışı konuşmalardan sonra Hükümetin AB konusunda Meclisi bilgilendirmesiyle ilgili Danışma Kurulu kararı okunarak kabul edildi. Buna göre, Hükümet'e 45, gruplara 30, kişisel konuşmalara da 10'ar dakika süre ayrılması kararlaştırıldı.

Danışma Kurulu kararının kabul edilmesinden sonra söz alan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye'nin 3 Ekim'de AB ile müzakerelere başladığını belirterek, müzakerelerin başlamasının kolay olmadığını söyledi.

3 Ekim günü ve öncesinde yaşananları anlatan Dışişleri Bakanı Gül, "5-10 yıl sonra bu büyüme hızı ile Türkiye çok farklı olacaktır. Belki de 10 yıl sonra Türkiye'yi yönetenler Avrupa Birliği'ne girmekten vazgeçecektir" dedi.

BAYKAL'IN İTİRAZI

Meclis Genel Kurulu'na AB süreci ile ilgili bilgi veren Gül, tüm partilere müzakere çerçeve belgesi'nin gönderildiğini söyleyince, ortam gerildi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, oturduğu sıradan Gül'e müdahale ederek, buna itiraz etti. Baykal, kendilerine böyle bir belge gelmediğini söyledi.

Bunun üzerine Abdullah Gül, Baykal'ın yanına giderek, belgeyi masasının üzerine koydu. Baykal itiraz edince geri aldı.

Gül, ardından da, "Muhalefete bilgi vermek zorunda değiliz. Koalisyon hükümeti değiliz" diyerek çok sert bir çıkış yaptı. Sorumluluğu olan bu gruptur diyen Gül, "Son oluru tabii ki, kendi grubumdan alacağım. Bu reformları hepiniz hazmedeceksiniz, Sorumluluk bize ait, her durumda tenkit edilecektik" dedi.

Müzakerelerin başlamasıyla ilgili kararın 17 Aralık'ta alındığını hatırlatan Gül, müzakerelerin başlaması için bazı şartların ortaya konulduğunu, Türkiye'nin 6 yasa değişikliği ve ek protokolün onayı ile bu şartları yerine getirdiğini anlattı.

MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ

Abdullah Gül, AB'nin hazırladığı çerçeve belgesinin AB'yi bağlayan bir pozisyon olduğunu ifade ederek, “Sonunda mutabakata varıp altına imza attığımız, bir kağıt değildir. Kendilerinin mutabakatıdır. Kendi pozisyonlarıdır, kendilerinin yol haritasıdır” dedi.

Türkiye'nin de bir pozisyonu olacağını belirten Gül, “O da bizim yol haritamız olacaktır” diye konuştu. Müzakerelerin ne kadar süreceğini o ülkenin performansının belirleyeceğini kaydeden Gül, bunun sonunda bir Katılım Ortaklığı Belgesi'nin hazırlanacağını, bu belgenin her iki tarafı da bağlayan, altına imza atılan, hukuki bir belge olacağını vurguladı.

ÖYMEN: ABD'YE VAR, MECLİS'E BİLGİ YOK

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Müzakere Çerçeve Belgesi hakkında AB üyesi olmayan ABD’nin bilgi sahibi olduğunu, devrede olduğunu ancak Türkiye’de muhalefetin ve Meclis’in bilgisi olmadığını dile getirerek, metnin bir başarı olarak gösterilmesini de eleştirirken, "Diplomaside marifet masaya oturmak değil, masadan başarıyla kalkmaktır" dedi.

Genel Kurul’da açılan genel görüşmede CHP Grubunun görüşlerini Onur Öymen ve Şükrü Elekdağ dile getirdi. Hükümeti, müzakere çerçeve belgesini Meclis’in bilgisine ve değerlendirmesine sunmamasını eleştiren Öymen, hükümetin konuyu Meclis’in gündemine getirmediği gibi ana muhalefet partisi ile de en ufak bir istişarede bulunmadığını söyledi. Öymen, "Düşünebiliyor musunuz? Bu kadar önemli bir konuda, bu kadar önemli bir belge hakkında AB üyesi olmayan ABD bilgi sahibi olacak, devrede olacak ama Türkiye’de muhalefetin ve Meclis’in bilgisi olmayacak" diye konuştu.

"MARİFET MASAYA OTURMAK DEĞİL, MASADAN ZAFERLE KALKMAK"

Öymen, müzakere çerçeve belgesinin bir başarı örneği, adeta bir zafer gibi takdim edilmesini de eleştirirken, "Diplomaside marifet masaya oturmak değil, masadan başarıyla kalkmaktır" dedi. Öymen, metnin aslında Türkiye açısından 17 Aralık 2004 tarihli zirve kararının çok gerisinde ve Türkiye’yi tam üyelikten çok imtiyazlı ortaklık statüsüne götürebilecek bir metin olduğunu ifade etti.

İktidar ve onu destekleyen çevrelerden "Lütfen devletimizin itibarını ve haysiyetini ucuzlatmayınız" ricasında da bulunan Öymen, "Üstelik ülkemiz için bu kadar haksızlıklar ve çifte standartlarla dolu bir bölgeyi bir başarı abidesi olarak göstermeye kalkmayınız. Şunu açıkça söylemeliyim ki, Atatürk’ün Türkiyesi bu çerçeveye sığmaz" diye konuştu.

CHP Grubu adına ikinci söz sahibi Şükrü Elekdağ da müzakere çerçeve belgesine bakıldığında Türkiye’ye verilenin yarım üyelik ya da imtiyazlı ortaklık olduğunun görüleceğini ifade ederken, "Müzakere çerçeve belgesi Türkiye’yi başka bir adrese götürüyor. Bu AB değil, ikinci sınıf üayelik" dedi.

Elekdağ, Türkiye’nin AB’den müzakerelerin tam üyelikle sonuçlanacağına dair resmi bir yanıt istemesi gerektiğini belirtirken, Türkiye’nin AB ile ilişkilerini iki gruba ayırması gerektiğini söyledi. Birinci grupta Türkiye’nin AB müktesabatına ilişkin alanlarda üzerine düşeni yapması ve bunu uygulamaya geçirmesi gerektiğini dile getinen Elekdağ, ikinci grupta ise müktesebat dışında olan ve bazıları diğer adaylardan talep edilmeyen fakat Türkiye’ye dayatılan konularda, Türkiye’ye tam üyelik hakkı verilmeden adım atmaması gerektiğini söyledi.

TRT 3 TARTIŞMASI

Bu arada genel görüşme sırasında Genel Kurul’da TRT 3 tartışması yaşandı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ardından kürsüye gelen CHP sözcülerinin konuşmalarının TRT 3’den yayınlanmaması CHP’lilerin tepkisine neden oldu. Oturumu yöneten Sadık Yakut’un teknik bir arıza nedeniyle Meclis TV’nin yayın yapamadığını söylemesine karşın bazı CHP’liler Yakut’un ara vermesini istediler. Yakut ise bu taleplere, "Genel Kurul çalışmalarının TV yayınıyla hiç bir ilgisi yoktur, Genel Kurul çalışmalarına devam edecektir" yanıtını verdi.

Öymen ve Elekdağ’ın konuşmaskının ardından oturduğu yerden söz alan Grup Başkanvekili Ali Topuz, Meclis TV yayınının kesilmesini anımsatarak, bunun Meclis TV’den kaynaklanmadığını öğrendiklerini söyledi. "Bir gizli el CHP sözcülerinin konuşmalarını kesmiştir. CHP’nin sesini kesmişlerdir" diyen Topuz, bunun sorumlularının bulunmasını ve cezalandırılmasını, ayrıca CHP sözcülerinin konuşmalarının daha sonra banttan yayınlanmasını talep etti.


(Hürriyetim)



arkadaşıma yolla arşivime ekle yazıcı için




Yorum Sayısı: 3 / 49 Yorumlarınızı Yazınız diğer yorumlar >>>


Mustafa G 05.10.2005 - 17:56
Serdar Uslu beye teşekkürler CHP yi kimse bu kadar güzel anlatamazdı



sinan ertung 05.10.2005 - 17:54
Bu ülkede herkesi pısırık zannetmeyin.Hesap vereceksiniz.Bize hesap vermiyeceksiniz de kime verecek siniz?Neyimizi sattınız;ve daha neyimizi satacaksınız?Kıbrıs başta olmak üzere;hesap vereceğiniz o kadar çok konu varki;şaşarsınız.Umarım,hesabınız Yüce Divan'da görülmez.



serhan demirer 05.10.2005 - 17:53
Meclise bile bilgi vermeden ama Amerika ile kolkola bu işi becerenler eninde sonunda bu milletten gerekli cevabı zamanı gelince alacaklardır...Avrupa bizim 1000 yıllık düşmanımızdı.1000 yıllık düşman 1 saatte dost olmaz.....


Yorum Sayısı: 3 / 49 Yorumlarınızı Yazınız diğer yorumlar >>>

© Copyright 2005 Hürriyetim
www.hurriyetkurumsal.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Çar Ekm 05, 2005 7:07 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

05.10.2005
AB basını: Türkiye’yi sıkıntılar bekliyor
Londra/Paris/Berlin

Türkiye’nin müzakerelere başlamasını dün olumlu karşılayan AB basını, bugün olası sıkıntı ve muhaliflerin veto kartını dile getirdi.


GUARDIAN: MUHALİFLERİN VETO KOZU HER ZAMAN SAKLI



İngiliz Guardian gazetesi, Türkiye’nin üyeliğine karşı olanların 4 Ekim gününü sessiz geçirdiklerinin altını çizdi. Gazete, bu duruma gerekçe olarak da "Türkiye’ye karşıtı ülkelerin veto hakkını istedikleri zaman kullanma haklarının bilincinde olduklarını" gösterdi.



Guardian gazetesi, Avusturya’nın, örneğin Türkiye’de yargı reformunun tartışılacağı bir oturumda sergileyeceği benzer bir muhalif tutumun, bu hafta Lüksemburg’ta yaşanan krizin tekrar yaşanmasına neden olabileceğini belirtti.



TIMES: AVUSTURYA VE RUM KESİMİ’NİN VETO SİLAHI VAR



İngiliz Times gazetesi de müzakerelerde her bölümün kapanması sürecinde bütün AB ülkelerinin veto hakkı olduğuna dikkat çekti.



Gazete, Avusturya ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin bu veto silahını kullanabileceğini belirtti.



IHT: İKİ AB LİDERİ KIRMIZI BAYRAK ÇEKTİ



International Heral Tribune gazetesi, iki AB ülkesinin Türkiye konusunda kırmızı bayrak çektiğini belirtti. Gazete, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso’nun "Türkiye, Avrupa vatandaşlarının kalbini ve zihnin kazanmalı, çünkü Türkiye’nin üyeliğine karar verecek olan onlar" dediğin belirtti.



Gazete, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın da "Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için büyük bir kültürel devrim gerçekleştirmesi gerekir. Buru başarabilir mi? Umuyorum ama emin değilim" sözlerini aktardı.



LIBERATION: 25’LER YENİ BİR FİYASKOYU ENGELLEMEK İSTEDİ



Fransız Liberation gazetesi ise, "25’lerin, kendi kamuoylarının görüşlerine ters ancak stratejik bir vizyon ve siyasi cesaret ortaya koyan bir kararını çok alkışlamak isterdik, ancak bunu en kötü biçimde yaptılar. İnandıkları için değil, yeni bir fiyaskoyu engellemek için" değerlendirmesini yaptı.



LE FIGARO: İNGİLTERE’NİN ZAFERİ



Diğer Fransız gazetesi Le Figaro ise, Türkiye’nin üyelik müzakerelerinin başlamasının AB Dönem Başkanı İngiltere’nin zaferi olduğunu belirtti.



İngilizlerin "sert ancak her zaman şeffaf" bir yöntem uyguladıklarını, bunun bazı AB ülkelerinin tepkisine yol açtığını kaydeden gazete, İngiltere’nin Türkiye uğruna Uluslararası Mahkeme ile ilgili pozisyonundan vazgeçtiğini yazdı.



DIE PRESSE: ZAFER KAZANDIK



Avusturya’da yayınlanan Die Presse gazetesi, Avusturya’nın "Hırvatistan’la müzakerelere başlamayı sağlamasının" bir zafer olduğunu belirtti.



Gazete, Hırvatistan’la müzakerelere başlanması için Uluslarararası Savaş Suçları Mahkemesi ile de işbirliği şartının hiç getirilmemesi gerektiğini savundu.



Avusturya’nın Hırvatistan’a en çok yatırımı olan ülke olduğuna dikkat çeken gazete, Avusturya’nın "Türkiye üzerinden girdiği savaşta mutlak bir zafer kazandığını" belirtti.



DIE TAGESZEITUNG: DÜRÜST OLMAK ÖNEMLİ DEĞİL



Alman Die Tageszeitung, Avusturya’nın Hırvatistan politikalarına işaret ettiği yazısında bu durumun, Avrupa’da istediğini elde etmek için dürüst olmanın önemi olmadığını, ancak pazarlık yapabilmenin yeterli olduğunu gösterdiğini ifade etti.



FRANKFURTER ALLGEMEINE ZEITUNG: İNGİLTERE DEL PONTE’Yİ ARAMIŞ OLABİLİR



Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi İngiltere’nin, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi Başsavcısı Carla Del Ponte’yi fikrini değiştirmesini söylemek üzere aramış olabileceğini belirtti.

(ANKA)



arkadaşıma yolla arşivime ekle yazıcı için




Yorum Sayısı: 3 / 6 Yorumlarınızı Yazınız diğer yorumlar >>>


Tülay Palataş 05.10.2005 - 15:35
3.Viyana kuşatmasını fiilen yapsak daha az yorucu ve sonuç itibarıyla kesin lehimize olurdu.Daha çok sıkılacağımıza göre ve fakat sıkılacak halimiz kalmadığından,bırakın şu Avrupa sevdasını altefnatif akılcı pozisyonlarımız çok fazla onları hayata geçirelim.



Yasemin K 05.10.2005 - 14:16
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin
"Türkiye" başlıklı bölümünden;
Madde: 23.."..müzakerelerin yalnız Türkiye'yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini... Müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek ol...devamı



Fırat na 05.10.2005 - 13:13
Bu devirde baba ogula borc vermezken bizim AB den medet ummamız saflıktan ve aldatmacadan baska birsey degil. Bir arkadasında dedigi gibi, ulkeyi biz duzeltmeliyiz. Yolsuzluklarla ve yanlıslarla kendimiz mucadele edip onurlu milletler seviyesine kendi tırnaklarımızla cıkmalıyız. Malezya gibi mesela.....devamı


Yorum Sayısı: 3 / 6 Yorumlarınızı Yazınız diğer yorumlar >>>
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Çar Ekm 05, 2005 7:27 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

05.10.2005
Emin ÇÖLAŞAN
Bayram!

ecolasan@hurriyet.com.tr

DÜN sabah evden çıktım, gazeteye geliyorum.

Herkes mutlu! Birbirini tanımayan insanlar sokaklarda sarılıp öpüşüyor! Yüzler gülüyor! Gazetenin kapısında rastladığım emekli Hatice teyzenin yüzünde bile güller açıyor:

‘Oğlum ayda elime 630 milyon geçiyor ama borsa coşmuş, belki bana da faydası olur...’

‘Olmaz mı teyze, sen de köşeyi dönersin’ dedim.

Her yerde bayram havası esiyordu!

Şimdi Abdullah Gül’ü aynen 17 Aralık 2004 zaferi (!) sonrasında Başbakan’la birlikte Ankara’da karşılandığı gibi karşılamalıyız. Kızılay’da davullar zurnalar çalmalı, taklar ve kürsüler kurulmalı, bindirilmiş kıtalar ceplerine konulan harçlık ve bir ayran, bir sandviç verilmek suretiyle Kızılay’a getirilmeli, kürsüden nutuklar atılmalı!

***

‘Ulusal bayram’ gerçeğini ve derin anlamını gazeteye gelince, gazetelerin manşetlerini ve köşe yazarlarının başlıklarını görünce anladım. İşte size İslamcılar dahil dünkü gazetelerden manşetler:

- Direndik, kazandık. (Aynı manşet iki gazetede var!)

- Dimdik durduk, kazandık.

- Türkiye’nin AB yürüyüşü sürüyor.

- 3 ekim miladı. Biz kazandık.

- İşte bu kadar. Viyana pes etti.

- Ankara’nın gelmiyoruz resti AB’de deprem yarattı.

- Söke söke Avrupa. Medeniyetler buluştu, yeni milat başladı.

- Mutlu son: Yolculuk başladı.

- Atam, rahat uyu!

- AB tamam, yola devam.

- Masaya oturduk. Yeni Avrupa, yeni Türkiye.

- Avrupa’nın ay yıldızı. (Manşetin yanında ay yıldız, onun karşısında AB’nin yıldızları var!) Medeniyetler kucaklaştı.

- Viyana valsi.

Avrupa’yı perişan ettiğimiz, her istediğimizi aldığımız (!) böylece ortaya çıkıyordu.

Oynanan oyunda rol gereği karşımıza çıkarılan ‘kötü polis’ Avusturya’yı dize getirmiş, ‘iyi polis’ İngiltere sayesinde Avrupa’nın göbeğine balıklama dalmıştık.

Gerçi öteki oyuncular yine rol gereği hiç ortaya çıkmamıştı ama olsun varsın.

Ankara’dan ses verip birazcık naz yapmış, sonrasında ise bir gecede ‘Avrupalı’ olmayı başarmıştık!

Üstelik borsamız coşmuş, zirvelere vurmuştu.

Bundan sonra yabancı sermaye daha çok gelecek, ülkemizin en önemli hazır tesislerini satın alacak, Türkiye’ye para girecekti.

Oysa Başbakan bile dün Meclis’te yaptığı konuşmada ‘İş bitmedi, asıl bundan sonra başlıyor’ demek zorunda kalıyordu.

Niçin?.. Çünkü kurallar konulmuştu:

Müzakerelerin ucu açık olacaktı. Sonuç belli değildi. Avrupa, Türkiye’yi ‘hazmetme’ kapasitesini dikkate alacaktı. Türk insanının serbest dolaşım hakkı zaten en baştan olmayacaktı. Daha pek çok ‘kalıcı kısıtlama’ vardı.

Bundan sonra Türkiye’nin hiçbir konuda ve hiçbir aşamada direnmesi, tartışması, pazarlık etmesi söz konusu değildi. AB ne derse o olacaktı.

Başbakan başımıza gelecekleri biliyordu.

Bugüne kadar hiçbir ülkeye yapılmayanlar bize yapılacaktı.

Birkaç gazetenin manşeti ise hem farklı, hem de daha gerçekçi idi:

- Böyle rezalet görülmedi. Dayatmalar masada bekliyor.

- Türkiye’nin AB yolculuğu, zorlu ve sonu belirsiz bir sürece girdi.

- Batı’ya kul köle olmayı bırakın. Aslımıza dönelim.

- Zorlu süreç başladı.

***

Yıl l923. İsviçre’nin Lozan kentinde yeni Türk devleti ile ülkemizi işgal edenler arasında müzakereler kıran kırana devam ediyor. Türk devleti kapitülasyon belasını kaldırmanın, tam bağımsızlığı elde etmenin peşinde. İsmet Paşa direniyor.

Konferans başkanı Lord Curzon, Türkiye’nin çatır çatır aldığı yeni haklardan rahatsız. Toplantılar biterken şöyle diyor:

‘İstediklerinizi size verdik. Bunları biz şimdi cebime koyuyoruz. Ama zamanı gelince bunları cebimizden tek tek çıkarıp yeniden önünüze koyacağız.’

O başaramadı. Ama günümüzde başkaları başaracak.

Zamanı gelince, ceplerine koydukları her şeyi tek tek çıkarıp önümüze koyacaklar.

‘Bayramı’ pek yakında yaşamaya başlayacağız!

Hem de kendi bayrağımızın yanında ikinci bayrağımızla! Mavi renkli, bol yıldızlı AB bayrağı ile!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Çar Ekm 05, 2005 7:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bunun neresi zafer

Gece yarısı zoraki bir şekilde AB ile müzakerelere kabul edilen AKP, yeni dayatmaları başarı olarak göstermeye çalışıyor

TÜRKİYE'nin 1963'te başlayan Avrupa Birliği macerası yeni bir bir mecraya girdi. AB'nin müzakerelere resmen başlaması ile birlikte Türkiye'ye koştuğu şartlarda ise bağlayıcı maddeler var:

*Müzakere çerçeve belgesinin ucu açık. Üyeliğimiz garanti değil.

*AB istediği anda Türkiye ile müzakereleri askıya alabilecek.

*İmtiyazlı ortaklık belgeye girmedi ancak "hazmetme kapasitesi'aynen kaldı.

*Bu da Türkiye'nin tam üyeliği ile ilgili insan haklarından ekonomiye kadar her alanda birliğe uyum göstermesini ölçme yetkisi veriyor.

*Yapısal ve tarımsal fonlarında gerektiğinde kısıtlamalara gidilebilecek.

*Serbest dolaşımda da kalıcı kısıtlamalar getirilmesi öngörülüyor.

*AB üyesi olunsa bile, Türk vatandaşlarina isteyen AB ülkesi vize uygulayabilecek.

*Türk cumhuriyetleri ve KKTC dahil yapılan ve yapılacak anlaşmalar AB denetiminden geçecek.

*Rum kesiminin NATO'ya girişine Türkiye engel çikarılamayacak

*AB Konseyi, Türkiye'nin durumunu düzenli olarak kontrol altında tutabilecek.

Başarı bu mu?

Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlamasına karar verildi. Ancak üyelik garanti değil. Üstelik Türkiye bundan böyle alacağı her konuda AB'ye danışma mecburuyetinde. AB istediği anda Türkiye ile müzakereleri askıya alabilecek.

TÜRKİYE'nin 1963'te başlayan Avrupa Birliği (AB) macerası yeni bir bir mecraya girdi. AB'nin müzakerelere resmen başlaması ile birlikte Türkiye'ye koştuğu şartlarda bağlayıcı maddeler var. Hükümet ise varılan anlaşmayı "Başarı" diye niteledi.

Müzakereler sürerken bundan böyle Türkiye 3. bir ülke ile siyasi, ekonomik ve her konuda AB'ye danışmadan anlaşma yapamayacak. Her anlaşma AB onayından geçecek.

Anlaşmalara AB onayı

Türk cumhuriyetleri ve KKTC dahil yapılan anlaşmalar AB denetiminden geçecek.

Rum kesiminin NATO'ya girişine Türkiye engel çıkaramayacak. müzakerelerin ucu açık olacak ve üyeliğin garantisi yok. Rum kesiminin tanınması ve sözde Ermeni soykırımının tanınmasına ise bir açıklık getirilmedi.

AB üyesi olunsa bile, Türk vatandaşlarına isteyen AB ülkesi vize uygulayabilecek.İmtiyazlı ortaklık müzakara belgesinde yer almıyor ancak " AB'nin üye ülkeleri hazmetme" şartı bulunuyor.Türkiye'ye tarım dahil kalıcı maddeler getiriliyor

Yol haritası 3 bölüm

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yürütülecek müzakerelerde yol haritasını oluşturan Müzakere Çerçeve Belgesi, üç bölümden oluşuyor.

İlk bölümde müzakerelerin kuralları, ikinci bölümde özü, üçüncü bölümde ise prosedürü yer alıyor. Müzakerelerin kurallarıyla ilgili bölümde, Türkiye'den beklentilerle birlikte, müzakerelerin ilerlemesi ve askıya alınmasına ilişkin koşullara geniş biçimde yer veriliyor.

Müzakerelerin kuralları

"Müzakerelerin, Türkiye'nin liyakatına dayanacağı ve hızının, Türkiye'nin üyelik gereklerini karşılama yönünde kaydettiği ilerlemelere bağlı olacağı" vurgulanan bu bölümde, "AB dönem başkanıülkenin ya da AB Komisyonu'nun, hangisi uygunsa, karar organı AB
Konseyi'ni devamlı olarak bilgilendireceği" vurgulanıyor.Belgede, AB Konseyi'nin durumu düzenli olarak kontrol altında tutabileceği hatırlatılıyor.

"AB'nin, kendi üstüne düşenler çerçevesinde, müzakerelerin sonucaulaştırılması için gerekli şartların karşılanıp karşılanmadığını uygun zaman içinde kararlaştıracağı" belirtilen belgede, bunun aşağıda yer alan ilgili maddede sıralanan şartların Türkiye tarafından yerine getirildiğini teyit eden bir AB Komisyonu raporu temelinde yapılacağı kaydediliyor.

Müzakerelerin kurallarının belirlendiği bu bölümde, AB Konseyi'nin Aralık 2004 zirve kararına atıfta bulunuluyor ve müzakerelerin AB Anlaşması'nın 49. maddesini temel aldığı ifade ediliyor. Bu bölümde özetle şu görüşlere yer veriliyor.

* "Müzakerelerin ortak hedefi katılımdır. Bu müzakereler ucu açık bir süreç olup, sonucu önceden garanti edilemez. Kopenhag kriterlerinin tam değerlendirmesi, AB'nin hazmetme kapasitesi de göz önüne alınarak, eğer Türkiye'nin tüm üyelik yükümlülüklerini tamamen üstlenecek konumda olmadığını ortaya koyarsa, Türkiye'nin mümkün olan en güçlü bağ ile Avrupa yapılarına bağlanması sağlanmalıdır."

* "Genişleme, Birliğin ve üye devletlerinin katıldığı sürekli entegrasyon sürecini güçlendirmelidir. Birliğin uyum ve etkinliğini korumak için her türlü çaba sarf edilmelidir. 1993 Kopenhag AB Konseyi toplantısının sonuçlarına uygun olarak, Birliğin bir yandan Avrupa
entegrasyonunun momentumunu korurken öte yandan Türkiye'yi özümseme kapasitesi, hem Birliğin hem de Türkiye'nin genel menfaati açısından göz önüne alınması gereken önemli bir noktadır. Komisyon müzakereler sırasında bu kapasiteyi 2004 Ekim kararlarına uygun olarak izleyecektir."

* "Müzakereler, Türkiye'nin 1993'te Kopenhag'da AB Konseyi'nce belirlenen siyasi kriterleri, özellikle de daha sonra AB Antlaşması madde 6(1)de kabul edilen ve Temel Haklar Şartında ilan edilen kriterleri yeterli ölçüde karşılamasına dayanarak açılmıştır. AB, Türkiye'den reform sürecini sürdürmesini ve ilgili Avrupa içtihadı da dahil olmak üzere özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ilkeleriyle ilgili olarak daha fazla iyileşme sağlanması yönünde çabalamasını, özellikle işkence ve kötü muameleye karşı mücadelede sıfır tolerans politikasıyla ve ifade özgürlüğü, din özgürlüğü, kadın hakları, sendika haklarını içeren ILO standartları ve azınlık haklarıyla ilgili hükümlerin uygulanmasında mevzuatı ve uygulama tedbirlerini pekiştirmesini ve genişletmesini beklemektedir. Birlik ve Türkiye yoğun siyasi diyaloglarına devam edecektir. Bu alanlarda, özellikle temel özgürlükler ve insan haklarına tam saygı konularında kaydedilen ilerlemelerin geri dönülmezliğini ve tam ve etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için, ilerlemeler Komisyon tarafından yakından izlenmeye devam edecek olup, Komisyon yıllık rapor ve 2004'teki raporu da göz önüne alarak, düzenli aralıklarla bu konudaki raporlarını Konseye sunmaya devam etmeye çağrılmaktadır."

Askıya alınma koşulu

"Birliğin temelini oluşturan özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere tam saygı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin Türkiye'de ciddi ve ısrarlı bir şekilde ihlal edilmesi durumunda, Komisyon, kendi inisiyatifiyle veya üye devletlerin üçte birinin talebi üzerine, müzakerelerin askıya alınmasını önerebilir ve müzakerelerin tekrar başlaması için karşılanması gereken koşullara yönelik tekliflerde bulunabilir. Konsey, Türkiye'yi dinledikten sonra, müzakerelerin askıya alınıp alınmaması veya müzakerelerin yeniden başlaması için aranacak koşullarla ilgili bu tür bir öneriyi nitelikli çoğunluk esasına göre kararlaştıracaktır. Üye devletler, Hükümetlerarası Konferanstaki genel oybirliği şartından bağımsız olarak Hükümetlerarası Konferansta Konsey kararına uygun olarak hareket
edeceklerdir. Avrupa Parlamentosu'na bilgi verilecektir."

Müzakerelerin ilerlemesi

"Müzakerelerin ilerlemesinin, ekonomik ve sosyal bir birleşme çerçevesi kapsamında Türkiye'nin katılıma hazırlık aşamasında kaydettiği ilerleme ile 2. paragraftaki AB Komisyonu'nun raporuna göre yönlendirileceği" ifade edilen belgede, "Üyelik için aşağıdaki gerekleri belirleyen Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi gerektiği" belirtiliyor:

*Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlıklarasaygı ve azınlıkların korunmasını teminat altına alan kurumların istikrarı;

İşleyen bir pazar ekonomisinin varlığı ve Birlik içindeki rekabetçi baskıyla ve pazar güçleriyle başa çıkabilme kapasitesi;

Siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına uygunluk ve müktesebatın etkin bir şekilde uygulanması ve yürütülmesi için gerekli idari kapasite dahil olmak üzere, üyeliğin getirdiği yükümlülükleri üstlenebilme yetisi. Bu bölümde ayrıca şu taleplere yer veriliyor:

"Türkiye'nin iyi komşuluk ilişkileri yönünde verdiği açık taahhüt ve henüz çözümlenmemiş olan tüm sınır ihtilaflarını, gerektiğinde Uluslararası Adalet Divanı'nın zorunlu yargılama yetkisi de dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler Şartına göre, ihtilafların sulh yoluyla halli ilkesine uygun olarak çözüme kavuşturmayı taahhüt etmesi;"

"Kapsamlı bir çözüm için uygun ortamın yaratılmasına katkıda bulunmaya yönelik adımlar atılması ve Kıbrıs Cumhuriyeti (Rum kesimi) dahil tüm AB ülkeleriyle Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin normalleştirilmesinde ilerleme kaydedilmesinin yanı sıra BM nezdinde ve Birliğin üzerine inşa edildiği ilkeler doğrultusunda, Türkiye'nin Kıbrıs sorunu için kapsamlı bir çözüme ulaşma çabalarını devamlı olarak desteklemesi."

"Türkiye'nin Ortaklık Anlaşmasında ve Ortaklık Anlaşmasını tüm yeni AB üye devletlerini içine alacak şekilde genişleten Ek Protokolünde yer alan yükümlülükleri, özellikle de AB-Türkiye gümrük birliğine ve düzenli aralıklarla revize edilen Katılım Ortaklığının uygulanmasına yönelik yükümlülükleri yerine getirmesi."

Üyelik öncesi süreç

"Türkiye'nin, üye devletler ve birlik tarafından kabul edilen tutum ve politikalarla, (bu örgütler ve düzenlemelerdeki AB ülkelerinin üyelikleri de içinde olmak üzere) uluslararası örgütler
içindeki kendi pozisyonunu ve üçüncü ülkelere ilişkin politikalarını, katılıma kadar olan dönemde içinde uyarlaması gerektiği" belirtilen belgede, "Türkiye'nin, tüm diğer katılım müzakerelerinin sonuçlarını,katılımı zamanındaki haliyle kabul etmelidir" ifadesine yer veriliyor.

Lüksemburg'da yapılan yoğun müzakerelerden sonra, İngiltere, AB Konseyi ülkelerinin de onayı ile, bu maddenin Türkiye aleyhine yorumlanmamasını talep eden bir bölümün müktesebatın içine dahil edilmesini kabul etti.

Bu bölüm, ileride Rum Kesimi'nin, NATO gibi uluslararası bir kuruluşa üye olma talebi halinde, Türkiye'nin veto koyma hakkını korumayı hedeflediği bildirildi.Müzakerelerin kurallarıyla ilgili bölümün sonunda ayrıca özetle şu görüşlere yer veriliyor: "Katılım müzakerelerine paralel olarak, Birlik Türkiye ile yoğun bir siyasi diyaloga ve sivil toplum diyaloguna girecektir. Kapsamlı sivil toplum diyalogunun amacı, halkları bir araya getirmek yoluyla karşılıklı anlayışı arttırmak olacaktır."

35 maddelik müzakere şartı

Avrupa Birliği'nin Türkiye ile yapacağı tam üyelik müzakereleri 35 bölümden oluşuyor:

1-Malların serbest dolaşımı.
2-İş gücünün serbest dolaşımı
3-Yerleşme hakkı ve hizmet sağlama özgürlüğü
4-Sermayenin serbest dolaşımı
5-Kamu ihaleleri
6-Şirketler hukuku
7-Fikri haklar hukuku
8-Rekabet politikası
9-Mali hizmetler
10-Bilgi toplumu ve medya
11-Tarım ve kırsal kesim kalkınması
12-Gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı politikası
13-Balıkçılık
14-Ulaştırma politikası
15-Enerji
16-Vergilendirme
17-Ekonomi ve para politikası
18-İstatistik
19-Sosyal politika ve istihdam
20-Şirketler ve sanayi politikası
21-Avrupa üzerinden giden ulaştırma ağları
22-Bölgesel politika
23-Hukuki ve temel haklar
24-Adalet, özgürlük ve güvenlik
25-Bilim ve araştırma
26-Eğitim ve kültür
27-Çevre
28-Tüketim ve sağlık koruması
29-Gümrük birliği
30-Dış ilişkiler
31-Dış güvenlik ve savunma
32-Mali kontrol
33-Mali ve bütçe koşulları
34-Kurumlar
35-Diğer konular


Bu haber 916 kez okunmuştur Kategori: Manşet








ORTADOĞU BASIN MESLEK İLKELERINE UYMAYA SÖZ VERMİŞTİR.
İLERİ GAZETECİLİK adına Zeki SARAÇOĞLU
Ortadoğu Gazetesi © 2005
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 4 sayfa)

Sayfa: 1, 2, 3, 4  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1